Filistin’in cesur kadınlarına selam
Kadınların 5 Aralık Kadın Hakları Günü'nü tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Filistin'in cesur kadınlarına, Suriye'nin mahzun annelerine, Arakan'ın, Afrika'nın, Asya'nın bütün mazlum kadınlarına en derin saygılarımı gönderiyorum" dedi.
Kadınların 5 Aralık Kadın Hakları Günü'nü tebrik eden
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Filistin'in cesur kadınlarına,
Suriye'nin mahzun annelerine, Arakan'ın, Afrika'nın, Asya'nın bütün
mazlum kadınlarına en derin saygılarımı gönderiyorum"
dedi.
AK Parti Kadın Kolları Başkanlığı organizesinde düzenlenen 2.
Uluslararası İş'te Kadın Zirvesine Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi
Emine Erdoğan, 4 kıtadan, 20'ye yakın ülkeden ve 81 ilden gelen iş
ve siyaset dünyasının önde gelen isimleri katıldı. ATO Kongre
Merkezinde düzenlenen etkinlikte 135 girişimci kadının stantları da
yer aldı.
ERDOĞAN'DAN TÜM KADINLARA SELAM
Kadınların 5 Aralık Kadın Hakları Günü'nü tebrik eden Cumhurbaşkanı
Erdoğan, "Filistin'in cesur kadınlarına, Suriye'nin mahzun
annelerine, Arakan'ın, Afrika'nın, Asya'nın bütün mazlum
kadınlarına en derin saygılarımı gönderiyorum. Vatanımız,
bayrağımız, bağımsızlığımız için canlarını ortaya koyan yiğit
kadınlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Öğrencilerinin gözü
önünde şehit edilen Aybüke öğretmenimizi, üniformasını oğluna
emanet ederek mücadeleye koşan Demet Sezen'i ve 15 Temmuz gecesi
cennete uğurladığımız tüm cesur kadınlarımızı rahmetle yad
ediyorum. Şehitlerimizin cefakar annelerine, eşlerine, öksüz ve
yetimlerine Rabbimden sabrı cemil niyaz ediyorum" diye
konuştu.
"MODERNLEŞMEDEN ANLADIKLARI HİÇBİR ZAMAN GARDIROP
MODERNLEŞMESİNİN ÖTESİNE GEÇEMEDİ"
"Kendilerini ileri demokrasinin beşiği olarak taktim eden
birçok ülkeden seneler önce kadınlarına seçme ve seçilme hakkını
vermiş bir devlet olarak gururluyuz" açıklamasında bulunan
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazi Mustafa Kemal'in bu adımı atarken neyi
hedeflediğini, gelecekte nasıl bir Türkiye tasavvuru kurduğunu çok
iyi bildiklerini söyledi. Erdoğan, "Gazi'nin hedeflediği
tablo uzun yıllar hayal olarak kalmış, gerçeğe dönüşememiştir.
Bunun sebebi de Gazi Mustafa Kemal'den sonra CHP'nin genel
başkanlık koltuğuna oturanlar, 1940'ların İtalya ve Almanya'sından
ilham aldıkları faşizan politikaları Gazi'nin ismini kullanarak
millete dikte ettiler. Türkiye'deki kadınlar her ne kadar 1934
yılında seçme ve seçilme haklarını elde etmişlerse de çok uzun süre
haklarını gerçek manada alamadılar. Türk siyasetinin kapıları uzun
dönem ülkemizdeki kadınların kahir ekseriyetine kapalı kalmıştır.
Eğitim öğretim kurumlarının da kapıları kapalıydı. Kadınlara
seçilme hakkının verilmesinden 65 yıl sonra Merve Kavakçı
kardeşimin TBMM çatısı altında neler yaşadığı hepimiz hatırlıyoruz.
Sırf başörtüsü ile Meclis salonuna girdiği için kendisine dönemin
başbakanı tarafından yapılan hakaretleri unutmuş değiliz.
Üniversitede okuyan kızlarımıza hangi yabancı ülkelerin adres
gösterildiğini çok iyi biliyoruz. Daha da vahimi, 2007
cumhurbaşkanlığı seçimlerinde birilerinin sürekli bu tür konuları
gündeme getirdiğini de biliyoruz. Unutmayın, ‘411 el kaosa kalktı'
manşetlerinin esas atılma sebebi de yine kadınlarımızın hak ve
özgürlüklerini genişletme hamlelerimizdir. Hatta bu yüzden partimiz
kapatılma davasına maruz kalmıştır. 2002'den itibaren hayata
geçirdiğimiz reformlar tüm kesimlerle beraber kadınlarımızın da
özgürlük alanlarını genişletti. Bizden önce yüzde 5'i bile bulmayan
kadın milletvekili oranı cumhuriyet tarihinde ilk kez 2007
seçimlerinde yüzde 10'a yaklaştı, 2011 seçimlerinde bu oran yüzde
14'ü geçti. AK Parti olarak şuan birisi büyükşehir olmak üzere 8
kadın belediye başkanımız, 978 belediye meclis üyemiz, 33 il genel
meclis üyemiz bulunuyor. İstihdamdaki kadın oranını ise 2005
yılındaki yüzde 22,7 seviyesinden bu yılın temmuz ayı itibariyle
yüzde 34,3'e yükselttik. İnşallah 2023 yılında bu oranı yüzde 41'e
taşımak istiyoruz. Ülkemiz kadınları 1934'de elde ettikleri
haklarını hiçbir kısıtlama, hiçbir mani olmadan kullanmaya AK Parti
döneminde başlamışlardır. Türkiye'deki kadınlar siyasi, ekonomik,
akademik ve ticari olarak gerçek özgürlüklerine bizim iktidarımızda
kavuştular. Bu gerçeklerin ülkemizdeki ve yurt dışındaki bazı
çevrelerin zihin konforunu da bozduğunu biliyoruz. Vatandaşa
tepeden bakan, milletin değerlerine düşmanlık eden bu kesimlerin en
büyük ezberi İslam'ın kadını ötekileştirdiğidir. Bunlara göre din
haşa kadını eve mahkum kılar. TV ekranlarından, gazete
köşelerinden, üniversite kürsülerinden senelerdir bu ezberi
tekrarladılar. Bazı kültürel yanlış uygulamalar üzerinden bu
milletin inancına dil uzattılar. Ellerine geçirdikleri her menfi
örneği tezlerini meşrulaştırmak için büyüterek tepe tepe
kullandılar. Batının kadınlarla ilgili o kötü siciline bakmadan
senelerce çağdaşlaşma adına milletimize batıyı örnek gösterdiler.
Bu kesimlerin modernleşmeden anladıkları hiçbir zaman kılık
kıyafetin, yani gardırop modernleşmesinin ötesine geçemedi. Oysaki
İslam kadına gerçek değerini, hürriyetini kazandıran
dindir" şeklinde konuştu.
"CENNETİ ANNELERİN AYAĞININ ALTINA SEREN BİR DİN KADINI
AŞAĞILAYABİLİR Mİ?"
15 Temmuz'da kadınların ortaya koyduğu kahramanlıkları anlatan
Erdoğan, "Gözü ve gönlü mühürlü olmayan herkes o gece
dilinde tekbir, elinde bayrak ile ülkemizi darbecilere dar eden her
biri kahramanlık abidesi kadınlarımızı görür. Siz o gece saat 11.15
civarında Atatürk Havalimanı'na inen, tankları görünce de hemen
orada saklanan, sonra arkadaşları gelip tanklarla anlaşıp, makam
aracı geldikten sonra da Bakırköy Belediyesine sığınan Kılıçdaroğlu
olmadınız. Siz analığınızın gereğini ortaya koydunuz. Cenneti
annelerin ayağının altına seren bir din kadını aşağılayabilir mi?
Babanın ayağı altına sermiyor, annelerin ayağı altına seriyor.
Evlatlara sesleniyorum, anaların ayaklarının altını öpmeyi ihmal
etmeyin. Orada cenneti bulursunuz. Vatanı bile ‘ana vatan' olarak
tanımlayan bir millet kadını yok sayabilir mi? Topraklarına bile
‘Anadolu' diyen bir kültür kadını öteleyebilir mi?"
ifadelerini kullandı.
"NİYETİNİ KADININ ONURUNU KORUMAK OLANLAR SOSYETE
DÜNYASINDAKİ TACİZLERE TEPKİLERİNİ YÜKSELTİRLER"
Birilerinin hala kadınlar üzerinden din ve millet düşmanlığı
yaptıklarını söyleyen Erdoğan, "Niçin bu kesimler DEAŞ gibi
bir katiller sürüsünün kadına yönelik aşağılık tavırlarını
Müslümanlara yamamaya çalışıyorlar. Bunlar için mesele kadınlar
değildir, kadın hakları hiç değildir. Kadına gerçekten değer
verseler sadece DEAŞ'lı canileri değil, PKK'nın YPG'nin ölüm
makinesine çevirdiği genç kızları da görürler, onlar için de tepki
gösterirler. Kandil'e genç kızları kaçıran PKK, gençleri kaçıran
PKK, Diyarbakır Belediyesinin önünde günlerce oralarda ağlayan
analar. Onları ağlattılar. Amaçları kadın hakları olsa moda
sektörünün kanını emdiği, modern kölelere çevirdiği çocuk yaştaki
kızlar için de seslerini yükseltirler. Gayeleri adalet olsa
Arakan'da evlatları gözlerinin önünde katleden annelere, geçmeye
çalıştıkları nehirde annelerini yitiren kız çocuklarına da sahip
çıkarlar. Niyeti kadının onurunu korumak olanlar her gün bir
skandalın patlak verdiği sosyete dünyasındaki tacizlere tepkilerini
yükseltirler. İslam düşmanı çevrelerin asıl hedefi kadınları
kullanarak insanlığın yegane umudu olan dinimizle
hesaplaşmaktır" açıklamasında bulundu.
"HER ZAMAN AVUSTURYA İLE UĞRAŞIYORUZ, DAHA DA
UĞRAŞACAĞIZ"
Batılı ülkelerde yaşanan kadına yönelik şiddet olaylarına ilişkin
konuşan Erdoğan, "Önümüzdeki süreçte kadınlarımızın
özellikle de batı ülkelerinde temel hak ve özgürlükleri konusunda
ciddi sınırlamalarla karşılaşacakları anlaşılıyor. Avrupa'da
yükselen aşırı sağ ve yabancı düşmanı akımlar insanlık dışı
fikirleri ile siyasi ve toplumsal hayatı adeta zehirliyor. Kimi
popülist Avrupalı liderlerin günü kurtarmak adına bu kesimlerin
taleplerine boyun eğdiğini görüyoruz. Bir dönem ülkemizde kadınlara
yönelik baskının meşrulaştırma aracı olarak kullanılan kamusal
alan-özel alan ayrımı batı ülkelerinde de giderek yaygınlaşıyor. 28
Şubat döneminde örneklerine sıkça rastladığımız argümanlar
Avrupa'da da tedavüle sokulmaya başlandı. Hanım kardeşlerimizin bir
dönem Fatih'te, Sultanbeyli'de veya başka yerlerde maruz kaldıkları
gayri insani muamelelere şimdi sözüm ona demokrasinin beşiği
konumundaki Avrupa şehirlerinde rastlıyoruz. Avrupa'da
eğitim-öğretim hayatı engellenen, işinden atılan, baskılar sonucu
ekmek kapısı olan ticari işletmesini kapatmak zorunda olan hanım
kardeşlerimizin bulunduğunu görüyoruz. Nasıl Türkiye'deki yoz
anlayış ile demokratik zeminde mücadele etmişsek, giderek yükselen
bu tehditlere de aynı şekilde karşı koymalıyız. Artık evden yeni
doğmuş çocukları alan bir batı var. Annesinden bir yavru ayırmanın
ne demek olduğunu ancak anne bilir. Hollanda'da olan ve annesi
diğer çocukları ile... Baba orada çocuğu kurtarmanın gayreti
içinde, Avusturya, her zaman Avusturya ile uğraşıyoruz, daha da
uğraşacağız. Bu nedir, bu katliamdır, cinayettir. Sen benim
çocuğumu alamazsın. Hele hele sütteki bir evladı annesinden
ayırmanın izahı olabilir mi? Bunlar bunu yapıyor. Bu mücadeleyi
sadece kadınlar için değil, insanlığın ve demokrasinin geleceği
için de yürütmek zorundayız" dedi.
"ORTA DOĞU'YU TAMAMEN KARIŞTIRMA PROJESİDİR"
Kudüs'ün İsrail'in başkenti olma projesine değinen Erdoğan,
"Amerika diyor ki, ‘ben büyükelçiliğimi Kudüs'e alacağım.'
Bunlar Orta Doğu'yu tamamen karıştırma projesidir. Bu Türkiye için
bir kırmızı çizgidir. Burada diplomasi olarak ne gerekiyorsa
yapacağız. İslam İşbirliği Teşkilatının Dönem Başkanı olarak
liderler zirvesini toplayacağız. Buna sessiz kalamayız. Amerika'nın
atacağı bu adımı asla sessiz olarak değerlendiremeyiz. Elimizden ne
geliyorsa sonuna kadar yapacağız. ‘Ben yaptım oldu' anlayışı ile
dünyada devletler konum belirleyemez" diye konuştu.
Erdoğan, programın sonunda başarılı iş kadınlarına plaketlerini
verdi.
(İHA)