Kılıçdaroğlu'nu kim gönderecek?
Referandum mağlubiyetinin ardından CHP'de kazan kaynıyor. Parti içi muhalefetin sesi iyice yükseltmeye başladığı ana muhalefet partisinde önümüzdeki süreçte neler yaşanacak?
Referandum mağlubiyetinin ardından CHP'de kazan kaynıyor. Parti
içi muhalefetin sesi iyice yükseltmeye başladığı ana muhalefet
partisinde önümüzdeki süreçte neler yaşanacak?
Beyaz Gazete yazarı Latif Şimşek, kapalı kapılar ardından
Cumhuriyet Halk Partisi'nde neler yaşandığını açıkladı.
İşte Şimşek'in o yazısı...
KILIÇDAROĞLU'NU KİM GÖNDERECEK?
Erdoğan'ı devirmek isterken, kendini devrilmekten koruyamaz hale
gelmek.
Demokrasiye ve halk iradesine sahip çıkmak varken, kaosa yeltenmek
ve neticede kendi koltuğuna bile sahip çıkamaz duruma düşmek.
CHP'den ve Kemal Kılıçdaroğlu'ndan bahsediyorum.
2010'da Deniz Baykal'ın aşağılık bir operasyonla Genel
Başkan'lıktan uzaklaştırılması sonrası Kılıçdaroğlu adeta "zorla"
oturtuldu o koltuğa. Kurultay'dan bir gün öncesinde bile, Deniz
Baykal'a haber göndererek, "Namusum ve şerefim üzerine aday
olmayacağım. Ben Baykal'a ihanet etmem" diyordu.
O gece Kılıçdaroğlu Riksos Otel'in 10. Katında bir grup yüksek
yargı mensubu ve üst düzey subayla toplantıdaydı. Kılıçdaroğlu,
genel başkanlığa ikna edilmeye çalışılıyordu. Bu olağanüstü
koşullarda Başkan olduğu takdirde başının beladan kurtulamayacağını
biliyordu ve direniyordu. Peki kimdi Kılıçdaroğlu'nu, CHP Genel
Başkanı olmaya zorlayanlar. Niye ille de O'nu istiyorlardı? Savcı
Sayan, O gece kimlerin orda olduğunu biliyor. Hepsinin ismini
hatırlamasa da yüzleri gözünün önünde.
Düz mantıkla, " Baykal'ın ipini çekenler kimlerse, Kılıçdaroğlu'nu
CHP'nin patronu yapmak isteyenler de onlar" demek hiç de zorlama
bir yorum olmaz. Zaten, Deniz Baykal'ın zihnini kurcalayan
sorulardan biri de hep bu oldu. Daha doğrusu Baykal, üç şüphe
üzerinde yoğunlaştı: 1) Bu kumpası CHP içinden rakipleri
düzenlemişti 2) Siyasi rakipleri yani hükümet çevreleri
düzenlemişti 3) Bunların dışında bir derin güç kimi odaklarla da
işbirliği yaparak düzenlemişti.
Baykal'ın en büyük yanlışı, bu kumpası CHP'yi dizayn etmeye çalışan
uluslar arası güçlerle birlikte FETÖ'nün yapmış olabileceği
ihtimalini devre dışı bırakmasıydı. Fetullah Gülen, Baykal'ı
aramış, "Biz yapmadık" demiş, Baykal da inanmıştı. İyi de niye bu
kadar çabuk inanmıştı. Yoksa, inanmak işine mi gelmişti? Zira,
Baykal, yakın çevresine 15 Temmuz'dan hemen sonra, "Hala çok
güçlüler, korkuyorum" diyerek FETÖ'den çekindiğini anlatmıştı.
Çünkü, Baykal'ın çevresi, kumpası FETÖ'nün yaptığına inanmaktan öte
kumpasta görev alan FETÖ'cü polislerin tutuklanmasıyla gerçeği
görmüştü. 15 Temmuz'dan sonra ise kanlı işgal girişiminde bulunan
FETÖ'ye karşı, Baykal'ın yumruğu masaya vurmasını bekliyorlardı.
Ama o yumruk Baykal'dan bir türlü gelmiyordu. Baykal'ın hem
FETÖ'ye, hem de FETÖ ile işbirliği yapmış olma ihtimali bulunanlara
karşı naifliği zihinleri yakıyordu.
Deniz Baykal'ın, yedi yıldır on seçim kaybeden CHP yönetimine karşı
sessizliği, Kılıçdaroğlu ile iktidar umutlarını kaybeden CHP'lileri
de hüsrana uğratıyordu. Baykal susuyordu. Referandum'dan iki ay
önce Esenboğa'da kendini karşılamaya gelen gönüldaşları, "Ne
yapacağız" dediğinde, "Ben size ‘evet' de verin diyemem ‘hayır' da
verin diyemem" derken, ne olmuştu da 16 Nisan'da "hayır" çıkması
adına, kendini Kılıçdaroğlu'ndan daha çok paralamış, Kılıçdaroğlu
salon toplantılarıyla yetinirken, Baykal mitingler düzenlemişti?
Hiç kimse anlamıyordu…
Görünen o ki, CHP'de kaynatılacak bir kazanın altına Baykal odun
atmayacak.
Ancak, Baykal'dan umudunu kesenler CHP'de boş durmuyor ve
durmayacak gibi görünüyor.
Fikri Sağlar, son Parti Meclisi toplantısında adeta ortalığı ayağa
kaldırdı.
Kılıçdaroğlu'nun yüzüne karşı çok sert ifadeler kullandı.
"Yapamıyorsun bırak, çek git!" diye bağırdı. Kılıçdaroğlu'nu
"korkak politikalar" üretmekle suçladı. Sağlar'ın bu çıkışı
karşısında Parti Meclisi üçe bölündü. "Suskunlukla karşılayanlar",
"Sağlar'ı destekleyenler", "Sağlar'a aşırı tepki gösterenler". Bir
ara tansiyon o kadar yükseldi ki, iş küfürleşmeye kadar vardı.
Fikri Sağlar, Parti Meclisi'ni "Yeter artık!" diye bağırarak terk
etti.
Bu hafta CHP'nin önünde, Salı günü grup toplantısı var. Çarşamba ve
Perşembe günü ise İl Başkanları bir araya gelecek. Grup
toplantısında kapalı oturum yapılacak mı bilmiyorum. Kılıçdaroğlu,
kapalı bölüm yapmaya cesaret edemeyebilir. Zira basına kapalı bölüm
olursa, söz alacak üç isim var. Fikri Sağlar, Muharrem İnce ve
İlhan Kesici.
Fikri Sağlar ve Muharrem İnce var gücüyle Olağanüstü Kurultay için
bastıracak.
İlhan Kesici ise şayet konuşursa, ne yardan ne serden geçecek.
Konuşmasında CHP'nin stratejik hatalarını akademik bir dille
anlatacak. Kılıçdaroğlu'na bayrak kaldırıyor gibi görünmeyecek ama
eğer genel başkanlık yarışı olursa "beni de unutmayın" mesajı
verecek.
Peki CHP'de Olağanüstü Kurultay toplanır mı? Toplanırsa,
Kılıçdaroğlu gider mi? Giderse, yerine kim gelir? CHP referandum
sonrası bu sorularla çalkalanıyor ve kafalar oldukça karışık.
Bugünkü delege yapısı ile Kılıçdaroğlu'nu olağanüstü kurultaya
zorlamak ve devirmek neredeyse imkansız. Ancak, parti içi ihtilalin
önünün açılması anlamında adımlar atılabilir.
Fikri Sağlar ve Muharrem İnce güç birliği yaparsa belki sonuç
alabilirler. Şu an itibariyle görünen o ki Çarşamba-Perşembe
günleri yapılacak il başkanları toplantısında 10-15 arasında il
başkanı olağanüstü kurultay çağrısı yapacak. Belki bunu yazılı bir
deklarasyona dönüştürebilirler. Eğer olağanüstü kurultay isteği
deklarasyona dönüşürse, Kılıçdaroğlu'nu zorlu bir yaz döneminin
beklediği söylenebilir. Zira olağanüstü kurultay isteyen il
başkanlarının sayısı yaz boyunca 10-15'ten 35-40'a çıkabilir.