Diyarbakır'da STK'lar kaygılı
ŞANLIURFA'nın Suruç ilçesinde yaşanan intihar saldırısından sonra bölgede gerçekleşen saldırılar, yaşanan ölümler ve operasyonlar Diyarbakır'daki STK temsilcilerini kaygılandırdı. İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, "Hiç de iyi bir noktaya doğru gitmiyoruz ve hiç de iyi ir noktada değiliz. Gerek Cumhurbaşkanı ve Başbakanın gerek ise Kandil'in açıklamaları bizi ciddi anlamda tedirgin...
ŞANLIURFA'nın Suruç ilçesinde yaşanan intihar saldırısından
sonra bölgede gerçekleşen saldırılar, yaşanan ölümler ve
operasyonlar Diyarbakır'daki STK temsilcilerini kaygılandırdı. İHD
Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, "Hiç de iyi bir noktaya doğru
gitmiyoruz ve hiç de iyi ir noktada değiliz. Gerek Cumhurbaşkanı ve
Başbakanın gerek ise Kandil'in açıklamaları bizi ciddi anlamda
tedirgin ediyor"dedi. DOGÜNSİFED Başkanı Şahismail Bedirhanoğlu
ise, çözüm olarak en azından çatışmaların durdurulmasını
gördüklerini belirtirken, Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi,
"Öncelikle toplum bu yeni dönemi, çatışma dönemini ya da diğer
ifade ile savaşı anlamış değil, anlamlandırmış değil"dedi.
Bölgede çözüm sürecini rafa kaldıran ve yeniden başlayan
şiddet ortamından kaygılanan sivil toplum kuruluşlarının
temsilcileri, yaşanan ölümlerin, saldırıların ve operaslonların
durması için bir an öncelikle çatışmalara ve saldırılara son
verilmesi gerektiğini söyledi. Diyarbakır'daki STK temsilcilerinin
son yaşanan gelişmeler ile ilgili görüşleri şöyle:
Raci Bilici (İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şube
Başkanı)
Bizde doğrusu çok şaşkınlık içerisindeyiz. Çözüme son derece
yakın noktadayken birden bire böyle keskin bir dönüşün olması ve
geniş çaplı operasyonların olması ile beraber bu sürecin bu noktaya
gelmesini biz de tarif edemiyoruz. Ne oldu da bu kadar keskin bir
dönüş yaşandı. Demek ki geçmişte bunlar alt yapıyı sağlam
atmamışlar mıydı? Ne görüşmüşler, bu kadar ciddi anlamda bir dönüş
olmaması lazımdı. Geçmişte de güvenlik güçlerinden yaşamını
yitirenler oldu, PKK'dan da yaşamını yitirenler oldu. Çözüm
sürecinin içerisinde de oldu ama bunlar ama hiçbir zaman bu kadar
geniş çaplı operasyonu önüne koymadı. Doğrusu biz de şaşkınlık
içerisindeyiz ve kaygı ile izliyoruz. Bölgede izlediğimiz
manzaralar bizleri ciddi anlamda kaygılandırıyor. İHD'nin tuttuğu
hak ihlalleri ve yaşam kaybı ile ilgili verileri değişmeye başladı
ve gerek siyasi ve askeri operasyonlar, gerek yaşamını yitiren
güvenlik görevlisi sayısı ve gerekse sivil sayısında veriler
artmaya başladı. Bu ihlallerde maalesef yine eskiye dönüş konusunda
bir tırmanış söz konusudur. Hiç de iyi bir noktaya doğru gitmiyoruz
ve hiç de iyi bir noktada değiliz. Gerek Cumhurbaşkanı ve
Başbakanın gerek ise Kandil'in açıklamaları bizi ciddi anlamda
tedirgin ediyor. 30 yılın tecrübesi ortadadır. Hiç kimse kimseyi
denemesin. Gücünü sınamaya kalkışmasın bu bir güç sınama meselesi
değil. Çünkü ölen bu ülkenin vatandaşıdır her iki taraftan da.
Çözüm çok nettir geçmişte denenmeyen yollar denenmeye başlandı ve
iyi bir mesafe alındı. En azından son 3 yıldır bir çatışma,
gerginlik ve yaşam hakkı ihlaline yönelik bir şey yaşanmıyordu. Tek
çözüm bize göre diyalog ve müzakeredir. Bir 20-30 yıl daha
savaşsanız ve 40-50 bin insan dahi ölse yine bir masa etrafında
buluşmak zorundasınız. Onun için diyalog ve müzakere dışında bir
yol doğru değil ve çözüm getirmez.
Şahismail Bedirhanoğlu (Doğu ve Güneydoğu Sanayici ve
İşadamları Dernekleri Federasyonu Başkanı)
Çözüm sürecinin adı geçtiğinden itibaren bölgede muazzam bir
iklim oluşmaya başladı. 2013'te Öcalan'ın mektubu ile birlikte
toplumda muazzam bir kanaat ve iyimserlik oluştu. Zaman zaman
kırılmalar oldu, umutsuzluklar oldu, süreç uzadı ama her şeyden
önce çatışmalar ve ölümler olmuyordu, kan akmıyordu, cenazeler
gelmiyordu bu bile başlı başına çok değerliydi. Seçimden önce
başlayan gerilim ve tansiyonun yüksekliği siyaseti de büyük ölçüde
gerilime soktu. Hiçbirimizin arzu etmediği çok sert bir seçim
yaşadık. Sayın Cumhurbaşkanının takındığı tutum ve tavırlar tüm
muhalefeti esir aldı. Seçim sürecinde sanki her an iç çatışmanın
başlayacağı sinyalleri o zaman vardı. HDP'nin barajı aşması ile bu
tansiyon bölgede biraz düştü. Kürt toplumu tercihini demokratik
siyasetten yana güçlü bir şekilde ortaya koşmuştu. Sorunların
mecliste çözülmesini istemişti. Tam bu sırada Suriye'deki
gelişmeler hem çözüm sürecini hem de iç politikayı da etkiledi.
Ciddi kırılmalara yol açtı. Daha sonra Kobani'deki IŞİD saldırısı
ve Suruç'ta yaşanan intihar saldırısı ciddi kırılmalara yol açtı.
Ardından polislerin öldürülmesi ile hükümetin sert olan tutumu daha
da sertleşti. Ve hava operasyonları ile tutuklamaları beraberinde
getirdi. Son yaşananlara baktığımızda bölgede ciddi endişe ve kaygı
taşıyoruz. Bu acaba önümüzdeki günlerde toplumun tümünü de içine
alacak bir iç çatışmaya doğrumu götürüyor endişesi hepimizde hakim.
Herkesin sağduyulu davranması lazımdır. Çözüm olarak en azından
çatışmaların durdurulmasını görüyoruz. En önemli şey diyalog ve
müzakereden asla kaçınmamak gerekir. Sonuçta çatışma ve ölümler
sorunun hiçbir noktasında çözüm getirmeyecektir. Sorunları
derinleştirmekten başka bir şey getirmeyecektir. Çatışmaların bir
an önce durması, operasyonların bir an önce durması, Öcalan ile
kesilen görüşmelerin bir ön ence başlatılması gerekir.
Burç Baysal (Diyarbakır Saniyici ve İşadamları Derneği
Başkanı)
Çözüm süreci ile Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Türk siyasi
aktörleri ilk kez kendi içindeki bir sorunu müzakere ile çözecekti.
Gerçek anlamda ülke sorunlarını diyalog ile çözmemiş, hep
duraksatıp bırakmış. Hepimiz 2013'ün Mart ayındaki deklarasyonundan
çok umutlandık. 28 Şubat tarihi çok önemli bir mihenk taşıydı. İlk
defa taraflar bir metin ile kamuoyunun karşısına çıkarak kısa
sürede sorunun çözüleceği umudunu kamuoyuna yansıttı. 28 Şubat
mutabakatında üzerinde anlaşma varılan maddeler Türkiye'nin
tamamının demokratikleşmesi ile ilgili maddelerdi. Son bir hafta
içerisinde çözüm süreci siyasi aktörlerin deyimleri ve bugün sayın
Cumhurbaşkanının açıklaması ile masanın devrildiğini görüyoruz.
Tabii ki bu bizler açısından inanılmaz kaygı verici bir ortam.
2002'den beri geri kalmışlığın ortadan kalkması için gerek kentin
gerekse merkezi hükümet ile yürütülen projelerin meyvelerinin
ortaya çıkmaya başladığı bir dönemdeyiz. Çözüm olarak siyasi erkin
bir an önce devreye girip ölümler konusunda stop demesi lazımdır.
Yürütülen kavga tek taraflı değil. Kürt siyasal hareketinin de
böylesi olaylardan uzak durup siyasi atmosferin doğru zemine
ulaşması için olanak yaratması lazımdır. Gerek PKK'nın gerek
Türkiye'nin öncelikle şu silahları susturması talebimiz olacaktır.
Tekrardan İmralı görüşmelerinin başlamasının bir sükuneti
getireceğini düşünüyorum.
Tahir Elçi (Diyarbakır Barosu Başkanı)
Öncelikle toplum bu yeni dönemi, çatışma dönemini ya da diğer
ifade ile savaşı anlamış değil. Anlam vermiş değil. Zira tam da
işlerin iyi gittiği bir dönemde bir anda silah ve çatışmanın bir
kez daha devreye girmesini anlamak mümkün değil. Öcalan'ın tam da
silahları devre dışı bırakın dediği bir noktaya gelmişken sayın
Cumhurbaşkanının özellikle seçimden önce başlamak üzere bilinen o
açıklamaları ve ardından gelen gelişmeleri anlamak mümkün değil.
Yani tam da silahı devre dışı bırakma imkan ve fırsatı kapımıza
gelmişten bu tepmek anlaşılır bir durum değil. HDP ile Türkiyelilik
projesinin ete kemiğe büründüğü ve tüm kesimlerin HDP'ye destek
sunduğu bir dönemde sorunu demokratik imkanlar ve çözme fırsatı
doğmuş iken her iki tarafından avantajların ve pozitif gelişmelerin
yaşandığı bir dönemde her iki tarafın birbirine paralel biçimde
süreci bozmak için adeta elinden geleni yaptığını görmekten büyük
bir şaşkınlık duyuyorum. Toplum bu çatışmaları ve bu savaşı kabul
etmiyor, benimsemiyor, anlamış değil, anlamlandırmış değil.
Açıkçası toplum büyük bir kaygı ile bu süreci izliyor. Bir an önce
silahların susmasını ve bir kez daha görüşerek, konuşarak ve
diyalog ile bu sorunun çözülmesi gerektiğine inanıyorum.
Diyarbakır Barosu Başkanı Elçi, gündeme getirilen HDP'nin
kapatılması ya da vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması ile
ilgili ise, "HDP'nin kapatılması ya da vekillerin dokunulmazlığı
ile bir kez daha tarih tekerrür eder ve tarihi bir yanlış yapılmış
olur. Biz bunu 1994'te DEP travması ile yaşadık. Halk tarafından
seçilenlerin parlamento önünde yaka paça gözaltına alınmasını
toplum halen unutmuş değil. Halk bunu kendisine yapılmış, iradesine
yapılmış çok büyük saygısızlık olarak gördü. Hele hele 80 vekil ile
parlamentoyu girmiş ve toplumun bütün kesimlerinin takdirini almış
bir partiyi kapatmak ya da vekillerin dokunulmazlıklarını kaldırıp
onlara cezaevine göndermek gibi açıklamalar yapmak büyük bir
talihsizliktir. Ve tarihi bir yanlışlık olur. Bu meselenin
demokratik ve barışçıl çözümünü toprağa gömer. En kötü koşullarda
bile barış imkanı vardır. Bir an önce toplumun arkasında olmadığı
ve benimsemediği bir çatışma sürecini sürdürmenin hiçbir anlamı
yok, bir an önce sona erdirilmelidir"diye konuştu.
FOTOĞRAFLI
(DHA - Ferit ASLAN-Ahmet ÜN)