"FETÖ herkes için küresel bir tehdit haline geldi"
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "FETÖ bugün sadece Türkiye Cumhuriyeti için ulusal bir tehdit değil, bulunduğu bütün ülkelerde herkes için küresel bir tehdit haline gelmiştir" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "FETÖ bugün
sadece Türkiye Cumhuriyeti için ulusal bir tehdit değil, bulunduğu
bütün ülkelerde herkes için küresel bir tehdit haline
gelmiştir" dedi.
Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyetinin ev sahipliğinde TİKA,
Türk Keneşi, Uluslararası Türk Akademisi, TÜRKPA, Atatürk Kültür,
Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Kazakistan Büyükelçiliği, TÜRKSOY Türk
Tarih Kurumu ve ASEM'in destekleyici kuruluşları arasında bulunduğu
"Bağımsızlıklarının 25. Yılında Türk Cumhuriyetleri
Sempozyumu" gerçekleştirildi. Sempozyuma, Cumhurbaşkanlığı
Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu,
Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Prof. Dr. Musa
Yıldız, Türkiye İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA)
Başkanı Dr. Serdar Çam, akademisyenler ve çok sayıda davetli
katıldı.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın "Bağımsızlıklarının
25. Yılında Türk Cumhuriyetleri Sempozyumu" açılışı
konuşmasında 25'inci bağımsızlık yıl dönümünün ilelebet kutlanmaya
devam edileceğine vurgu yaparak, "25'inci bağımsızlık yıl
dönümü hepimiz için ayrı bir sevinç ve övünç kaynağı. Zira Orta
Asya'nın derinliklerinden başlayıp, Balkanlara, Orta Avrupa'ya
kadar uzanan o coğrafi süreklilik içerisinde bu milletin, bu ırkın
mensupları tarih boyunca kültürün, medeniyetin, insanlığın ahlakın,
cömertliğin, hamiyetin birer askeri olmaya çalıştılar. Birer neferi
olmaya çalıştılar. Bugün de aslında bizim yeni coğrafi tasavvura
ihtiyacımız var. Fiziki coğrafya ile gönül coğrafyamızı birleştiren
yeni bir coğrafya anlayışına ihtiyacımız var. Coğrafyanın fiziki
şartlarının ötesinde, o coğrafyanın manevi haritasını inşa eden
Ahmet Yesevilerin, Hz. Mevlanaların, Yunusların, Horasan
Erenlerinin, Şeyh Edebalilerin o derin irfani mirasını bugün
yeniden inşa etmemiz gerekiyor. Tarihin bir cilvesidir. Aslında çok
uzun bir tarihi perspektiften baktığınızda Orta Asya'nın
derinliklerinden Tanrı Dağı'ndan inen o milletin evlatları aslında
küreselleşmeye hiçbir zaman yabancı olmadılar. Orta Asya'nın içinde
çıkıp Avrupa'nın içlerine kadar yürüyen o büyük yürüyüş içerisinde
baktığınızda o yol boyunca farklı kültürlerle, dillerle, dini
gruplarla, siyasi yapılarla etkileşim içerisinde olarak bugünlere
geldiler ve bugün bu büyük coğrafya ve medeniyet havzasını inşa
edebildiler. Küreselleşmenin ortaya koyduğu tehditler ve sınamalar
karşısında birlik beraberliğimizi, kimliğimizin temel unsurlarını
yeniden inşa etmemiz hatırlamamız aslında hiç de zor değil. Gene
tarihin bir cilvesine daha işaret etmek gerekiyor. Hz. Mevlana gibi
manevi coğrafyamızın büyük üstatları, yol göstericileri, mürşitleri
de aslında kendi şartları içerisinde birer mülteciydiler. Bugün
dünyanın en fazla konuştuğu mülteci sorunu bu coğrafyada bizim
insanımızın hep kapılarını, gönüllerini açarak çözdüğü bir sorun
oldu. O yüzden de bir sorun olmadı ama maalesef bugün gördüğünüz
gibi Avrupa kültürün, medeniyetin, ilerlemenin kaynağı olduğunu
iddia eden Avrupa ülkelerine baktığınız zaman bin tane, iki bin
tane, üç bin tane mülteciyi alalım mı? Almayalım mı? diye
referandum yapacak kadar bu konuyu krize dönüştüren bir bakış
açısına sahip" dedi.
"HİÇBİR BAĞIMSIZLIK BEDEL ÖDENMEDEN ELDE
EDİLMEMIŞTİR"
25 yıllık bağımsızlık döneminin sağlanmasını kolay olmadığının
altını çizen Kalın, "Hiçbir bağımsızlık bedel ödenmeden
elde edilmemiştir. Bu 25 yıl boyunca oradaki kardeşlerimiz birçok
konuyla ilgili bedel ödemiş ödemeye devam etmektedir. Ama bunları
aşacak imkan ve kabiliyetlere de hamdolsun artık biz bugün sahibiz.
Bu 25 yıllık dönemin bir muhasebesi bir hasılası yapıldığında
şüphesiz çok büyük kazanımların olduğu görülecektir. Bu süre
zarfında özelikle Türkiye ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri arasında
çok yakın ilişkiler kuruldu. Birçok kurumlar bütün coğrafyamızı bir
araya getirdi. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti'nin TİKA gibi Yurt Dışı
Türkler gibi, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kurumları bu
ilişkilerin daha da güçlendirilmesi için her türlü imkanı seferber
etti. Etmeye de devam ediyor" değerlendirmesinde
bulundu.
"Burada bu ilişkileri değerlendirirken yapmamız gereken çok
işimiz olduğunu da ifade etmemiz gerekiyor" diyen Kalın,
şunları kaydetti:
"Açıkça ifade etmek gerekirse Türkiye ile Türk
Cumhuriyetleri arasındaki ilişkilerin potansiyeli mevcudunun çok
çok ilerisindedir. Ekonomik ilişkiler, siyasi ilişkiler, kültürel
ilişkiler çok daha ileri düzeylerde yaşatılabilir. Bunun için
hepimizin gayret göstermesi gerekiyor. Bugün ticari ilişkilerimize
baktığımızda potansiyelin gerisinde olduğunu görüyoruz. Bölgesel,
küresel konularda işbirliği adına çok önemli adımlar
atıldı."
"FETÖ TEHDİDİ ORYA ASYA TÜRK CUMHUİIYETLERİNDE DE CİDDİ BİR
TEHDİT OLMAYA DEVAM ETMEKTEDİR"
Kalın, 15 Temmuz darbe girişiminde bulunan FETÖ'nün Orta Asya Türk
Cumhuriyetlerinde de ciddi bir tehdit oluşturduğuna değinerek,
"15 Temmuz darbesiyle artık kirli ve karanlık yüzü bütün
dünyaya ayan olmuş olan FETÖ tehdidi Orya Asya Türk
Cumhuriyetlerinde de ciddi bir tehdit olmaya devam etmektedir. FETÖ
bugün sadece Türkiye Cumhuriyeti için ulusal bir tehdit değil
bulunduğu bütün ülkelerde herkes için küresel bir tehdit haline
gelmiştir. Oralarda da bizim tarihi birliğimizi, beraberliğimizi,
kültürel değerlerimiz suistimal ederek, istismar ederek sistemin
içine sızmaya çalışmış unsurların olduğunu biliyoruz. Bu konuda da
biz Orta Asya Türk Cumhuriyetindeki kardeşlerimizle, resmi
makamlarla ve değer sivil toplum kuruluşlarıyla bu sorunun çözümü
için birlikte adım atacağımıza inanıyoruz" şeklinde
konuştu.
"ORTA ASYA'DAKİ KARDEŞLERİMİZ DE TÜRKİYE'YE DAHA FAZLA
GELSİNLER"
Konuşması sırasında bir çağrıda bulunan Kalın, "Burada ben
bu vesile ile bir çağrıda bulunmak istiyorum. O da tabi ki devlet
kurumlarının yaptıklarının yanı sıra burada aydınların,
üniversitelerin, kanat önderlerinin, alimlerin sivil toplum
kuruluşlarının, iş adamlarının ve basın mensuplarının da üzerinde
çok durduğu önemli bir sorumluluk bulunmaktadır. Bu ilişkileri
sadece resmi, diplomatik kanallardan geliştirmemiz ve derinlik
kazandırmamız elbette mümkün değil. O yüzden gelin Türkiye
Cumhuriyeti'nde bulunan aydınlar, kanaat önderleri, basın
mensupları Orta Asya'ya daha fazla gitsinler ama aynı şekilde Orta
Asya'daki kardeşlerimiz de Türkiye'ye daha fazla gelsinler. Muhatap
kuruluşları ile daha fazla ortak proje geliştirsinler. Bu
işbirliğine dün de hazırdık. Bugün de hazırız. Her türlü imkanı da
seferber ermek için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Medya
konusunda da biz neden Orta Asya ile ilgili haberlerimiz Londra
üzerinden, Paris üzerinden, Washington üzerinden dolaylı bir
şekilde alalım. Biz bu haberleşme ağlarını artık direkt
kurabilmemiz lazım. Şüphesiz bu imkanlar var. Gündem oluşturma bir
hikaye inşa etme anlamında hala yapmamız gereken çok şey var. Bir
Türk gazeteci ile bir Kazak gazeteci bir Kırgız gazeteci ile bir
Özbek gazeteci bir Azeri gazeteci bunlar bir araya gelip akademik
platformlarda olduğu gibi, sivil toplum dünyasında olduğu gibi
ortak bir dil inşa edebilmeli. Bunun için de bizim daha yakın
çalışmaya ihtiyacımız var" mesajını verdi.
(İHA)