’’Kendileriyle görüşeceğimi biliyorlardı’’
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Sayın Bahçeli ve MHP benim CHP ile görüşmeler belli bir aşamaya ulaştıktan sonra kendileriyle görüşeceğimi biliyorlardı. Bu, 14 Temmuz'da mutabık kaldığımız bir husus" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Sayın Bahçeli ve MHP benim
CHP ile görüşmeler belli bir aşamaya ulaştıktan sonra kendileriyle
görüşeceğimi biliyorlardı. Bu, 14 Temmuz'da mutabık kaldığımız bir
husus" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen AK
Parti'nin 14. kuruluş yıl dönümü programında yaptığı konuşmada,
"Son operasyonlarda dahil olmak üzere bu ülkenin birliği
için şehit düşenlere, AK Parti kadrolarına hizmet etmiş Hakk'a
yürümüş bütün dava arkadaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum ve
hepinizi şehitlerimiz ve dava arkadaşlarımız için fatiha okumaya
davet ediyorum" ifadelerini kullandı.
Dün daha önce ilan ettiği yol haritası çerçevesinde MHP Genel
Başkanı Devlet Bahçeli'den randevu talebinde bulunduğunu hatırlatan
Başbakan Davutoğlu, "Yani Sayın Bahçeli ve MHP, benim CHP
ile görüşmeler belli bir aşamaya ulaştıktan sonra kendileriyle
görüşeceğimi biliyorlardı. Bu, 14 Temmuz'da mutabık kaldığımız bir
husus. Dolayısıyla sanki bu yeni bir talepmiş gibi gündeme
getirerek özellikle Sayın Cumhurbaşkamızla benim aramdaki bazı
farklara yönelik yapılan yorumları son derece talihsiz yorumlar
olarak görüyorum. Baştan itibaren söyledim, hükümet kurma
çalışmaları söz konusu olduğunda Cumhurbaşkanlığı makamı
tartışmaların unsuru da değildir, tartışmaların parçası da
değildir, getirilmesine de izin vermeyiz. Çok çocukça yaklaşımı
bazen görüyorum. Erdemliler hareketi olarak yola çıkmış olan bizler
Allah aşkına birilerinin tahriki ile ben Sayın Cumhurbaşkanımızla
olan ilişkimi güç ilişkine dönüştürür müyüm? Bir yıldır hep
beklediler, istediler ki böyle ayrışmalar olsun, farklılaşmalar
olsun. Daha çok beklerler" dedi.
Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sayın Bahçeli ile dün randevu talebinden sonra yapılan
açıklamanın esasına, özüne bakıldığında bazı hususların da
kamuoyunca bilinmesi gerektiğine inanıyorum. Ben her şeyi açık
konuştum, şeffaf, ilkeli davrandım. 7 Haziran'dan beri nasıl
davrandığımızı, nasıl nezaket kuralları içinde hareket ettiğimizi
herkes biliyor. Bütün lidere de çağrım bu, 'Gelin bu nezaket
üslubunu yaygınlaştıralım'. Herhangi bir şekilde birinin diğerine
ödev verdiği bir anlayışı kabul etmemiz mümkün değil. MHP'den
yapılan açıklamalar, daha ilk geceden itibaren kendi sorumluluğunu
konuşmaktan daha çok başkalarının ne yapması gerektiğini söyleyen
bir tutumu da halkımız benimsemez. Sürekli şu parti şununla
biraraya gelsin, şu şunu yapsın diye herkese ödev biçmek siyasi
sorumluluğun gereği değil. Adama sorarlar sen ne yapacaksın? Ne
yapmayı düşünüyorsun? CHP ile görüş ayrılığımız MHP'den daha fazla
olabilir, oturduk medenice konuştuk, ayrılırken de önümüzdeki
günlerde tekrar ihtiyaç hasıl olursa diyalog kanallarımız açık
olsun dedik, işte siyasi nezaket bu. Görüşmelerin başladığı yani 12
Temmuz'dan bu yana da Sayın Kılıçdaroğlu ile rencide edici bir
tartışma içinde olmadık. Tamam anlaşamadık ama ülke sorumluluğu
gereği konuşmaya devam edeceğiz."
"Bir kez daha kararlılıkla söylüyorum bize dava misyonunu
Rabbimiz, siyasi ödevimizi milletimiz verir" diyen
Davutoğlu, "Davutoğlu şunu yapsın, şöyle yapsın, ondan
sonra gelsin. Kusura bakma ben gelirsem girdiğim her salona Türkiye
Cumhuriyeti Devleti'ni temsil ettiğim Dışişleri Bakanlığı görevini
yaparken sergilediğim tutum gibi başım dik girerim, başım dik
çıkarım ve hesabı sadece millete veririm. Bunu siyasi tutum
bağlamında zikrediyorum. Artık yeni bir dönemdeyiz. Herkesin
konuşmaya, göz göze, yüz yüze bakmaya ihtiyacı var. Allah aşkına
millete dönüp soruyorum. 2 aylık sürede benim herhangi birisini
reddettiğimi gören oldu mu? Herhangi bir sorumluluk almak
gerektiğinde bu sorumluluktan kaçtığımı gören oldu mu? Kendi
ilkemizi, kendi tutumuzu kendimiz belirleriz. O anlam ve çerçevede
Sayın Bahçeli'den randevu istedim. Bu ödev sadece bize verilmedi,
bütün siyasi partilere aynı ödev verildi. Oturup bu ağır sorumluluk
içinde terör tehdidi altındaki Türkiye'yi, her gün saldırı altında
olma taşıyan bir ülkeyi birlikte nasıl selametle yürütebileceğimiz
ve seçime yöneltebileceğimizi konuşmak için herkesle istişare
yaptım" ifadelerini kullandı.
"SAYIN BAHÇELİ İLE GÖRÜŞME İMKANI OLURSA AYNI TAVRI
SÜRDÜRECEĞİM"
Başbakan Davutoğlu, "Herkesle istişareye açığım ve dedim ki
CHP ile geldiğimiz bu noktada en kuvvetli ihtimal erken seçimdir.
İlk defa bu kadar açık şekilde bahsettim, neden çünkü Sayın
Bahçeli'nin 7 Haziran'dan bu yana yaptığı bütün açıklamaları önümde
olmadan ben konuşmam. Aynı şey Sayın Kılıçdaroğlu için de geçerli.
Sayın Bahçeli, 20 Haziran'da yaptığı konuşmasında erken seçim için
15 Kasım'ı öngördü. Yine birçok konuşmasında CHP ile bu iş olmazsa,
ülke seçime gider dedi. Ben, Sayın bahçeli'ye 14 Temmuz'da
gittiğimde her türlü ihtimali konuşmak üzere kendisini ziyaret
ettim ama bütün bu açıklamalardan sonra koalisyon kurma ve hükümet
ortaklığı kurma kapısını kapattığı için erken seçimi öne çıkardım.
Evet, seçim bir aşıdır dedim. Aşı tabirini kimse yanlış anlamasın
aşı ihtiyaç olduğunda kullanılır ama doğru zamanda kullanılması
lazım, gereksiz yere kullanılmaması lazım. Biz erken seçim gibi bir
aşıyı 8 Haziran'da söyleseydik zararda olurduk, dün akşama kadar
bunu zikretmedim ama eğer bir çözüm yoksa tarafların görüş ayrılığı
varsa diğer tarafta ana muhalefet görevini millet bana verdi ben
hükümet olmak istemiyorum görüşünü tekrar ettiyse ne kalıyor
millete gitmekten başka? Bu söz üzerine, 'Tekrar seçimin
yenilenmesi zehirdir' açıklaması geldi, tam da benim randevu talep
ettiğim saatlerdi. Bütün siyasi parti liderlerine sesleniyorum,
seçim hiçbir şartta zehir değildir, seçim ve milli irade devadır
deva. Seçim demek milli irade demektir. Milli irade tecelli
ettiğinde herkes ve herşey susar. Sayın Bahçeli ile görüşme imkanı
olursa aynı tavrı sürdüreceğim. Hep beraber bu ağır sorumluluğu
üstlenmek zorundayız" açıklamasında bulundu.
(İHA)