Mahmut Tanal: Asıl hedef bendim
CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, DHKPC'li olduğu iddia edilen iki şahsın adını vererek TBMM'ye girmeye çalışmasıyla ilgili açıklama yaptı. Tanal, "Kapıma gelen ziyaretçinin alnında terör örgütü mensubu yazmıyor" dedi. Tanal Asıl hedefin kendisi olduğunu belirterek "Fırsat bulamadılar. Makam odamın içerisi çok kalabalık olmasaydı bugün hayatta olmayabilirdim." diye konuştu.
Halkın içerisinde dolaşan, halkın tüm sorunlarıyla ilgilenen
birisiyim. Bugüne kadar vatandaş bana hangi sorunu aktardıysa
bunları hep Meclis'e taşıyorum.
Yani bana gelen kişinin kimliğini, kimlerle bağlantısı olduğunu,
hangi terör örgütüyle bağlantısı olduğunu, benim vatandaşın
GBT'sini sorgulamak gibi görevim ve yetkim yoktur.
Kanunlar bu yetkiyi güvenlik görevlilerine vermiştir.
Kapıma gelen ziyaretçinin alnında "örgüt üyesi" yazmıyor. Burada
GBT'yle ilgili sorgulamayı yapması gereken, Meclis girişlerindeki
yetki tamamen polisin elindedir.
"KADIN ŞAHISLA HİÇ GÖÜRÜŞMEDİM"
Polislerin GBT sorgulaması sonucunda, şahısların terör örgütleriyle
bağlantılarını tespit edip beni uyarmaları gerekirken, bunu
yapmamışlardır.
Kaldı ki burada iki kişinin giriş yaptığı söyleniyor ancak makamıma
kadar kesici ve delici aletle girmesine göz yumulan, yetkili
makamlarca izin verilen Mulla Zincir isimli erkek şahıstır.
Kadın şahıs makamıma gelmedi, kadın şahısla hiç görüşmedim. Bize
gelen Mulla Zincir isimli erkek şahıstır.
Erkek şahıs gelince de bana ilettiği sorun şuydu: Fransa'dan
geldiğini, önceki yıllarda yurtdışına çıkış yasağı konulduğunu,
çıkış yasağıyla ilgili yurtdışına çıkamadığını ve bu sorunun çözümü
konusunda nasıl bir yol izlemesi gerektiğini sordu. Konuştuğumuz
mevzu sadece budur. Bu konu dışında başka bir konu görüşülmedi.
Zaten bu görüşme, girişte bekleme dışında, en fazla 5 veya 7,5
buçuk dakika sürdü.
Ona "Sen bir hukukçuya gideceksin, benim yapacağım bir şey yok"
dedim. Anlatmaya çalıştı. Sırada bekleyen ziyaretçilerimin olduğunu
söyledim.
"ASIL HEDEF BENDİM"
Aslında şahıs kalkmak istemedi. Yani belki burada fırsat bulamadı.
Burada bence asıl hedef bendim.
Nasıl ki DHKP/C terör örgütü mensupları, İstanbul Cumhuriyet
Savcımız Mehmet Selim Kiraz'ı adliyedeki odasında alçakça şehit
etmişti.
Erkek şahıs fırsat kollayıp beni rehin almak istemiş olabilir.
Çünkü odam çok kalabalıktı. O kalabalıkta bu fırsatı bulamamış da
olabilir.
Hatta danışmanlarımdan bir tanesi avukattır. Aynı zamanda avukat
sorunlarıyla ilgili gelen 3 tane avukat vardı odamda.
Onlara dönerek "Arkadaşlar ben hukukçuyum, benim yanlış bildiğim
bir şey mi var? Pasaportuna el konulup yurtdışı çıkış yasağı
konulmuşsa bu idari bir işlemdir, idari işlemin iptali için de dava
açılması lazım" dedim. Onlar da "Vekilimiz doğru söylüyor"
dediler.
Şahıs kalkma faslını ağırdan aldı. "Başka görüşmelerim de var"
ikazını tekrarlamak zorunda kaldım. Bu şekilde şahsı gönderdim.
Tutulan kayıtlara göre, Mulla Zincir isimli şahsın benden sonra
Meclis'ten çıkış saati 12.30'dadır. Öğlen saat 12.30'da Meclis
dışına çıkıyor. Saat 14.50'de Mulla Zincir isimli şahıs, Eylem
Yücel isimli kadın şüpheliyle birlikte Meclis'te saldırı eylemini
gerçekleştiriyor.
"KONTROL EDEBİLME ŞANSIM YOK"
Benden gittikten sonra, Meclisten çıkış yaptıktan sonra benim
insanların davranışlarını, hallerini hareketlerini, eylemlerini
kontrol edebilme şansım yok ki. Benim böyle bir görevim de yok,
sorumluluğum da yok.
Kaldı ki Meclis'ten çıkış yaptıktan sonra ikinci defa randevu
sistemine tarafımızca giriş yapılmadı. Dolayısıyla menfur
saldırının gerçekleştirildiği bu ikinci gelişin, bizimle
irtibatlandırılmasını anlamış değiliz.
Burada güvenlik zafiyeti var aslında. Güvenlik açığının üzerinde
kimse durmuyor. TBMM'ye ziyaretçi olarak gelen bir kişi, kesici ve
delici aletlerle nasıl içeri girebiliyor?
Güvenlik görevlilerinin işi ne peki? Ziyaretçi Kabul Salonu'nda
banko sıralarına gelene kadar iki güvenlik kapısı var. İki kapı da
X-Ray cihazlarıyla, yüz tanıma sistemleriyle donatılmış. Birinci
kontrol noktasından geçiyor, her nasılsa fark edilmiyor. İkinci
kapıda da fark edilmiyor, kimse şüphelenmiyor ve makamıma kadar
çıkıyor.
Yine ziyaretçi kabul salonundan Halkla İlişkiler Binası'na girerken
kapıda polisler bekliyor. Şüphelendikleri şahısları durdurup kimlik
sorgulaması yapabiliyorlar, üst araması
gerçekleştirebiliyorlar.
"ŞAHSIMI BU MENFUR SALDIRININ SORUMLUSU OLRAKA GÖSTERMEYE
ÇALIŞIYORLAR"
Türkiye Büyük Millet Meclisi yerleşkesine giriş rahat değildir. Çok
sıkı güvenlik tedbirleri uygulanmaktadır. Atatürk tişörtüyle
vatandaş Meclis'e giremezken, demek ki terör örgütü üyeleri ve
terör örgütü bağlantısı olan şahıslar, kesici ve delici aletle
makamıma kadar girebiliyormuş.
Bir hususu daha açıklığa kavuşturmak istiyorum. "Mahmut Tanal izin
verdi" diye yazarak şahsımı bu menfur saldırının sorumlusu olarak
göstermeye çalışıyorlar.
Oysaki bu hadisede bir mağdur varsa o da ben ve yaralanan polis
kardeşimiz ile rehin alınmaya çalışılan personeldir.
Zira hiçbir milletvekilinin, Meclis'e ziyaretçilerin girişine izin
verme yetkisi yoktur.
Danışman arkadaşlarımız sadece randevu isteyenleri, TC kimlik
numaraları ve isimleriyle birlikte sisteme bildirir. Yani talepte
bulunur. Meclis idaresi, bu talebi onaylama veya reddetme yetkisine
sahiptir.
Yani yasaklı olan kişilerin, terör örgütü üyelerinin alınmaması
gerekiyor. Kimin girişinin sakıncalı olup olmadığını, kimin terör
örgütü üyesi olup olmadığını biz milletvekilleri bilemeyiz. Bunu
GBT sorgulamasını yapan emniyet yetkilileri ve Meclis idaresi
tespit edip ona göre izin verir ya da vermez, Meclis'e girişini
onaylar veya yasaklar.
Bakın Meclis'teki çalışma masamın üzerinde merhum Şehit İstanbul
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ın Türk bayraklı fotoğrafı
yer almaktadır. Gelen her ziyaretçi bu fotoğrafı görebiliyor.
Fotoğrafın üzerinde "Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,
toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır." dizeleri yer alıyor.
Benim Yargı Şehidimiz Mehmet Selim Kiraz'ı katleden terör örgütünün
mensuplarıyla buluşmam, görüşmem, hele ki bunun Meclis çatısı
altında yapıldığı iddiası akla, mantığa sığmaz.
Kadın şahıs, polislerce içeri alınmıyor, erkek şahıs içeri
alınıyor. Mulla Zincir isimli şahsın makamıma giriş-çıkışı toplam
15 dakikadır. Oysa kayıtlarda kapı giriş saati 11:09'dur. Kapı
çıkış saati 12.30'dur.
Erkek şahıs kalan süre zarfında Meclis'te nereleri dolaştı? Benden
sonra kimlerle görüştü? Olayın iç yüzü hiçbir şüpheye mahal
vermeyecek şekilde aydınlatılmalıdır.
DHKP/C terör örgütü bağlantılı erkek şüpheli, odama kadar
kesici-delici aletle mi geldi?
Burada asıl hedef Mahmut Tanal'dı. Hedef seçildiğimi düşünüyorum.
Fırsat bulamadılar. Makam odamın içerisi çok kalabalık olmasaydı
bugün hayatta olmayabilirdim.
Şahıs benden uzak noktadaki koltuktaydı. Bana yakın koltuklarda
avukat arkadaşlar vardı. Şahsın hareketleri tuhafıma gitti. Odama
diğer ziyaretçileri, danışmanlarımı almamış olsaydım ve kapıyı
kapatmış olsaydım iş bitmişti bence.
İkinci şehit Savcı Mehmet Selim Kiraz vakası yaşanabilirdi. Erkek
şahıs, yanında getirdiği kesici ve delici aletle beni rehin
alabilir, saldırabilirdi.
Dünkü hadise Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun Çubuk'ta
şehit cenazesinde linç girişimine maruz kalmasının, partimize
yönelik kumpasın ikinci ayağıdır.
İlkinde hedef Kemal Kılıçdaroğlu'ydu, ikincisinde hedef Mahmut
Tanal'dı.
Bu yıldırma politikasıdır. Beni çalışmaktan vazgeçiremeyecekler. Bu
kirli olay üzerinden kumpas kuruluyor. Burada kim kirli hesap
içerisine girmişse amaçlarına ulaşamayacaklardır.
Çünkü benim alnım ak, vicdanım da rahattır. Bugüne kadar verdiğim
tüm mücadele insan hakları, hukuk ve demokrasi mücadelesi
eksenindeydi. Yine aynı şekilde insan haklarını savunacağım, hukuk
ve demokrasi mücadelesini vereceğim. Bundan kimsenin şüphesi
olmasın.
23 Haziran İstanbul seçimlerine doğru yol alırken herkesin azami
hassasiyet gösterip sorumlu davranması lazım.
Provokasyonlarla bu süreci sabote etmek isteyenler, seçmene yönelik
algı operasyonları başlatanlar çıkacaktır.
Bu hadise nedeniyle bir kez daha üzerine basa basa vurguluyorum ki,
Mahmut Tanal olarak her türlü terör eylemini, girişimini,
saldırısını lanetliyorum.
Ayrım yapmaksızın tüm terör örgütlerini lanetliyorum. Terörle bir
yere varılamaz. Terör insan hakları düşmanıdır, hukuk devleti
düşmanıdır, demokrasi düşmanıdır, milli birlik ve beraberliğimizin,
dayanışmanın, kardeşliğin düşmanıdır.
Ben Atatürk Cumhuriyetinin çocuğuyum. Atatürk Cumhuriyeti geçmişte
beni teröristlere yedirmedi, beni okuttu, bu makamlara erişmemi
sağladı. Biliyorum ki, Atatürk Cumhuriyeti bugün de beni onlara yem
etmez.
Algı operasyonlarıyla bizi terör örgütleriyle yan yana getirmek
isteyenleri de kınıyorum, bu Mübarek Ramazan ayında onları Allah'a
havale ediyorum.