Merasim Sokak’daki terör saldırısı davasında sanıktan itiraf
Ankara Merasim Sokak'taki bombalı terör saldırısına ilişkin görülen davada tutuklu sanık Metin Arslan, patlamada kullanılan aracı İstanbul'daki Harem civarında teslim aldığını ve Lice'ye hareket ettiğini belirterek, "'Porsipi' kod adlı örgütün Lice sorumlusu Erhan Özçatlı bana 'keşke buraya getirmeseydin araç Ankara'ya gidecek' dedi. Ertesi gün bu arabayı Ankara'ya götürmemi istediler" dedi.
Ankara Merasim Sokak'taki bombalı terör saldırısına ilişkin
görülen davada tutuklu sanık Metin Arslan, patlamada kullanılan
aracı İstanbul'daki Harem civarında teslim aldığını ve Lice'ye
hareket ettiğini belirterek, "'Porsipi' kod adlı örgütün
Lice sorumlusu Erhan Özçatlı bana 'keşke buraya getirmeseydin araç
Ankara'ya gidecek' dedi. Ertesi gün bu arabayı Ankara'ya götürmemi
istediler" dedi.
Ankara Merasim Sokak'ta 17 Şubat 2016'da 29 kişinin hayatını
kaybettiği bomba araçlı terör saldırısına ilişkin terör örgütü
PKK'nın sözde üst düzey yöneticilerinin de aralarında bulunduğu
16'sı tutuklu 68 kişinin yargılandığı davanın dördüncü celsesi
görüldü. Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesince görülen davaya tutuklu
sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı. CHP Milletvekili
Şenal Sarıhan da duruşmayı takip etti. Bir önceki celsede Ankara
dışında tutuklu bulunan sanıkların mahkeme huzurunda savunma yapmak
istemeleri üzerine sanıklar mahkemede hazır bulunduruldu. Mahkeme
Başkanı İsmail Ademoğlu, Kürtçe savunma yapmak istediklerini beyan
eden sanıkların tercüman beledinin alınacağını söyledi. Tutuklu
sanık Sinem Oğuz, Kürtçe olarak verdiği ifadesinde, sağlık
sorunları nedeniyle savunmasını hazırlayamadığını, süre istediğini
söyledi.
PKK İLE BAĞININ OLDUĞUNU İTİRAF ETTİ, TERÖR SALDIRISINI
REDDETTİ
Savunmasını Kürtçe olarak yapan tutuklu sanık Kutbettin Onur,
örgütle bir bağının olduğunu kabul ederek, bombalı saldırı ile
alakasının olmadığını öne sürdü. İnşaat işçisi olduğunu anlatan
Onur, diğer sanıklardan Ahmet Karaman'ın 3 torba gübre getirdiğini,
onları şantiyeye bıraktıklarını ve Karaman'ın bir eylem için
geldiğini anladığını söyledi. Bombalı saldırının gerçekleştirildiği
aracın sanıklardan Metin Arslan'ın kendisine teslim ettiğini
belirten Onur, Arslan'ın arabanın örgütün olduğunu söylediğini
kaydetti. Onur, daha sonra araçla ilgili sahte evrakların
geldiğini, evrakları almak için otogara gittiğini ifade etti.
"MUHAFAZA ETTİĞİM GÜBRE VE EVRAKLARIN ORADA OLMADIĞINI
GÖRDÜM"
Terör saldırısında kullanılan aracı aldıktan sonra kendisine bir
mesaj geldiğini söyleyen Onur, daha sonra bir kişinin kendisini
arayarak, "Hacı'nın selamı ile geldim adım Suriyeli
Ali" dediğini anlattı. "Suriyeli Ali"
isimli şahsın daha sonra bombalı saldırıyı gerçekleştiren canlı
bomba Abdulbaki Sömer olduğunu öğrendiğini belirten Onur, şahsın
çalışmak için Ankara'ya geldiğini düşündüğünü, onu çalıştığı
şantiyeye götürdüğünü söyledi. Şantiyede 15 gün çalıştıklarını
kaydeden Onur, "Daha sonra ben Diyarbakır'a gittim.
Döndükten sonra daha önce muhafaza ettiğim gübre ve evrakların
orada olmadığını gördüm" dedi.
"BOMBA YAPTIĞINI BİLİYORDUM"
Onur, Suriyeli Ali ile Ankara'da birkaç kez gezdiğini söyledi.
Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu'nun "gezmeleriniz esnasında
Suriyeli Ali Kara Kuvvetleri Komutanlığı ile Hava Kuvvetleri
Komutanlığını sordu mu?" yönündeki sorusuna Onur,
"2-3 kez oralardan geçtik. Bana buraları sordu 'neresi'
diye. Ben de 'okuma yazma bilmiyorum' dedim. Etrafa bakıyordu,
keşif yapıyordu. Bombayı ne zaman patlatacağını bilmiyorum ama
bomba yaptığını biliyordum. Ne yapsam da vazgeçiremedim onu.
İnşaattayken ne yaptığını soruyordum 'bana karışma'
diyordu" ifadelerini kullandı.
Saldırıda kullanılan aracı temin etmekle suçlanan tutuklu sanık
Mustafa Bulut, "Şu anda siyasi bir ceza evinde kalıyorum.
Tutuklandığım günden beri buradayım. Örgüt yanlısı kişilerle
kalıyorum. Bir haber izlerken, bir asker öldüğünde sevinen
insanlarla bir arada kalıyorum. Bu onurumu ve haysiyetimi kırıyor.
Böyle bir suçtan dolayı sizin karşınızda durmaktan utanç duyuyorum.
Benim terör örgütüyle, terör örgütü yandaşı kişilerle bir bağım
olmamıştır. Ben milliyetçiyim. Atatürkçü düşünceyi savunan bir
insanım" diye konuştu.
Kiralık araçları hedef aldıklarını, onlara sahte evrak düzenleyerek
sattıklarını ve bu şekilde dolandırıcılık yaptıklarını itiraf eden
Bulut, bombalı saldırıda kullanılan aracı internette gördüklerini,
aynı şekilde sahte evrak düzenleyerek aracı satmak istediklerini
söyledi. Bu aracı kiralamak için sanıklardan Hüseyin Gökduman ile
Murat Karacan ile İzmir'e gittiklerini anlatan Bulut,
"Benim üzerimde kardeşimin kimliği vardı, uçak biletini
onun kimliği üzerine kestirdim. Hüseyin'in biletini sahte kimlikle
kestirdim. Murat Karacan'ın durumdan haberi yoktu o kendi kimliği
ile kesti. İzmir'e vardığımızda Hüseyin sahte evraklarla aracı
kiralayıp geldi" şeklinde konuştu.
İzmir'de aracın ekspertizini yaptıklarını, ardından fotoğrafını
çekip internete satış ilanını verdiklerini ifade eden Bulut,
"Akşam İstanbul'a geri döndük. Bir arkadaş araç için notere
gitti. Noterci kimliğin sahte olduğunu anlamış. Bunun üzerine
arkadaş ehliyet ve kimliği noterde bırakarak kaçtı. Yakalanmamak
için aracı bir yere bıraktırdım. Aracın satıldığını bilmiyordum.
Polis gelene kadar aracın patlamada kullanıldığını
bilmiyordum" iddiasında bulundu.
"BİRÇOK DOLANDIRICILIK VE SAHTECİLİK İŞİ YAPTIM, HİÇ DE
PİŞMAN OLMADIM"
Bulut, suçlu olduğunu ve bunu kabul ettiğini vurgulayarak şunları
kaydetti:
"Birçok dolandırıcılık ve sahtecilik işlerini yaptım ve
hapishanede yattım, çıktım. Hiç de pişman olmadım. Bu olay benim
miladım oldu. Ben bir yönden suçluyum. Benim işim evrakta
sahteciliktir, dolandırıcılıktır. Benim terörle partilerle bağım
olmamıştır. Bu yaşıma kadar bir kez oy kullandım o da
cezaevindeydim kullanmak zorunda kaldım. Ben bu aracı satıp kendime
pay almak için bunları yaptım. Ben aracı sadece satmak için
kiraladım. Araç Turgut Kahraman'da kaldı, o da kendi satmış
aracı."
Tutuklu sanık Metin Cura, diğer sanıklardan Turgut Kahraman'ın
kendisine hacizli bir aracın olduğunu, 5 bin TL'ye verebileceğini
söylediğini aktararak, "Turgut Kahraman bana '35 bin TL'lik
borcu öderseniz araç size kalır' dedi. Ben de bunu İsmail İpar'a
söyledim. İsmail 3-4 gün sonra beni aradı, arabayı sordu ve
'arabanın plakasını yolla' dedi. Ben de plakayı ona attım ve
'araştırmadan alma sonra sıkıntı olmasın' dedim. İsmail İpar daha
sonra arabayı alacağını söyledi ve 1 saat sonra parasını yolladı. 4
bin 900 TL yolladı. İsmail'in yanına gittiğimde arabayı 7 bin TL'ye
sattığını söyledi" dedi.
PKK'YA ARAÇ TEMİN ETTİĞİNİ İTİRAF ETTİ
Bombalı saldırıda kullanılan aracı Ankara'ya getiren kişi olarak
yargılanan tutuklu sanık Metin Arslan, uyuşturucu bağımlısı
olduğunu, uyuşturucu temini için Lice'ye gittiğini belirterek,
orada PKK'lıların kendisinden 3 bin TL para istediğini söyledi.
Arslan, "Param olmadığını söylediğimde 'o zaman numaranı
ver, sen eski galericisin, biz seni arayacağız' dediler. Beni
bıraktılar ve gittim oradan. Bir müdden sonra telefon geldi ve beni
çağırdılar. 'Bize araç lazım bulabilir misin?' dediler. Ben de
'bakarım' cevabını verdim. Ben bu kişilere daha önce de birkaç kez
araç temin ettim. Araç başına 2-3 bin TL para veriyorlardı. Ben bu
araçları ne iş için kullandıklarını sorduğumda 'senin soru sorma
hakkın yok' diyorlardı" itirafında bulundu.
"BANA 'KEŞKE BURAYA GETİRMESEYDİN ARAÇ ANKARA'YA GİDECEK'
DEDİ"
Arslan, patlamada kullanılan aracı İstanbul'daki Harem civarında
teslim aldığını ve Lice'ye hareket ettiğini anlattı. Kayacık Köyü
civarında aşırı kardan dolayı aracın zincirinin koptuğunu ve yolda
kaldığını söyleyen Arslan savunmasına şöyle devam etti:
"Anne tarafım Liceli olduğu için orada tanıdığım kişiler
vardı. Onları aradım beni kurtardılar. O gece örgüt mensuplarına
gittim ama bulamadım. Ertesi gün buluştuk. Aracı getirdiğimi ancak
kardan dolayı ulaşamadığımı söyledim. "Porsipi"
kod adlı örgütün Lice sorumlusu Erhan Özçatlı bana 'keşke buraya
getirmeseydin araç Ankara'ya gidecek' dedi. Ertesi gün bu arabayı
Ankara'ya götürmemi istediler. Param olmadığını söyledim. Bana
ihtiyaçlarımı karşılamak için ve sahte plaka yaptırmam için para
verdiler. Bana bir de kağıt verdiler, kağıtta isim yazılıydı
'Kutbettin Onur' diye. Ona teslim etmemi söylediler. Ben
Kutbettin'i aradığımda iş yerini tarif etti. Daha sonra Ulus'ta
olduğunu söyledi oraya gittim. Ona telefonda 'Porsipi'nin selamı
var' dedim öyle irtibat sağladım. Daha öncesinden tanımam onu.
Onunla buluştuk ve arabayı verdikten sonra İstanbul'a geri gittim.
2 gün sonra sahte plakayı gönderdim. Sahte plakayı da Hasan
Avsan'dan temin ettim."
"ÖRGÜT MART VEYA NİSAN AYINA BİR RANDEVU DAHA
VERDİ"
Aracı teslim etmesinin ardından tekrardan Lice'ye gittiğini
kaydeden Arslan, "Onlara aracı istedikleri şahsa verdiğimi
söyledim. Onlar bana Mart veya Nisan ayına bir randevu daha
verdiler. Arada bu patlama olayı oldu ve olay olunca yakalandım. Bu
aracın bombalı eylemde kullanılacağını bilmiyordum. Olayı
televizyonda seyrettim" dedi.
"İNSANLIKTAN ÇIKMIŞTIM"
Mahkeme Başkanı Ademoğlu'nun "terör örgütüne araç temin
etmeyi neden kabul ettin?" sorusu üzerine Arslan,
"Bunu baskı altında yaptım. Karşınızda elinde silah olan
birileri var, az çok tahmin etmeniz lazım. Kafasını kuma gömmek
var, kim olduğunun, erdemlerinin farkında olmamak var. Ben şahsım
adına en büyük hakareti yapıyorum, insanlıktan çıkmıştım"
cevabını verdi.
Terör örgütünün kendisine randevu verdiğini öyle irtibat
sağladıklarını anlatan Arslan, en son görüşmede örgütün bir sonraki
görüşmenin tarihin verdiğini, acil çağırmaları gerektiğinde de
"Porsipi" kod adlı örgüt üyesinin kendisini
telefonla aradığını söyledi.
(Abdullah Sarıca /İHA)