“Kültür sanatta esaret ortadan kalkıyor”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ülkemizin en büyük sorunu, kendi toplumu, kendi ülkesini küçümseyen bir grubun uzunca bir süre kültür sanat dünyamızı adeta esir almasıdır. Bu esaret yavaş yavaş ortadan kalkıyor" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ülkemizin en büyük
sorunu, kendi toplumu, kendi ülkesini küçümseyen bir grubun uzunca
bir süre kültür sanat dünyamızı adeta esir almasıdır. Bu esaret
yavaş yavaş ortadan kalkıyor" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri, Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde
düzenlenen törenle sahiplerini buldu. 2018 Cumhurbaşkanlığı Kültür
ve Sanat Büyük Ödülleri'ne tarih ve sosyal bilimler alanında Prof.
Dr. Mehmet İpşirli, sinema alanında Türker İnanoğlu, müzik alanında
Erol Sayan, sanat/fotoğraf alanında İzzet Keribar, vefa ödülüne ise
merhum Mehmet Akif Ersoy layık görüldü. Ödüle layık görülen
isimler, biyografilerinin anlatılmasının ardından birer teşekkür
konuşması yaptı. Mehmet Akif Arsoy adına ise törene torunu Selma
Ersoy Argon katıldı. Müzik alanında Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat
Büyük Ödülü'ne layık görülen Erol Sayan, sahnede teşekkür
konuşmasını yaptıktan sonra bestesi kendisine ait "Geçsin
günler, haftalar, aylar, mevsimler, yıllar" isimli eseri
seslendirdi. Erol Sayan'a Murat Bardakçı tamburuyla, salonda
bulunan konuklar ise söyleyerek eşlik etti.
"MİLLET OLARAK TOPYEKÛN BİR MÜCADELE İLE ÜLKEMİZİ KÜLTÜR
SANATTA İLERİYE TAŞIYABİLİRİZ"
Törende konuşmasına "Ülkemizin ve milletimizin maziden
atiye uzanan büyük yolculuğuna kendi alanlarında yaptıkları
katkılar için bu değerli insanlarımıza şükranlarımı
sunuyorum" diyerek başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan,
kültürün toprak gibi, bayrak gibi, ordu gibi bir milletin
bağımsızlığının sembollerinden birisi olduğunu söyledi. Erdoğan,
"Dünyanın en güçlü ülkelerine baktığımız zaman ordularından
ziyade kültürel iktidarları ile bu konuma geldiklerini görüyoruz.
Günümüzde kültür endüstrisi öyle bir seviyeye geldi ki dünyada
girmediği, ulaşmadığı yer kalmadı. Sinemadan müziğe, giyimden
teknolojiye ve mimariye kadar her alanda bu etkiyi görüyoruz. İşte
bu gerçek bizi kültür-sanat politikalarımıza dört elle sarılmaya
itiyor. Geçtiğimiz 16 yılda demokraside ve ekonomide çok büyük
devrimlere imza atan Türkiye, maalesef eğitim ve kültür sanat
politikalarında arzu ettiğimiz mesafeyi katedememiştir. Bu alandaki
gelişmelerin diğer yatırımlar gibi sadece devlet projeleri ile kamu
imkanları ile sağlanabilmesi işin tabiatına da uygun değildir.
Millet olarak topyekûn bir mücadele ile ülkemizi kültür sanatta
ileriye taşıyabiliriz" diye konuştu.
"AKLIMIZI KULLANMAMIZ, GEÇMİŞTEN VE BUGÜNDEN GEREKEN
DERSLERİ ÇIKARTMAMIZDIR"
Türkiye'nin son bir asrının siyasi ve sosyal alanlar yanında,
kültür sanat bakımından da çok büyük kırılmaların yaşandığı bir
dönemi ifade ettiğini söyleyen Erdoğan, "Mesela bu süreçte
dilimiz öylesine büyük bir değişe uğramıştır ki, dedeler torunları
ile sağlıklı iletişim kuramaz hale gelmiştir. Aynı şekilde müzik
zevkimizde ciddi değişimler yaşanmıştır. Giyim kuşamdan yeme içmeye
kadar her alanda bu sıkıntıların emarelerine şahit olabiliyoruz.
Kültür sanat dünyamızın kuraklığının en başta gelen sebeplerinden
birisi de budur. Atalar ‘yitik kaybedildiği yerde aranır' derler.
Bize düşen görev medeniyetimizin üç tasavvurunu, kalbi selimi,
zevki selimi, aklı selimi kendi tarihimizde aramak, bulmak, yeniden
yorumlamak ve geleceğe taşımaktır. Kalbi selimle kalplerimizi,
zevki selimle gönüllerimizi, aklı selimle zihnimizi yeniden
doyuracak, zenginleştireceğiz. Medeniyet esasta bir inşa
faaliyetidir. Bu faaliyetin temeli de ilim ve hikmettir. Şayet bu
temel sağlamsa ortaya göz alıcı bir köşk çıkar. Temel çürükse
elimize sadece yıkık dökük bir gecekondu geçer. Biz uzunca bir süre
ecdadın ihtişamlı medeniyet mirasına sırtımızı dönüp, kendimizi her
alanda gecekondulara, kaçak yapılara mahkum ettik. Halbuki bizim
tarihimizde ilim ve sanat insanlarının müstesna bir yeri vardır.
Bugün ülkemizin ve genel olarak medeniyet coğrafyamızın yaşadığı
sorunlar ilme, hikmete, tefekküre, gayrete, azme ve tevekküle
yeteri kadar sarılmıyor olmamızdan kaynaklanıyor. Rabbimiz Kur'an-ı
Kerim'de bize defalarca ‘akletmez misiniz?' diye hitap ederek
gitmemiz gereken yolu orada gösteriyor. ‘Akletmez misiniz, düşünmez
misiniz?' Bunlar bizim için çok ciddi uyarılar. Diğer hususlar ile
birlikte kültür sanat alanındaki kısırlığı aşmak için yapmamız
gereken budur. Yani aklımızı kullanmamız, geçmişten ve bugünden
gereken dersleri çıkartmamızdır. Bunun için çok kıymetli bir
müktesebata sahibiz. Biz bu alanda zenginiz, fakir değiliz. Sadece
varisine vefa ödülünü taktim edeceğimiz merhum Mehmet Akif Ersoy'un
fikir mirası bile önümüzde yeni yollar açmaya yetecek kadar
zenginliktedir. Kurtuluş Savaşı'mızın ruhunu anlatan İstiklal
Marşı, milletimizin yeniden ayağa kalkışının destanı olan Çanakkale
şiiri ve her biri ayrı kıymete sahip mesajlar içeren eserleri
Mehmet Akif'in ismini tarihe altın harflerle kazımıştır. Hayatı ve
geride bıraktığı eserleri milletimize verilmiş bir ödüldür. Bizim
burada kendisi adına varisine taktim edeceğimiz ödül, sadece
milletimizin İstiklal Şairi'ne olan vefasının ifadesidir. Devlet
olarak merhum Akif'in mirasına sahip çıkma adına inşallah önemli
bir adım da atıyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığımız, merhumun
Mısır'dan Türkiye'ye döndüğünde İstanbul'un Beyoğlu ilçesinin
İstiklal Caddesi'nde bulunan Mısır Apartmanı'nın 4. katındaki
daireyi kamulaştırdı. Milli şairimizin ömrünün son demlerini
geçirdiği bu daireyi Mehmet Akif Ersoy Müze Evi'ne
dönüştürüyoruz" şeklinde konuştu.
"ÖNÜMÜZDEKİ SÜRECİN ÜLKEMİZ VE MİLLETİMİZ İÇİN YENİ BİR
YÜKSELİŞ DÖNEMİNE DÖNÜŞECEĞİNE İNANIYORUM"
Tek tipçiliği, tek sesliliği dayatan totaliter rejimlerde sanatın
layıkıyla neşvünema bulmasının mümkün olamayacağını söyleyen
Erdoğan, "Ülkemize baktığımızda gördüğümüz şudur;
Türkiye'nin yeni Mehmet Akiflere, Tanpınarlara, Necip Fazıllara,
Nazım Hikmetlere, Arif Nihat Asyalara, Kemal Tahirlere ihtiyacı
bulunuyor. Aynı şekilde müzikte yeni Dede Efendiler, Itriler, Hacı
Arif Beyler, Aşık Veyseller, Muzaffer Sarıcaözenler, Neşet Ertaşlar
yetiştirmeden özgünlüğümüzü koruyamayız. Mimar Sinan gibi kendi
alanında asırlarca devam edecek ekoller oluşturacak mimarlar
yetiştirmeliyiz. Ömrüne 800'e yakın projeyi sığdıran bir Mimar
Sinan. Bunları da kaçak yapılar değil, siyasetçiyim gecekondu
ifadesini kullanmak zor, ama hiç olmazsa kaçak yapı diyelim, böyle
bir durum var. Diğer alanlarda da durum aynı. Önümüzdeki sürecin
ülkemiz ve milletimiz için buradaki kıymetli kültür sanat
insanlarımızın desteği ve gayretleri ile yeni bir yükseliş dönemine
dönüşeceğine inanıyorum. Kültür ve sanat tabiatın gereği sivildir,
özgürdür, vesayet kabul etmeyecek bir karakterdedir. Tek tipçiliği,
tek sesliliği dayatan totaliter rejimlerde sanatın layıkıyla
neşvünema bulması bu sebeple pek mümkün olmaz. Aynı şekilde
toplumların kutsallarını, inançlarını küçümseyen, hafife alan,
ideolojik siparişlere göre köreltmeye çalışan kişinin yaptığı işin
adı kültür veya sanat değildir. Esasen bu tarz işlere tevessül
edenlerin isimleri ve eserleri tarihin tozlu raflarında kaybolup
gitmiştir" ifadelerini kullandı.
Her fırsatta kültür ve sanat insanları ile birlikte olmaya önem
verdiğinin altını çizen Erdoğan, "Bazı çevrelerin
hüsnüniyet ürünü bu gayretimize dahi tahammül edemediklerini üzüntü
ile takip ediyoruz. Ülkemizin en büyük sorunu, kendi toplumu, kendi
ülkesini küçümseyen bir grubun uzunca bir süre kültür sanat
dünyamızı adeta esir almasıdır. Bu esaret yavaş yavaş ortadan
kalkıyor. Özellikle gençlerimiz arasında geleceğimiz adına bize
ümit veren güçlü bir arayışın, sorgulamanın giderek yükseldiğini
görüyoruz. Türkiye'nin 2053 ve 2071 vizyonunun önemli bir ayağını
da kültür sanat başlığı oluşturacaktır. Bugün dünyanın neresine
gidersek gidelim, televizyonun düğmesine dokunduğumuzda karşımıza
mutlaka ülkemizde yapılmış bir televizyon dizisi çıkıyor. Bunlar da
bizi mutlu ediyor. Aynı başarıları diğer alanlarda göstermememiz
için hiçbir sebep göremiyorum" dedi.
Erdoğan, konuşmasından sonra ödüle layık görülen isimlerin
ödüllerini vererek birlikte hatıra fotoğrafı çektirdi.
(Derya Yetim - İlker Turak - Ömer Çetin/İHA)