Ekmeğe müzik dinletiyor
'Ekmeğe Fısıldayan Kadın' olarak tanınan Mine Ataman, ekmeklerine dinlettiği müzik sayesinde daha lezzetli ve gözenek yapısı daha zengin olan ekmekler elde ettiğini söylüyor.
'Ekmeğe Fısıldayan Kadın' olarak tanınan Mine Ataman,
ekmeklerine dinlettiği müzik sayesinde daha lezzetli ve gözenek
yapısı daha zengin olan ekmekler elde ettiğini söylüyor.
'Ekmeğe ninni söyleyen' ve 'ekmeğe fısıldayan kadın' olarak tanınan
ve yaklaşık 15 yıldır ekmek ustası olarak çalışan Mine Ataman,
diğer ekmek ustalarından çok farklı bir şekilde mesleğini icra
ediyor. Ekmeği yoğurma, dinlendirme, fermantasyon ve pişirme
aşamasında ekmeğe çeşitli müzikler dinleten Ataman, bilim
insanları, sanatçılar ve birçok kesime ekmeklerini pazarlıyor. Onun
ekmeklerini diğer ekmeklerden ayıran en önemli özellik ise ekmeğin
gözeneklerinin dinletilen müzik sayesinde çok daha fazla olması ve
lezzeti. Hamurlarını ekşi maya ile yaptığını belirten Ataman,
"Benim hamurumun diğer hamurlardan farkı hamurumu
yoğururken de dinlendirirken, klasik fırıncılık anlamında
fermantasyon sürecinde de pişirme esnasında müzik dinletiyorum.
Bazen bu bir ninni, bazen dualar eşliğinde hamurumu yoğuruyorum.
Sonuçta da gözenek yapısı daha zengin olan ekmekler elde etmiş
oluyoruz. Bu tabii bir ekmek ustası olarak, 15 yıldır her gün
binlerce hamur yoğuran birisi olarak aynı bebek gibi ne kadar
keyiflendiğini, büyüdüğünü görmüş oluyoruz. Gıda mühendisi
arkadaşlarımızla birlikte çalıştık" ifadelerini
kullandı.
"OKUDUĞUM BİR KİTAPTAN ETKİLENDİM"
Okuduğu bir kitaptan etkilendiğini anlatan Ataman, suyun etkileri
hakkında yer alan bilimsel verilerden yararlandığını söyledi.
Ekmeğin de büyük çoğunluğunun sudan oluştuğunu anımsatan Ataman,
müzikten bu yüzden faydalandıklarını ifade etti. Müzisyenlerle bu
konuda çalıştıklarına dikkati çeken Ataman, "Hamuru
yoğururken Aşık Veysel'in Uzun İnce Bir Yoldayım türküsünü
Tarkan'ın sesiyle dinletmeye başladık. Tasavvuf müziklerini yoğurma
esnasında kullandığımızda daha sonra gördük ki ekmeklerimiz çok
daha lezzetli olmaya başladı" dedi.
"EKMEĞİ DİNLENDİRME AŞAMASINDA MOZART'IN BİR BESTESİNİ
DİNLETİYORUZ"
Ekmeği dinlendirme aşamasında Mozart'ın bir bestesini
dinlettiklerini anlatan Ataman, "Onun bir piyano konçertosu
vardı. Bu konçertonun insanı rahatlattığını biliyordum, o yüzden bu
dinlendirme sürecinde bunu dinlettirdik. Benim bir Azerbaycanlı
arkadaşımın Azerbaycan ninnisi vardı, muhteşem altyapısı olan,
inanılmaz tınıları olan. Onun da çok dinlendirici etkisi olduğunu
görmüştük. Sonra bu dinlendirme aşamasında hamurlarımıza bu müziği
dinlettik. Ve en sonunda da artık fermantasyon ve pişirme aşaması.
Buğday ve ekmek meselesi uzun ve keyifli, sabırdan beslenen süreç.
Fermantasyon aşamasında da Sertap Erener'in Lal diye bir müziği
vardı, bu fermantasyon sürecinde diyoruz ki mayaya diyoruz ki 'hadi
büyü'. Fermantasyon sürecinde maya aktive olmaya başlar, o güne
kadar hamura, suya, buğdaya öğütlediğimiz nasihatleri geri almaya
başlarız. Büyümeye başlar. Fırın aşamasında da keyifli müziklerimiz
var, onları dinletiyoruz" şeklinde konuştu.
Kendi yaptığı ekmekleri bilim insanları, sanatçılar ve çok daha
fazla kesim için özel olarak da hazırladığını belirten Ataman,
"Ekmeğimizle, öğüdümüz, ninnilerle ve dualarımızla
sofralara keyif vermeye çalışıyoruz. Birtakım sanatçı
arkadaşlarımız da ekmeğimize o sofralarda yer veriyorlar"
dedi.
(Enise Vural - İbrahim Berat Yılmaz/İHA)