Erdoğan’dan Kılıçdaroğlu’na: Yüzü bir kez kızarmadı ya
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu'nu eleştirerek, "Bugüne kadar onca yalanını deşifre ettik, onca iftirasını başına çaldık. Ama bu zatın yüzü bir kez olsun kızarmadı ya. Her defasında foyasını ortaya çıkardığımız halde bu zat bir gün dahi utanmadı" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu'nu eleştirerek,
"Bugüne kadar onca yalanını deşifre ettik, onca iftirasını
başına çaldık. Ama bu zatın yüzü bir kez olsun kızarmadı ya. Her
defasında foyasını ortaya çıkardığımız halde bu zat bir gün dahi
utanmadı" dedi.
AK Parti Düzce 6. İl Kongresi'nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan,
siyasette sorumluluk üstendikleri günden bu yana milletin
kendilerini hiç yalnız bırakmadığını ifade etti. 15 Temmuz gecesi
millete yaptıkları çağrıyı da hatırlatan Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nu
ağır bir dille eleştirdi. Erdoğan, "Siyasette sorumluluk
üstlendiğimiz günden beri yürüyoruz. Milletimiz de bizi hiç yalnız
bırakmadı. Hep destekledi, teşvik etti. Bu destek kimi zaman sözle
oldu, sandıkta oyla oldu, kimi zaman 15 Temmuz'daki gibi canıyla
kanıyla oldu. 15 Temmuz gecesi milletimize çağrıyı yaptık.
'Meydanlara, caddelere' dedik. Benim milletim caddelere çıktı,
yürüdü. Ama birisi de vardı ki o adresi şaşırdı. Bir televizyon
kanalında kendisine 'Siz niye yoktunuz Atatürk Havalimanı'nda?'
diyorlar. Cevap enteresan, 'Bana da haber verseydi ben de gelirdim'
dedi. Biz çağrıyı milletimize yaptık. Beyefendi taahhütlü
istiyordu. Biz milletimize 'meydanlara, caddelere yürüyün' dedik.
Benim milletim yürüdü. Demek ki bu beyefendi bu milletin bir ferdi
değildi. O da geldi, havaalanına geldi. Tanklar var, on binler var.
Ama orada o adamlarını tankların başındaki FETÖ'cülere gönderdi.
Beraber çalışıyorlar ya. FETÖ'cülerle görüşmeyi yaptılar. Sonra Bay
Kemal'e yol açıldı. Sonra geldi tankların arasından kendisine
ayrılan araca bindi ve Bakırköy'e gitti. Bakırköy'de nereye gitti,
oteller kapalıymış. Belediye başkanının evine gitti. Bunların hepsi
artık kayıtlarda var. İzliyoruz. Bu kayıtlarda şunu görüyoruz.
Televizyon ekranında Bay Kemal kahvesi, çayı neyse önünde darbeyi
takip ediyor. Öbür tarafta saat 02.00 civarı Atatürk Havalimanı'na
iniyoruz. F16'lar, helikopterler uçuyor. Rabbime hamdolsun on
binler orada. Biz onların arasından terminale giriyoruz ve orada
basın toplantımızı yapıyoruz. Ben o ana kadar bilmiyorum oradan
manevra yapıp Bakırköy'e gittiğini. Bak ne diyor oradan şimdi ben
bir ses duydum, 'O zaten manevracı Kemal' diyor. İlginç olan şey
şu. Biz basın toplantımızı yaptık. Valimiz, 1. Ordu Komutanımız
geldi, değerlendirmelerimizi yaptık. Oradan saatlerce, 16 saat
bütün operasyonları yönettik. Hamdolsun 16 saatin sonunda iş zaten
bitti. Ama adamın umurunda değil. Böyle bir derdi de yok. Peki ne
diyor kendisi, 'Bir darbe olduğu zaman daha önce tankların
karşısına ilk önce ben çıkarım.' Doğru tankların karşısına çıktı.
Hemen yanından sıyrılıp otomobille Bakırköy'e gitti. Ben şimdi bu
millete aşık olmayayım da kime aşık olayım. Biz bu vatan için bu
millet için fedai can etmeyeceğiz de neresi için fedai can
edeceğiz. Bizim dün milletimize vefa borcumuz vardı, bugün aynı
zamanda can borcumuz var. Bunun için gecemizi gündüzümüze katarak
var gücümüzle çalışıyoruz. Bu millet ne güzel millet. Rabbime
hamdolsun. Bizi böyle bir millete hizmet etmekle görevlendirdi.
Rabbime böyle bir milletin evladı olmayı bize nasip ettiği için,
sizlerle gönüldaş olmayı nasip ettiği için hamdolsun"
dedi.
"SANIYORUM KENDİSİNİ BİRİLERİ BU İŞ İÇİN ÖZEL OLARAK
GÖREVLENDİRDİ"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu eleştirmeye devam eden
Erdoğan, "Biz ülkemizde ve dünyanın dört bir köşesinde
milletimiz için dostlarımız için kardeşlerimiz için en iyisini
aramanın peşinde koşarken, birileri de ısrarla buradan kavga
çıkartmanın peşinde koşuyor. Ana muhalefet partisinin başındaki
zatın ne yazık ki böyle garip garip şeyleri oluyor. Bunun
zırvalarını ifşa etmekten doğrusu ben usandım. Kendisi bunları
söylemekten utanmadı. Oturduğu koltuğa gelişi bile şaibeli bu zatın
ülkemiz ve milletimiz aleyhinde olan her işin, her ihanetin
arkasından çıkması tesadüf olamaz. Sanıyorum kendisini birileri bu
iş için özel olarak görevlendirdi. Hem ülkemizin enerjisini boşa
çıkartma, harcatma hem de ana muhalefetin potansiyelini heba etme
konusunda gösterdiği gayretlere baktığımızda başka bir izah
bulamıyorum" dedi.
"BUGÜNE KADAR ONCA İFTİRASINI BAŞINA ÇALDIK, AMA BU ZATIN
YÜZÜ BİR KEZ OLSUN KIZARMADI"
Kılıçdaroğlu'nun yalanlarını deşifre ettiklerini söyleyen Erdoğan,
"Bugüne kadar onca yalanını deşifre ettik, onca iftirasını
başına çaldık. Ama bu zatın yüzü bir kez olsun kızarmadı ya. Her
defasında foyasını ortaya çıkardığımız halde bu zat bir gün dahi
utanmadı. Hiçbir şey olmamış gibi yalanın ve iftiranın daha
kirlisine sarılmaya devam etti. Çok da pişkin" dedi.
"BU İĞRENÇ TAVRI FETÖ'CÜLERDEN TANIYORUZ"
Erdoğan, FETÖ/PDY soruşturmalarında tutuklananların önlerine
konulan delilleri hatırlatarak şöyle devam etti:
"Aslında biz bu iğrenç tavrı FETÖ'cülerden tanıyoruz.
Mahkemelerde önlerine konulan delillere rağmen ısrarla görmedim,
yapmadım diyorlar. Bu FETÖ'cülerin riyakarlığı ile bu zatın
yüzsüzlüğü aynıdır. Halbuki biz siyaset meydanını er meydanı olarak
biliriz. Çıkarsınız ortaya, söyleyecek sözünüz neyse onu
anlatırsınız. Milletten teveccüh görürseniz, işbaşına geçerseniz
marifetinizi gösterirsiniz. Yok millet size teveccüh göstermezse
bir kenara çekilip nerede yanlış yaptım, nerede eksiğimiz var deyip
tevekkül eder, bir sonraki seçime bunları telafi etmiş olarak
hazırlanırsınız. CHP'nin başındaki zat o koltuğa oturduğundan beri
hep aynı yalanları, iftiraları tekrarlıyor. Ama bu defa iktidar
olacağız diyor. Aynı şeyi yapıp farklı sonuçlar çıkmasının ne
anlama geldiğini bilenler bilir. Azim başka bir şeydir, akıl
tutulması başka bir şeydir."
"O KADAR YALANI PEŞ PEŞE SIRALADI Kİ BİZ TAKİP ETMEYİ
BIRAKTIK"
Kemal Kılıçdaroğlu'nun yurt dışındaki hesaplara milyonarca dolar
para gönderildiğine dair iddialarını ispatlamaya davet ettiklerini
hatırlatan Erdoğan, "Bu zat bir ara çıktı. 'Cumhurbaşkanı
ve ailesi yurt dışındaki bir takım hesaplara milyonlarca dolar para
gönderdi' diye bir iddia ortaya attı. Kendisini hemen ispata davet
ettik. Çıktı ortaya elindeki bir takım paçavraları sallayarak 'işte
delilleri bunlar' dedi. Sonra anlaşıldı ki elinde tutuşturulanlar,
o kağıtlar sahte olduğu gibi orada yazılanları da tam anlamamış.
Tabii bu hadise ilk yalanı, ilk iftirası da değil. Bir ara şahsımın
İsviçre'de hesapları olduğu yaygarasını kopardı. İspatlayamayınca
sustu ve rezil oldu. Görevden çekilmeyi karşı teklif olarak
söyledim. 'İspat edemezsen sen çekileceksin' dedim çekilmedi. İspat
etti mi, yok. Başka bir zaman 'Erdoğan'ın Baykal'ın kasetini
izlediğini gördüm' dedi. İftirası yüzüne vurulunca bu sefer ne
dedi, 'Öyle bir şey hatırlamıyorum' dedi. Bugün Suriyelilere
yapılan harcamalara kafayı taktığı gibi bir ara Güney Asya'daki
tsunami felaketinde toplanan paraların Açe'ye gönderilmediğini
söyleyip duruyordu. Belgeler önüne koyunca her zamanki gibi büyük
bir yüzsüzlükle özür dilemeden, iftirasını ikrar etmeden başka
yalanlara yelken açtı. Bir grup toplantısında elinde bir kağıt
sallayarak o dönemin bakanlarından bir arkadaşımızın ÖSYM başkanına
mail gönderip, 'Şu kişiyi üniversiteye yerleştirin' gibi akla ziyan
bir yalanı ortaya attı. Bu mailin de, mesajın da sahte olduğu hemen
ispatlanmasına rağmen hiç istifini bozmadı. Şu anda bakan olan bir
belediye başkanımızla ilgili iftiraları yüzünden ödediği tazminatın
hesabı yok. Külliye hizmete girdiğinde sırf bu eseri karalamak için
o kadar çok yalanı peş peşe sıraladı ki. Biz takip etmeyi bıraktık.
Affedersiniz tuvaletlerin, klozetlerin altın olduğunu söyledi. Bir
kere zar zor geldi. Ama tabii klozetleri kendisine gösteremedim.
Zira Bahçeli yanımızdaydı ayıp olur diye. Tabii hiçbiri doğru
değildi. Ama bu kişi 'çamur at tutmasa da izi kalır' taktiği ile
hareket ettiği için yüzünde en küçük bir kızarma emaresi görmedim.
Bu müfteri zatın o kadar çok yalanı ve sahtekarlığı var ki
hangisini anlatsak bilemiyoruz. Son iftiralarla ilgili davalar
açıldı. Artık yargıda bütün akrabam yüzleşecekler. Her defasında
şirazeyi biraz daha kaçırıyorlar, seviyeyi biraz daha düşünüyorlar.
Bundan sonra kolay kolay af maf yok" dedi.
"ŞİMDİ DE 15 TEMMUZ MÜCADELESİNE, ŞEHİTLERİMİZE DİL
UZATMAYA BAŞLADILAR"
15 Temmuz mücadelesinin ve şehitlerine dil uzatılmaya başlandığını
ifade eden Erdoğan, Kurtuluş Savaşı'nda benzer durumun yaşandığını
hatırlatarak, "Şimdi de 15 Temmuz'daki şehitlerimize dil
uzatmaya başladılar. Anadolu'daki Kurtuluş Savaşı'na da birileri
saldırıyorlardı. 15 Temmuz ile Kurtuluş Savaşına dil uzatmak
arasında hiçbir fark yoktur. Açık söylüyorum, net söylüyorum 15
Temmuz gecesi Bay Kemal'in takımı bizlerle beraber MHP'li
kardeşlerimizle beraber o FETÖ'cülere karşı yürümediler. Biz birlik
olduk ama Bay Kemal'in takımı yoktu. Onlar Bağdat Caddesi'nde
tankları alkışlıyorlardı. Biz de milletimizde bu teslimiyetçi
kafayı, bu mankurtları çok iyi biliyoruz. Soruyoruz şimdi başında
bu zatın bulunduğu bu ana muhalefeti nasıl ciddiye alacağız.
Yenikapı'da 7 Ağustos'ta bir davet yaptık. Bahçeli ilk anda olumlu
cevap verdi. Kılıçdaroğlu son günün akşamına kadar olumlu cevap
veremedi. Hatta katılamayacaklarını söylediler. Ve son anda nasıl
olduysa baskıya herhalde dayanamadılar ve geleceğini söyledi.
Geldikten sonra biz barış kardeşlik dememize rağmen onlar hemen bu
süreci gölgelemeye kalktılar. Biz Bahçeli ile bu yolda dayanışma
içerisinde vatan millet içinde yürüdük ve yürümeye devam ediyoruz.
Hadi biz geçtik. Milletimiz böyle bir ana muhalefeti nasıl ciddiye
alsın. Dünya değişiyor, bölgemiz değişiyor, ülkemizin yönetim
sistemi değişiyor. Ana muhalefet bulunduğu yerden milim
kımıldamıyor. Benim binam okul, döner döner okur"
dedi.
"İSLAM DÜNYASI YANARKEN EN KÜÇÜK AKSİYONLARINI GÖRMEDİĞİMİZ
KİŞİLER BİR ANDA SAHAYA İNMEYE BAŞLADI"
Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bizi asıl üzüntüye sevk eden ise böyle bir zatla böyle bir
partiyle güya siyaset yapanları görüyor olmamızdır. Türkiye
yanarken, İslam dünyası yanarken insanlık inim inim inlerken,
sesleri solukları çıkmayan, en küçük bir aksiyonlarını, bir
tepkilerini görmediğimiz kişiler bir anda sahaya inmeye olur olmaz
konularda konuşmaya başladı. Hayırdır bir anda bu heves, bur hırs,
bu tepkisellik nereden çıktı. Biz milletimizle olan muhabbetimizi
derinleştirip, saflarımızı sıklaştırırken, bu bozgunculuk merakının
sebebi nedir? Türkiye'nin yeni bir Kurtuluş Savaşı verdiği şu
günlerde bize yakışan birlik olmaktır. Siyasi hayatımın her
döneminde en önemli desteğin hakkın ve halkın desteği olduğunu
bizzat yaşayarak gördüm. Bugünde aynı anlayışla ve aynı istikamette
yolumuza devam ediyoruz. En büyük hakem millettir. Bu konuyu daha
fazla deşmek, büyütmek üzerinde konuşmak istemiyorum. Bu konuda
nihai kararı milletimiz verecektir."
(Ali Yıldız - Gürcan Yılmaz - Burak Can Tokyürek/İHA)