FETÖ'nün PKK ve DEAŞ ile ilişkisi Jandarma raporunda
Jandarma Genel Komutanlığınca TBMM FETÖ'nün Darbe Girişimini Araştırma Komisyonuna gönderilen raporda, FETÖ'nün terör örgütleri PKK ve DEAŞ ile ilişkileri gözler önüne seriliyor.
TBMM (AA) - Jandarma Genel Komutanlığınca TBMM FETÖ'nün Darbe
Girişimini Araştırma Komisyonuna gönderilen raporda, FETÖ'nün terör
örgütleri PKK ve DEAŞ ile ilişkileri gözler önüne seriliyor.
Jandarma Genel Komutanlığınca TBMM FETÖ'nün Darbe Girişimini
Araştırma Komisyonuna gönderilen raporda, "Olaylar,
duyumlar, telsiz görüşmeleri ve ele geçen malzemeler
değerlendirildiğinde, darbe girişimine katılan FETÖ terör örgütüne
üye şahısların güvenlik kuvvetlerine yakalanmamak maksadıyla DEAŞ
ve PKK üyesi şahısların yardımıyla bölgelere geçebilecekleri,
burada FETÖ örgüt mensuplarının tekrar toparlanarak önümüzdeki
dönemde ülkemize yönelik diğer terör örgütleri ile birlikte canlı
bomba, suikast, silahlı saldırı türü eylem yapabilecekleri,
yapacakları eylemlerle Türkiye'de bir kaos ve iç savaş ortamı
oluşturmaya çalışabilecekleri değerlendirilmektedir."
bilgisine yer veriliyor.
Jandarma Genel Komutanlığı tarafından TBMM FETÖ'nün Darbe
Girişimini Araştırma Komisyonunun yazılı sorularına 28 sayfalık
rapor gönderildi.
FETÖ/PDY'nin iletişim, koordinasyon yöntemleri ve stratejileri ile
darbe sonrası gerçekleştirdikleri faaliyetlerin yer aldığı raporda,
FETÖ'nün PKK ve DEAŞ terör örgütleri arasındaki bağa yer
veriliyor.
Raporda, örgütün vakıf, okul ve dershaneler vasıtasıyla mensup
sayısını artırdıkları, devlet hiyerarşisi içerisinde
yapılandıkları, bu kadrolar ve basın-yayın organları vasıtasıyla
ülkenin siyasi ve ekonomik istikrarını bozmaya, illegal yollardan
elde edilen bilgileri propaganda amaçlı servis ederek algı
operasyonları yürütmeye yönelik çalışmalar yaptığı belirtildi.
Medya, finans ve birçok iş kolunda yürütülen faaliyetlerle yapıyı
kuvvetlendirdiklerinin ifade edildiği raporda, yapının casusluk
faaliyetlerini de kapsayan organize silahlı bir örgüt olduğunun
ortaya çıktığı vurgulandı.
FETÖ/PDY'nin terör örgütleriyle ilişkisi
FETÖ/PDY'nin darbe girişimi öncesi ve sonrasında PKK/KCK ve DEAŞ
terör örgütü ile arasındaki bağlantılara yönelik değişik
kaynaklardan istihbari bilgiler elde edildiği bildirilen raporda,
şu bilgi yer aldı:
"PKK/KCK terör örgütü ile FETÖ/PDY arasındaki ilişki
kapsamında darbe girişimi öncesinde, Şırnak Jandarma Komutanlığı
internet ihbar hattına 8 Haziran 2016 tarihinde bildirilen ihbar
metninde, 'Kuzey Irak'ta kalan 3 Türk vatandaşının, PKK Hakurk
Sorumlusu Müslüm IKE ve medya savunma alanları sorumlusu Fehmi
Atalay'ın kendilerine, ABD ve NATO'nun 2016 sonbaharında
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın devrileceğine ilişkin söz
verdiği, Erdoğan'ın ya kendisinin bırakacağı ya da Gezi
olaylarından çok daha şiddetli bir ayaklanma ile gideceği,
ayaklanmayı başlatacak olanların da PKK terör örgütü, sol terör
örgütü, Nusayriler, Aleviler ve Fethullahçılar ile duyarlı halk
kesimi olduğu' yönünde ifadeler yer almakta."
Raporda, ayrıca bölücü terör örgütünün sözde Avrupa sorumlusu Zana
Azadi isimli teröristin, 26 Nisan 2016 tarihinde sosyal medya
üzerinden paylaştığı mesajda "F.Gülen'i sevmediğimi herkes
bilir. Ama AKP, DEAŞ faşizminin yıkılması için devrimci halkların
Gülen'le yaptığı iş birliği en doğru karardır." ibaresinin
yer aldığının tespit edildiği belirtildi.
PKK'dan darbe girişimi sorumlularına "örgüte
davet" çağrısı
Darbe girişimi sonrasında ise FETÖ/PDY adına darbe teşebbüsüne
katılan rütbeli olduğu değerlendirilen ve açık kimlikleri tespit
edilemeyen iki örgüt mensubunun silahlarıyla Uludere bölgesinden
Kuzey lrak'a geçtikleri bilgisinin yer aldığı raporda, şu
değerlendirmede bulunuldu:
"Örgüt mensupları tarafından gerçekleştirilen telsiz
konuşmalarında, 16 Temmuz 2016 tarihinde, Rojhat Ç.A terörist
tarafından, 'Bugünden (16 Temmuz 2016) itibaren teröristlerin
askerlerin faaliyetlerine karşı dikkatli olmaları ve askerlere
karşı sıradan eylemlerin şimdilik durdurulması, mahalleleri tutan
polislere eylem yapılması, terörist başı Abdullah Öcalan'dan haber
alınamadığı, durumunun tehlikede olabileceği, bu nedenle terörist
başı hakkında resmi açıklama yapılana kadar halkın sokaklarda
teyakkuz ve başkaldırı halinde olması için kışkırtılması yönünde
talimatların iletildiği tespit edildi.
PKK/KCK sözde medya savunma alanları karargahı sorumlusu Fehmi
Atalay ile sözde Cilo Eyaleti sorumlusu Fatih Özden arasında 19
Temmuz 2016 tarihinde yapılan muhaberede ise Fehmi Atalay
tarafından, darbe girişimi sonrasında bölgedeki güvenlik
güçlerinden ayrılmak isteyenlere istedikleri bölgeye gitmeleri
garantisi verilerek örgüte teslim olmaları yönünde haber gönderdiği
kaydedildi."
FETÖ - DEAŞ ilişkisi
Raporda, FETÖ/PDY'nin DEAŞ terör örgütü ile arasındaki ilişkiye de
değinildi. Şanlıurfa'da 8 Temmuz 2016'da gözaltına alınan DEAŞ
terör örgütü mensubu Suriye uyruklu Abu Haydar Muhammed El
Süleyman'ın "Türkiye'ye sokulan patlayıcı maddelerle ilgili
bilgileri Hüseyin İpek aracılığıyla Elvan Yüzbaşı olarak tanıdığı
istihbarat görevlisine aktardığı" yönündeki ifadesi
aktarıldı.
Elvan Yüzbaşı olarak bilinen kişi hakkında yapılan araştırmada ise
kişinin, Şanlıurfa Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube
Müdürlüğünde görevli Jandarma Astsubay Başçavuş İrfan
Çetinkaya'nın, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası FETÖ/PDY
faaliyetleri kapsamında 28 Temmuz 2016 tarihinde Şanlıurfa'da
gözaltına alındığı ve daha sonra ihraç edildiği aktarıldı.
Raporda, "Olaylar, duyumlar, telsiz görüşmeleri ve ele
geçen malzemeler değerlendirildiğinde, darbe girişimine katılan
FETÖ/PDY terör örgütüne üye şahısların güvenlik kuvvetlerine
yakalanmamak maksadıyla DEAŞ ve PKK/KCK üyesi şahısların yardımıyla
bölgelere geçebilecekleri, burada FETÖ/PDY örgüt mensuplarının
tekrar toparlanarak önümüzdeki dönemde ülkemize yönelik diğer terör
örgütleri ile birlikte canlı bomba, suikast, silahlı saldırı türü
eylem yapabilecekleri, yapacakları eylemlerle Türkiye'de bir kaos
ve iç savaş ortamı oluşturmaya çalışabilecekleri
değerlendirilmektedir." ifadesine yer verildi.
"Dini hassasiyetleri ve insani yardım konularını istismar
edebilirler"
Jandarma Genel Komutanlığının görev sahasında açığa çıkardığı
sorun, zafiyet alanları ve bunların giderilmesine yönelik tedbir
ile öneriler şu şekilde sıralandı:
"Örgütün, gizliliğe önem vererek, izlerini kaybettirme veya
strateji değiştirmek suretiyle diğer dini grupların içine sızmaya
çalışarak çekirdek yapıyı yeniden oluşturmaya çalışacakları, devlet
kadrolarında ulaşılamayan gizli hücreleri vasıtasıyla, devlet
gizliliği içeren bilgilerin elde edilmesine ve kendi amaçları
doğrultusunda kullanmaya, şantaj, tehdit gibi yollarla üst düzey
bürokratlar üzerinde baskı oluşturmaya çalışabilecekleri, elde
edilen bilgileri yabancı misyonlara aktarmak suretiyle ülkemizi
uluslararası alanda zor duruma düşürebilecekleri
değerlendirilmektedir.
Devlet kademelerinde kaybettiği etkinliğini kazanmaya yönelik veya
halihazırda bu alanlarda tespit edilen örgüt mensuplarının devam
eden dava süreçlerini lehlerine sonlandırmaya yönelik
girişimlerinde bulunabilecekleri, şüpheli durumda veya örgütsel
bağı ortaya çıkmış mensupları ile kuruluşlarının sermayelerini
yurtdışına çıkarmak için legal, illegal girişimlerde bulunacakları,
uzun dönemler sonrasında kazanılmış olan mevcut tabanını korumaya
yönelik tedbirler alırken, yeni eleman kazanmak amacıyla özellikle
kamu kurumlarında yeni yapılanmalar oluşturma ve gençlik kesimine
yönelik çalışmalara hız verebilecekleri öngörülmektedir.
Mevcut potansiyellerini korumak ve örgütteki panik havasını
gidermek amacıyla örgütün içinde bulunduğu sürecin geçeceği, tekrar
eski güçlerine kavuşacakları ve kendilerine karşı mücadele eden
kişilerden hesap soracakları şeklinde propaganda yapmaya devam
edecekleri, ulusal ve uluslararası kamuoyunda dini
hassasiyetlerinden dolayı mağdur edildikleri algısı yaratabilmek
amacıyla basın yayın organları, internet siteleri ve sosyal medya
üzerinden gerçek dışı ve mesnetsiz haberler yapmaya devam
edecekleri, örgütün, STK'ları vasıtasıyla ülkemizde sığınmacı
konumunda olan Suriyelileri kendi saflarına çekmek amacıyla dini
hassasiyetleri ve insani yardım konularını istismar edebileceği,
Türkiye'nin başta Suriye iç savaşı olmak üzere dış siyasetini
kendisi için propaganda malzemesi yaparak, Türkiye karşıtı ülkeler
ve yasadışı örgütler ile işbirliği içerisine girebileceği
değerlendirilmektedir."
ABD kaynaklı siber saldırıda yüzde 4 bin 574 artış
Raporda, bilgi sistemlerine yapılan siber saldırılara da değinildi.
Darbe girişimi sonrası yurt dışı internet adreslerinden gelen
saldırı miktarının yüzde 984 arttığının vurgulandığı raporda,
"Yurtdışı IP adreslerinden yapılan saldırılarda Almanya 258
saldırı ile 15 Temmuz öncesi en çok saldırı yapılan kaynak ülke
konumunda iken 15 Temmuz sonrası 4 bin 437 saldırı ile ABD en çok
siber saldırı yapılan ülke olmuştur. ABD kaynaklı IP'lerle darbe
girişimi öncesi 3,5 ayda 97 saldırı yapılırken, darbe girişimi
sonrası 3,5 ayda 4 bin 437 saldırı yapılarak yüzde 4 bin 574 artış
göstermiştir. İkinci sırada 691 saldırı ile İngiltere
bulunuyor." bilgisine yer verildi.