Kılıçdaroğlu’na yanıt verdi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'Benim cumhurbaşkanım değilsin' sözlerine yanıt vererek, "Bay Kemal, ben senin cumhurbaşkanın olmaya meraklı değilim, ben milletimin cumhurbaşkanı olarak seçildim. Sen yüzde 52,6'nın içinde olmayabilirsin, o benim için önemli değil ama sen yüzde 52,6'ya ihanet edemezsin" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'Benim
cumhurbaşkanım değilsin' sözlerine yanıt vererek, "Bay
Kemal, ben senin cumhurbaşkanın olmaya meraklı değilim, ben
milletimin cumhurbaşkanı olarak seçildim. Sen yüzde 52,6'nın içinde
olmayabilirsin, o benim için önemli değil ama sen yüzde 52,6'ya
ihanet edemezsin" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Sergi Salonu'nda yapılan 49. Muhtarlar
toplantısına Aksaray, Ankara, Antalya, Artvin, Batman, Burdur,
Çorum, Diyarbakır, Erzincan, Erzurum, Gaziantep, Gümüşhane, Hatay,
Kahramanmaraş, Kastamonu, Kırşehir, Kocaeli, Malatya, Mardin,
Muğla, Osmaniye, Samsun ve Uşak'tan gelen mahalle ve köy muhtarları
katıldı. Konuşmasında bugüne kadar muhtarlar toplantısına katılan
muhtarların sayısının 32 bini aştığını, seçimden önce muhtarların
tamamına ulaşma hedefine bir adım daha yaklaştıklarını söyleyen
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Muhtarlarımızı üzen beni de üzer,
muhtarlarımızı memnun eden beni de memnun eder" diye
konuştu.
"Bu salondaki manzara Türkiye'deki demokrasinin tavanından
tabanına ne güzel işlediğinin en bariz örneğidir" diyen
Erdoğan, demokrasiyi herkesin böyle anlamadığını belirterek,
"Mesela ana muhalefetin başındaki zat önceki gün çıkmış
şahsımı bu göreve meşru bir şekilde gelmemekle itham ediyor ve
‘Benim cumhurbaşkanım değilsin' diyor. Bay Kemal, ben senin
cumhurbaşkanın olmaya meraklı değilim, ben milletimin cumhurbaşkanı
olarak seçildim. Yüzde 52,6 oy, kim verdi bunu? Benim milletim
verdi. Sen yüzde 52,6'nın içinde olmayabilirsin, o benim için
önemli değil ama sen yüzde 52,6'ya ihanet edemezsin. Bugüne kadar
ettiğin için de bir yaraya merhem olmadın. 31 Mart'ta da
olamayacaksın, teröristlerle el ele kol kola gezene benim milletim
‘yürü' demez. Bize milletimizin cumhurbaşkanı olmak,
muhtarlarımızın cumhurbaşkanı olmak yeter. Aslında bu zat ağzından
çıkan sözün ne anlama geldiği bilse, bunu söyleme yerine kendini o
kürsüden ayağı atar ama ağız işte, torba değil ki büzesin"
şeklinde konuştu.
"BAY KEMAL NİYE SEN CUMHURBAŞKANI ADAYI OLMADIN? ADAY
OLSAYDIN, BİZİM KARŞIMIZA ÇIKSAYDIN"
Meşruiyet meselesini açıklığa kavuşturmakta fayda gördüğünü
belirten Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti:
"Meşruiyet kavramı siyaset ve yönetim biliminin temelini
oluşturur. Konu meşruiyetten açılınca ister istemez iktidar
kavramını da onunla birlikte düşünmek gerekir. İktidar dediğimiz
hadise, belirli görüşlere ve programlara sahip kadroların
ülkelerini, toplumlarını, sorumlu oldukları alanı yönetme
kabiliyetidir. Güç kullanma ayrıcalığına sahip tek kurum olan
devleti yönetme görevi de toplumlar tarafından siyasi iktidara
verilir. Siyasi iktidarın gücünün asıl sınırlarını kendisine
devleti yönetme devrini veren halka karşı duyduğu sorumluluk
belirler. Anayasa, yasa ve diğer mevzuat ile toplumun inanç, ahlak,
örf anlayışı ise bu sınırların görünen ve görünmeyen yönlerini
somutlaştırır, uygulanabilir hale getirir. Meşruiyetle ilgili pek
çok teori, pek çok görüş, pek çok yorum vardır. En basit şekilde
bunu anlatacak olursak, siyasi iktidarın meşruiyeti yönettiği veya
yönetmeye talip olduğu toplumdan aldığı desteği ifade eder.
Demokrasilerde bu desteğin ölçüm ve uygulama yolu serbest
seçimlerdir. Yani bir siyasi parti seçimlerde toplumun desteğini
almışsa meşru bir iktidar olarak anayasa ve yasalar çerçevesinde
ülkeyi yönetme hakkına sahiptir demektir. Geçmişte siyasi partiler
çok düşük toplum desteği ile ülkemizi yönetmeye kalktıkları için
sürekli krizlere, kaoslara, istikrarsızlıklara maruz kalıyorduk.
Koalisyon hükümetleri ile bu ülke yönetilmeye çalışıldı. Başarılı
olmadı. Biz şu 16 yılda hamdolsun halkımızın büyük bir teveccühü
ile iktidar olduk, ülkemizi 3-4'e katladık. Yüzde 19 ile, yüzde 22
ile, yüzde 27 ile hükümet kuran başbakanlar ister istemez siyasi
iktidarlarını gerçek anlamda tesis etmekte ve kullanmak
zorlanıyorlardı. Biz AK Parti iktidarları döneminde tesis ettiğimiz
istikrar ve güven ortamının ülkemize faydalarını da görerek yeni
yönetim sistemimizi yüzde 50 artı 1 destek üzerine kurduk. Böylece
ülkemizin demokrasi eşiğini de yükselttik. Yeni yönetim
sistemimizde seçimi kazanan cumhurbaşkanının meşruiyeti ile ilgili
en küçük bir tartışma, tereddüt, şüphe olması mümkün değildir. Bay
Kemal niye sen cumhurbaşkanı adayı olmadın? Parti genel
başkanıydın, sen cumhurbaşkanı adayı olsaydın, sen bizim karşımıza
çıksaydın. Ondan sonra meşruiyet çok daha güzel olarak ortaya
gelirdi. Sen çıkmadın, genel başkan olduğun halde çıkmadın. Bu
mesele siyaseti anlama meselesidir. Halkı ile diyalog kurma
meselesidir. Halkının gönlüne girme meselesidir. Halkının gönlüne
giremeyen, huzuruna da çıkamaz. Bütün bunları neden anlatıyorum
biliyor musunuz? CHP'nin ve Kılıçdaroğlu'nun demokrasi
anlayışlarının ne kadar sığı, içi boş, ne kadar aldatmacadan ibaret
olduğunu göstermek için anlatıyorum. Bizim gözümüzde bu zat her ne
kadar bir kaset kumpası ile önü açılmış olsa da CHP kurultayında
seçilip geldiği için meşru bir siyasetçidir kendisine göre. Çünkü
bizim CHP seçmeninin de, CHP delegelerinin de iradesine saygımız
vardır. Yaptıkları yanlışları onlara hatırlatma hakkımızı hep baki
tutuyoruz, ama tercihlerine saygı duyuyoruz. Son seçimlerde 26
milyon 330 bin vatandaşımızın ortaya koyduğu iradeyi, yüzde
52,6'lık bir desteği meşru görmediğine göre demek ki bu zatın
kafasında başka bir demokrasi tarifi bulunuyor. Onun için adamları
‘dökülün sokaklara' diyor. 15 Temmuz gecesinde de tankların
arasından geçip Bakırköy belediyesine sığınıyor ve o darbe
girişimini tüm gece Bakırköy Belediyesinde kahvesini yudumlayarak
geçiriyor. Biz darbelere karşı milletimizle beraber tankların
önünde durup uçakların karşısında dururuz, bu darbeyi 16 saatte
bitiririz. Bunların geçmişine bir baktığımızda da o demokrasi
tarifinin ipuçlarını görebiliyoruz. Hadi tek parti dönemini bir
kenara bırakıyorum, bu dönemin hesabı ayrı sorulmayı, sorgulamayı
gerektiriyor. İşe çok partili hayattan başlayalım, mesela 1946
seçimlerindeki açık oy gizli tasnif, bu kime ait, CHP'ye ait. Bu
yöntem bunların kafasındaki demokrasinin tarifidir. Oyu açıktan
kullanacaksın, kime verdiklerini görecekler, sayıma gelince gizli
yapacaklar. Bu kimin yaptığı uygulamaydı, CHP'nin. Bu ülke bunları
gördü. Aynı şekilde 1960 darbesine destek verip seçilmiş başbakanı
darağacına gönderip sallandırmak ta bunların demokrasi anlayışının
tezahürüdür. Teröristlere ‘arkadaşlar' demek, terör örgütüne destek
vermek, FETÖ gibi ihanet çetesinin taşeronluğuna soyunmak ta
bunların demokrasi anlayışının işaretidir. Hepsine de hararetle
destek verdikleri 28 Şubat'tan 27 Nisan bildirisine kadar bunların
demokrasi anlayışlarının daha pek çok örneğini görebiliriz. Bunlara
göre CHP'ye hizmet eden demokrasi meşrudur, CHP'nin işine gelmeyen
demokrasi ise behemehâl defedilmesi gereken bir yüktür. Seçilmiş
cumhurbaşkanını meşru görmeyen kafa sanıyor musunuz ki siz
muhtarları meşru sayar. Bunlar muhtarlarımıza da saldırdı.
Kılıçdaroğlu kafasına göre hiçbiriniz meşru değilsiniz, muhtarlık
koltuğunda oturmaya layık değilsiniz. Aynı mantıkla gittiğimizde
kendisinin de içinde yer aldığı milletvekilleri, belediye
başkanları, belediye ve il genel meclis üyeleri için de aynı
şeyleri söylemek mümkün. Maalesef ülkemizde böyle çarpık bir
zihniyet ana muhalefeti temsil ediyor. Halbuki biz cumhurbaşkanı
ile muhtarların buradaki görüntüsünü ülkemizde milli iradenin
gücünün sembolü olarak değerlendiriyoruz" dedi.
"İSTİKLAL MARŞIMIZI BİLE BU CHP DEĞİŞTİRME YOLUNA
GİTMİŞTİR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında Milli Şair Mehmet Akif Ersoy'u
da rahmetle andı. Erdoğan, "CHP zihniyeti her iyi şeyde
olduğu gibi Akif'in İstiklal Marşı konusunda da boş durmamıştır. En
son 1937'de İstiklal Marşı'nın değiştirilmesi için Ulus Gazetesi
başyazarı Falih Rıfkı Atay'ın başını çektiği, İnönü'nün de
desteklediği bir kampanya başlatılmıştı. Bunun için bir de yarışma
açılmıştı. Yarışmaya katılan eserlerin hiçbirisi bu milletin
istiklalini anlatacak değerde olmadığı için CHP'nin bu projesi de
akim kalmıştır. Düşünebiliyor musunuz, bu güzel İstiklal Marşımızı
bile bu CHP değiştirme yoluna gitmiştir. Biz ise Akif merhum gibi
‘Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın'
diyoruz" ifadelerini kullandı.
1939 Erzincan büyük depreminin yıl dönümü olduğunu hatırlatan
Erdoğan, "79 yıl önce yaşanan bu felakette 33 bine yakın
vatandaşımız hayatını kaybetti, 100 binden fazla vatandaşımız
yaralandı. İşte bugünlerde CHP ne yapıyor biliyor musunuz? Ancak 4
gün sonra, o da Milli Şef'in meşhur beyaz treni ile Erzincan'a
ulaşıyorlar ama tenezzül edip tren garından ayrılmıyorlar bile,
oradan geri dönüyorlar. Erzincan'a yine milletimiz sahip çıkıyor.
Şimdi fikir özgürlüğü havarisi kesilmeye kalkıyorlar ya, bunların
muhalif hiçbir fikre de, siyasete de tahammülleri olmadığını
milletimiz çok iyi biliyor. Van depreminde 24 saatte tüm ekibimle
beraber ben Van'a ulaştım. Bütün gece bütün çevre illerden iş
makinelerini oraya getirtmek suretiyle enkaz çalışması başlattık ve
vatandaşlarımızı kurtarma çalışması başlattık. Öyle bir çalışma ki,
o günden bugüne 20 katrilyona varan harcamayı Van'da
yaptık" açıklamasında bulundu.
Erzincan depremi ile ilgili ağıt yazan merhum Osman Yüksel
Serdengeçti'nin fikirlerinden dolayı defalarca hapse atıldığını
belirten Erdoğan, "Hani bunlar özgürlük savaşçısıydı. Niye
mi böyle yapıyorlar? ‘Allah' dediği için, ‘vatan' dediği için,
‘millet' dediği için, ‘Akif'in davası hak davadır' dediği için, ‘bu
milleti ağlatmayın' dediği için kendisine bu eziyeti
yaptılar" diyerek Serdengeçti'nin yazdığı ağıdı okudu.
"EĞİTİME AYIRDIĞIMIZ KAYNAK ESKİ RAKAMLA 161
KATRİLYON"
Yeni yönetim sisteminin ilk bütçesinin TBMM'de kabul edildiğini
söyleyen Erdoğan, "Biz hükümete geldiğimizde toplanan her
100 liranın 86 lirası faiz ödemelerine gidiyordu. Uğraştık,
didindik, çalıştık, bu oranı yüzde 10'lara kadar düşürdük. Buradan
ettiğimiz tasarrufla da milletimize eğitimden sağlığa, güvenlikten
ulaştırmaya kadar her alanda cumhuriyet tarihinde yapılanların
3-5-10 katı büyük hizmetler götürdük. Sadece 2019 bütçesine
baktığımızda dahi hizmet odaklı bütçe anlayışımızın tezahürlerini
görmek mümkündür. Mesela eğitime ayırdığımız kaynak eski rakamla
161 katrilyon. Sağlığa ayırdığımız 157 katrilyon. Altyapı
yatırımlarına 65 katrilyon, reel sektör desteklemeleri için 33
katrilyon lira tahsis ettik. Belediyelerimize ve il özel
idarelerimize 94 katrilyon lira veriyoruz. Tarım sektörü için 26,5
katrilyon lira kaynak aktarıyoruz, sosyal yardım projelerimiz için
62 katrilyon lira harcayacağız" dedi.
"BELEDİYE BAŞKANLARI, KAYMAKAMLAR, VALİLER
EMRİNİZDE"
Belediye başkanları, kaymakamlar ve valilerin muhtarların emrinde
olduğunun altı çizen Erdoğan, "Muhtar kardeşlerim,
özellikle AK Partili belediye başkanları sizin emrinizdedir, bunu
yapmıyorlarsa. Bu toplantı var ya, buradaki sizlere dağıtılan
formlara şikayetlerinizi yazmalısınız. Kaymakamlar sizin
emrinizdedir. Ben bunu belediye başkanlarımıza bu talimatı verdiğim
gibi kaymakamlarımıza da bu talimatı verdim, veriyorum. Valiler de
buna dahil. Çünkü biz bu milletin efendisi değiliz, bu milletin
hizmetkarıyız, bizim farkımız bu" diye konuştu.
(İHA)