Erdoğan’dan çok sert ’Türkçe ezan’ tepkisi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bugün hala tek parti dönemiyle adeta sembolleşmiş zulümlerden biri olan Türkçe ezanın kamuoyu önünde savunulabiliyor olması işte bu özlemin milletin değerlerine yönelik bitmek bilmeyen bu husumetin bir işaretidir" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bugün hala tek parti dönemiyle
adeta sembolleşmiş zulümlerden biri olan Türkçe ezanın kamuoyu
önünde savunulabiliyor olması işte bu özlemin milletin değerlerine
yönelik bitmek bilmeyen bu husumetin bir işaretidir"
dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mustafa Kemal Atatürk'ün
ölümünün 80. yılı sebebiyle Beştepe Millet Kongre ve Kültür
Merkezinde düzenlenen Atatürk'ü Anma Programına katıldı. Programda
yaptığı konuşmada Erdoğan, "Cumhuriyetimizin kuruluşundan
günümüze kadar ülkemizin gelişmesi, kalkınması, büyümesi, refahının
yükselmesi için emek veren mücadele eden katkı sağlayan herkese
şükranlarımı sunuyorum. Yıl dönümleri bize anma yanında geçmişten
bu güne kapsamlı muhasebeler yapma fırsatı da verir. Mesela Pazar
günü Paris'te 1. Dünya Savaşının sona ermesinin 100. yılı
törenlerine katılacağız. Bugün de Gazi'nin vefatının 80. yıl
dönümünü geride bırakıyoruz. Bu süreçte ülkemizin yaşadıklarını
şöyle bir gözümüzün önüne getirdiğimizde Türkiye'nin nereden nereye
geldiğini çok daha iyi görebiliriz" ifadelerini
kullandı.
Erdoğan, şöyle konuştu:
"1. Dünya Savaşının ardından ülkemizi paylaşma
girişimlerine şahit olduk. Çanakkale'de Kut'ül Amare'de ve daha
nice cephelerde yüreğimiz ve bileğimizle savaşarak kazandığımız
zaferlere rağmen ülkemizi böyle bir tehdidin altına girmekten
kurtaramadık. Müstevlilere karşı önce şehir şehir ardından topyekun
bir kurtuluş mücadelesi başlattık. Mücadelemizin zaferle
sonuçlanmasının ardından yeni devletimizle tarih sahnesindeki
yerimizi tekrar aldık. 600 yıllık bir çınarın devrilip epeyce
küçülmüş olsa da özü itibariyle aynı coğrafya üzerinde taze bir
fidanın boy vermesi bu bir süreçtir, elbette sıkıntısız yaşanması
mümkün değildi. Nitekim ülke ve millet olarak bu sıkıntıları her
alanda çektik. Doğrularıyla yanlışlarıyla eksikleri ile fazlaları
ile bu dönemin tartışmasını milletimizin hafızası ve tarih
yapmıştır, yapmaya da devam edecektir. Mesela Gazi Mustafa Kemal'in
kendi iradesiyle başlattığı ama provokasyonlar yüzünden vazgeçmek
zorunda kaldığı çok partili hayata geçiş denemesini vaktinde
başarmış olsaydık acaba ülkemiz nereye giderdi? Mesela o dönemde
kendi uçağımızı, otomobilimizi üretmiş, sanayimizi geliştirmiş,
ihracatımızı büyütmüş olsaydık bugün nerede olurduk? Mesela
gençlerimizin zihinlerini formatlamaya çalışmak yerine onları
medeniyeti ile barışık özgür fertler halinde yetiştirecek bir
eğitim sistemi kursaydık acaba nasıl bir gelişme gösterirdik? Bunun
gibi pek çok soru zihinlerimizi meşgul ediyor olmakla birlikte
önümüzdeki vaka da ortadadır. Özellikle Gazi'nin vefatına yakın
yıllardan başlayıp 1950'ye kadar süren tek parti istibdadı
döneminde milletimizin değerlerinin, inancımızın, kültürümüzün
ecdat mirasının nasıl hoyratça savrulduğunu gayet iyi
biliyoruz."
"BİZE YALAN SÖYLEYEN BİR TARİH ANLATILDI,
ÖĞRETİLDİ"
"2. Dünya Savaşının ayak seslerinin duyulmaya başladığı bir
dönemde zirveye çıkan tek parti yönetimine ilişkin acı hatıraları
her birimiz kendi çocukluğumuzda babalarımızdan, dedelerimizden,
yakınlarımızdan dinledik" diyen Erdoğan, "Bugünkü
gençler tek parti dönemini ancak tarih kitaplarından o da varsa,
gazete dergi arşivlerinden öğrenme imkanına sahiptir. Çünkü bize
yalan söyleyen bir tarih anlatıldı, öğretildi. Biz ise o yılların
zulümlerine bizzat yaşayanların ağzından şahit olduk. Türkiye 2.
Dünya Savaşı'na girmemiştir ama savaşın tüm yükünü sefaletini
sıkıntısını yaşamıştır. Osmanlı'nın son yılları ve İstiklal harbi
sırasında nesiller boyu süren seferberlik döneminin cefasını çeken
Anadolu insanı yeni bir yükü daha sırtlanmak zorunda kalmıştır. Bu
dönemde ülkemizi yönetenler milletimizi sadece büyük bir maddi
külfetin altında ezmekle kalmamış, değerlerinin üzerinde kurduğu
baskıyla da iyice bunaltmıştır. 2. Dünya Savaşı bitip de dünyada
yeni bir demokrasi ve ekonomi düzeni kurulmaya başlandığında
Türkiye'nin de birtakım adımları atması artık zorunlu hale
gelmiştir. Ülkemizde belirli bir kesim tek parti devrinden çok
partili hayata dönemin CHP yöneticilerinin iradesiyle geçtiğimizi
iddia ederler. Oysa ki bu değişim iradi değil mecburi bir
değişimdir. Tek parti ekibi elinden gelse Türkiye'yi Alman Nazizmi,
İtalyan faşizmi veya Sovyet Sosyalizminden birine sürükleyecek bir
zihin yapısına sahiptir. Önce Nuri Demirağ'ın kurduğu Milli
Kalkınma Partisi sonra da Adnan Menderes ve arkadaşlarının öncülük
ettiği Demokrat Parti CHP'ye karşı milletimizin sesi olarak siyaset
sahnesine çıktılar. Çok partili hayata geçişten hemen sonra yapılan
1946 seçimlerinde uygulanan açık oy gizli tasnif, sayıyı da ona
göre kendileri belirleyecek. Bu yöntem aslında CHP yönetiminin
demokrasi anlayışı konusunda bir fikir vermeye yeterlidir.
Dünyadaki eğilimler ve milletimizin iradesine sahip çıkma
konusundaki kararlılığı gizli oy açık tasnif usulüne geçilmesiyle
1950 seçimlerinin adil bir seçim şekilde sonuçlanmasını
sağlamıştır. Bu seçimin sonucunda ‘Yeter söz milletindir' diyen
Demokrat Parti ezici bir çoğunlukla ülkeyi yönetme sorumluluğunu
üstlenmiştir. Türk milleti darbelere, cuntalara vesayet güçlerinin
türlü oyunlarına rağmen hep iradesine sahip çıkmış sözünde
kararında kendisine ait olduğunu ortaya koymuştur"
şeklinde konuştu.
"ARAPÇA EZAN DENDİĞİ ZAMAN BU EVRENSEL OLDUĞUNUN
İFADESİDİR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Milletimizin demokrasiye bağlılığı ne kadar güçlüyse
ülkemizdeki bir kesimin Türkiye'yi tek parti döneminin karanlık
günlerine tekrar döndürme çabası da o derece ısrarla devam
etmiştir. Bugün hala tek parti dönemiyle adeta sembolleşmiş
zulümlerden biri olan Türkçe ezanın kamuoyu önünde savunulabiliyor
olması işte bu özlemin milletin değerlerine yönelik bitmek bilmeyen
bu husumetin bir işaretidir. Ezanın Arapça okunması bir şeyin
ifadesidir; Türkçe ezan dediğimiz zaman onu sadece biz anlarız ama
Arapça dendiği zaman bu evrensel olduğunun ifadesidir. Nereye
gidersen git ezan ‘Allahu ekber' dendiği zaman Endonezya'da da,
Malezya'da da ezan okunuyor diye anlarsın. Ama Türkçe olduğu zaman
anlayabilir misin? İşte şimdi bunu değiştirmek bizi değerlerimizden
uzaklaştırmanın adımlarıdır. Aşık Veysel'i kılığı kıyafeti
sebebiyle Ankara'nın merkezine almadılar. Bu örnekte ki o kibirli
yaklaşım daha sonra başörtüsü başta olmak üzere pek konuda kendini
göstermiştir. Aşık Veysel saf bir Anadolu insanı bir aşık oradaki
kıyafeti ile Ankara'ya gelmiş, beğenmediler Ankara'ya sokmak
istemediler Aşık Veysel'i. Bu ülke bunları da yaşadı. Kendilerini
milletten üstün görenler ‘göbeğini kaşıyan adam, bidon kafalı,
dağdaki çobanın oyuyla benim oyum bir olamaz, makarnacı, kömürcü'
diyerek hala milli iradeyi aşağılamayı sürdürüyorlar. Bu milletin
hepsinin de kim olursa olsun oyu birdir. Bunları aşağıyamazsın.
Zaten demokrasinin güzelliği burada. Ayırt etmek yok, ayrımcılık
yok. Demokrasiye hazmedememiş olan bu kesim her seçimin ardından
ortalığı karıştırmaya halkın sandığa yansıttığı iradeyi önemsiz
hale getirmeye hep gayret etmişlerdir. Darbeyi cuntayı vesayeti
yücelten yaklaşımları sergileyenlerin ideal örneğinin hep tek parti
dönemi olması boşuna değildir."
"TEK PARTİ ZİHNİYETİ VE DARBECİ KAFA AYNI MADALYONUN İKİ
YÜZÜ GİBİDİR"
Tek parti zihniyeti ve darbeci kafanın aynı madalyonun iki yüzü
gibi olduğunu söyleyen Erdoğan, "Ülkemiz siyasetinin en
önemli sorunu milletin değerleriyle, tarihiyle, kültürüyle kavgalı
anlayışın hala etkinliğini devam ettirebiliyor olmasıdır. Oysa
dünyanın ve Türkiye'nin yürüdüğü istikamette bu tür faşizan
eğilimlere asla yer yoktur. Geleceğin dünyasında sadece
demokrasinin, özgürlüklerin, güvenlik ve refah arayışlarının
bulunduğuna inanıyor biz de bu istikamette çalışıyoruz. 2023
hedeflerimiz sadece ekonomide değil, demokraside de dünyanın en
ileri ülkelerinden biri haline gelme kararlılığımızı ifade ediyor.
İnşallah gençlerimize emanet ettiğimiz 2053 ve 2071 vizyonları
üzerinde yükselecek geleceğin Türkiye'si bu tür tartışmaları
tümüyle geride bırakacaktır. Bin yıldır yaşadığımız bu coğrafyada
kesintisiz bir mücadele içinde olduk. Ecdat yüzünü batıya
çevirmişti ama her fırsatta doğuya da dönmesi oraları da güvenliğe
ve huzura kavuşturması gerekiyordu. Bugün de aynı işi yapıyoruz.
Bizim demokraside de ekonomide de hak ve özgürlüklerde de insani
değerlerin korunması hususunda da asıl mücadele alanımız Batıdır.
Bunun için ‘Dünya beşten büyüktür' diyoruz. Bunun için ‘One minute'
diyoruz. Bunun için ‘tüm insanlık güvende değilse kimse güvende
olamaz' diyoruz. Bunun için üç buçuk milyon Suriyeliyi ülkemizde
barındırıyoruz. Bunun için insani yardımlarda dünyada ilk sırada
yer alıyoruz. Amerika bizim önümüzde değil. Milli gelire göre
dünyanın bir numarası biziz. Bizim bu çabamıza nasıl karşılık
veriliyor diye sorarsanız, sınırlarımız içinde terör örgütleri
eliyle bombalar patlatılarak sınırlarımız boyunca da terör
koridorları kurularak bu mücadelemizden vazgeçirilmeye
çalışıyoruz" açıklamasında bulundu.
"HAKKARİ'DE 4 EVLADIMIZ ŞEHİT OLDU, 20 CİVARINDA YARALIMIZ
VAR"
"Bu gece maalesef Hakkari'de bir mühimmat depomuzdaki
patlama sebebiyle şu an itibariyle 4 evladımız şehit oldu, 20
civarında yaralımız var" ifadesini kullanan Erdoğan,
"Allah'tan şehitlerimize rahmet yaralılarımıza şifalar
diliyoruz. Tıpkı ecdadımızın yaptığı gibi bir yandan arkamızdan
kurulan tuzakları bozarak, bir yandan hedeflerimize sıkı sıkıya
sarılarak tarihin önümüze açtığı yolda yürümeye devam ediyoruz.
Görünürde Kandil',deki PKK'yı terör örgütü ilan edip, elebaşları
için ödül koyanların arka planda aynı teröristlerle nasıl iş
tuttuklarını da çok iyi biliyoruz. Aynı örgütün namlularını
ülkemize çevirmiş Suriye'deki mensuplarıyla kol kola girip devriye
gezerken Irak'taki elebaşlarını hedef gösterenler kendilerince bizi
kandıracaklarını sanıyorlar. Hepsini gayet iyi biliyoruz. biz
onlara her fırsatta bu oyunun tutmayacağını, terör örgütleriyle yol
yürüyenlerin akıbetlerinin hüsran olacağını hep söyledik
söylüyoruz. Tabii bu arada boşta durmuyoruz, Bir hafta içinde 15
terörist etkisiz hale getirildi. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı
Harekatlarımızın ardından İdlip'te de güvenliği ve huzuru sağlama
yönünde önemli adımlar attık. Aynı şekilde Kuzey Irak'taki terör
yuvalarını birer birer dağıtarak Kandil'i de Sincar'ı da
teröristlerin başına yıkma yolunda ilerliyoruz. Fırat'ın
doğusundaki Suriyeli kardeşlerimizin bölücü terör örgütünün pençesi
altında inim inim inlediğinin farkındayız. İnşallah çok yakında bu
bölgedeki mazlumları da güvene ve huzura kavuşturacağız. Bizim bu
adımlarımızı da DEAŞ kuklasını ortaya sürerek kesebileceklerini
sananlar yanıldıklarını görmeye başladılar. Ülkemize karşı
yürütülen küresel yalan ve iftira kampanyalarının en büyük kaynağı
haline gelen FETÖ ihanet çetesinin çırpınışları da artık fayda
vermeyecek. Deşifre olmuş oyun başarısızlığa mahkumdur. Biz bu
oyunu çözdük. İnşallah en kısa sürede bize kurulan tuzakları
sahipleri ve piyonlarının başlarına geçirip yolumuza devam
edeceğiz" dedi.
"BİZ BATI'NIN KAPISINDA ŞURADA BURADA SIRAYA GİRMEK
SURETİYLE MUASIR MEDENİYETLER SEVİYESİNİN ÜSTÜNE
ÇIKAMAYIZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bize göre Atatürk'ü anmak da anlamak da ancak böyle olur.
Lafla değil, bu duygularla bir kez daha vefatının 80. yıl dönümünde
Gazi Mustafa Kemal'i tazimle yad ediyorum. Muasır medeniyetler
seviyesinin üstüne çıkma lafla olmaz. İstanbul Havalimanı gibi
eserleri dikmekle olur, köprüler yapmakla olur, metrolar yapmakla
olur, kendi uçağınızı, insansız hava araçlarınızı yapmakla olur.
Yüzde 20 idi savunma sanayindeki eserlerimiz. Şimdi bunu yüzde 65'e
çıkardık işte böyle olur. Biz Batı'nın kapısında şurada burada
sıraya girmek suretiyle muasır medeniyetler seviyesinin üstüne
çıkamayız. Biz kendi eserimizi kendimiz üreteceğiz hem inşa
edeceğiz hem ihya edeceğiz. Gençler çok daha fazla çalışacağız, çok
daha fazla gayret edeceğiz ve onun için de tabii inşallah gelecek
hep birlikte bizim olacak. Bu toprakları bizlere vatan haline
getirmek için bin yıldır canlarını ortaya koyan tüm şehitlerimize
tüm gazilerimize Allah'tan rahmet diliyorum."
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Derya
Örs'ün bir veda konuşması yaptığını hatırlatan Erdoğan, Örs'ün
önemli bir ülkeye büyükelçi olarak gittiğini ve veda konuşmasını da
bu vesileyle yaptığını ifade etti. Erdoğan, 6 yıllık hizmeti
sebebiyle Örs'e teşekkür etti.
(Pelin Üzek Kılıç - Cem Geçim/İHA)