’’Kapımızı kapatmayacağız"
Başbakan Davutoğlu, "Empati yaparak, her bir Suriyeli ve Iraklı mültecinin acısını yüreğimizde hissederek söylüyorum, nasıl propaganda yapılırsa yapılsın bizler hiçbir zaman kapımıza gelen mazlumlara kapımızı kapatmayacağız" dedi.
Başbakan Davutoğlu, "Empati yaparak, her bir Suriyeli ve
Iraklı mültecinin acısını yüreğimizde hissederek söylüyorum, nasıl
propaganda yapılırsa yapılsın bizler hiçbir zaman kapımıza gelen
mazlumlara kapımızı kapatmayacağız" dedi.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti Genel
Merkezi'nde 8'incisi düzenlenen 'Geleneksel Büyükelçiler İftarı'na
katıldı. Davutoğlu, yaptığı konuşmada, "Uzun süredir
Türkiye'de bulunan büyükelçiler ya da kısa süreli bulunsa da en az
bir Ramazan geçirmiş olanlar Ramazan'ı hakkıyla idrak etmenin temel
prensiplerini bilirler. Biz AK Parti olarak 8 yıldır geleneksel bir
iftarda büyükelçilerle bir araya getirerek aslında hem
dostluğumuzun bir nişanesi olarak birlikte bir aile sofrasında
buluşmayı amaçlıyoruz hem de yılda bir kez en azından bir muhasebe
yapmayı, empati yapmayı amaçlıyoruz. Çünkü Ramazan eğer iki
kavramla izah edilse biri empati iki herkesin kendini
değerlendirmesidir. Ankara küresel bir merkez. Ankara'da 123
büyükelçilik var. Türkiye'de şu anda 259 dış temsilcilik var. 342
fahri konsolosluk var. Bu anlamda Ankara'da büyükelçilik yapmak
tarihin nabzını tutmak anlamına da gelir. Tarihi akışı anlamak
isteyenler Ankara, İstanbul'da ve çevre ülkelerdeki gelişmeleri
takip etmek üzere Türkiye'de bulunmak açısından öncelikli bir
konuma sahiptirler. Empati ve muhasebe. Ramazan ayı sadece bireysel
olarak günün belli saatlerinde bir şey yememek içmemek değildir.
Bunu yaparak benzer imkanlara sahip olmayanlar hakkında tefekkür
etmektir, onların şartlarını yakından hissetmektir. Sonra da her
birimizin, bu imkanları bulamayan topluluklar, ülkeler, dost
halklar için neler yapabileceğimizi düşünmemiz lazım. Gelin biraz
empati yapalım. Başkalarının şartlarını birlikte görelim"
ifadelerini kullandı.
Dün akşam bir iftarda olduğunu hatırlatan Davutoğlu, fırsat
buldukça özel ve habersiz ziyaretlerle aileleri ziyaret ettiği
belirtti. Dün akşam geçen yıl Aralık ayında DEAŞ saldırıları
nedeniyle Tel Affar'dan kaçmış Resul Pakuzi'nin evini ziyaret
ettiğini belirten Davutoğlu, birlikte iftar yaptıklarını ifade
etti.
Şu anda Türkiye'de 1 milyon 700 bine yakın mültecinin olduğunu
anlatan Davutoğlu, 200 bine aşkın mülteci bebeğin de Türkiye'de
dünyaya geldiğini söyledi. Binlerce bebeğin özgür bir ülkede barış
için de dünyaya gözlerini açtığını belirten Davutoğlu,
"Eğer bir empati yapacaksak bu 200 binin geleceğinin sadece
Türkiye'nin omuzlarının sorumluluğu üzerinde değil, dünyanın ve
insanlığın sorumluluğu olduğunu görmek zorundayız. Şu anda dünyada
en fazla mülteci barındıran ülke Türkiye. Biz, kimsenin mülteci
olmasını, kimsenin evinden ayrılmasını istemezdik ama şimdi
dünyanın en fazla mülteci ve misafir barındıran ülkenin Başbakanı
olmanın onurunu taşıyorum. Çünkü, işte Ramazan demek bu demek.
Ramazan demek, kapınıza bir misafir gelmişse, hele hele bir
zalimden, halkına karşı kimyasal silah kullanan bir zalimden ya da
en acı katliamlarla insanları katleden DEAŞ benzeri bir terör
örgütünden kaçıp gelenler kapımıza gelmişse bizim kültürümüz der ki
Hacı Bektaş-ı Veli, Ahi Evran; 'Kapını, gönlünü gelene açık
tutacaksın, sofranı açık tutacaksın.' Sizler de şahitsiniz, lütfen
bu şahitliğinizi kendi ülkenize anlatın. Biz, son 5 yıl içinde
kapımıza, soframıza gelen, gönlümüze hitap eden hiç kimseye
kapımızı, gönlümüzü, soframızı kapatmadık. Madem ki buna şahitsiniz
sizlerin kendi başkentlerinize bunu en insani dille anlatmanızı
istiyorum" şeklinde konuştu.
"GELİN EMPATİ YAPALIM"
Uluslarası medyanın Türkiye'nin takip ettiği bu insancıl
politikayı, Türkiye'nin ağırladığı 1 milyon 700 bin Suriyeli ve
Irak'tan gelen yüz binlerce mülteciyi görmeyip Türkiye'yi ağır bir
ithamla suçlama cürretine yönelebildiğini anlatan Davutoğlu,
"Empati yaparak, her bir Suriyeli ve Iraklı mültecinin
acısını yüreğimizde hissederek söylüyorum, nasıl propaganda
yapılırsa yapılsın bizler hiçbir zaman kapımıza gelen mazlumlara
kapımızı kapatmayacağız. Bedeli ne olursa olsun ve karşılığında ne
tür zorluklarla karşılaşırsak karşılaşalım, insaniyet adına bütün
insanlık adına bu onurlu katkıyı, desteği vermeye devam edeceğiz.
Gelin empati yapalım" diye konuştu.
Bundan 4 yıl önce 2011 Ramazan'ında Somali'ye gittiklerinde
Afrika'nın acı gerçeğini gördüklerini söyleyen Davutoğlu,
"Afrika açlıkla imtihan edildiğinde çok az ülke Türkiye
gibi oralara ulaşmaya çalıştı. Somali'ye bir Ramazan günü
indiğimizde gördüğümüz tablo ve oradaki kardeşlerimizin hala o
günden bugüne Türkiye'ye duydukları muhabbeti hiçbir zaman
gönlümüzden silmeyeceğiz. Oradaki gittikçe sayıları artan Afrikalı
büyükelçi dostlarıma hitaben diyorum ki, 'Türkiye bir Avrupa, Asya
ülkesidir doğru ama aynı zamanda gönül ve tarih beraberliği
anlamında bir Afrika ülkesidir ve Afrika'nın acı ve mutlu
günlerinde Afrika kıtasıyla birlikte olmaya devam
edeceğiz" dedi.
Suriye'nin 5 Ramazandır huzur içinde bir Ramazanı idrak edemediğini
anlatan Davutoğlu, "Irak idrak edemiyor. Ukrayna'da,
Müslüman ya da gayrimüslim, Ramazan veya yılbaşı, Noel ya da kadir
gecesi insanlar uzun zamandır barış ortamında birlikte yaşamadan
mahrumlar. Şimdi hepimizin empati yapmamızın vaktidir. Bütün
insanlık adına ister Esad'ın kimyasal silahları ya da varil
bombaları altında dul kalan, yetim kalan kadın ve çocuklar için,
isterse DEAŞ'ın o acımasız zulmü karşısında Türkiye'ye sığınmak
zorunda kalanlar için, ister açlık, deprem ya da tsunami gibi
zorluklar karşısında yaşandığında hepimizin insanlık adına ayağa
kalkmak ve oradaki beşer kardeşlerimize yardım elimizi uzatmak
Ramazan bilincinin bize öğrettiği husustur. Onun için bir araya
geldiğimizde hepimiz her şeyden önce etnik, dini, mezhebi
kimliklerimiz ötesinde insan olarak hep beraber muhasebe yapmak,
yılda bir kez Ramazan'da bu muhasebeyle bir sonraki yılda daha
acısız bir dünya, daha barışçıl insanlık alemi kurmak için birlikte
çalışmanın yollarına bakmalıyız. Bir teklif olarak ifade edeyim,
oralara gidip onları ziyaret etmek, Müslüman ya da gayrimüslim
hangi dinden olursa olsun hepimiz için bir insanlık görevi olduğunu
düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
"5 yıldır karar alamayan, bu zulümler karşısında gerçek
anlamda irade göstermeyen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
dahil uluslararası kuruluşları artık harekete geçirmenin
vaktidir" diyen Başbakan Davutoğlu, "Türkiye
olarak bizim bütün bu gelişmeler karşısındaki tavrımız açıktır.
Türkiye hiçbir zaman kendi halkına zulüm eden bir rejimle dostluk
ilişkisi kurmadı. Türkiye hiçbir zaman hiçbir terör örgütünü şu
veya bu çıkar için, oportünistçe yaklaşmak gibi bir zillete
düşmedi. Bugünlerde yansıyan haberler itibarıyla da söylüyorum
Suriye politikamız açık ve nettir. İnsani boyutu vardır. Suriye'den
gelen mültecileri ağırlamaya devam edeceğiz. Suriye için de
elimizin erdiğince insani yardımları ileteceğiz ve bunu yaparken
hiçbir etnik, dini ve mezhebi farklılık gözetmeyeceğiz. Ayrıca
stratejik boyutu vardır, Türkiye kendi sınır güvenliği için gereken
tedbirleri almanın yanında Ortadoğu bölgesinde kalıcı bir istikrar
için sürdürülebilir bir ekonomik kalkınmayı, demokratik bir
anlayışı, halkıyla barışık rejimlerin gerekliliğini ve bütün
bölgeyi kuşatacak bir yeni ekonomik, siyasal ve güvenlik sistemini
gerekli gördüğünü her fırsatta ifade etmiştir. Bu çerçevede de
sınırlarımızda ne Esad rejiminin zulmünü ne terörist örgütlerin
baskısını görmek istiyoruz. Bunun için uluslararası toplumla
birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Sınır boylarımızda Türkiye'yi
tehdit eden herhangi bir gelişme olursa buna karşı her türlü
tedbiri almak konusunda hiçbir tereddüt göstermeyeceğiz"
şeklinde konuştu.
"HEPİNİZ BURADA KENDİ EVİNİZDESİNİZ"
Artık muhasebe vakti olduğunu anlatan Davutoğlu, "Niye bazı
ülkelerde Müslümanların oruç tutması yasaklanıyor? İslam dünyası
içindeki şiddetten şikayet edenler aynı zamanda kendi ülkelerinde
ve uluslararası alanda yükselen İslamofobik eğilimlere karşı da
aynı tutumu sürdürmek zorundalar. Bizim çağrımız açıktır, dost ve
kardeş ülkelere, gelin birlikte küresel barışı inşa edecek ortak
ahlaki prensipler etrafında birleşelim. Kim olursa olsun herkesin
dinlerini özgürce yaşadığı, hayat tarzlarını kendi topraklarında
özgürce ifade edebildikleri gerçekleştirebildikleri bir düzeni
birlikte inşa edelim. Türkiye'nin bu çağrısına kulak veren her
ülkeyle, uluslararası kuruluşla bundan sonra da birlikte çalışmaya
devam edeceğiz. Sizlerin Türkiye'deki mevcudiyetiniz o anlamda
bizim en büyük gücümüzdür. Hepiniz burada kendi
evinizdesiniz" dedi.
(İHA)