"FETÖ’yle gerçek anlamda mücadeleyi biz yaptık"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "FETÖ ile gerçek anlamda mücadele sadece bizim dönemimizde yapılmıştır. Ama şunu da söyleyeyim; biz de geç kaldık. Bu geç kalışın bedelini de maalesef ödedik" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "FETÖ ile gerçek
anlamda mücadele sadece bizim dönemimizde yapılmıştır. Ama şunu da
söyleyeyim; biz de geç kaldık. Bu geç kalışın bedelini de maalesef
ödedik" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde yapılan 35. İl Müftüleri
Toplantısı'nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ ile mücadelenin
devam edeceğini belirterek, ancak tehlikenin henüz geçmediğini
belirtti. FETÖ ihanet çetesinin 40 yıl boyunca devlet ve toplum
yapısına sirayet edebilmesinin bu noktada bazı eksikliklerin
olduğunu gösterdiğini söyleyen Erdoğan, "Bu örgütün
oluşturduğu tehdidin uzun yıllar farkına varılamaması hepimizin
üzerinde hassasiyetle düşünmesi gereken bir husustur. Nasıl solup
ta böyle karanlık bir örgüt başındaki şarlatanın onca sapkınlığına,
hezeyanına rağmen bu derece milletimizin inanç dünyasına etki
edebilmiştir? Nasıl olup ta böyle menfur bir yapı körpe dimağları
kendi insanına silah çekecek kadar gözü dönmüş mankurtlara
dönüştürebilmiştir? Nasıl olup ta böyle şaibeli bir örgüt
mütedeyyin insanların baskı ve zulüm gördüğü dönemlerde hiçbir
sorun yaşamadan serpilip büyüyebilmiştir? Nasıl olup ta böyle bir
örgüt dünyanın 160 ülkesinde nüfuz alanı edinebilmiştir? Aynı
şekilde DEAŞ, El Kaide, Boko Haram, El Şebap nasıl İslam dünyasının
gençleri arasında kısmen de olsa zemin bulabilmektedir? Bu sorulara
verilecek samimi, cesur, hasbi cevapların sadece bu günümüz değil,
asıl geleceğimiz adına çok önemli olduğuna inanıyorum"
diye konuştu.
"FETÖ İLE GERÇEK ANLAMDA MÜCADELE SADECE BİZİM DÖNEMİMİZDE
YAPILMIŞTIR"
"FETÖ bir sebep değil, arizi bir sistemin ürettiği
sonuçtur. FETÖ milleti ile kavgalı, vatandaşına tepeden bakan,
kendi insanını ötekileştiren çarpık sistemin neden olduğu bir
hastalıktır" açıklamasında bulunan Erdoğan, bu hastalığın
devlet ve toplum bünyesine nüksetme durumunun ise iddia edildiği
gibi değil, oldukça eski olduğunu söyledi. Erdoğan, "FETÖ
1970'lerin ortalarında bünyeye girmiş, 40 yıl boyunca o bünyede
sinsi bir şekilde büyümüş, palazlanmış, vücudun farklı organlarına
bulaşmış habis bir urdur. Daha geriye gidersek bu örgüte ilham
veren pek çok hastalıklı örnek te bulabiliriz. Örgüt 40 yıllık
dönemde en güçlü desteği 12 Eylül darbesi ile 28 Şubat
müdahalesinin faillerinden görmüştür. Demokrasinin askıya alındığı,
meşru siyaset zemininin daraldığı, devletin kapılarının milletin
evlatlarına kapandığı bu iki karanlık dönem FETÖ'ye istismar
edeceği son derece mümbit bir ortam sunmuştur. Özellikle 28 Şubat
döneminde imam hatip okullarının kapısına kilit vurulması,
milletimizin inancını yaşamasını engellemeye yönelik mübadeleler
FETÖ'ye arayıp ta bulamadığı fırsatları vermiştir. Örgütün bu iki
dönemin sonunda serpilip büyümesi asla tesadüf değildir. Bu zat,
acaba kendisinin peşine takılanlara hiçbir zaman imim hatipleri
tavsiye etmiş midir? İmam hatiplere gitmelerine imkan vermemiştir.
Çünkü hesap, dert başkaydı. Bilakis her iki dönem örgütün devlete
sızma faaliyetlerine çarpan etkisi yapmıştır. Bu gün bizi FETÖ ile
mücadelede eleştirenler o günlerde bu karanlık örgütün adeta önünü
açacak politikaların en büyük destekçileridir. Zevahiri kurtarmak
kabilinden yapılanlar dışında bizim dönemimize kadar örgüte yönelik
doğru dürüst hiçbir operasyon düzenlenmedi. FETÖ ile gerçek anlamda
mücadele sadece bizim dönemimizde yapılmıştır. Ama şunu da
söyleyeyim, sizde geç kaldık. Bu geç kalışın bedelini de ödedik. 7
Şubat MİT krizi ile hayata geçirilen önlemler FÖTÖ virüsünün
farkına varılmasını sağlamış, bünyede daha fazla yayılmasına engel
olmuştur. Örgüt ön önemli finans ve insan kaynağı olan
dershanelerin kapatılmasına karşı cevabını 17-25 Aralık girişimi
ile vermiştir. Yıllık kaynağı eski para ile 2 milyar. Amerika'da
carter schoollardan elde ettiği gelir yılda yaklaşık 800 milyon
dolar. Bunun arkasında nelerin olduğunu lütfen anlayalım. Bunu biz
Amerika'nın yetkililerine söyledik, anlattık. Ama bu işin nerelerle
bağlantılı olduğunu anlamamız açısından bunu söylüyorum. Olay o
kadar çıplak değil, destekler, kimler bunun arkasında duruyor, bunu
göstermesi bakamından önemli. 2012'den itibaren ülkemizin ardı
ardına ne tür sabotajlara, ne tür saldırılara maruz kaldığını
sizler de yakınen biliyorsunuz. Eminim o günlerde kimlerin kimlerle
kol kola yürüdüğünü de hatırlıyorsunuz. Şayet 17-25 Arılık girişimi
sonrası ana muhalefetin engellemelerine rağmen yürüttüğümüz
mücadele olmasaydı, emin olun 15 Temmuz'un sonuçları farklı olurdu.
Şayet 2002'den beri devletle milleti tekrar kucaklaştırmaya matuf
politikalarımız olmasaydı hem 17-25 Aralık girişiminin hem de 15
Temmuz darbe girişiminin neticeleri çok farklı tezahür ederdi.
Türkiye'nin 15 Temmuz gibi tarihinin en büyük işgal girişimini
püskürtmesi milletimizle kurduğumuz gönül bağı ile hayata
geçirdiğimiz önlemler sayesinde mümkün olabilmiştir. Aklını
hırslarının esiri yapanlar dışında tüm vatandaşlarımız FETÖ'ye
karşı yürüttüğümüz samimi mücadeleyi taktir ediyor. Elini vicdanına
koyan herkes 17-25 Aralık girişiminden sonra alınan tedbirlerin ne
kadar önemli olduğunu iyi biliyor. FETÖ‘ye diyet borcu olanlar ne
MİT krizini ne 17-25 Aralık teşebbüsünü ne de 15 Temmuz ihanet
girişimini asla kabullenmiyor. Her şey gözlerinin önünde cereyan
ettiği halde 17-25 Aralık girişiminde Meclis kürsülerini FETÖ'nün
montaj kasetlerine tahsis etmekten, örgütün paçavraları önünde
geceler boyunca nöbet tutmaktan utanmadılar. Siyasi rant uğruna
FETÖ'nün televizyon kanallarında arzı endam etmekten bir an ölsün
hicap duymadılar. Bunların 15 Temmuz sonrasında da kontrollü darbe
söylemleri ile örgütü himaye etmeyi sürdürmeleridir. 251
insanımızın şehit olması, 2 bin 193 vatandaşımızın yaralanması bu
şahısların gözlerindeki gaflet perdesini kaldırmaya yetmedi. Hatta
sözde adalet yürüyüşleri ile örgütün propagandasını yapmaya devam
ettiler. Millete kurşun sıkanlara ‘ana kuzuları' diyerek örgüte kol
kanat germeyi sürdürdüler. Aynı çevreler sadece FETÖ meselesinde
değil, DEAŞ ve bölücü terör örgütüne yönelik gerçekleştirdiğimiz
operasyonlarda da benzer bir tavır takınmışlardır"
dedi.
(İHA)