FETÖ davasında tanıkların ifadeleri dinlenildi
Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) çatı davası kapsamında, terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in de aralarında bulunduğu 73 kişi hakkında açılan davanın 5. celsesinin öğleden sonraki bölümünde tanıkların ifadeleri dinlenildi.
Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY)
çatı davası kapsamında, terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in de
aralarında bulunduğu 73 kişi hakkında açılan davanın 5. celsesinin
öğleden sonraki bölümünde tanıkların ifadeleri
dinlenildi.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada tanıklar eski polis
memuru Hulusi Cemil Altınlı ile Dr. Bülent Çanakçı'nın ifadeleri
dinlendi. Eski polis memuru Altınlı, 1993 yılında Emniyet Genel
Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığında polis memuru olarak göreve
başladığını ve eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun'un
1998 yılında kendisine Fetullah Gülen cemaatinin devletin içine
sızdığını, yabancı istihbarat birimlerinin Gülen'e yardım ettiğini
söylediğini anlattı. Daha sonra Sabri Uzun'un kendisinden Gülen
örgütünün içine sızmasını istediğini belirten Altınlı, "Ben
de bunu kabul ettim ve içlerine nasıl sızacağımı bana anlattı. Daha
sonra bazı cemaatçiler benimle ilgilenmeye başladı ve ev
toplantısına çağırdılar. Cemaat yapılanmasının içine girmemi teklif
ettiler. Bende almış olduğum emir gereği bunların içerisine girmiş
oldum" diye konuştu.
Ev toplantısına kendisini Ömer Kesinci isimli bir şahsın davet
ettiğini anlatan Altınlı, "Orada Mehmet Gül adlı başka biri
daha vardı. Mehmet Gül'ün şube imamı olduğunu ve Batman İstihbarat
Şubenin hemen hemen yarısının cemaat mensubu olduğunu öğrendim. 6
yıl boyunca cemaatin içinde kaldım. Sanırım 2003 yılında vermiş
olduğum bir açıktan dolayı benim amacımı öğrendiler. Daha sonra
Edirne'ye tayinimi çıkardılar. Bu örgütün kurduğu kumpasla
tutuklandım ve meslekten ihraç edildim" ifadelerini
kullandı.
Altınlı, cezaevine girdikten sonra tutuklu sanıklardan Ali Çelik'in
kendisinin yanına geldiğini ve kendisini hizmet hareketinin
gönderdiğini söylediğini dile getirerek, "Ali Çelik,
Türkiye genelindeki polislerden sorumlu emniyet imamı olan Süleyman
Uysal'ın ismini vererek kendisini hizmet hareketinin gönderdiğini
bana söyledi. Benden ücret almadan cemaat adına savunmamı
üstleneceğini söyledi ve vekaletimi istedi. Ben de kabul ettim. Ama
daha sonra cemaatin benim savunma aşamasında cemaat ile ilgili
herhangi bir ifade verip vermeyeceğimi kontrol etmek için Ali
Çelik'i gönderdiklerini anladım. Benim cemaatle ilgili herhangi bir
ifadem olmayınca Ali Çelik'in mahkeme heyetine savunmamdan
çekildiği yönündeki dilekçesini verdiğini öğrendim. Avukatlığımdan
çekildiğinden benim haberim yoktu" dedi.
"ALİ ÇELİK, ZEKERİYA ÖZ'ÜN HİZMET HAREKETİNDE ABİ OLDUĞUNU
SÖYLEDİ"
Ali Çelik'in daha sonra kendisinin savcıya verdiği ifadesini
kendisine anlattığını belirten Altınlı, "İfadeyi verdiğim
savcının yanında oturan başka biri var mıydı diye sordu bana.
Birini tarif etti ve 'O bizim Zekeriya ağabey (Zekeriya Öz).
Zekeriya ağabey duymuş bunları' dedi" ifadelerini
kullandı.
Altınlı, Ali Çelik'in FETÖ'den firari olan Zekeriya Öz'ün hizmet
hareketinde ağabey olduğunu söylediğini ifade ederek, "Ali
Çelik, 'Duruşmadan 4 gün önce Zekeriya ağabeyle görüştüm savcıya
senin tahliyeni talep ettirecek' dedi. Hakikaten de duruşmada savcı
tahliyemi kabul etti. Daha sonra Ali Çelik ile zaman zaman
görüştüğümüzde Zekeriya Öz ile görüşüp görüşmediğimi sordu.
Zekeriya Öz'ün bana ceza vereceğini, benim de o cezanın sebebinin
ne olduğunu bildiğimi söyledi. Daha sonra da ceza aldım"
diye konuştu.
"CEMAAT PEŞİMİ BIRAKMADI"
17-25 Aralık'tan sonra devlet içerisindeki FETÖ'cü yapılanma ihraç
edildiği zaman tekrardan yargılanma için başvurduğunu anlatan
Altınlı, "Tekrardan yargılandığımdan suçsuz olduğum kararı
verilip, ayrı ayrı beraat ettim. Cemaat peşimi bırakmadı. Yasa dışı
dinlenme davasında Hizbullah örgütü üyesi diye dinlemişler beni.
2009'da bildiklerimi Milli İstihbarat Teşkilatına bildirmek
istedim. Bir hata yaptım, bunu telefonla görüştüm. Daha sonra
operasyonla tutuklandım" dedi.
Fetullah Gülen'in bizzat emriyle Batman'da Hizbullah örgütüne
yönelik soruşturmada görevli bir memurun infaz ettirildiğini
belirten Altınlı, Gaffar Okkan suikastinde de FETÖ'nün parmağı
olduğunu bildiğini kaydetti.
Hulusi Cemil Altınlı'nın ardından ifadesi dinlenilen Dr. Bülent
Çanakçı ise, 1984 yılında üniversite zamanlarında yurttan kovulduğu
için bir arkadaşının önerisi ile cemaat evine yerleştiğini ve bu
vesileyle cemaatin içine dahil olduğunu söyledi. Tutuklu
sanıklardan İlhan İşbilen ile aynı evde kaldığını kaydeden Çanakçı,
"Hüseyin Durmaz, Metin Akdağ ile ismini şuan
hatırlayamadığım birkaç kişi daha vardı o evde. O sıralarda
cemaatin abileri arasında bir kavga olmuştu. Herkes
uzaklaştırılmıştı. İlhan İşbilen de cemaatin Erzurum sorumlusu
olarak gelmişti" dedi.
Mahkeme Başkanı Giray'ın İlhan İşbilen'in örgütle ilgili bağını
sorması üzerine Çanakçı, "İlhan Bey'in küçüklüğünden beri
hoca efendinin yanında olduğunu, onun berberliğini yaptığını
biliyorum. Hoca efendinin ona göre ayrı bir iltifatı vardı. İlk
baştan itibaren İzmir'e gittiğinde yanında toplanan 7 kişilik grup
içerisinde kendisi. FETÖ'nün içindeki illegal işlerden sorumlu olan
kişi diye biliyorum" ifadelerini kullandı.
Doktor olduğunu anlatan Çanakçı, İlhan İşbilen'in kendisine polis
kolejinde ihtiyaçları olduğunu söylediğini ve bu vesileyle polis
kolejinde doktor olarak çalışmaya başladığını dile getirerek,
"İlk 2 yıl faaliyetim yoktu. Daha sonra doktorların sayısı
artınca ve yaşça en büyükleri ben olduğum için abi olarak seçildim.
Evlerde sohbet ediyorduk. Kemalettin Özdemir o zamanlar emniyetin
imamıydı ve ona bağlı çalışıyorduk. Toplantılarda kim hizmet
hareketinin aleyhinde konuşuyor, emniyette neler oluyor bunları
konuşuyoruz. Bana söylendiği zaman benim ulaştıracağım kişi
Kemalettin Bey'dir. Herkes bunları tutar" dedi.
Bir dönem FETÖ'nün emniyet imamı olan Kemalettin Özdemir'e, Gülen'e
dava açan dönemin DGM Başsavcısı Nuh Mete Yüksel'e komplo kurulduğu
yönündeki iddiaları sorduğunu kaydeden Çanakçı, "Kemalettin
ağabey bunun üzerine 6 dakika gibi bir süre 'bizi kandırdılar'
diyerek ağladı. Kemalettin ağabey, Nuh Mete Yüksel'e komplo
kurulması emrini Fetullah Gülen'in verdiğini bana söyledi"
diye konuştu.
"SEÇİMLERE YAKIN CEMAATTEN 'ŞU PARTİYE OY VERİLECEK' DİYE
MESAJ GELİRDİ"
Çanakçı, cemaatin seçimlerden önce üyelerine hangi partiye oy
verecekleri yönünde talimatta bulunduğunu anlattı. Çanakçı,
"Cemaat 'siyasetle bir ilgimiz yok' imajı oluşturmak için
seçimlerle ilgili uzun süre bir şey demezdi. Seçimlere yakın 'şu
partiye oy verilecek' diye mesaj gelirdi. Son zamanlarda çok farklı
yerler söylenmeye başlanmıştı" şeklinde konuştu.
Çanakçı, Şerif Ali Tekalan'ı tanıyıp tanımadığının sorulması
üzerine, "Şerif Ali Tekalan'ın GATA'daki doktorların
istişaresine katıldığını biliyorum. Şerif Ali Tekalan'ın Bülent
Ecevit ile görüştüğünü de biliyorum. Arabayı ben kullanmıştım. Ama
ne konuştukları hakkında bir bilgim yok" dedi.
Normal şartlar altında cemaatten ayrılmak gibi bir düşüncesinin
olmadığını söyleyen Çanakçı, "2010 yılında Kemalettin
Bey'in üzerinde bir sürü oyun oynadılar. 'Hoca efendiye meydan
okuyor. Kendini onun yerinde görüyor' denildi. Kemalettin Bey'in
bazı CD'lerini herkese yolladılar. İçinde ne vardı bilmiyorum. Bir
linç girişimi başlatıldı. Kemalettin Bey ile irtibatım iyiydi. Ben
de onun yanında duracağımı söyledim. Hoca efendinin Kemalettin Bey
ile ilgili birkaç sözü vardı. 2008'de yanına gittiğimde 'Suat hoca
1, Kemalettin 2. Düşünüp de gurbette ağlamadığım bir gün yok.'
Böyle diyen birinin cemaatten atmayacağını düşünüyordum. Kemalettin
Bey'in yanında bulundum. Olumlu bir cevap gelmeyince de Kemalettin
Bey'in yanında durmaya devam ettim. Cemaatten ayrıldığımı
söylediğim an telefonumda kayıtlı binin üzerinde kişiden kimse beni
aramadı. O bin küsür telefon çalmaz oldu, beni aramaz oldu. Cemaat
dışında bir tanıdığımız yoktu. Ben, eşim ve çocuklarım adeta sudan
çıkmış balığa döndük" ifadelerini kullandı.
Cemaatten ayrıldığını açıklamasının ardından Gülen'in firari
doktoru Tuncay Delibaş'ın kendisine flash bellek gönderdiğini dile
getiren Çanakçı, devlette üst düzeyde görevde bulunan bir kişinin
telefon konuşmasını kaydettiklerini ve böylelikle kendisini
korkutmaya çalıştıklarını anlattı. Çanakçı, Delibaş'a böyle bir
şeyin Müslümanlığın kaidesinde olmadığını söylediğini
kaydetti.
(Abdullah Sarıca /İHA)