Kaşıkçı suikastının ardından Suudi Arabistan-ABD ilişkileri
ABD Başkanı Donald Trump'ın, Kaşıkçı suikastıyla ilgili yaptığı son açıklamalar, Suudi Arabistan'la ikili ilişkilerde stratejik çıkarların önceleneceği tezini güçlendiriyor.
İSTANBUL (AA) - İHSAN EL-FAKİH - Suudi Arabistan ile ABD ilişkilerinin, Cemal Kaşıkçı suikastının ardından nasıl bir seyir alacağı merakla beklenirken, ABD Başkanı Donald Trump'ın son açıklamaları, stratejik çıkarların önceleneceği tezinin ağır basmasına neden oldu.
Daha önce pek çok kez Suudi Arabistan'la ABD arasındaki silah anlaşmalarının tehlikeye atılmasının söz konusu olmadığını söyleyen ABD Başkanı Donald Trump, dün de Beyaz Saray'da gazetecilere yaptığı açıklamada, "100 milyarlarca (silah anlaşmaları) dolardan vazgeçmeyeceğiz. Eğer vazgeçersek petrol fiyatları tavan yapacak." demiş ve Suudi Arabistan'a askeri malzeme satılmaması durumunda Riyad yönetiminin ihtiyacını Rusya ve Çin'den karşılayabileceğini dile getirmişti.
Trump, Riyad yönetimine çok ağır ve muazzam yaptırımlar getirdiğini düşünüyor (Kaşıkçı suikastıyla ilgili olarak 17 Suudi yetkiliye getirilen yaptırımlar) aynı zamanda da, Yemen'de İran'ın müttefiki olan Husilerle mücadelede ve İran'ın bölgedeki nüfuzunu bertaraf etmede pek çok açıdan iyi iş çıkaran "müttefikine" bağlılığını yineliyor.
ABD'nin bölgedeki politikaları yeniden şekilleniyorABD, bölge politikalarını, İran nüfuzuna set çekilmesi, terörle
mücadele ve Filistin-İsrail barış girişimi -İsrail'in güvenliğini
teminat altına almak için bölgedeki müttefik ülkelerle koordinasyon
da dahil olmak üzere- ekseninde yeniden belirleme yoluna gitti.
Suudi Arabistan'daki istikrarsızlık ortamı ABD'nin yüksek
çıkarlarına hizmet etmiyor. Ayrıca Suudi Arabistan küresel petrol
piyasasının istikrarında ve arz denklemlerinin korunmasında önemli
kozları elinde tutuyor. ABD de petrol piyasasında doların
kullanılmasından ötürü Suudi Arabistan'ın petrol politikalarını,
dünya ekonomilerini hegemonyası altına almanın bir parçası olarak
görüyor.
ABD, Afganistan ve bölgede teröre karşı verdiği savaşta ve İran tehlikesinin bertaraf edilmesinde Suudi Arabistan'ı, Amerikan stratejilerinin önemli bir parçası olarak görüyor. Bu stratejiler, Suudi Arabistan'ın konumunu ve Körfez'deki üslerinden Somali, Irak, Suriye ve Yemen'e uçuşlarda ABD'ye kolaylıklar tanımasını temel alıyor.
Kaşıkçı suikastının ABD politikasına etkileriKaşıkçı suikastının ABD'nin genel olarak bölgede izlediği politikaları nasıl etkileyeceği ABD yönetimince bile netlik kazanmış değil. CIA, Dışişleri ve Savunma bakanlıkları, Ulusal Güvenlik Danışmanlığı, Beyaz Saray ve ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi'nde Demokratlar, Senato'da ise Cumhuriyetçiler bu konuda net değiller.
ABD yönetiminde Başkan Trump'ın yakın çevresi içindeki genel eğilim, iki ülke arasındaki stratejik ilişkileri etkilemeyen yaptırımların benimsenmesine odaklanıyor.
Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ı doğrudan hedef almadan pek
çok defa Suudi Arabistan'ı eleştiren Trump, "Kaşıkçı'nın
ikna ya da güç kullanma yoluyla ülkeye getirilmesiyle görevli gruba
öldürme emrini vermediği" ihtimaline açık kapı
bırakıyor.
ABD'de 7 Kasım'da gerçekleşen ara seçimlerde Demokrat Parti
Temsilciler Meclisi'nde çoğunluğu kazanırken, Cumhuriyetçi Parti
Senato'daki çoğunluğunu korudu.
Temsilciler Meclisi ve Senato'daki demokratlar, Trump'a Suudi
Arabistan'a ve Veliaht Prens Bin Selman'a yaptırım uygulaması için
baskı yapmaya çalışıyor. Yine Kaşıkçı'nın ölümünün sonuçlarıyla
yüzleşme çağrıları da, Suudi Arabistan'ın Washington
Büyükelçisi'nin sınır dışı edilmesi taleplerinin dillendirilmesi
boyutuna ulaştı.
Daha da ileri gidilerek, Veliaht Prensin ya da herhangi bir Suudi yetkilinin olayda parmağı olduğunun kanıtlanması durumunda, ABD'nin yanı sıra İngiltere, Fransa, Almanya ve diğer müttefik ülkelerin de Suudi Arabistan'a yaptırım uygulaması yönünde çağrılar yapıldı. Türkiye'nin, Suudi makamlarının Türk başsavcısıyla işbirliği yapmamaya devam etmesi durumunda uluslararası soruşturma açılması yönündeki talebinin benimsemesi yönünde de bir istek söz konusu.
Ancak ABD Kongresi'nin Yemen savaşı ve Kaşıkçı suikastı
konusundaki bölünmüşlüğü, ileride silah satış anlaşmalarının
meclisten geçmesini sağlamak için Trump gibi düşünen başka
siyasilerin desteğine ihtiyaç duyulmasına neden olabilir.
Fakat şurası kesin ki, Kaşıkçı suikastı, Suudi Arabistan'ın
ABD'deki dostlarını müşkül durumda bıraktı, dünya üzerindeki
imajını zedeledi ve Bin Selman liderliğindeki kraliyet için farklı
bir görüntü çizdi.
Bin Selman'ın suikastta parmağı olduğu yönündeki delillerle ABD
Kongresi'nde demokratlar ve az da olsa cumhuriyetçiler arasında
muhalif seslerin artmasına rağmen Trump'ın, Bin Selman'la
ilişkisini kesme ya da ona verdiği destekten vazgeçme konusunda
adım atmadığı görülüyor.
Şu halde Suudi Arabistan'ın, Kaşıkçı'nın öldürüldüğünü ve bunu
Veliaht Prense yakın kişilerin gerçekleştirdiğini itiraf etmesinden
sonra bile ABD'nin Ortadoğu'daki en önemli ve en güvenilir
stratejik ortağı olarak kalacağı aşikar. ABD'nin Bin Selman'dan
yana sergilediği bu tavrın değişmesini sağlayacak tek seçenek ise
kraliyet ya da hanedan ailesi içinde çıkacak çalkantıdır.