İzmir’e ’başkanlık’ı anlattı
İzmir'de sivil toplum kuruluşları temsilcileri ile bir araya gelen Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, vatandaşların başkanlık sistemi ile bir sorunu olmadığını ve günden güne başkanlığa ilginin arttığını belirterek, "Maalesef siyaset Türkiye'de istenen olgunluğa gelmedi. Şu anda Türk siyasetinde sorunların tanımında anlaşamama var" dedi.
İzmir'de sivil toplum kuruluşları temsilcileri ile bir araya
gelen Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım,
vatandaşların başkanlık sistemi ile bir sorunu olmadığını ve günden
güne başkanlığa ilginin arttığını belirterek, "Maalesef
siyaset Türkiye'de istenen olgunluğa gelmedi. Şu anda Türk
siyasetinde sorunların tanımında anlaşamama var" dedi.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Balçova
Termal Otel'de sivil toplum kuruluşları temsilcileri ile bir araya
geldi. İzmir Valisi Mustafa Toprak'ın katılımıyla düzenlenen
toplantıda konuşan Yıldırım, siyaset üzerine konuşmayacağını
söyledi ancak konu yine başkanlık sistemine geldi. Vatandaşların
başkanlık sistemiyle bir sorunu olmadığını belirten Yıldırım,
"Günden güne başkanlığa ilgi artıyor. Sorun siyasette.
Maalesef siyaset Türkiye'de istenen olgunluğa gelmedi. Ben de bir
siyasetçiyim. Biz siyasette birinci kademedeyiz henüz. Birinci
kademe, sorunların tanımında anlaşamamaktır. Şu anda Türk
siyasetinde sorunların tanımında anlaşamama var. Gelişmiş
demokrasilerde sorunların tanımında bir anlaşmazlık yok. Biz oraya
henüz gelemedik. Biz sorunların tanımını henüz konuşuyoruz.
Demokrasimizin yol alması gereken epey zaman var. Biz ne kadar
birbirimizle uğraşırsak o kadar enerjimizi boşa tüketiriz. Bunu da
dışarıdakiler görüyor. Bugün başına iş gelen devletlerin niye bu
hale geldiklerine bakın, bunu göreceksiniz. Onun için asla öyle bir
oyuna gelmememiz gerekir" diye konuştu.
"BAŞKANLIK SİSTEMİ İLE BELEDİYE BAŞKANI SEÇİMİ ARASINDA
FARK YOK"
Yeni Anayasa hakkında da değerlendirmelerde bulunan Yıldırım, milli
irade dışında yapılan Anayasaya karşı durduklarını, derli toplu,
temel hakları ve ödevleri düzenleyen, çok geniş olmayan bir metne
ihtiyaç olduğunu söyledi. 82 Anayasasında parlamenter sistemin
öngörüldüğünü ifade eden Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Amenna ama Anayasayı okuduğumuzda cumhurbaşkanının
yetkileri var. Yetkileri o dönemde o kadar geniş tutmuşlar ki,
parlamenter sistemi olmasına rağmen Fransa'daki yarı başkanlık
sisteminin neredeyse tıpa tıp aynısı. Tek fark Fransa'da başkan
parlamentoyu feshediyor. Bizde ediyor ama belirli şartları var. Bu
kadar benzer, adı parlamenter sistem. İki tercihimiz var. Biri,
tekrar güçlendirilmiş parlamenter sistemine geçeceğiz ya da üniter
başkanlık sistemine geçeceğiz. Bazıları ‘Türkiye bölünecek,
eyaletlere ayrılacak' diyor. Bunlar külliyen yalandır, yanlıştır,
kasıtlıdır. Başkanlık sistemi ile belediye başkanı seçimi arasında
hiçbir fark yok. Tek farkı var, belediye başkanı 10 dönem
seçilebilir iyi çalışırsa. Başkanlıkta artık diktatörlüğe
dönüşmesin diye iki dönem şartı getirilmiş iyi çalışsa bile. Niye
başkanlık sisteminde ısrar ediyoruz? 7 Haziran'da Türkiye'nin
yaşadıklarını gördünüz."
"MÜLTECİLER DEVLET KURSA 24. BÜYÜK DEVLETİ HALİNE
GELİYOR"
Konuşmasında, Türkiye gündemi ve mülteci sorununa da dikkat çeken
Yıldırım, şunları söyledi: "Ülkemizin Güneydoğu bölgesinde
bir büyük oyun tezgahlanıyor. Bu oyun esasen Osmanlı coğrafyasının
değişmesinden sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra
yaratılan bir proje. 100 yıl sonra bölgeyi tekrar hareketlendirmek,
tesis edilmiş kardeşliği bozmak için yoğun bir çalışma var. Bir
yandan Türkiye içerisinde terörü cesaretlendirerek, milletimizin
huzurunu bozma gayretleri varken, bir yandan da bölgeyi maalesef
kan gölüne çevirdiler. Bugün dünyada yaşayan her 122 insandan biri
mülteci konumuna düştü. Eğer mülteciler ayrı devlet kursa dünyanın
24. büyük devleti haline geliyor. O insanlar niye bıraksın yurdunu?
Malı mülkü, soyu sopu orada ama yaşam hakkı en kutsal haktır.
Maalesef onu bile çok gördüler. Uygar dünya bölgede olanlara gözünü
kapamış kulağını tıkamış izliyor."
"BİRLEŞMİŞ MİLLETLERİN BÜYÜK BİRADERLERİ"
"Daha ne kadar Suriye'de, Irak'ta, Yemen'de masum insanlar
hayatını kaybedecek?" diye soran Yıldırım, küresel
siyasette söz sahibi olan "beş kardeşlerin",
"Birleşmiş Milletler'in büyük biraderlerinin"
büyük yanılgı içinde olduğunu dile getirdi. İnsanlığa ve insan
onuruna sahip çıkan tek ülkenin Türkiye olduğunu belirten Yıldırım,
"Bu bizim inancımızın gereğidir. Bize yakışanı yaptık.
Fırsatçılığı değil insanlığı tercih ettik. Bu kadar acı tecrübe
yetmezmiş gibi Halep'te yaşayan insanları da yerlerinden etmeye
çalışıyorlar. ‘Nasıl olsa Türkiye bunları alır' diyorlar. Türkiye
gayet tabii her türlü imkanını zorlayarak dardaki herkese yardım
eder ama bu yol yol değildir. Bu gidişat gidişat değildir. Daha
fazla kan dökülmesinin önüne geçmek için tarihin verdiği
sorumluluğu yerine getirilmeli. Sadece insanlar ölmüyor. İnsanlık
da ölüyor. Küresel barışın sağlanması için mutlaka Birleşmiş
Milletler yapısının tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor"
dedi.
"VATANDAŞLA ARAMIZDAN ÇIKIN"
Türkiye'nin terörle ilgili konulara yabancı olmadığını ancak bu
süreci çok hoyratça kullanarak Türkiye'yi meşgul edecek
organizasyonlar yapıldığını söyleyen Yıldırım, şöyle devam etti:
"İçerideki terör unsurlarını destekleyen sözüm ona
komşularımız var. Bu komşular geçmişte dara düştüklerinde onların
yanında yer aldık. Eli kanlı terör örgütüne bir çift lafım var; bu
yol çıkmaz bir sokaktır. Bu yoldan vazgeçin. Vatandaşlarımızla
aramızdan çıkın. PKK terör örgütünün Kürtler diye bir sorunu yok.
Ne var? Orada yaşayan Kürt vatandaşlarımızın terör örgütü gibi bir
sorunları var. Bizim görevimiz terör örgütünü etkisiz hale
getirmek, Türkiye'nin gücünü, enerjisini yok eden beladan
kurtarmak. Büyük bedel ödediğimiz toprakların bölünmesine asla izin
vermeyeceğiz ve terörü Türkiye'nin gündeminde en alt sıraya
getirmeye kararlıyız. Bunun için milletimizin desteği tamdır. Çünkü
hiç kimse kazanımlarının bir hiç uğruna yok olmasını istemiyor.
Irak, Suriye, Mısır, Ukrayna, Yemen ne hale geldi. Onun için çok
dikkatli olacağız."
"4 BİN 500 İNSANI KURTARMIŞ OLDUK"
İnsan kaçakçılarına yönelik baskınlar yapıldığını da sözlerine
ekleyen Yıldırım, sözlerini şöyle tamamladı: "Ege'de
göçmenler maalesef denizde hayatlarını kaybediyorlar. Bunu ticarete
dönüştüren vicdansızlar var. İzmir'in de adı sık geçiyor.
Marmaris'ten Çanakkale'ye kadar olan sahil bandında en çok ismi
geçen illerden biri İzmir. Çeşitli ihbarları değerlendirerek
belirli yerlere baskın yaptık. 80'in üzerinden merdiven altı
dediğimiz güvenliksiz şişme bot ele geçirip imha ettik. Her bir
botta 40-50 kişi olduğunu düşünürsek, ölüme seyre çıkan 4 bin-4 bin
500 insanı kurtarmış olduk. Bir insanı bile kurtarmak bütün bir
cihanı yaşatmak anlamına geliyor. Hepimizin sorumluluğu büyük.
‘Bana ne' diyemeyiz. Bu ülkenin başını ağrıtan her işten hepimiz
sorumluyuz. Dün herkesin başını ağrıtan, dost bildiklerimizin
başını ağrıtan terör grupları bugün onlara dost oldu. Bunu da
ibretle izliyoruz. Bunlar tesadüfi değil. Bunların her birinin
arkasında hesap-kitap var. Onların bilmediği şey; bizim dostluğumuz
çok kıymetlidir ama düşmanlığımız da çok şiddetlidir. Bunu da bir
yere not etsinler."