Cumhurbaşkanı Erdoğan: Zulümlere tribünden seyirci olmayız
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Financial Times'ın haberine ilişkin, "Bu ülkede şu anda bir hükümet var. Biz hiçbir zaman yapılacak bu zulümlere tribünden seyirci olmayız." dedi.
ANKARA (AA) - Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,
Memur-Sen Konfederasyonu Uluslararası "İşin Geleceği Tehditler ve
Fırsatlar" Konferansı ile Genel Merkez Hizmet Binası açılışına
katıldı.
Memur-Sen'in heyecanına, gururuna ortak olmaktan büyük memnuniyet
duyduğunu belirten Erdoğan, Memur-Sen Başkanı Ali Yalçın ve
Memur-Sen yönetimine teşekkür etti, açılışını yaptığı yeni genel
merkez binasının hayırlı olmasını diledi.
Konumuyla müştemilatıyla içerisindeki imkanlarıyla Memur-Sen'e
yakışan bu eserin kazandırılmasında emeği geçenleri tebrik eden
Erdoğan, ayrıca 2 gün sonra yapılacak Memur-Sen'in 6'ncı Genel
Kurulunun da sendika ve ülkedeki tüm kamu görevlileri için
hayırlara vesile olması dileğinde bulundu.
Genel kurul toplantılarının değişim, yenilenme ve muhasebe
dönemleri olmalarının yanı sıra aynı zamanda güven tazeleme
vasıtaları da olduğuna değinen Erdoğan, 6. Genel Kurul'da
belirlenecek hedeflerin Memur-Sen için, ülkedeki sendikal
çalışmalar için gelecek 4 yılda yol gösterici olacağını aktardı.
Erdoğan, Memur-Sen'in mevcut yönetiminin güven tazelemiş olarak
gelecek dönemde çalışmalarını çok daha güçlü, koordineli ve etkin
bir şekilde sürdüreceğine inandığını söyledi.
Bu vesileyle sendikanın bugünlere gelmesinde emeği geçenlere
gönülden teşekkür eden Erdoğan, hayatını kaybeden sendika
mensuplarına Allah'tan rahmet diledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan,
"Bilhassa 1995 senesinde Memur-Sen'in kuruluşuna liderlik eden
merhum Mehmet Akif İnan'ı burada rahmetle yad ediyorum. Şair,
mütefekkir, muallim Akif İnan Ağabey sadece şiirleriyle,
fikirleriyle değil aynı zamanda aksiyoner bir lider olarak bizlere
hep örnek olmuştur. Sadece kuru bir öğretmenlik, yazarlık, şairlik
yapmamıştır." diye konuştu.
Akif İnan'ın, "İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olanıdır"
anlayışına uygun olarak son nefesine kadar ülkenin ve milletin
istikbali için mücadele ettiğini aktaran Erdoğan, şöyle devam
etti:
"Akif İnan, sendikayı sadece memurların hak ve hukukunu savunan bir
çatı olarak değil milli bir diriliş hareketi, evrensel bir özgürlük
hareketi olarak da tasavvur etmiştir. Onun nazarında Memur-Sen
ülkemizle beraber dünyanın dört bir yanında hakları elinden alınan,
emekleri, alın terleri, kaynakları sömürülen onca zenginliğin
ortasında fakirliğe mahkum edilen yüz milyonların da sesi soluğu
nefesi olan bir müessesedir. Kuruluşundan itibaren Memur-Sen de
Akif İnan'ın tayin ettiği istikamet doğrultusunda misyonunu
layıkıyla yerine getirmiştir."
"Hep kritik rol oynadı"
Türkiye'nin son yılardaki tüm demokrasi hamlelerinde Memur-Sen'in
hep kritik rol oynadığına dikkati çeken Erdoğan, "Özellikle 28
Şubat'ta olduğu gibi demokrasinin askıya alındığı dönemlerde
darbeleri meşrulaştırıcı görev üstlenen sendikal gelenekten
ülkemizin kurtarılmasında Memur-Sen'in çok ciddi katkıları
olmuştur. Sırtını vesayet odaklarına dayayan sendika ağalarının
siyasetçilere ayar verdiği o kötü günler hamdolsun sizlerin
desteğiyle artık geride kalmıştır." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'de ideolojik sendikacılığın yerini temel hedefi emekçilerin
hak ve imkanlarını güçlendirmek olan yeni bir sendikal anlayışın
aldığını ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:
"AB sürecimize destek veren, Kudüs'ün hakkını savunan, ihtiyaç
sahiplerine el uzatan, kritik dönemlerde vesayetçiler yerine mili
iradenin yanında saf tutan Memur-Sen, ülkemiz için önemli bir
kazanımdır. Ben tüm Memur-Sen ailesine çalışanlarımızın haklarını
savunmada gösterdikleri gayretin yanı sıra Türkiye'de milli
iradenin, demokrasinin, insan hak ve hürriyetlerinin yerleşmesine
verdikleri destek için de şahsım ve milletim adına şükranlarımı
sunuyorum."
Memur-Sen'in her türlü vesayete karşı yürüttüğü mücadeleyi takdirde
karşıladıklarını özellikle belirtmek istediğini dile getiren
Erdoğan, sendikanın bu özgür ve özgün tavrının gelecek dönemde
güçlenerek devam edeceğine inandığını vurguladı.
"Biz hiçbir zaman yapılacak bu zulümlere tribünden seyirci
olmayız"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu arada 31 Mart itibarıyla tamamlamış olduğumuz seçimlerden sonra
bazı belediyelerdeki gelişmelerden rahatsızlık duyma gibi veya o
bulundukları yerde mücadelelerini kararlı bir şekilde
sürdüremeyenler sebebiyle Memur-Sen camiasının asla rahatsızlık
duymaması gerekir. Şunu unutmayın, insanoğlu hem cahildir hem
zalimdir ve bir yere kadar menfaatleriyle beraber hep yürür. Ben
Memur-Sen camiasının bu seçimler sebebiyle ortaya çıkan tabloda
bulundukları yerlerde dimdik duracaklarına inanıyorum. Ne yapacak?
Seni makamından mı alacak? Alsın. Seni memurluktan atabilir mi?
Atamaz. Çünkü 657 denilen bu yasa bir defa sizi güçlü bir şekilde
koruma altına almıştır. Kaldı ki bu yollara tevessül edenler
karşısında arkanızda kapı gibi bir Memur-Sen camiası var. Yine şunu
bilmeniz lazım ki bu ülkede şu anda bir hükümet var. Biz hiçbir
zaman yapılacak bu zulümlere tribünden seyirci olmayız. Yapılması
gereken neyse onu da yaparız. Onun için de bütün yargı ve yürütme
mekanizmalarını her halükarda başta Memur-Sen olmak üzere yürütmek
durumundayız. Ben yürütmenin başıyım, yasamanın başı ise şu anda
yine genel başkanı olduğum partimin bir mensubu olan arkadaşım, o
da yasamanın başıdır. Bütün bu imkanlarımızla eğer bir zulüm varsa
bu zulmün karşısında durmak bizim için en önemli görevdir. Ama
Memur-Sen camiası mensupları yerlerinde dimdik durmalı ve
kendilerine 'Hadi bakalım sendikanı değiştir, şuraya geç' diyenlere
karşı da o dik duruşuyla diklenmeden yerini korumalıdır."
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 100. kuruluş yıl dönümünün
kutlandığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Haziran ayında
Cenevre'de düzenlenecek 100. yıl zirvesine, eğer programım el
verirse ben de katılmayı arzu ediyorum. Bu zirveye hazırlık
mahiyetinde gördüğüm, 'İşin Geleceği, Tehditler ve Fırsatlar'
konferansının başarılı geçmesini temenni ediyorum. Teklif, tenkit
ve tespitleriyle konferansa katkı sunacak tüm katılımcılara
şimdiden teşekkürlerimi sunuyorum." ifadelerini kullandı.
Konferansa katılmak için 107 ülkeden gelen misafirlerin Türkiye'yi
ilk elden tanıma fırsatı bulacağını belirten Erdoğan, "İnşallah
Türkiye'yi, Türk milletini ve demokrasi mücadelesini çok yakından
görme imkanı bulacaksınız. Bu tecrübenin en az konferansta
konuşulacak başlıklar kadar değerli ve önemli olduğunu
düşünüyorum." dedi.
"Hangi başlığı atarsanız atın Türkiye dimdik ayaktadır"
Erdoğan, Türkiye'nin son yıllarda, uluslararası boyutu da olan çok
yönlü bir karalama kampanyasına maruz kaldığını belirterek, şöyle
devam etti:
"Şu anda ülkemdeki ekonomik durumla alakalı batı dünyasının belli
kesimleri, tüm medya organlarıyla adeta ekonomimizi çökmüş, bitmiş
gibi göstermenin gayreti içerisine giriyor. Ne yapsanız yapın,
hangi başlığı atarsanız atın, Türkiye dimdik ayaktadır ve
güçlenerek de yoluna devam edecektir. Bu medyaya, bu paçavralara
alıştık, bunları yutmuyoruz. Her zaman bunlar, bu başlıkları
atacaklardır ama biz yolumuza dimdik durarak devam edeceğiz.
'Financial Times, böyle yazmış'... Sen ne yazarsan yaz, benim
ülkemin durumu ortada. Alışacaklar ve Türkiye'nin gücünü kabul
edecekler. Bunlar ilk defa bu başlığı atmıyor, her zaman bu
başlıkları attılar. Bundan sonra da atacaklar, bunları da iyi
bileceğiz. Bunlar, yeri gelir bakarsınız madalya dağıtırlar, yeri
gelir bu tür başlıkları atarlar. Şu anda ülkemizdeki durum
ortadadır ve güçlü bir şekilde güçlenerek yoluna devam
etmektedir."
Türkiye aleyhinde yürütülen kampanyanın asıl sebebinin, Suriye,
Filistin, Yemen ve Mısır konularındaki duruşu ile yükselen İslam
düşmanlığı konusundaki duyarlılığı olduğunun farkında olduklarını
bildiren Erdoğan, "Küresel adaletsizlikler konusunda biz sesimizi
yükselttikçe saldırıların da dozu artıyor. Biz terörle mücadele ve
mülteciler meselesindeki çifte standarda dikkat çektikçe
aleyhimizdeki haberlerin sayısı daha da katlanıyor. Ey Financial
Times, 4 milyon mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye'yi sen tanıdın
mı? Senin ülkende şu anda ne kadar mülteci var? Hadi bir de onu
haber yap bakalım." ifadeleri kullandı.
"Bunlarda dürüstlük yok ama yalan bol"
Türkiye'nin, 4 milyon mülteciye ev sahipliği yaparken doğru dürüst
bir destek almadan şu ana kadar 35 milyar dolar harcadığını
belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
"Avrupa Birliği'nin söz verdiği halde bize gelen sadece 1 milyar
750 milyon avrodur. Verdikleri söz, 6 milyar avrodur. Bunlar böyle,
bunlarda dürüstlük yok ama yalan bol. Onlar öyle yapacak, biz
doğrusunu yapacağız. Ülkemizdeki 4 milyon mülteciyi de 'Acaba bir
yerden bir destek gelir mi?' diye beklemeyeceğiz. Eğer elimizde bir
tas çorbamız varsa onu da mülteci kardeşlerimizle paylaşarak
yolumuza devam edeceğiz. Her ne kadar Türkiye'nin ana muhalefetinin
başındaki, 'Ben Suriyelileri tekrar ülkesine göndereceğim' demişse,
Bolu'daki seçilmiş olan bir belediye başkanı oradaki Suriyelilere,
'Ben bunlara bir tas çorba vermem, buradan gönderirim' demişse de
biz onları da onların eline bırakmadan hükümet olarak
valiliklerimiz kanalıyla aynen yedirmeye, içirmeye, giydirmeye
devam edeceğiz."
"Bizi asıl rahatsız eden örtülü yalanın hakikati perdelemesi"
Türkiye'nin muhacirleri yolun ortasında bırakmayacağını vurgulayan
Erdoğan, şunları kaydetti:
"Milletimiz iradesine, bağımsızlığına, hak ve özgürlüğüne sahip
çıktıkça eski alışkanlıklarını devam ettirmek isteyenlerin
rahatsızlığı derinleşiyor. Her ikisi de azılı birer terör örgütü
olan PKK'lı ve FETÖ'cü unsurların öncülük ettiği iftira furyasına
ne yazık ki ülkemiz içindeki kimi sendikalar da lojistik destek
veriyor. Uluslararası kuruluşlara mektuplar yazarak, asılsız
iddiaları gündeme getirerek ülkemize itibar suikasti yapıyorlar.
Böylece Türkiye'nin PKK ve FETÖ gibi eli kanlı terör örgütlerine
karşı yürüttüğü meşru mücadeleyi engellemeye çalışıyorlar. Elbette
dünyanın hemen her ülkesinde ideolojik bağnazlıkla hareket eden
marjinal yapılar bulunur. Bunların mevcut tüm iletişim imkanlarını,
propagandalarını alet etmesi de gayet tabiidir. Burada asıl
sorgulanması gereken bu iftiraların uluslararası sendikal
kuruluşlar nezdinde alıcı bulmasıdır. Bizi asıl bu rahatsız eder.
Üzerinde asıl durulması gereken, örgütlü yalanın hakikati
perdelemesine göz yumulmasıdır. Bizi birkaç marjinalin iftirası
değil, hiçbir araştırma yapılmadan, iddialar teyit edilmeden,
muhataplarına sorulmadan Türkiye karşıtı her türlü habere her türlü
propagandaya prim verilmesi rahatsız ediyor. Bizi rencide eden,
masumiyet karinesinin ülkemiz söz konusu olduğunda hemen rafa
kaldırılmasıdır.
Oysa biz kimseden ayrıcalık, iltimas beklemiyoruz. Bizim böyle bir
derdimiz yok. Muhataplarımızdan sadece ilkeli, tutarlı ve
hakkaniyetli davranmalarını istiyoruz. Biz, ülkemizle ilgili
meselelerin önyargılara kurban edilmek yerine vicdan, akıl ve
adalet terazisinde tartılarak karar bağlanmasını istiyoruz.
Özellikle bugün aramızda bulunan, uluslararası kuruluşların
temsilcileri olan misafirlerimizden bilgi kaynaklarını
çeşitlendirerek, hakkaniyetti elden bırakmamalarını özellikle rica
ediyorum. Ülkemizdeki uygulamalarla ilgili gündeme gelecek her
türlü konuda soru işaretlerini gidermek için elimizden geleni
yapmaya hazır olduğumuzun bilinmesini istiyorum."
Seçim maratonunu başarıyla tamamladıklarını belirten Erdoğan,
"Demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye'de 31 Mart seçimleri
demokrasi şöleni havasıyla gerçekleştirilmiştir. Elbette bir takım
tartışmalar, görüş farklılıkları olmuştur. Ama bu durum
demokrasimizin bir kez daha başarıyla işlediği gerçeğinin teslimine
engel değildir." diye konuştu.
Dünyada, Türkiye gibi bir katılım oranına sahne olan bir başka
ülkenin adeta bulunmadığına işaret eden Erdoğan, yüzde 85'e varan
oldukça yüksek bir katılım oranıyla yapılan seçimlerin hayırlara
vesile olmasını diledi.
Amerika'da bile seçimlere katılım oranının yüzde 50'nin altında
kaldığına dikkati çeken Erdoğan, seçim günü sandığa giderek
iradelerini yansıtan, demokrasiye sahip çıkan tüm vatandaşlara
şükranlarını sundu.
Gerek katılım oranının yüksekliğinin gerekse seçim sonuçlarının
demokrasinin kalitesini artırdığına olan inancını ifade eden
Erdoğan, "Demokrasimize verilen bu güçlü destek, Türkiye'nin
istikbali, milli iradenin perçinlenmesi adına gerçekten tarihi bir
kazanımdır." dedi.
"Seçim döneminde yaşanan tartışmalar artık sona erdi"
Türkiye'nin son 6 yılda Gezi olaylarıyla başlayan 17-25 Aralık
girişimi ve "çukur eylemleri" ile bir üst aşamaya çıkan pek çok
saldırıya, provokasyona, anti demokratik girişime muhatap olduğunun
altını çizen Erdoğan şöyle devam etti:
"15 Temmuz askeri darbe teşebbüsü, tarihimizin en büyük
ihanetlerinden biridir. 251 insanımızı şehit verdiğimiz, 2 bin 193
vatandaşımızın gazi olduğu bu alçak girişimi, milletimizin cesareti
ve kahramanca direnişi sayesinde akamete uğrattık. Geçtiğimiz
Ağustos ayında ise finans sistemimiz üzerinden ülkemizi çökertmeyi
hedef alan ekonomik bir saldırıya maruz kaldık. Son 5 yılda halk
oylaması, cumhurbaşkanlığı, milletvekilliği ve belediye başkanlığı
için tam 7 kez sandığa gittik. Biz, her ne kadar hiçbir zaman seçim
ekonomisine tevessül etmesek de seçimlerin ülke ekonomisinde ağır
bir yük oluşturduğu vakadır. Seçim atmosferinde yükselen siyasi
rekabet, toplumumuzun hem sosyolojisinde hem ekonomisinde
gerilimlere sebep olmaktadır. Hamdolsun milletimiz sandıkların
kapanmasıyla beraber bu dönemi geride bırakmıştır. Seçim döneminde
yaşanan tartışmalar, artık sona ermiş, herkes günlük hayatına
yönelmiş, evine, işine, gücüne yoğunlaşmıştır."
"YSK noktayı koyduğu zaman, bizim için de mesele bitmiştir"
Seçim kanunu çerçevesinde yapılan hak arama mücadelelerinin,
demokrasinin bir imkanı olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan,
şunları söyledi:
"Kimse hak arama mücadelesine girdi diye, bu hak arama mücadelesini
verenleri kalkıp da hakaretle eleştirme yoluna gidemez.
Geçmişimizden bugüne her türlü siyasi parti, bu tür yollara
başvurmuştur, hak arama mücadelesini vermiştir, son nokta konulana
kadar da bunun takipçisi olmuşlardır. Olay partime gelince niye
rahatsız oluyorsunuz? Biz de sonuna kadar bu mücadelemizi
vereceğiz. Yüksek Seçim Kurulu, noktayı koyduğu zaman bizim için de
mesele bitmiştir. Ondan sonra yola devam."
Seçim sürecindeki ve sonrasındaki tartışmaların milli çıkarların ve
hassasiyetlerin önüne geçmesine izin vermediklerini,
vermeyeceklerini belirten Erdoğan, "Siyaset, milletin maslahatını,
kendi menfaatinin önüne koymayı gerektirir. Türkiye'nin bekası
vatandaşlarımızın birlik ve beraberliği her türlü politik hesabın
üstündedir." ifadelerini kullandı.
"Asıl gündemimize odaklanmamız şarttır"
İçinde bulunulan hassas dönemde siyasetçilerin sorumluluk
duygusuyla hareket etmesinin önem arz ettiğine işaret eden Erdoğan,
"İnşallah böyle bir döneme girdiğimize inanıyorum. Ülkemizin önünde
4 buçuk yıllık kesintisiz bir icraat dönemi bulunuyor. 82 milyon
olarak bu dört buçuk yıllık dönemi, en verimli şekilde
değerlendirmemiz gerekiyor. Seçim tartışmalarını geride bırakarak
ekonomi ve güvenlik başta olmak üzere asıl gündemimize odaklanmamız
şarttır. Dönem, kızgın demiri soğutma, musafahalaşma, kucaklaşma,
birlik ve beraberliğimizi yeniden perçinleme dönemidir."
değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, gelecek 4 buçuk yıllık süreçte gayelerinin, milletin
refahını artırmak, güvenlik ve özgürlük dengesini koruyarak,
devletin bekasına yönelik tehditleri bertaraf ederek, Türkiye'yi
2023 hedeflerine ulaştırmak olduğunu bildirdi.
Terörle mücadeleyi kararlılıkla sürdürürken Türkiye'nin ihtiyacı
olan yapısal reformları da hayata geçirmeye devam edeceklerini dile
getiren Erdoğan, savunma sanayi, ihracat ve turizmde yakalanan
ivmeyi diğer alanlarda da gerçekleştireceklerini anlattı.
"Aynı dayanışmayı sergilemeye ihtiyacımız bulunuyor"
Şu anda turizmde yüzde 50 bandına ulaşmakta olan bir Türkiye
bulunduğunu belirten Erdoğan, "İnşallah bu yüzde 50'nin de üzerine
çıkacak. Bu çok çok önemli bir sıçrama. Savunma sanayinde göreve
geldiğimizde yüzde 20 bandında olan yerli üretimde bir Türkiye
vardı. Şimdi ise yüzde 68'e ulaşmış bir Türkiye var. Hedef çok daha
ilerilere ulaşmak." diye konuştu.
Kuruldukları günden beri hep gücünü milletten alan ve gücü de
sadece millete hizmet yolunda kullanan bir kadro olduklarını
vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Daima ortak akla, ortak vicdana, milletimizi bir araya getiren
ortak değerlere vurgu yaptık. Hiç kimseyi dışlamadan,
ötekileştirmeden siyaset yelpazesindeki herkesle Türkiye ortak
paydasında buluşmanın mücadelesini verdik. Şiddete bulaşmadığı,
terörü kutsamadığı müddetçe her siyasi görüşün başımızın üzerinde
yeri oldu. Bölgemizde yaşanan onca çatışmaya rağmen halen istikrar
ve güven adası olarak yükselen bir Türkiye varsa bunu son 17 yılda
atılan adımlara borçluyuz. Yakaladığımız başarı hepimizin, 82
milyonun her bir ferdinin başarısıdır. 2023 Türkiye'sini inşa
edecek olan da yine milletimizin bizatihi kendisidir. Nasıl
İstiklal Harbimizi el birliği içinde zafere taşımışsak nasıl PKK'lı
hainlerin tepesine yurt içinde ve yurt dışında yumruk gibi inmişsek
nasıl 15 Temmuz gecesi FETÖ'cü alçaklara meydanları dar etmişsek
bugün de aynı dayanışmayı sergilemeye ihtiyacımız bulunuyor."
"Türkiye ittifakı olarak hareket etmeliyiz"
Erdoğan, gerek Suriye'nin kuzeyindeki terör bataklıklarının
kurutulması gerekse ekonominin tekrar büyüme trendine girmesi için
toplumun tüm kesimlerinin üzerine düşen görevler bulunduğuna
dikkati çekerek, "Ülkemizin bekasını ilgilendiren meselelerde
siyasi görüş ayrılıklarımızı bir tarafa koyarak 82 milyon hep
birlikte Türkiye ittifakı olarak hareket etmeliyiz. Vatandaşlarına
ve kardeşlerine güven veren bir Türkiye için hep beraber elimizi
taşın altına koymalıyız. Gençlerimizin, memurlarımızın,
işçilerimizin, çiftçi sanayici, esnaflarımızın sorunlarını çözmek
ancak bu şekilde mümkün olacaktır." dedi.
Herkesin bu yönde çaba göstereceğine inandığını dile getiren Recep
Tayyip Erdoğan, özellikle ülkenin medarı iftiharı Memur-Sen'den bu
süreçte çok büyük gayretler ve fedakarlık beklediğini söyledi.
Erdoğan, Memur Sen'in bugüne kadar olduğu gibi yine Türkiye'nin
demokrasi sancağını gururla yükselteceğine inandığını sözlerine
ekledi.