"Maliyetler düştüğünde bir indirim söz konusu olabilir"
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, yılbaşına kadar doğalgaz ve elektriğe zam olmadığını vurgulayarak, "Bu anlamda biz işte yılbaşı geldiğinde tekrar bakacağız elbette şartlar oluştuğunda, maliyetler düştüğünde bir indirim söz konusu olabilir1" dedi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, yılbaşına kadar
doğalgaz ve elektriğe zam olmadığını vurgulayarak, "Bu
anlamda biz işte yılbaşı geldiğinde tekrar bakacağız elbette
şartlar oluştuğunda, maliyetler düştüğünde bir indirim söz konusu
olabilir1" dedi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dönmez, katıldığı bir televizyon
programında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Bakan
Dönmez, İran'a yönelik yaptırımlar ile ilgili şu değerlendirmeyi
yaptı:
"Biliyorsunuz Amerika Birleşik Devletleri tek taraflı
olarak İran'a yaptırım uygulamaya başladı ve 5 Kasım itibariyle de
bunu tüm dünyayla da paylaşmış oldu. En önemli yaptırım kalemleri
arasında da enerji ürünleri var. Biz öteden beri hep şunu savunduk;
bu tek taraflı yaptırımların başta komşu ülkeler olmak üzere
aslında bu ürünü satın alan tüm ülkelerin olumsuz etkileneceğini
ifade etmiştik. İran bizim sınır komşumuz, ticaretimizin önemli bir
kısmını gerçekleştirdiğimiz bir ülke. Sadece enerji ürünleri
açısından değil, diğer ticaret ürünleri açısından da bu söz konusu.
Başta doğalgaz olmak üzere petrolde oradan ithal ediyoruz. Doğalgaz
neredeyse 2000'li yıllardan bu zamana düzenli olarak aldığımız bir
ürün. Yıllık yaklaşık 10 milyar metreküplük bir doğalgaz alımımız
söz konusu. Kontratımız var, kontratta zaten hala süresi 5-6 yıl
olan bir süremiz var. Orada bir sıkıntı yok doğalgaz almaya devam
edeceğiz. Şimdi bu yaptırımlar konusu petrolle biraz daha
ilişkilendirilmiş durumda. Bildiğiniz gibi ham petrol ithalatı
yapıyoruz ve burada da TÜPRAŞ söz konusu, TÜPRAŞ ithal ediyor.
Geçtiğimiz yıllara bakınca yaptırımlardan sonra yaklaşık 11-12
milyon ton yıllık bir ithalatımız söz konusuydu İran'da, bu yüzde
40-45'lere denk geliyor. Yani bizim yıllık 26-27 milyon ton
civarında bir petrol ithalatımız var ham petrol ithalatımız bunun
yüzde 44'ü 11,5 milyon ton ediyor. Şimdi bu son muafiyetlerden
sonra rakamlar resmi olarak ulaşılmadı henüz daha elimize ulaşmadı,
ama müzakerelerde ortaya çıkan rakam şu; aşağı yukarı yüzde 25'ler
civarında bir muafiyet söz konusu yani yüzde 75 bir kısıntı var, bu
da yıllık yaklaşık 3 milyon ton demektir. TÜPRAŞ tabi
alternatiflere bakıyor, onlarla da görüştük. Herhangi bir piyasada
akaryakıtla alakalı, petrolle alakalı bir sıkıntı olmayacak şekilde
alternatif arayışlarına da devam ediyorlar. Sayın Cumhurbaşkanımız
da bunu defaatle söyledi, biz de söyledik, yani ülkenin enerji arz
güvenliği açısından son derece kritik bu ürünlerin yaptırıma tabi
tutulması bir yerde sadece İran halkını değil, bölge ülkeleri başta
Türkiye olmak üzere Türk halkına dönük de dolaylı olarak bir
cezalandırma demektir. Ve bu yaptırımların uygulanmayacağını
Türkiye tarafından ifade etmişti, biz de benzer açıklamaları
yapmıştık. Bunu zaman gösterecek tabi yani bundan sonra nasıl
gideceğini. Ama bizim Türkiye'nin pozisyonu bellidir tek taraflı
bir yaptırımın sadece İran halkına değil, bölge halkına ve bu
ürünleri kullanan birçok ülkeye de etkisi olacağını düşünüyoruz.
Çünkü petrol alınıp satılan günlük piyasası olan bir emtia. Yani
İran'ın baktığınızda yıllık 5 milyon varil günlük bir üretimi var.
Toplam dünyada 95 milyon varil gün olduğunu kabul ettiğimizde bu
yüzde 5-6 civarında üretim buradan ve İran üretiminin yaklaşık
yarısını, yani 2,5 milyon ton varil günü de ihraç ediyordu. Şimdi
en çok ihraç ettiği ülkelere belli bir muafiyet tanındığını
biliyoruz Türkiye'de bunlar arasında yer alıyor. Pozisyonumuz
yaptırımların hiç olmaması şeklinde, ama şu anda ortada 6 aylık
uygulama var. Öyle anlıyoruz ki Amerikan yönetimi 6 ayın sonunda
tekrar bir durum değerlendirmesi yapıp devam edip etmeyeceğine,
hangi ülkelere muafiyet tanıyacağına karar verecek. Biz her
halükarda Türkiye'nin hem petrolde hem de doğalgazda doğalgaz zaten
sorunlu bir alanımız değil, petrolde alternatifsiz kalmaması
açısından arayışlarımız da devam ediyor. TÜPRAŞ bildiğiniz gibi
özel sektör kuruluşu. Onlar da yine alternatif kaynak arayışlarına
devam edecekler."
"FATİH, AN İTİBARİYLE 3 BİN 585 METRE
DERİNLİKTE"
Fatih Sontaj Gemisinin çalışmaları ile ilgili bilgi veren Bakan
Dönmez "İlk defa çünkü kendi envanterimize kattığımız bir
milli gemimizde böyle bir sondajı yapıyoruz. Kendi klasmanında
dünyada hemen hemen ilk 5 gemi arasında son derece modern
ekipmanlarla donatıldı. 31 Ekim itibariyle de sondaj başladı.
Gemimizin faaliyetlerini dakikası dakikasına takip ediyoruz. Biraz
önce TPAO Genel Müdürümüzle de görüştük, an itibariyle 3 bin 585
metrelik bir sondaj derinliğine ulaşmış durumdayız. Bunun 2 bin 500
metresi su da derin deniz biliyorsunuz orası. Kalan demek ki
yaklaşık bin metrelik de bir diğer karada sondaj söz konusu. Burada
tabi şunu söylemekte fayda var; işin tekniği açısından önce bir
pilot kuyu açılıyor daha küçük çapla, orada biraz daha hızlı
ilerleyebiliyoruz hem de katmanlardaki formasyonu da anlamış
oluyoruz. Sonrasında asıl sondaj için aynı pilot kuyudan daha geniş
bir sondajı da yapmış olacağız. İş programımıza göre herhangi bir
aksaklık çıkmazsa da zaten 5 ay içerisinde burada sondajı
tamamlamış olacağız. Yaptığımız sismik çalışmalar, değerlendirmeler
burada bize umut vermişti, uzmanlarımız değerlendirmişti. İnşallah
orada petrol veya gaz rezervine rastlarız diye düşünüyoruz. Ama
şunu da bilmekte fayda var; tabi her açılan kuyudan gaz veya petrol
çıkmıyor dünyada doğasında bu işin böyle. Örnek vereyim, Kuzey
Denizi'nde İngiltere 1970'li yıllarda bu arama, araştırma
faaliyetlerine başladı, tam 150 kuyu açtı bir şey bulamadı. Artık
tası tarağı toplayıp çekilirken bir kuyu açalım dediler ve orada
petrolü buldular, akabinde doğalgaz da tabi daha çabuk bulmuş
oldular. Tabi teknoloji de gelişti bu arada yani iki boyutlu, üç
boyutlu sismikler yapılabiliyor. Bu iş bizim erken havlu
atabileceğimiz bir alan değil. İmkanları sonuna kadar zorlayacağız
ve hep şunu diyoruz;b varsa bulacağız, buluncaya kadar delmeye
(sondaja), araştırmaya devam edeceğiz" dedi.
HEDEF 5 BİN 500 METRE
"5 bin 500 metreyi planlıyoruz. İşte bu 5 ay içerisinde
önce pilot kuyu arkasından da bahsettim esas kuyuyu açmak suretiyle
de programımızı tamamlamış olacağız" diyen Bakan Dönmez,
Doğu Akdeniz'deki durum ile ilgili ise şu değerlendirmeyi
yaptı:
"Şimdi öteden beri söylediğimiz bir husus var, bizim
kimsenin kaynağında gözümüz yok. Ancak kendi yetki alanımızda
yapacağımız çalışmalara da kimsenin müdahale etmesini istemiyoruz.
Şimdi orada bizim iki gemimiz var birisi Barbaros Hayreddin Paşa o
bu önceden işte bu sismik araştırmaları yapıyor, o sismik
araştırmalardan sonra petrol veya gaz rezervi olabilecek yerlerle
ilgili de sondaj yapmamız gerekiyor, Fatih gemimiz de sondaj
gemisi. Fatih gemimiz Alanya'nın 65 mil açığında bir alanda
sondajını yapıyor. Bu arada tabi Sayın Çipras'ın açıklamasını
kısaca şöyle bir değerlendirmek mümkün, bizim tezlerimiz ortada,
biz öteden beri herkes kendi yetki alanında bu çalışmaları yapsın,
bir oldubitti ye de getirilmesin arzusundayız. Tabi gerilimin
yükselmesini kimse istemez yani bu bölgede yıllarca beraber
çalışmışız, biz kendi alanımızda çalışmaya devam edeceğiz. Onlar da
kendi yetki alanlarında neresi varsa orada çalışabilirler biz
açıkça bunu da ifade ediyoruz. Fakat şu da var: Bir de Kıbrıs Rum
Kesiminin bir yaklaşımı söz konusu. Normalde tabi kıyıdaş ülkelerin
oturup bu anlaşmayı yapması lazım. Ama Kıbrıs'ta bir de itilaflı
bir durum var biliyorsunuz yani Kıbrıs Türk toplumunu, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetinde yaşayan bir kesim var onların haklarının ihlal
edildiği, yok varsayıldığı, hakça adilane bir şekilde paylaşım
öngörmeyen bir adımı yaklaşımı da doğru bulmuyoruz. Bugüne kadar da
Kıbrıs Rum Kesiminin tarzı maalesef böyle oldu, onları yok
varsayarak bu tip hareketleri gelişti. Her defasında da uyardık biz
hem Türkiye Cumhuriyetinin kendi haklarını hem de Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin haklarını sonuna kadar her platformda savunacağımızı
da ifade ettik."
2. SONDAJ GEMİSİ
2'nci Sondaj Gemisi ile ilgili son durumu da aktaran Bakan Dönmez
"Şimdi sevindirici haber şu; satın alma işlemleri
gerçekleşti. Geminin orada işte bir tabi sefere çıkmadan önceki bir
kontrolleri, testleri yapılacak ondan sonra da kısa süre içerisinde
Türk kara sularında, Türk bandralı olarak gemimizi göreceğiz. O
gemiyle de biz daha çok Karadeniz'de sondaj faaliyetlerine devam
edeceğiz. Geminin teknik özellikleri birinci gemimiz Fatih'le aynı.
O da bize iş yapış kolaylığı da getirmiş olacak. Onu da aldığımızda
Karadeniz'de bu gemiler ortalama yılda iki sondaj kuyusu
açabiliyor. İnşallah hem Karadeniz'de hem de Akdeniz'de bu
keşiflerimize, aramalarımıza devam etmiş olacağız" diye
konuştu.
Bakan Dönmez, "Sona yaklaştık Kasım ayının 15'i gibi olacak
yani önümüzdeki hafta olabilir. Mersin açıklarında yaklaşık 19-20
mil açıklarında daha sığ yaklaşık 100 metre su derinliği olan bir
bölgede de daha düşük bir teknolojiyle yapılabiliyor. O sondajımızı
da yapacağız inşallah, oradan da ümitliyiz. Sonucunu 3-5 ay
içerisinde herkes görmüş olacak, biz de heyecanla
bekliyoruz" ifadesini kullandı.
"ELEKTRİK VE DOĞALGAZLA İLGİLİ ARZ SIKINTIMIZ
YOK"
"Hem doğalgazda hem de elektrikte arz güvenliğiyle alakalı
bir sorunumuz hamdolsun kalmadı" diyen Bakan Dönmez şöyle
devam etti:
"Özellikle doğalgaz tarafında son 2 yılda depolama
kapasitemizi ciddi oranda arttırdığımız için hem yeraltı depo
kapasitesini hem de yüzer LNG terminallerini sisteme dahil
ettiğimizden dolayı herhangi bir sıkıntımız yok. Şöyle ifade
edeyim, yaklaşık bizim en soğuk günlerde ki kış biliyorsunuz tabi
konutların ve ısınma ihtiyacının da çok yoğun olduğu bir dönem. 300
milyon metreküp güne kadar gaz arzı sağlayacak bir sisteme sahibiz.
Bunların bir kısmı tabi boru gazından normal bir akışımız var
biliyorsunuz biz Azerbaycan, İran, Rusya'dan boru gazıyla alıyoruz.
Onun dışında iki tane LNG terminalimiz var, birisi İzmir Aliağa'da,
birisi Marmara Ereğlisi'nde. Bundan iki tane de biliyorsunuz
geçtiğimiz yıllarda FRSU, mobil yüzer doğalgaz depolama ve
gazlaştırma ünitelerini dahil ettik bu da yine bir tanesi İzmir'de,
diğeri de Hatay Dörtyol'da. Bunlarla birlikte sisteme günlük 303
milyon metreküp gaz verebilecek hale geldik. Geçtiğimiz yıl pik ne
kadar oldu derseniz, 240-250 milyon metreküpte kalmıştık. Yani bu
sene artsın 260 olsun, 300'e kadar bir sorun yok. Yüzde 20
civarında bir yedek de oluşturmuş olduk. Geçmiş yıllarda özellikle
kış aylarında tabi vatandaşımız bunu hissetmiyordu, biz ikincil
yakıtı olan santral ve sanayi kuruluşlarını hani gazın yetersiz
kaldığı anlarda onları da ikinci yakıta dönüştürüyorduk ve gazı
daha çok ısınma ve tek yakıt kullanan müşterilerimize arz ediyorduk
şimdi öyle bir sıkıntı söz konusu değil. Tuz Gölü'nde şu an
itibariyle 600 milyon metreküplük bir depolama kapasitemiz var ilk
fazı tamamladık. 2 yıl içerisinde bu kapasite 1.2 milyar metreküpe
çıkacak. 4 yıl içerisinde de oradaki depolama kapasitesini 5.4
milyar metreküpe çıkartmış olacağız. İhalesi yapıldı sözleşme
aşamasına geldi, kredi finansmanı da sağlandı bir sıkıntımız yok.
Benzer şekilde bizim birde Silivri'de bir yeraltı depomuz vardı.
Oranın kapasite 2.8 milyar metreküptü, yine onu da yaklaşık 5
milyar metreküpe çıkartacak bir 4.8-5 milyar metre küpe çıkartacak
bir kapasiteye ulaşmış oluyoruz. Bunlarla toplamda 10 ila 11 milyar
metreküplük bir yeraltı depolama imkanına kavuşmuş olacağız. Bizim
hedefimiz şu: Toplam tüketimin asgari yüzde 20'si oranında bir
depolama kapasitesine ulaşmak, çünkü gelişmiş ülkelerde Türkiye
ölçeğinde büyük ülkelerde bu oran minimum bu olması gerekiyor bunu
da sağlamış olacağız, yani bugünden rahatlıkla söyleyebiliriz gazda
bir sıkıntı yok. Ama şunu da uyarmamız lazım, gaz da sıkıntı yok
cayır cayır kullanalım da demek istemiyorum açıkçası, çünkü
tasarruf ilkelerine uyalım, verimlilik ilkelerine uyalım. Konfor
sıcaklığımız kişiden kişiye değişiyor, zaman zaman fazla
kullanabiliyoruz. Bu ürünü biz yüzde 99'unu ithal ediyoruz. O
açıdan tasarruflu kullanmayı da bu vesileyle vatandaşlarımıza da
tavsiye etmiş olalım."
DOĞALGAZ VE ELEKTRİK
Doğalgaz ve elektrik fiyatları ile ilgili Dönmez şu bilgileri
verdi:
"Şimdi doğrudur o açıklama zaten birlikte
kararlaştırdığımız bir husus, yılbaşına kadar bu ürünlerde herhangi
bir zam söz konusu değil. Önce maliyetler hesaplanıyor ona göre bir
tarife çıkıyor. Tabi yeni ekonomi programı açıklandıktan sonra
hakikaten ümit verici gelişmeler oldu, kurda bir gevşeme oldu,
faizlerde eskiye göre bir düşüş var, enflasyonda gerileme söz
konusu en azından aylık bazda baktığımızda bunu görebiliyoruz.
Bunlar tabi maliyetleri olumlu etkileyen hususlar, ama tekrar
oturup çalışmak lazım, ondan sonra belki bir şey söylemek söz
konusu olabilir. Belki bu arada bu vesileyle yani bu enerji
fiyatlarının nasıl oluştuğunu da açıklamakta fayda var. Geçtiğimiz
hafta biz Enerji Bakanlığımızın Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan
Bütçe Komisyonundaki müzakerelerinde de ifade ettik bir grafik
hazırlamıştık, bunu belki daha iyi anlatabilmek için izninizle
göstermek de istiyorum. Şimdi tabi ticarete konu toplam elektrik
enerjisi miktarına baktığımız zaman 2018 ilk o 9 ay gerçekleşen
yaklaşık olarak 168 milyar kilovat saatlik bir elektrik ticareti
söz konusu olmuş. Bunun 112-113 milyar kilovat saatlik kısmı ki
yaklaşık yüzde 67'ye denk geliyor, görevli tedarik şirketleri
tarafından tedarik edilmiş. Görevli tedarik şirketleri genelde şu:
İşte bizim TEDAŞ diye bildiğimiz, ama aslında elektrik dağıtım
şirketlerinin perakende satış yapan kısımları bunlar. Yani küçük
orta ölçekli tüketicilerin aldığı enerji aldığı birim. Onlar da
EÜAŞ'tan bir miktar elektrik alıyor, yaklaşık yüzde 45'ini EÜAŞ'tan
ki EÜAŞ kamu şirketimiz. Geriye kalan kısmını da yüzde 55'lik
kısmını aslında serbest piyasadan alıyor. Serbest piyasada tabi
fiyatlar nasıl oluşuyor bakmak lazım. Serbest piyasada bizim bir
enerji borsası var, orada günlük bir gün öncesinden saatlik bazda
bir ihaleler oluyor. Yani teklif veriyorsunuz, karşı taleple arzın
kesiştiği noktada bir fiyat oluşuyor, o fiyattan da elektrik alımı
söz konusu, orada tamamen özel sektör santrallerinin bir yarışması
söz konusu. Denebilir ki orada işte fiyat o zaman yüksek mi
çıkıyor? Ama görüyoruz ve izliyoruz hem biz, hem Bakanlığımız hem
EPDK hem de bir rekabet ihlali var mı, yok mu? Aslında Rekabet
Kurumu da bakıyor. Ve şu anda arz da talebin üzerinde olduğu için
hakikaten kıran kırana bir fiyat oluşuyor, neredeyse yani maliyete
yakın bir serbest piyasada oluşan bir fiyat var. Oradaki fiyatları
tabi bizim EÜAŞ'ın kamu tarafının fiyatlarının bir miktar üstünde
seyrediyor. Bizim sattığımız miktarla serbest piyasadan alınan
miktar ve bunların fiyatları ortalamasında da bir fiyat çıkıyor.
Yani bugün bizim elimize geçen faturadaki işte birim kilovat saat
fiyatı aslında böyle oluşuyor. Toplam ticaretin de ancak yüzde 30'u
EÜAŞ tarafından sağlanmış oluyor. Böyle baktığımızda yüzde 70'nin
serbest piyasada oluştuğu bir fiyatla nispeten görece daha ucuz
kaynaklara sahip EÜAŞ'ın fiyatlarının bir ortalaması yansımış
oluyor. Zaman zaman işte yani Enerji Bakanlığı veya EPDK işte bu
fiyatları istediği gibi kontrol edebilir bir algısı var aslında
burada sınırlı bir kontrol var, onu anlatmaya çalışıyorum.
Piyasanın bir kısmı serbest piyasada oluşan fiyatlardan. Bir de
tabi elektrik fiyatlarını etkileyen unsurların başında da aslında
doğalgaz geliyor, yani doğalgaz santrallerimiz geçmişe göre daha az
tüketmekle birlikte yüzde 30'unu biz elektriğimizin doğalgazdan
elde ediyoruz. Doğalgaz fiyatlarını peki kim tetikliyor, etkiliyor?
Petrol fiyatları. Şimdi petrol fiyatları bugün an itibariyle 70-72
dolar varile ulaşmış. Geçtiğimiz yıl bu dönemlerde bu fiyat 50-55
dolar bandındaydı. Bir de ithal olduğu için kur var geçtiğimiz yıl
bu dönemlerde 3.60'tı kur, şimdi işte 5.40'ları konuşuyoruz. Hem
kurun etkisi hem de petrol fiyatlarının dolar bazında artışının
etkisi tabi iki defa aslında olumsuz etkilemiş oldu ve maliyetleri
bu anlamda ciddi miktarda da artırmış oldu. Ama şunu rahatlıkla
izleyicilerimize söyleyebiliriz: Özellikle küçük orta ölçekli
korunması gereken tüketiciler için hem EÜAŞ hem de BOTAŞ zaten
maliyetlerin altında bir satış politikasıyla gidiyor. Büyük
sanayici ve büyük tüketiciler onlar serbest piyasadan aldığı için
sistemi etkilemiyor, onların alış satışlarını ikili anlaşmalarla
oluyor. Bu anlamda biz işte yılbaşı geldiğinde tekrar bakacağız
elbette şartlar oluştuğunda, maliyetler düştüğünde bir indirim söz
konusu olabilir. Ama bugünden bu günden bir şey söylemek de erken,
çünkü gün gün maliyetleri etkileyen unsurlar
oluşabiliyor."
EŞEL MOBİL
Eşel Mobil'e Haziran ayında geçildiğini hatırlatan Bakıan Dönmez,
"O zaman da yine hem petrol fiyatlarındaki anormal
dalgalanma hem de kurdaki anormal dalgalanmanın pompa fiyatlarına
anında yansımasının olumsuz etkileri olacağı öngörülerek Bakanlar
Kurulumuz o zaman bu Eşel Mobil sistemini getirdi. Yani bu şu
anlama geliyor; petrol fiyatlarındaki artış ve maliyetler doğrudan
yansımasın. Biliyorsunuz akaryakıtın üzerinde bir ÖTV tahsilatı
geliri söz konusu, ÖTV üzerinden bunu yönetelim denmişti ve bugüne
kadar da bu uygulamada bence başarılı bir şekilde de sürdürülmüş
oldu. Tabi aslında konunun sorumluluğu Hazine ve Maliye
Bakanlığımız tarafında. Yani anlaşılan bir müddet daha belki bu
devam edebilir, sonrasında oturup bakılacak tabi, yani piyasalarda
bir dengelenme olduğunda, belki bu sistem o zaman terk edile
bilinir, şimdilik erken ne zaman biteceğini söylemek. Bu şekilde
devam ediyor ve aslında 6 aylık süreç içerisinde de akaryakıt
tüketicisi bu dalgalanmadan da olumsuz etkilenmemiş oldu"
şeklinde konuştu.
"NÜKLEER SÜRECİMİZ DEVAM EDİYOR"
Bakan Dönmez, Nükleer santral çalışmaları ile ilgili ise
"Akkuyu'da Nisan ayında Sayın Putin'le Sayın
Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın katılımıyla temel atmıştık. Bu konuda
çalışmalar devam ediyor. Niyetimiz, 2023'te Cumhuriyetimizin 100.
yaş gününde bu tesisi ülkemize kazandırmak, ilk reaktörü. Takip
eden yıllarda da zaten orada dört reaktör planlanmıştı, bu dört
reaktör işletmeye geçmiş olacak. Bir diğer projemiz Sinop'ta, orada
Japonlarla bir işbirliğimiz söz konusu. Onlar en son fizibilite
raporlarını Bakanlığımıza teslim ettiler. Fizibilite raporlarını
arkadaşlarımız, uzmanlarımız değerlendiriyor. Öyle ümit ediyorum
yıl sonuna kadar bu değerlendirmede bir sonuç alabiliriz diye
düşünüyorum. Diğeri de, şu anda Çinlilerle müzakeresi devam eden
bir üçüncü nükleer projemiz var. Orada lokasyon ağırlıklı olarak
Trakya olarak öne çıkıyor. Tabii bu elektrik sektöründe şuna dikkat
etmek gerekiyor; talebin olduğu, yani tüketimin olduğu yerlere
yakın bu üretim tesislerini imkan varsa yapmak ki enerji iletmek ve
dağıtmaktan kaynaklı kayıplarınızı minimize etmek için bu önemli.
Yerin belirlenmesi için aşağı yukarı 25-30 civarında bir kriter
var, bu kriterlerin hepsinin ayrı ayrı detaylı çalışılması
gerekiyor. Netleştikten sonra bunu açıklayacağız, şu anda henüz
daha netleşmiş değil. Yani nükleer sürecimiz devam ediyor, bundan
sonra da ülkenin gündeminde kalacak. Uygun koşullar oluştuğunda,
hem teknolojik olarak, hem de maliyetler uygun koşulları
yakaladığımızda bu nükleerde büyümeye, gelişmeye devam
edeceğiz" açıklamasında bulundu.
DOĞUDAN BATIYA GES
Dönmez şöyle devam etti:
"Şimdi geçtiğimiz yıl biliyorsunuz hem rüzgarda, hem
güneşte iki büyük ihale oldu biner megavatlık. Şimdi onu biz
önümüzdeki yıl bu ilanı verdiğimiz dört tane rüzgarda, üç tane de
güneşte devam ediyoruz. Rüzgarda 4 tane 250'şer megavatlık alan
belirlendi, orada yine YEKA modeliyle devam edeceğiz, toplam bin
megavat. Güneşte de yine bin megavatlık bir potansiyelimiz var,
orada da üçe bölmüş olduk; birisi Niğde'deki 300 megavat, Hatay
Erzin'de 200 megavat, Şanlıurfa Viranşehir'de de 500 megavat olacak
şekilde -buraların güneş potansiyeli iyi çıkmıştı- devam ediyoruz.
Oldukça ilgi fazla, onu söyleyeyim. Bir başka çalışmamız da şu:
Doğudan Batıya GES diye yeni bir model çalışıyoruz, Kars'tan
Edirne'ye kadar hemen her ilimizde, bugüne kadar YEKA kapsamında
yer almayan illerimizde 40-50'şer megavatlık daha küçük ölçekte
YEKA ihalelerimiz de olacak, onların da hazırlıkları büyük oranda
bitti, önümüzdeki yıl onların ihalesini yapacağız. Aslında YEKA
modeli sadece Türkiye için değil birçok yabancı ülkeden
konuklarımızı ağırladığımızda da onların da çok sorularına muhatap
olan, üzerinde çok yoğun çalıştığımız bir modeldi, başka ülkeler
açısından da örnek olabilecek bir model, hem finansman modeli, hem
yapım modeli açısından. Orada devam edeceğiz, yani o yol
haritamızda ilerlemeyi sürdüreceğiz."
"BİNALARIMIZDA ISI YALITIMI YAPTIĞIMIZDA YAKLAŞIK YÜZDE
35-40 CİVARINDA DOĞALGAZI DAHA AZ TÜKETİYORUZ"
"Verimlilik, en kolay yapılabilecek bir alan, çünkü daha
verimli kullanarak enerjiyi tasarruf sağlıyorsunuz" diyen
Bakan Dönmez "Bunun birçok çarpanı ve faktörü var. Bizim
yaptığımız hesaplamalara göre, 2023 yılına kadar yaklaşık 10 milyar
dolarlık bir yatırım yaparsak bu alanda, 2033'e kadar 30 milyar
dolar civarında bir geri kazanım söz konusu. Yani neredeyse 1'e 3
getirisi olan bir alan. Fakat bu alanda çok geniş katmanlı ve hemen
hemen 80 milyon vatandaşımızın, herkesin yapması gereken işler var.
Gençlerimizin var, çocuklarımızın var, ev hanımlarımızın var,
sanayicimiz var, iş dünyamızın, çiftçimizin keza mesela ilginç
örnekler var, herkesin burada ufak adımlarla yapabileceği, ufak
harcamalarla yapabileceği bir alan var. Bu konuda da biz kamu
olarak öncü de olmak istiyoruz. Dünya Bankasıyla yaptığımız
görüşmelerde yaklaşık 200 milyon dolarlık uzun vadeli, düşük faizli
bir kredi imkanı da temin etmiş olduk. Bunu biz kamu binalarının
enerjisini daha tasarruflu, verimli kullanması adına da kullanmış
olacağız, örnek de olmamız lazım kamu olarak. Bu konuyu belki bir
özel masaya yatırıp belki daha geniş bir zamanda tartışmakta da
fayda var. Çünkü belirlediğimiz 6 ana tema var, bunun altında 55
ulusal eylem var, herkesin yapması gerekir dediğim hususlar
içerisinde.
Burada tabii şu da var uygun finansman modelleri geliştirmek
gerekiyor. Çünkü yatırımcının buna kolay erişebilir olması lazım.
Biz de şu anda özellikle dış kaynaklarda, yani Dünya Bankası bunun
güzel örneği, Avrupa'dan da çok ilgi var, uzun vadeli bir finansman
temin edebilirsek daha yapılabilir hale getireceğimizi düşünüyorum.
Ekip-ekipman konusunda bir sıkıntımız da yok, onu da söyleyeyim.
Bir örnek daha vereyim; sadece binalarımızda ısı yalıtımı
yaptığımızda yaklaşık yüzde 35-40 civarında doğalgazı daha az
tüketiyoruz ve sistemin geri dönüşü de 3-4 yıl oluyor.
Vatandaşlarımızın bir kısmı bunun farkında, şuurunda, yapanlar da
var, ama hala eksiğimiz var, hızlıca yaygınlaştırmamız
gerekiyor."
(İHA)