"Deniz tükenene kadar her şeyi denedik"
Başbakan Ahmet Davutoğlu, CHP ile yapılan ön görüşmelerin daha ileri gidemediğini, MHP liderinin de tüm seçeneklere kapıları en baştan kapattığını hatırlatarak, "Deniz tükenene kadar her şeyi denedik, denemediğim yol ve yöntem kalmadı" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, CHP ile yapılan ön görüşmelerin daha
ileri gidemediğini, MHP liderinin de tüm seçeneklere kapıları en
baştan kapattığını hatırlatarak, "Deniz tükenene kadar her
şeyi denedik, denemediğim yol ve yöntem kalmadı" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
tarafından geçici Bakanlar Kurulu'nu kurmak üzere Başbakan olarak
görevlendirilmesinin ardından Çankaya Köşkü'nde basın toplantısı
düzenledi. Davutoğlu, Artvin'deki sel baskını dolayısıyla her türlü
tedbiri aldıklarını belirterek, AFAD ekiplerinin alanda çalışmaları
yürüttüğünü söyledi. Bugünkü sürece işaret eden Davutoğlu,
demokrasi tarihinde ilk defa tecrübe edilecek sürecin başladığını
ifade etti. Davutoğlu, 7 Haziran'dan bu yana koalisyon görüşmeleri
çerçevesinde yaptığı basın toplantılarını AK Parti Genel
Merkezi'nde gerçekleştirildiğini hatırlatan Davutoğlu,
"Bugün üstlendiğim görev, biraz önce Sayın
Cumhurbaşkanımızın tarafıma tebliğ ettiği görev bir devlet
görevidir, siyasi mahiyettedir. Ülkede hükümet kurulamaması
sebebiyle seçimlere ülkeye götürecek dolayısıyla devlet görevi
itibarıyla halkın güven ve huzur içinde seçimlere gitmesini
sağlayacak görevdir. Bunun için Başbakanlık'ta bu toplantıyı
yapmayı uygun gördüm. Bundan sonra bu toplantılar Başbakanlık
çerçevesinde alınacak hususlardır. Bu bir anayasal zorunluluk,
sorumluluk. Buraya AK Parti Genel Başkanı veya Başbakan olarak,
iradi şekilde isteyerek gelmiş değilim, sürecin doğası içinde
anayasal bir zorunluluk, ülkemize karşı hissettiğimiz derin
sorumluluk içinde bu süreci başlatıyoruz. Gönül isterdi ki,
Türkiye'de kamuoyunu oluşturan kesimler ve ilgili taraflar bu
sorumluluk çerçevesinde hükümet oluşumu için katkı da sağlasınlar.
Yaşadığımız döneme bakarsanız ve onu biraz daha yakından takip
ederseniz, 7 Haziran'dan bu yana hepimizin hükümet kurma arzusu,
iradesi söz konusu olmakla birlikte 7 Haziran'dan bu yana AK Parti
Genel Başkanı ve Başbakan olarak, hep anayasal süreçleri işletmek
ve meşruiyet çizgisi içinde kalma vurgusunda döndüm"
ifadelerini kullandı.
7 Haziran seçimleri sonrasında anayasasının öngördüğü şekilde TBMM
Başkanlık seçimlerinin yapıldığını anlatan Davutoğlu, "TBMM
kendi içinde karşılıklı saygı içinde cereyan eden şekilde İsmet
Yılmaz'ı TBMM Başkanı olarak seçti. Başkanlık Divanı oluştu. 9
Temmuz'dan sonra yoğun bir şekilde hükümet kurma çalışmalarına
başladık. CHP, MHP, HDP Eş Başkanlarıyla görüştüm. Burada çıkan
tablo şu, herkes buraya nasıl geldiğimizi görsün, CHP Genel Başkanı
Kılıçdaroğlu ile yaptığımız görüşmede koalisyon müzakeresi değil,
koalisyon kurabilecek zeminin olup olmadığı konusunda görüşmeler
başlattık. Kendisine teşekkür ediyorum. Karşılıklı anlayış içinde
çalışma yürüttüler. Şunu da ifade edeyim, burada bize koalisyon
teklif edilmedi' kanaati yanlıştır. Biraraya geldiğimizde dış
politika ve eğitim alanında yapılanların tümüyle değişmesi kanaati
toplantılarda zikredildiği ve derin görüş ayrılıkları ortaya
çıktığı için uzun süreli bir koalisyonla ilgili ciddi tereddütler
hasıl olduğu toplantıda açıkça ele aldığımız hususlardı. Daha sonra
bu sefer Sayın Kılıçdaroğlu ile anlaştığımız hususlarda reform
yapmak üzere kısa dönemli seçime ülkeyi götürecek bir hükümet
modeli için konuştuk. Kısa dönemde mutabık kaldığımız hususlarda
anayasal ve yasal reformlar yapıp ülkeyi ondan sonra seçime götürme
konusunda ülkede oluşabilecek genel mutabakatı yansıtacak olumlu
bir süreci başlatmak. Yetkili kurullarıyla her iki tarafa istişare
etti ama olmadı" şeklinde konuştu.
"Sayın Bahçeli ile ilk görüşmemde olan 14 Temmuz öncesinde
Sayın Bahçeli'nin defaatlerce açıklaması vardı, koalisyona
kapılarını kapattığına dair" diyen Davutoğlu,
"Bizim görüşmemizde de kendisinin bir hükümet kurmayı arzu
etmediğini olması gerekenin diğer partiler arasında koalisyon
olduğunu defahatlerce ifade etti. İlk görüşmede daha koalisyona,
hatta 7 Haziran akşamı kapatmıştı. Buraya nasıl geldiğimiz soranlar
sanki AK Parti kendi iradesiyle bir seçime zorluyor' ülkeyi, bu
doğru değil. Milletimiz kimin neyi söylediğini unutacak hafızaya
sahip değil. Sayın Bahçeli ile ikinci görüşmemizde de onun üzerine
çok spekülasyonlar serdedildi. O gün de söyledim, daha konuşmamızın
başında kendi herhangi bir müzakereye girmeden uzun dönemli
koalisyona, seçim koalisyona, AK Parti azınlık hükümetine,
Meclis'ten erken seçim kararına karşı olduğunu ifade
ettiler" açıklamasında bulundu.
Davutoğlu, "Daha sonra Perşembe günü böyle bir anayasal
zorunluluk olmasın diye, Cumhurbaşkanımızın herhangi bir karar
almamasını teminen, almak zorunda kalmamasını teminen bütün siyasi
liderlere çağrıda bulundum. Dedim ki, madem ki koalisyon hükümeti
oluşmadı gelin hep beraber Meclis'te ortak karar alalım,
sorumluluklarını yerine getirmiş liderler olarak halka birlikte el
ele gidelim ama maalesef Perşembe günü yaptığım çağrılar da
karşılık bulmadı. Eğer bulmuş olsaydı bugün anayasal zorunluluk
olan durum ortaya çıkmayacak, birlikte milletin huzuruna gitme
imkanı bulacaklardı. Deniz tükenene kadar her şeyi denedik,
denemediğim yol ve yöntem kalmadı. Her aşamada milletimizi açık ve
net bilgilendirdim. Bunun üzerine 45 günün dolmasına müteakip, dün
Sayın Cumhurbaşkanımızın Meclis Başkanı ile yaptığı görüşme sonrası
ülkeye erken seçim kararına götürmekten başka çare olmadığı yönünde
kanaate hasıl olunca ülkeyi erken seçime götürme kararı aldı. Bu
sabah da yönetim boşluğu olmaması bağlamında görevi bana tebliğ
ederek, geçici bakanlar kurulu kurmamı ve anayasanın 114. ve 116.
maddeleri çerçevesinde bir an önce o çerçevenin çizdiği rota içinde
bu vazifeyi vererek hükümet boşluğuna yol açmadan ülkeyi sükunetle
ve suhuletle seçimlere götürme konusunda adım atmamızı bildirdi. Bu
görev koalisyon hükümeti kurma görevi değildir, bu görev AK Parti
ile diğer partiler arasında müzakere başlatma süreci de değildir.
Bu müzakerelerden keşke netice alınmış olsaydı da bugün ben
huzuruna geçici Bakanlar Kurulu kurma değil, bir koalisyon hükümeti
kurmuş, ya da 3'lü bir hükümetle huzurunuza çıkmış olsaydım ama bu
mümkün olmadığı için bunun sorumlusu biz değiliz. Ana çerçeveyi her
zaman yaptığım gibi sizlerle paylaşacağım açık, şeffaf ve
net" ifadelerini kullandı.
"YANLIŞ BİR TEAMÜLÜN BAŞLAMASINA ÖNAYAK OLMAK
İSTEMEM"
Her siyasi parti lideriyle görüşmeler sonrası yol haritasını açık
ve net şekilde ifade ettiğini ve şimdi de bunu yapacağını anlatan
Davutoğlu, "Birincisi, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk
uygulamasıyla karşı karşıyayız. Dün, son iki gün içinde gerek
partimiz gerek akademik hayattaki anayasa hukukçularıyla kanaatine
güvendiğim bütün uzmanlarla istişare yaptım. Yanlış bir teamülün
başlamasına önayak olmak istemem. Geldiğimiz noktada Anayasa'nın
116 ve 114 maddelerin getirdiği çerçevede hareket etmek hepimizin
için bir borç. Bu maddelerin dışına çıkmamız söz konusu olmaz.
Maddeler çerçevesinde adımların meşruiyeti asla tartışılmaz. Dün ve
evvelsi gün yapılan yorumlardaki ahlakilik çerçevesinde yapılan
yorumları hem talihsiz hem de anayasayla çelişik bulduğumu ifade
etmek isterim. Eğer, güneş motel benzetmesi yapılacaksa 8
Haziran'da 9 Haziran'da eksiğini tamamlamak için bu yola tevessül
edebilirdik. O günden bugüne herhangi bir meşruiyet çizgisinden
sapmaya izin vermem. Gayriahlaki bir tutumu hiçbir zaman meşru
görmedim. Böyle bir şeyi kim yaparsa yapsın onun karşısında yer
alacağımı açık şekilde ifade ediyorum. TBMM içinde, RTÜK
konusundaki takındığımız tutum açıktır, meşruiyet çizgisinde
takınılan tutumdur. Çok talihsiz yorumlar olarak gördüm yorumları.
Ülke seçime gidecek. Bu süreç içinde ülkenin yönetimsiz kalmaması
lazım" diye konuştu.
"Bizden gayriahlaki bir tavır olmaz" diyen
Davutoğlu, "Hiçbir şeklide herhangi bir partinin içişlerine
müdahale etmeyiz. böyle ayak oyunlarına kurnazlıklara itibar
etmeyeceğimizi herkes bilmelidir. Benim görevi yürütmem nasıl
anayasal bir görevse görev tevdi edilen milletvekillerinin bu
görevi yerine getirilmesi de anayasal bir sorumluluktur. Ülke
bütünüyle TBMM'den çıkacak bir hükümetin yönetiminde gidecek. Gönül
isterdi ki siyasi liderler biraraya gelelim, bu Bakanlar Kurulu'nu
da tartışarak çözelim. Bakanlar Kurulu'nun oluşumu için gayriahlaki
gibi ifadelerin kullanılması doğru değil. Kapıları kapatmakla ülke
yönetilemez. Biz, diğer partiler gibi AK Parti şunu demiş olsaydı,
ne olacaktı Türkiye'nin hali? Ülke sorumluluğunu üstlenme
bağlamında geri durduklarında bu kadar ciddi terörle mücadele söz
konusuyken, küresel ekonomide ciddi dalgalanmalar söz konusuyken,
hükümet etme sorumluluğundan kaçınmanın izah edilir yanı yoktur.
Beraberce onun için de Anayasa çok açık bir şeklide şunu söylüyor.
Diyor ki görevi devraldıktan sonra, erken seçim kararı alındıktan
sonra TBMM Başkanı partilerin temsil oranlarına göre Bakanlıkların
sayısını tespit eder ve atanan Başbakan buna göre partililere,
parti gruplarına değil, görev teklifinde bulunur. Parti gruplarıyla
olsaydı zaten koalisyon görüşmelerinde başarı sağlanırdı. Herhangi
bir tıkanma olmaması için Siyasi Partiler Kanunu'nun 28. maddesinde
açık bir şekilde Bakanlar kurulu'na katılacak üyeler
konusunda...Şimdi bir zaruretle karşı karşıyayız, bu benim
istediğim bir durum değil ama ülke yönetmek söz konusu olduğunda
bir saniye dahi yönetim boşluğu oluşturmamak için milletimize
verdiğimiz taahhüt var. Kim ne derse desin bu çizgiden sapmaya izin
vermeyeceğiz. Meşruiyet ve ahlakilik konusunda, milletimizin ve
siyasi kültürümün gerektirdiği her türlü ilkeye saygı gösterdim.
Şeffaf, ilkeli bir tutum takınacağız süreci işletmek bağlamında
görevi aldıktan sonra TBMM başkanından oranları, bakanlıkların
sayısını bildiren yazı tarafıma tebliğ edilecek. Bu yazıya göre
liderlere bütün TBMM'de bulunan vekillere çağrıda bulunuyorum,
gelin bu sorumluluğu birlikte omuzlayalım, kanaatlerinizi dinlemeye
hazırım. Her yerde her türlü o anlamda görüşme
gerçekleştirebiliriz" açıklamasında bulundu.
(İHA)