Kılıçdaroğlu’ndan belediye başkan adayına Avrupa uyarısı
Kırklareli'nde konuşan CHP lideri Kılıçdaroğlu, CHP'li belediye başkan adayına uyarıda bulunarak "Avrupa buraya çok yakın. Sık sık Avrupa'ya gidip gelmeyecek. Kendisine söyledim. Dolayısıyla gideyim Bulgaristan'a gideyim Avrupa'ya orada biraz keyif çatayım olmaz" dedi.
Kırklareli'nde konuşan CHP lideri Kılıçdaroğlu, CHP'li belediye
başkan adayına uyarıda bulunarak "Avrupa buraya çok yakın.
Sık sık Avrupa'ya gidip gelmeyecek. Kendisine söyledim. Dolayısıyla
gideyim Bulgaristan'a gideyim Avrupa'ya orada biraz keyif çatayım
olmaz" dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 31 Mart
seçimleri kapsamında Kırklareli'ye gelerek düzenlenen mitingde
vatandaşlara seslendi. "Amerika'da birisi 'ben
vazgeçilmezim' diyor. Amerikalı bir siyasetçi şunu söylüyor, ‘Kim
dedi size vazgeçilmez olduğunuzu? 'Amerikan mezarları vazgeçilmez
adamlarla doludur' diyor. Hiç kimse vazgeçilmez değildir"
diyen Kılıçdaroğlu, isim vermeden belediye başkan adayı
gösterilmediği için ‘bu kararı tanımıyorum' diyerek CHP'den istifa
ettikten sonra bağımsız aday olan Kırklareli Belediye Başkanı
Mehmet Siyam Kesimoğlu'nu hedef aldı. Kılıçdaroğlu,
"Partimize hizmet etmiş olabilir. Ama kendisi bir süre
sonra ‘Neden beni belediye başkanı yapmadınız' ‘Hangi gerekçeyle
yapmadınız. Ben şimdi partimden istifa ediyorum. Kazandıktan sonra
tekrar geleceğim' neyle geleceksin, nereye geleceksin. Tuna Başkan
söyledi. Onun da beklentileri vardı, çoğunu karşılayamadık. Olmadı
ama partisine küsmedi. Tam tersine çalıştı. Emek harcadı ne
demektir bu. CHP'li olmak farklı bir şeydir. Bu çerçevede
çalışıyor" diye konuştu.
"KABUL ETMİYORUM"
"Bu bölgeye özel bir isteğim daha var" diyen
Kılıçdaroğlu, "Avrupa buraya çok yakın. Sık sık Avrupa'ya
gidip gelmeyecek. Kendisine söyledim. STK'larla bir aradaydık orada
da ifade ettim. Belediye başkanı eğer vakti olursa, gidecek bir
kasap arkadaşımızın çayını içecek. Ev ziyaretine gidecek bir sohbet
yapacak. Bir fakirin evine gidecek. Çocuğun derdi varsa çocuğun
derdiyle ilgilenecek. Dolayısıyla gideyim Bulgaristan'a gideyim
Avrupa'ya orada biraz keyif çatayım olmaz. Kabul
etmiyorum" şeklinde konuştu.
Kılıçdaroğlu "Kim ne derse desin ülkemizde binlerce çocuk
yatağa aç giriyor. Bir çocuk yatağa aç giriyorsa, o annenin dramını
sarayda oturan zat bilemez. Bir çocuk okula giderken babası ona
harçlık veremiyorsa, o babanın yaşadığı dramı saraydaki bilemez.
Çünkü o sarayda oturur ama hiçbir şeye para vermez. Mutfak masrafı
yoktur, kira masrafı yoktur. Hiçbir masrafı yoktur onların tamamını
biz hep beraber öderiz. Bir de ayda ayrıca 76 bin lira para
veririz. Peki bu konumda olan biri toplumu ayrıştırmalı mı, toplumu
kavga noktasına getirmeli mi? Bizim isyan ettiğimiz budur
zaten" ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu konuşmasının devamında, "AK Parti'li
kardeşlerime de seslenmek isterim. AK Parti'li kardeşlerimiz tam 17
yıl gidip oy verdiler. Bir partiyi tek başına iktidar yaptılar. 17
yılda istedikleri kanunu, kararnameyi çıkardılar. İstediklerini
bakan yaptılar, istedikleri valiyi tayin ettiler, istedikleri
rektörü tayin ettiler, istedikleri müsteşarı, genel müdürü, şube
müdürünü, daire müdürünü tayin ettiler. İstedikleri genelgeyi
yayınladılar ve her seferinde milletin önüne çıkıp dediler ki,
‘Türkiye şöyle büyüyor, Türkiye böyle büyüyor, Türkiye dünyada 1
numara, kimse Türkiye'nin hızının önünde durmuyor, duramıyor'
dediler. Sorum şu AK Parti'li kardeşlerime; 17 yılın sonunda nasıl
oldu da bu millet geldi soğan kuyruğuna girdi? Nasıl oldu bu. Vergi
dedin vatandaş vergi verdi, özelleştirme dedin şeker
fabrikalarından Sümerbank'a kadar her şeyi sattılar. Borçlanma
dedin Cumhuriyet tarihinin en büyük borçlanmasını yaptılar.
Sattılar yetmedi, vergi aldılar yetmedi, borçlandılar yetmedi,
şimdi millet soğan kuyruğunda. Ona da diyorlar ki varlık kuyruğu.
İnanıyor musunuz? Ama ben adımın Kemal olduğu gibi biliyorum.
Varlık kuyruğu olsa vatandaşı asla bırakmazlar, onlar hemen
giderler ne yapacaklarını çok iyi bilirler. Fakir fukara gidiyor
soğan, domates almaya gidiyor" ifadelerini kullandı.
"AK PARTİLİ KARDEŞLERİMİN VİCDANLARINA
SESLENDİM"
Kılıçdaroğlu, "Şimdi 200 bin ton patates ithal ediyorlar,
öyle ya Türkiye'de toprak kalmadı, yer kalmadı, çiftçi yok,
herkesin işi gücü var dolayısıyla patates ekmeye yer kalmadı. Şimdi
200 bin ton patates sıfır gümrükle ithalat yapıyorlar. Peki sıfır
gümrükle onu yapıyorsun kardeşim, gübreyi de sıfır gümrükle getir,
çiftçiye ucuz ver. Doğalgazı da getiriyorsun, onu da sıfır gümrükle
getir, doğalgazı da sıfır gümrükle getir. Petrol, mazot diyorsun
onu da sıfır gümrükle vergisiz getir, onu da ucuz ver. Onu
veremezler. Neden? Oradan malı götürecekler, onu yapamazlar.
Dolayısıyla AK Parti'li kardeşlerimin vicdanlarına seslendim. Bütün
bu gerçekleri düşünerek sandığa gidin. Cumhuriyet'i kuranlar
domates satarak, buğday satarak fabrikalar kurdular ve o
fabrikalarda binlerce kişiler çalıştı. Son 17 yılda o soğan
satarak, domates satarak, canlı hayvan satarak, et satarak kurulan
fabrikalar satıldı. Şimdi o satılan fabrikaların paralarıyla
domates alıyoruz, soğan alıyoruz, patates alıyoruz. Tam tersine
döndü. Milyonlarca evladımız işsiz, gencecik evlatlarımız işsiz.
İşsizliğin ne olduğunu acaba sarayda oturanlar bilir mi?
Yoksulluğunu ne olduğunu acaba orada oturanlar bilir mi? Asla
bilemezler. Çiftçinin ne halde olduğunu onlar bilir mi, borca
batmış bir esnafın ne olduğunu acaba onlar bilir mi? Asla
bilemezler. Dolayısıyla AK Parti'li kardeşlerime seslendim, sandığa
giderken elinizi vicdanınıza koyun ve oyunuzu öyle kullanın. Başka
bir şey söylemiyorum" dedi.
"MİLLİYETÇİ OLMAK İÇİN HİÇ KİMSENİN ÖNÜNDE DİZ
ÇÖKMEYECEKSİN"
"Bir sözüm de ülkücü kardeşlerime" diyen
Kılıçdaroğlu, "Hangi ülkeyi düşünürseniz düşünün, dünyanın
hiçbir ülkesine bir devlet kendi silah fabrikasını yabancılara
satmaz, yabancı ordulara satmaz. Bizim tarihimizde ilk kez
Sakarya'daki Tank Palet Fabrikası, o fırtına obüslerinin yapıldığı
fabrika 25 yıllığına Katar Ordusu'na tahsis edildi, satıldı. Ne
karşılığında? Katar Emiri bedava uçak verdi, o uçağa binecek diye
silah fabrikalarını sattı. Şimdi milliyetçi, ülkücü kardeşlerime
bir daha sesleniyorum, bana dünyada örnek gösterin, hangi ülke
kendi silah fabrikasını bir yabancı orduya satmıştır ve hangi
milliyetçi, ülkücü kişi gidip de o silah fabrikalarını yabancı
orduya satan partiye oy vermiştir? Milliyetçilik, bayrak sevgisi
sıradan bir olay değildir, vatan sevgisi sıradan bir olay
değildir" ifadelerine yer verdi.
"BAY KEMAL OLMAK KOLAY BİR İŞ DEĞİLDİR"
Kemal Kılıçdaroğlu konuşmasını şöyle noktaladı:
"Trump kızdı bağırdı papazı hemen serbest bıraktın. Niçin?
Asla bırakmayacağım diyordun, tak diye serbest bıraktın. Peki
rahmetli Ecevit en büyük milliyetçilerden birisidir, Atatürk
milliyetçisidir, bayrak sevdalısıdır. Kıbrıs'a çıkarma yaptı değil
mi? Ne yaptılar? Amerika ambargo uyguladı, silah ambargosu
uyguladı, her türlü ambargoyu uyguladı. Daha önce İnönü'yü de
tehdit etmişlerdi. Çıktı dedi ki; 'Biz milliyetçiliği duvarlara
yazmadık, biz milliyetçiliği Kıbrıs'ın Beşparmak dağlarına yazdık,
biz milliyetçiliği Akdeniz'in sularına yazdık, biz milliyetçiliği
Afyon tarlalarına yazdık' dedi. Milliyetçilik budur. Şimdi silah
fabrikasını yabancılara satıyorlar ve ortalıkta milliyetçiyim diye
geziniyorlar. Bunların hiçbirisi milliyetçi değil, hiçbirisi
vatansever değil. Bunu burada ifade ediyorum. Lütfen gittiğiniz her
yerde anlatın. Söylüyorum da; bir yanlışınız varsa deyin. Deyin ki
ey Kılıçdaroğlu sen yanlış söylüyorsun. Şimdi diyor ya 'Bay Kemal'.
Bay Kemal'i de anlatayım sizlere; Bay Kemal olmak kolay bir iş
değildir. Bay Kemal olmak için önce namuslu adam olmak lazım. Bay
Kemal olmak için hırsız olmayacaksın. Bay Kemal olmak için sabahın
köründe oğluna telefon edip; 'oğlum paraları sıfırladın mı?'
demeyeceksin. Bey Kemal olmak için oğlunu bedelli askerliğe
göndermeyeceksin. Fakir fukarının oğlu nasıl askerlik yapıyorsa
senin oğlun da öyle askerlik yapmalı. Dolayısıyla Türkiye'nin
gerçekleri farklıdır. Siyasete girdiğimden bu yana halka her zaman
ve ortamda doğruları söyleyeceğime söz verdim. Her yerde ve her
ortamda Türkiye'nin çıkarlarını, insanımızın çıkarlarını savundum.
Fakirdir, zengindir, A Partisi, B Partisi demedim. Doğu'da yaşıyor,
Batı'da yaşıyor demedim. Bu ülkede nerede yaşıyorsa, aynı havayı
teneffüs ediyorsak, bayrağımıza aynı saygıyı gösteriyorsak,
vatanımızı seviyorsak her zaman onların yanında oldum. Ve her
sorunu çözmek için de elimden gelen her türlü çabayı
gösterdim."
(Halil Dağ/İHA)