İbrahim Kalın Yeni Zelanda canisinin mesajına cevap verdi
Habertürk'te Açık ve Net programında Kübra Par'ın gündeme dair sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, İslamofobik, Türk nefreti söylemi üreten çevrelere seslendi. Kalın, "Biz buradayız. Güçleri yetiyorsa buyursunlar gelsinler..." dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Habertürk'te Açık ve Net
programında Kübra Par'ın gündeme dair sorularını yanıtladı.
Kalın'ın açıklamalarından satırbaşları:
Öncelikle bu saldırıda hayatını kaybeden Allah'tan rahmet,
ailelerine başsağlığı diliyorum. Bu hunharca saldırı son günlerde
rutin hale gelen hadiselerden biri olarak yaşandı. Hayatını
kaybeden kişilerle ilgili henüz kimlik tespitleri tam olarak
yapılmış değil. Yaralılar içinde 3 tane Türk vatandaşımız var. Bir
tanesiyle sayın Cumhurbaşkanımız görüştüler. Büyükelçimiz sürekli
onlarla temas halinde. Ağır yaralı ve yaralı olan yaklaşık 47-48
kişi var. Bizdeki bilgiye göre henüz kayıp, aranan Türk yok. Bu 3
kişi kimlikleri tespit edilip hastaneye kaldırılan kişiler.
"SALDIRI MÜSLÜMANLAR TARAFINDAN OLSAYDI DÜNYA AYAĞA
KALKARDI"
Bu tür saldırılar Norveç'te benzer, Amerika, Fransa'da saldırılar
oldu. Bunları altalta koyduğunuzda olayın işleniş şekli, arkasında
yatan ideolojik örgü, kendilerine göre tarihi perspektif, olayın
takdim edilme şekli, umut ettikleri sonuçlar. Bunları altalta
koyduğunuzda bir kişinin tek başına oturup yapacağı bir eylem
olmadığı anlaşılıyor. Özellikle Batılı, hristiyan kişiler yapılan
eylemlerde 'yalnız kurt, sorunları vardı, psikolojik sorunları var'
diyerek olayı sıradanlaştırldığına tanık olurduk. Tersi olsaydı,
bugün dünyayı ayağa kaldırmış olurlardı.
"İLK YAPILMASI GEREKEN KRİMİNAL ÖRGÜTÜN AÇIĞA
ÇIKARTILMASI"
Saldırıyı yapan kişi, manifestosuna baktığınızda, sosyal medya
paylaşımlarından bir tanesi de bu eylemi tabi olduğu tapınak
şovalyelerinin onayladığını söylüyor. Tapınak şovayeleri hıristiyan
tarikatıdır. Avrupa'dan Kudüs'e gelen, seyahat esnasında yolculuk
yapan seyyah, asker, maceracıları hem korumuş hem de finansal
işlemlerini yapmış bir örgüt. Daha sonra kilise ile ters düştüğünde
kilise tarafından aforoz edilmiş bir örgüt. Daha sonra yeraltına
girdiğini görüyoruz. Bu teröristin bu tarihi atfı yapması bile
başka bir networkun hala devam ettiğini gösteriyor. İlk yapılması
gereken kriminal örgüt yapısını açığa çıkarılacak adımların
atılması gerekmektedir.
"ANA AKIM SİYASET BU İKLİMİ ADETA
MEŞRULAŞTIRIYOR"
Belli çevreler, İnsan Hakları Örgütü, dini çevreler, siyasiler
şüphesiz bu saldırıyı kınıyorlar. Bunlar sistemi bir bütün olarak
harekete geçirmeye yetmiyor. El Kaide, DEAŞ gibi örgütlerde bütün
sistem harekete geçiyor. İstihbarat örgütleri, medya, think
thanklar sistem bütünüyle harekete geçiyor. Ama müslümanlara dönük
bu tür saldırılar sözkonusu olduğunda kınama açıklamaları
yapılıyor, telin ediliyor hadise. Bunu bekleyen muhiti ve iklimi
ortadan kaldırılacak adımlar atılmıyor. Bu bir kişinin tek başına
yaptığı hadise olarak görüldüğünde olayı çok basite irca etmiş
oluruz. Bu bir iklim meselesi. Son zamanlarda Avrupa ve Amerika'da
bu iklimi besleyecek ortam oluşturdu. Sağcı, göçmen karşıtı, ırkçı.
Ana akım siyaseti temsil etmesi gereken merkez partileri siyaseti
doğru eksene oturtmak yerine tavizler vererek bu hareketleri
söylemleri adeta meşrulaştırıyor.
"AVRUPA'DAKİ AŞIRI SAĞ ABD'DEKİ EVANJELİZMDEN BAĞIMSIZ
DEĞİL"
49 masum insan katlediliyor. Hunharca canlı olarak yayınlanıyor.
Avustralyalı senatörün bunları görmemesi mümkün değil. Çıkıp bu
saldırıyı meşrulaştıran, temize çıkarmaya çalışan tırnak içinde
gerekçelerini açıklayarak onu sıradanlaştırmaya, normalleştirmeye
çalışan açıklama yapıyor. Tabii ki Avusturalya'nın Başbakanı'nın
açıklaması makul. Bunları biz Avrupa'da yükselişe geçen aşırı sağ,
Amerika'da yükselişe geçen Evanjelizm'den bağımsız düşünemeyiz.
Zaman zaman bunlara siyonist çevrelerinin de eklendiğini görüyoruz.
Göçmenler batılı ülkelere gelmek suretiyle medeniyetimizi
çökertecek diye bir paranoya ile hareket ediyorlar.
"BU OLAY ARRENDT KÖTÜLÜĞÜN SIRADALANDIRILMASI
DEMİŞTİ"
Aynı zamanda terörörü estetize eden bir yaklaşım eden bir yaklaşım
bu. İşte silah, canlı yayın vesaire. Arrendt kötülüğün
sıradanlaşması diye bir kavram kullanmıştı. Kötülüğün sıradanlığı,
banalliği diye ifade etmişti. Şunu kastediyordu, Eichmann o
sistemin içindeki sadece bir tanesiydi. Eichmann bana verilen
emirleri yerine getirdim, getirmeseydi suç işlemiş olurdum,
demişti. İnsanın kanını donduran duyarsızlığı Arrentd tarafından
kötülüğün sıradanlaştırılması diye kavramsallaştırılmıştı. Aksi
olsaydı Müslüman bir kişi yaptığında bütün müslümanlar baskı
altında tutulur, çıkın açıklayın, sizin böyle olmadığınızı dünyaya
deklare edin denir.
"YARIM KALMIŞ HAÇLI SEFERLERİNİ TAMAMLAMAYA
ÇALIŞILIYOR"
İsrail'de El Halil'de bir tanesi çıktı, bugünkü gibi katliam yaptı.
Hiç kimse bunu İsrail'e, yahudileğe bağlamadı. Bu adam bir
psikiyatristi. Hep bunlar üzerinden sıradanlaştırıldı. Tersi
olduğunda bütün müslümanlar töhmet altında bırakılır, benzer bir
sorgulama hıristiyanlar için yapılmaz. Bu kişi kendini tapınak
şovalyeleri ile özdeşleştiriyorsa, ben Viyana kuşatmasının,
İstanbul'un fethinin intikamını alacağım diyorsa, bulunduğumuz
İstanbul'a da atıflar var. Bunun arkasında çok derin bir zihniyet
yapısını görüyoruz. Bir yeni Haçlı anlayışına evriliyor. Haçlı
seferlerinin yarım bıraktığını tamamlamaya çalışan kişiler olarak
görüyorlar kendilerini. Böyle bir mühit ve iklim var.
"İSLAM'IN ORTAYA KOYDUĞU ANLAYIŞI MEYDAN OKUMA GİBİ
ALGILANDI"
İslam'ın koyduğu tevhid inancı, teslisi reddeden, Hz. Meryem'i
zikreden, Hz. İsa'yı Allah yerine koymuştu. O dönemin hıristiyan
dünyası için bu anlayış meydan okuma olarak algılanmıştı. Kuran-ı
Kerim üzerinden gidenler bir müddet sonra konuyu Hz. Peygamberimize
çevirmişlerdir. Peygamberimize atfedilen imaj birtakım fantezileri,
korkuları yansıtır. Hayatıyla ilgili anlatılan hurafeler, uydurulan
hikayeler. Bütün bunlar böyle bir kişinin getirdiği din hak din
olamaz demek için inşa edilmişti.
"BU ZİHNİYETİN KRİMİNALİZE EDİLMESİ VE DEŞİFRE EDİLMESİ
LAZIMDIR"
İslam ve şiddet o kadar derinlemesine bize ezberletildi ki. Bizde
bile zaman zaman sorgulamaya giden insanları görüyorsunuz. Ama
hıristiyanlıkta bu sorgulama yapılmıyor. Biz eğer İslam terörizmi,
müslüman terörist gibi tabirlere karşı çıkıyorsak aynı şekilde
hıristiyan terörizmi, yahudi terörist gibi kavramlara karşı
çıkmalıyız. Böyle bir düşmanlık üretmemeliyiz. Bu tuzağa
düşmemeliyiz. Yapan kişiler kimlikleri, ideolojik yapıları,
arkaplanları nedir ortaya çıkarılması lazım. Bu zihniyetin
kriminalize edilmesi lazım. Etki çevrelerinin deşifre edilmesi
lazım.
"YAPILAN KINAMA AÇIKLAMALARINDA KİŞİNİN ZİHNİYETİNE DAİR
TEK CÜMLE YOK"
Bu ayrımları doğru bir şekilde yaparak şiddetin her türünü, terörün
her türüne gerçek anlamda karşı çıkmak lazım. Acısı ortak olan
insanlar yas tutabilirler. Batı'dan gelen açıklamalar var. Ben bu
açıklamalara baktığımda bunların fazlasıyla diplomatik, işin
esasına taalluk etmeyen açıklamalar olduğunu görüyorum. Bu
açıklamalar elbette önemlidir, yapılmalıdır bir itirazım yok. Ama
mesela Beyaz Saray'ın yaptığı açıklamaya, sayın Trump'ın
açkılamasında olayın failiyle ilgili tek bir cümle yok. Bu terör
eylemini yapan kişinin zihniyetine dair tek bir cümle yok.
"KINAMA AÇIKLAMALARI DUYGUSAL TEPKİLERDEN ÖTEYE GEÇMİYOR!
YA MÜSLÜMAN YAPSAYDI?"
Bu saldırıyı adı Müslüman olan bir kişi yapsaydı, mutlaka onun
inanç sistemi, kültürel arka planıyla ilgili çok sert ifadeler
kullanıldı. Bugünkü açıklamalara bakıyorum, bu kişinin zihniyet
yapısı, manifestosu, hangi referanslarla hareket ettiği ortada ama
buna dair tek bir cümle olmadığını görüyoruz. Tepki birtakım
duygusal tepkinin ötesine geçmiyor. Üzüntü ifadeleri, taziye
ifadeleri yayınlanıyor. Hukuki, sosyolojik, siyasi, dini boyutu
hakkında bir adım atılmıyor. Neredeyse her yıl birkaç tane böyle
bir büyük olay yaşanıyor.
"PARİS'TE CHARLIE HEBDO İÇİN YÜRÜYENLER YENİ ZELANDA İÇİN
YÜRÜYECEKLER Mİ? GERÇEK TEST BU"
Demek ki böyle bırakılmaya devam ederse biz bu katliamları t ekrar
yaşayacağız. Peki Batının harekete geçmesi için kaç Müslümanın
ölmesi, kaç masum insanın hayatını kaybetmesi lazım? Bir meydan
okuma olarak söyleyelim, Paris'te Charlie Hebdo için yürüyenler
Yeni Zellanda'da öldürülen 49 kişi için yürüyecekler mi? Bence
gerçek test budur. Yürürlerse o zaman onların samimiyetine
inanabiliriz. Bu hadiseyi asla küçümsememek lazım. Bu anlık
iletişim çağında her gün yeni başlıkların atıldığı, son dakika
haberlerin girdiği bu çağda iki gün sonra bu da unutulacak, başka
gündemler ortaya çıkacak. Bu tür hassasiyetleri göstermezsek
başkaları ortaya çıkacak.
"ÇOĞULCULUK KÜLTÜRÜ MÜSLÜMANLAR SÖZKONUSU OLDUĞUNDA HEMEN
TÜKETİLİYOR"
Sabah Cumhurbaşkanımızla konuyu görüştük. Açıklamalar yapıldı.
Cumhurbaşkanımız Yeni Zelanda Başbakanı ile görüştü. Başkan
Yardımcımız Fuat Bey ve Dışişleri Bakanımız Mevlüt Bey, Yeni
Zelanda'ya gidecekler. Belki başka ülkelerden de o düzeyde
katılımlar olabilir. Ne kadar güçlü olursa o kadar iyi olur. Batılı
ülkelerden de temsilcilerin mutlaka orada olması gerekir. Bu
saldırı tüm insanlığa karşı yapılmış bir saldırı. Çoğulculuk,
birarada yaşama kültürü gibi kavramlar müslümanlar sözkonusu
olduğunda bir anda tüketiliyor.
"AVRUPA MEDENİYETİNİN EN GÜZEL TESTİ MÜSLÜMANLARA KARŞI
UYGULANAN POLİTİKALAR"
Bence Batı'da çoğulculuğu müslümanlara karşı yapılan muamele
üzerinden sorgulamak lazım. Karl Marx 'Yahudi Sorunu'nda yahudileri
eşit olarak kabul ettiği an bu testi geçeceğini söylüyordu. Marx
aslında çok doğru test yapmıştı. İkinci test şu anda müslümanlar
üzerinde yaşanıyor. Avrupa'da gerçekten çoğulculuk, demokrasi,
hukukun üstünlüğü gibi kavramları konuşacaksak, bunun en güzel
testi Müslümanlara karşı uygulanan politikalardır.
"CUMHURBAŞKANIMIZ DÜNYADA NEREDE GARİBAN VARSA ONLARA SAHİP
ÇIKIYOR"
Cumhurbaşkanımızın ismen zikredilmesi çok manidar. Tırnak içinde
Cumhurbaşkanımızın kusurları var caniye göre. Bir kere diyor ki, bu
göçmenleri Avrupa'ya Erdoğan gönderiyor. İkincisi de kötüler
tarafında yer alan kitlenin şu anda en güçlü lideri Erdoğan'dır
diyor. Cumhurbaşkanımız nerede gariban insan varsa onlara sahip
çıkıyor, sesini yükseltiyor. Eşitlik, adalet talep ediyor. İsmen
zikretmesi bir tesadüf değil. Bu dilin arkasında yatan zihniyet
yapısını bizim doğru okumamız gerekiyor. Erdoğan'a diktatör, cani,
katil, işgalci diyen böyle başlıklar, manşetler atan çevrelerin
söylemlerinden bağımsız ele alınabilir mi?
"FETÖ'CÜLERİN SÖYLEMİ İLE AVRUPA'DAKİ BAZI KESİMLERİN
SÖYLEMİ ÖRTÜŞÜYOR"
İsrail Başbakanı, Cumhurbaşkanımıza diktatör dedi. Bugüne kadar
Cumhurbaşkanımıza kimler diktatör dedi, altalta koyun, kimlerle
örtüştüğünü çok net görüyorsunuz. Birileri Erdoğan diktatördür
dediğinde ben buna gülüyorum. Aşama aşama düşündüğünüz zaman 15
Temmuz darbe girişimi yapan FETÖ'cülerin Cumhurbaşkanımıza diktatör
demesi, Avrupa'da bu söylemi dolaşıma çıkması ve bunun karşılığının
İsrail'de çıkması herhalde bir tesadüf değil. İklim meselesini
besleyen bu söylem yeri geliyor Tel Aviv'de yeri geliyor Paris'te
üretiliyor. İşte deşifre edilmesi gereken bu. Lokalize etmek,
minimize etmek sorunu çözmüyor tam tersine büyük fotoğrafın
kaçırıldığını gösteriyor. Netanyahu'nun oğlunun söylemi, aynısını
siz gidip Amerika'da bir Evanjelik kilisede verilen vaazlarda aynen
duyabilirsiniz. Hıristiyan aleme atıf yapan örnekler var.
Ermeniler, Konstantinapol diyor.
"EYLEMİN CANLI YAYIN GİBİ SUNULMASI BU TÜR SALDIRILARI
TEŞVİK ETMEYE PLANLIYOR"
İslamofobi kelimesini açmakta fayda var. Fobi korku ama bu iş
korkunun çok çok ötesine geçti. Teröre, şiddete dönüştü.
Dolayısıyla burada İslam karşıtı ve müslüman nefreti öne çıktı.
Aynı şey Türk korkusu. 18.19. yüzyılda bazı oryantalistlerin
kullandığı tabirdir bu. Şimdi Türk nefreti sözkonusu. Bu saldırının
canlı yayınlanması, an be an gösterilmesi, o gürüntüleri sosyal
medyada maalesef gösterenler var. Netice itibarıyla ortada
katliamlar var, bunun paylaşılması doğru değil. Eylemin bu şekilde
yapılması, modern teknolojinin imkanlarını kullanarak yapılması
şiddeti estetize etmeyi ve bu tür saldırıları teşvik etmeyi
planlıyor.
Bu yöntem aslında DEAŞ'ın son birkaç yılda hunharca şiddet
görüntülerini profesyonelce dünya kamuoyuyla paylaşması aynı
yöntem. Bu profesyonel desteği nereden aldılar? Böyle bir terör
eylemi yaşandığında bir istihbarat ve güvenlik zaafı var mı? Bu
kişi silahları nasıl aldı, hazırlığı nasıl yaptı. Radara
yakalanmadan nasıl geçti. O sorulara doğru ve samimi cevaplar
verilmediği için. Bu olay Yeni Zelanda'da yaşandı, Allah korusun
yarın başka bir yerde yaşanacaktır. Üzüntü, taziye ifadeleri
yeterli değil. Medya, parlamento, dini kuruluş, kanaat önderleriyle
harekete geçirilip bu olayları tekrar yaşanmamak üzere adımların
atılması lazım.
Batıda özellikle Osmanlı'yla birlikte 400 yıl boyunca müslüman
eşittir Türk, Türk eşittir müslüman demekti. Batı'nın tanıdğı
Osmanlı'ydı. Gerçi her etnik gruptan insan vardı. Boşnaklar,
Arnavutlar, Araplar, Kürtler vardı. Ama uzun bir süre batıda
Kuran-ı Kerim Türklerin İncil'i olarak tabir edilmişti. Bugün
özellikle Cumhurbaşkanımızın şahsında bu konunun dillendirilmesi,
onun gayrinsanileştirilerek öcü gibi gösterilmesi bugün Türkiye'nin
birtakım ezber bozan adımlar atmasının payı var. Sayın
Cumhurbaşkanımız dünya sistemine meydan okuyor, bu sistemin adalet
üretmediğini söylüyor.
Sayın Cumhurbaşkanımızın hedefe konulması çok şaşışırılacak bir şey
değil. İslam dünyasından birisi çıkıp Batılı bir lideri hedef
gösterse, bütün batı liderleri destek verir. Biz bu tavrı batıdan
görmedik. Neden çıkıp da sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili
arkasındayız demezler. Çifte standart var burada. Adı müslüman
kişiler terör eylemi yaptığında bu derinlere giden mesele olarak
analiz eder. Ama adı hıristiyan yahudi yaptığında lokalize
edilir.
Erdoğan'a kredi vermek istemiyorlar. Tayyip Erdoğan'a buradan haklı
olduğunu bildikleri halde kredi vermek istemiyorlar. Erdoğan tırnak
içinde bir oyun bozan gibi görülüyor. Cumhurbaşkanımız dünyanın bu
adaletsiz durumuna ayna tutuyor. Aslında kendilerini düzeltmek
yerine aynayı Erdoğan'a tutuyorlar. Dünyayı sorgulamayan, adalet
dünyasını kaybetmiş, İslam dünyasındaki liderler de aynı tavrı
gösteriyorlar. Erdoğan Filistin meselesine karışmasın, Somali'de
şunu yapmasın. Bunu da yeni Osmanlılık olarak sunuyorlar.
Türkiye hiçbir döneminde yeni Osmanlıcılık yapmamıştır. Gittiği her
yerde Cumhurbaşkanımız vatandaşlarımıza asimile olmayın ama entegre
olmayın demiştir. Bunlar birike birike öyle bir sorun haline
geliyor ki. Mesut özil gibi dünya çapında futbolcu, kendini
ispatlamış, başarıları ortada, sadece Cumhurbaşkanımızla bir
fotoğraf çektirdiği için Almanya'da linç edildi. Aslında Mesut çok
güzel özetledi, 'Kazanınca Alman, kaybedince Türküm' dedi.
Bize gelen spesifik bir istihabarat yok. Arkadaşlarımız teyakkuz
halinde. Bu sapık caninin özellikle İstanbulumuzla ilgili
kullandığı ifadeler oldukça manidar. Konstantinapol bizim olacak
gibi ifadeler kullanıyor. Biz şu anda İstanbul'dayız, İstanbul'un
Avrupa yakasındayız. Bugün İstanbul'an Avrupa yakasında Beril
hocamızın cenaze namazının yanısıra Yeni Zelanda'da katledilenler
için gıyabi cenaze namazı kıldık. Biz buradayız, böyle bir şeye
güçleri yetiyorsa buyursunlar gelsinler.