Cumhurbaşkanı Erdoğan: ABD'yi Ankara'daki büyükelçi yönetiyorsa yazıklar olsun
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Eğer bir koskoca Amerika Birleşik Devletleri'ni Ankara'da büyükelçi yönetiyorsa yazıklar olsun. Çünkü bu takınılan tavır, aslında budur." dedi.
ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki "Valiler
Toplantısı"nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iyi ve
verimli değerlendirildiği takdirde bu çalışmaların meyvesini
muhakkak alacaklarını düşündüğünü belirterek, toplantıyı düzenleyen
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve ekibine teşekkürlerini
iletti.
"İstişare gereklidir, bildiğiniz gibi Rabbim bizlere verdiği emirde
'Her işinizde istişare ediniz.' buyuruyor." diyen Cumhurbaşkanı
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu devleti yönetenlere yönelik bir emr-i ilahidir. Bunu hiçbir
zaman ihmal etmeyeceğiz, devletin en üst makamından aşağıya doğru
indikçe yönetim mevkiinde olan herkesin yapması gereken gereken bir
işlev. Bir süredir ülkemiz bu coğrafyadaki bin yıllık varlığı ve
bekası açısından tarihinin en kritik süreçlerinden birini
yaşamaktadır. İstikbalimiz için ikinci bir Kurtuluş Savaşı
verdiğimiz bir zaman diliminin tam ortasındayız. Şu gerçeği artık
inkar edilemez bir şekilde hep birlikte görüyoruz, Türkiye içeriden
ve dışarıdan kuşatılmaya çalışılıyor. Ülkemiz tıpkı pençeleri
sökülmüş bir aslan gibi ehlileştirilmek, boyunduruk altına alınmak
isteniyor. Eski, o pısırık Türkiye'ye alışmış olanlar iddialı,
vizyoner ve güçlü bir ülkeyi, güçlü bir Türkiye'yi hazmedemiyorlar.
Uzun yıllardır birileri tarafından sadece ileri garnizon olarak
görülen bir ülkenin milli menfaatleri doğrultusunda kararlar
almasını, hepsinden öte aldığı kararları hayata geçirme iradesi
göstermesini kabul edemiyorlar. El kapılarında üç kuruşa boyun
eğen, ekonomisi IMF komiserleri tarafından yönetilen bir Türkiye'ye
alışkın olanlar ülkemizin bugünkü konumunu içlerine
sindiremiyorlar."
-'Bunların hayatları yalan' -
Erdoğan, Türkiye'nin "alan el" durumundan "veren el" durumuna
gelmesinin birilerinin kabusu olduğuna dikkati çekerek, şu
değerlendirmelerde bulundu:
"Uluslararası toplantılarda dahi şu anda Amerika'dan sonra dünyada
en az gelişmiş ülkelere destek noktasında, donörler toplantısında
birinci sırada Amerika gözüküyor fakat milli gelire oranla
baktığımızda birinci sırada Türkiye. Asla bunu toplantılarda dile
getirmezler, bunu konuşmazlar, en fazla desteği veren ülke
Türkiye'dir demezler, Arakan'da, Suriye'de böyledir demezler,
sadece kendi aramızda birebir görüşmeye başladığımızda, 'Ya
gerçekten çok büyük yük çekiyorsunuz orada.' derler. Avrupa
Birliği'nde de bu böyledir, sözü verirler ondan sonra sözün de
arkasında durmazlar, çünkü bunlar dürüst değildir, bunların
hayatları yalandır. Hiçbir zaman bunlardan biz dürüstlük görmedik.
Öyle veya böyle biz inandığımız yolda kararlı bir şekilde
yürüyeceğiz, çünkü bu milletin şahsı manevisinde bu vardır.
Türkiye'nin bağımsızlığına leke sürdürmeme kararlılığı, evet
birilerini ciddi olarak rahatsız ediyor.
Erdoğan, "Türkiye'nin mazlum ve mağdurlar için umut olması,
haksızlıklar, hukuksuzlar karşısında sesini yükseltmesi belli
çevrelerin tabii ki konforunu bozuyor. Türkiye kendine geldikçe,
gücünün farkına vardıkça, baskılara eyvallah etmedikçe emin olun ki
birileri ne yapacaklarını şaşırıyor. Çünkü güçlü Türkiye demek
mazlumlara sahip çıkan Türkiye demektir. Bağımsız Türkiye demek,
kendine biçilen rolü sorgusuz, sualsiz kabul etmeyen ülke demektir.
Hepsinden önemlisi böyle bir Türkiye, diğer ülkelere emsal olan,
onlara umut olan ülke demektir." diye konuştu.
-'Ne geliştirirseniz geliştirin biz yolumuza devam edeceğiz' -
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ukrayna ziyaretinin ardından Sırbistan ve
Novi Pazar'a gittiklerini anımsatarak, şunları söyledi:
"Aldığım feedbackler şöyleydi, 'Bu bizi rahatsız ediyor.', çünkü
bunlar Sırbistan'ı falan Avrupa Birliği arka kapısı olarak gördüğü
için 'Türkiye buralara uzandı, olmaz öyle şey, öyleyse buna karşı
da bazı tedbirler geliştirmemiz gerekir.', bu anlayışın
içerisindeler. Ne geliştirirseniz geliştirin biz yolumuza devam
edeceğiz. Hamdolsun gerek Sırbistan Cumhurbaşkanının Sırbistan'a
indiğim anda kabinesiyle havalimanında bizi karşılaması, dün gece
de uğurlarken yine kabinesiyle bizi gelip orada uğurlaması bu da
ezberleri bozan bir girişimdir. Beraberce Novi Pazar'a gidişimiz o
da tabii birilerinin şu andaki yaklaşım tarzlarını alt üst
etmiştir. Orada halkın arasında halkla kaynaşmamız rahatsız
etmiştir. Fakat biz dünya barışının nasıl sağlanacağını gösterme
bakımından da bunları yapmaya mecburuz. Birileri bozmaya, biz
yapmaya çalışacağız."
-'Çok aktörlü kirli bir plan uyguluyorlar' -
Türkiye'nin yükselişini engellemek, büyük ve güçlü Türkiye'nin
inşasını durdurmak için çok yönlü, çok aktörlü kirli bir plan
uygulandığını vurgulayan Erdoğan, "Bu planın içinde ekonomik
tetikçilik var, bu planın içinde millet iradesini tank ve topla
esir alma var, bu planın içinde mezhep ve etnik temelli
kışkırtmalar var. Bu planın içinde terör örgütlerine sahip çıkma,
teröristleri baş tacı etme var. Bu kanlı oyunun içinde figüran
olarak, FETÖ, PKK, DEAŞ, DHKP-C eli kanlı çeteler de var. Bu
senaryonun içinde medya manipülasyonları, şahsıma, hükümetimize ve
devletimize karşı düzenlenen itibar suikastları da var. Elbette bu
oyunun içinde uluslararası hukukun hiçe sayılması, diplomatik
teamüllerin ayaklar altına alınması da var." ifadesini
kullandı.
-'Terör koridoru sadece Türkiye'yi kuşatmaya yöneliktir' -
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bölücü terör örgütünün, çukur eylemleri üzerinden özerklik
hevesine girmesi boşuna değildir. FETÖ'cü katillerin 17-25 Aralık
teşebbüsüyle başlattıkları ihanetlerini, en son 15 Temmuz'da 250
vatandaşımızın kanını dökerek devam ettirmeleri de bu kurgunun bir
parçasıdır.
Kimi Avrupa ülkelerinin önceden gizli saklı şekilde himaye
ettikleri teröristlere artık alenen sahip çıkmaları da aynı hedefe
yöneliktir. Güney sınırımız boyunca oluşturulmaya çalışılan terör
koridorunun amacının DEAŞ'la mücadele olduğunu kim iddia edebilir?
Var mı böyle bir şey? Yalan. Terör koridoru, sadece Türkiye'yi
kuşatmaya yöneliktir. Kimse bizi aldatmasın. Ve rejim, PKK'ya
oradan 'yanınızdayız' diyor, Barzani'ye 'yanınızdayız' diyor. Dün
Barzani ile çatışan rejim, şimdi 'yanınızdayız' diyor. PYD ile
çatışanlar veya Barzani ile çatışan PYD şimdi 'beraberiz' diyor.
Onlar, birbirinin dostudur, bizim dostumuz olamaz. Bu gerçeği
bileceğiz, ona göre adımlarımızı atacağız. Suriye'yi dünyanın en
büyük silah pazarına çevirenler, eli kanlı katilleri en modern
silahlarla donatanlar, tüm bunları herhalde demokrasi aşkına
yapmıyorlar. Bunların demokrasiyle filan alakası yok, kesinlikle
yok."
-'Türkiye asırlık bir hesaplaşmayla karşı karşıya' -
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin asırlık bir hesaplaşmayla karşı
karşıya olduğunu belirterek, Gezi olaylarında duvarlara yazılan
"Zulüm 1453'te başladı" diye yazıldığını anımsattı. Erdoğan,
"'Zulüm 1453'te başladı' diye yazılması, İstanbul'un Anadolu
yakasında Kadıköy'de asla tesadüf değildir. 1453'ü zulüm olarak
görenler, olsa olsa ancak Bizans'ın çocukları olur. Bu milletin
evladı olmaz." diye konuştu.
-'Bu olayı ortaya çıkaran buradaki bir büyükelçidir' -
ABD ile vizelerin karşılıklı askıya alınmasına da değinen Erdoğan,
şu görüşlere yer verdi:
"İşte son dönemdeki Amerika ile Türkiye arasındaki vize gerginliği
bunun en güzel ifadesidir. Çok açık, net konuşuyorum, bu olayı
ortaya çıkaran buradaki bir büyükelçidir. Amerika'nın, Türkiye gibi
bir stratejik ortağını, bir kendini bilmez büyükelçiye feda etmesi
kabul edilemez. Buna bizim 'evet' dememiz mümkün değil. Dışişleri
Bakanıma onu söyledim, 'Onların aldığı karar metni neyse,
gönderdikleri yazı metni neyse kelimesi kelimesine aynını onlara
iade edeceksiniz ve aynı şekilde uygulamayı biz de başlatacağız.'
ve iki saat içerisinde biz de onu başlattık. Niye? Biz asırlara
baliğ olan bir devletiz, biz bir kabile devleti değiliz. Biz
Türkiye Cumhuriyeti Devletiyiz, bunu kabul edeceksiniz. Bunu kabul
etmediğiniz takdirde kusura bakmayın, biz size muhtaç değiliz. Biz
sizden paramızla silah istediğimiz zaman 'kongre' diyorsun ama
terör örgütüne üç beş kuruş para dahi almadan gelip silahı ücretsiz
olarak veriyorsun. Niye? 'Türkiye'yi güneyden kuşatalım.' diye.
Geri planını söylemiyorum, bunun arka planı da var tabii, ayrı bir
konu."
Erdoğan, "Şimdi hesaplar yapıyorlar şu vize olaylarıyla ilgili,
ülkemizin kaybı 50 milyar filan diye. Neye göre bu hesabı yaptılar
anlamak da mümkün değil. Bizim zaten Amerika'yla ticaret hacmimiz
son dönemlerde 15-16 milyar dolara düştü. Onu da bir kenara koy, bu
da onlardan savunma sanayisine yönelik aldıklarımız ağırlığını
ifade eder. Bizim verdiklerimiz zaten çok cüzi bir şey." diye
konuştu.
-'Sorunu büyüten taraf asla biz değiliz' -
Gerek ABD Büyükelçiliği tarafından alınan karar gerekse akabinde
yapılan açıklamaların hakikat ve hakkaniyetle bağdaşmadığını dile
getiren Erdoğan, Amerikan büroksasisi içinde kalan eski yönetimin,
yeni yönetimle Türkiye arasındaki ilişkileri baltalamaya
çalıştığını ifade etti.
Erdoğan, "Türkiye, vize başvurularını askıya alma kararıyla
vatandaşlarına karşı atılan haksız ve orantısız adımlar karşısında
mütekabiliyet esasına göre hareket etmiştir. Sorunu büyüten, bu
hale getiren taraf asla biz değiliz. Temennimiz, muhataplarımızın
bir an önce aklıselime, soğukkanlılığa geri dönmeleri, dostluğumuzu
ve müttefikliğimizi zedeleyecek adımlardan vazgeçmeleridir." diye
konuştu.
-'Gerekli bilgilendirmeleri yapıyoruz' -
Türkiye'nin bir hukuk devleti, yargısının da bağımsız olduğunu
vurgulayan Erdoğan, Türkiye'nin kendi vatandaşları ve diğer ülke
vatandaşlarıyla ilgili adli süreçlerin tamamen Anayasa ve yasalara
uygun şekilde yürütüldüğünü söyledi.
Erdoğan, şöyle konuştu:
"Gözaltı işlemi olunca da şayet vatandaşımız değilse de yerleşik
teamüller çerçevesinde ilgili ülkenin diplomatik temsilciliğini
haberdar ediyor, gerekli bilgilendirmeleri yapıyoruz. Kim aksini
iddia ediyorsa bu iddiasını ispat etmekle mükelleftir. ABD'nin
İstanbul'daki misyonunda yerel personel olarak çalışan, diplomatik
dokunulmazlığı olmayan, ülkemizin vatandaşı bir kişi ile ilgili
hukuki süreç de yine teamüllere, anlaşmalara ve Viyana
Sözleşmesi'ne uygun şekilde yürütülmüştür. İçeri alındı,
tutuklandı. Ayın 4'ünden itibaren ne kendi yakınları ne avukatının
herhangi bir görüşme talebi olmamıştır. Söylenenler yalandır.
Sadece dün itibarıyla kendisinin bir görüşme talebinin olduğu
savcılığa ulaşmıştır. Olayın aslı bana ulaştığı kadarıyla bu."
-'Aldığımız kararın sonuna kadar arkasındayız' -
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'de tutuklu bulunan ve hakkında gözaltı
ve tutuklama kararı verilen bazı Türk vatandaşlarına yönelik bu
ülkenin davranışı ve uygulanan çifte standartlara da değinerek,
şunları kaydetti:
"Benim kendi bankamın genel müdür muavinini kalkacaksın, hiçbir
suçu olmadan alıp tutuklayacaksın. Öbür tarafta vatandaşımı, iki
yıl oldu neredeyse, kalkacaksın, hiçbir şey ortaya koymadan
yargılayıp, itirafçı olarak da kullanmak isteyeceksin. Bir diğer
taraftan benim korumalarımı, 13 korumamı ki bunların içerisinde bir
kaç tanesi Amerika'yı daha hiç görmemiş, orada da değil, bunlarla
ilgili anında gözaltı kararı çıkartacaksın, tutuklama kararı
çıkartacaksın. Sonra görüşeceğiz ve diyeceksin ki 'Bunlar federal
devletin polisleri değil, eyaletin polisleridir.' Ya ne olursa
olsun. Lafa gelince 'koskoca Amerika'sın. Orada sizin davetinize
icabette bulunan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'nı adeta terör
örgütü mensupları rahatsız ediyorsa, ona saldırmak için orada her
türlü gösteriyi yapıyorsa ve bu ülkenin vatansever evlatları da
orada onları engellemek isterken kalkıp, bizim evlatlarımızı
tutukluyorsun, PKK teröristlerini aradan bir kaç gün geçince
serbest bırakıyorsun. O evlatlarımız hala içeride. Demokrasi bu mu
ya? Adalet bu mu?"
Bu uygulamaların kendilerine söylenmesi durumunda da "talimatlar
verildi" denildiğini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"İşte biz de talimatları verdik. Neyin talimatını verdik? Biz
talimatımızı şu anda yargı süreci içerisinde olana değil, onun
dışında olanlara verdik. Eğer bir koskoca Amerika Birleşik
Devletleri'ni Ankara'da büyükelçi yönetiyorsa yazıklar olsun. Çünkü
bu takınılan tavır, aslında budur. 'Sen benim stratejik müttefikime
böyle davranamazsın, böyle hareket edemezsin' demeleri lazımdı. Ama
bunu diyemediler. Şu anda da bu yanlış, bu büyükelçiden gelmiştir
ve büyükelçi, 'Hükümetim adına ben bu attım' diyorsa, eğer bunu da
dışişleri bakanı, Sayın Başkan da savunuyor, arkasında duruyorsa,
kusura bakmasınlar. Biz de şu anda aldığımız kararın sonuna kadar
arkasındayız."
-'Milletimizin sabır taşı çatlamak üzeredir' -
Bugün gelinen noktada her şeyin açık ve net olduğunu vurgulayan
Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Hiç kimsenin Türkiye'ye hukuk devleti dersi verme hakkı yoktur.
Demokrasimize kastetmiş darbecilerin, sokaklarında elini kolunu
sallayarak gezdiği hiçbir ülkeden, Türkiye'nin demokrasi dersi
almaya ihtiyacı yoktur. Başkentlerinin en merkezi meydanlarını
terör örgütlerine tahsis edenler, Kandil'deki terör baronlarıyla
doğrudan hat kuranlar, bize hukuk dersi veremez. Bakanlarımızı
kendi konsolosluklarımıza almayanlar, kusura bakmasınlar bize
diplomasiden bahsedemezler. Bu konuda ülkemize had bildirmeye
kalkanlar, öncelikle kendi hatalarını, kusurlarını görmeli, aynanın
karşısına geçip kendileriyle yüzleşmelidir. Son yıllarda şahit
olduğu iki yüzlülük karşısında milletimizin sabır taşı çatlamak
üzeredir. Şayet Türkiye'de, batılı ülkelere, kurum ve kuruluşlara
güven tarihin en dip seviyelerine inmişse elbette birilerinin
kendilerini sorgulaması gerekir."
-'Zor günler eleme, elenme ve ayrışma günleridir' -
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şayet biri, ülkemizin son bir kaç yıldır
yaşadığı açık ve örtülü operasyonları önemsizleştirmeye
çalışıyorsa, o kişi bilinçli bir manipülatördür. Ülkemize diz
çöktürmek için alınan kararlardan kendi hükümetini sorumlu tutan
kişi aklını, hırslarının emrine vermiş bir zavallıdır. Şayet bu
tarz hezeyanlar bir ülkenin anamuhalefet partisinin genel
başkanından çıkıyorsa artık bu zatı kusura bakmayın yerli ve milli
göremeyeceğim gibi bu ülkenin hassasiyetlerine kulak veren birisi
olarak da görmem mümkün değildir. Kuşkusuz zor günler aynı zamanda,
eleme, elenme ve ayrışma günleridir." dedi.
Çifte standart tutumlara karşı olduklarını ifade eden Cumhurbaşkanı
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Emin olun çifte standartlar karşısında bizim gösterdiğimiz sabrı
dünyanın hiçbir ülkesi gösteremez. Sırtına yediği onca hançere
rağmen herkesle dostluk hukukunu korumaya çalışan bir başka ülke
yoktur. Ama öyle bir ana muhalefet, öyle bir muhalefet var ki...
İstisnası MHP'yi tenzih ederim. Bakıyorsun ne diyorlar?
Söyledikleri şey bu, 'Dünyada şu anda görüşecekleri ülke kalmadı.'
Bakıyorsun bir tanesi kalkıp diyor ki 'Batı'dan tamamen kopmuş,
Ortadoğu'ya sığınmış bir Türkiye var.' Kim? Önünde de bir profesör
yazıyor. Bunlar haddini bilmiyor. Senin her yerin profesör olsa ne
yazar? Sen bir defa neyi müdafaa ettiğini, neyi konuştuğunu, şu
anda Türkiye'nin bulunduğu yeri, konumu bilmeyecek kadar acizsin.
Televizyonda bunlar izlenildiği zaman ben nefret ediyorum.
Bunlardan çıkan öğrenciden hiçbir şey olmaz. O öğrenciler zaten bu
tür hocaların öğrencisi olmaktan da inanıyorum ki nefret
ediyorlar."
-'Polis teşkilatımız SIG Sauer kullanmayacak' -
"Paramızla satın alamadığımız silahların terör örgütlerine
bila-bedel verilmesinin makul, mantıklı, tutarlı izahı olabilir
mi?" diye soran Erdoğan, "Bundan sonra Sayın Bakan da burada
söylüyorum, 'SIG Sauer' diye bir silahı, bizim polis teşkilatımız
kullanmayacaktır, kullanmamalı. Artık biz kendi ülkemizin
silahlarını kullanmak suretiyle bu adımları atacağız. Biz artık bu
tabancaları veya bunun daha uzun mesafelisini ülkemizde yapıyoruz
ve bundan dolayı da kendi silahlarımızı kullanmak suretiyle polis
teşkilatımızı daha diri, daha sağlam ayakta tutacağız. Çünkü
onlardan almaya devam ettiğimiz sürece bize tembellik geliyor.
Gerek yok." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Türkiye'nin, kendi ürettiği silahlarla bunu yapacağının
altını çizerek, "Bin 500 tane silah verecek. Verdiği cevap ne?
'Kongreden geçmedi.' Şuna bak. Buna ihtiyacımız yok ve bu noktada
kararlı adımlarımızı atacağız." dedi.
Yaşananların hiçbirinin tesadüfi olmadığına dikkati çeken Erdoğan,
bunların planlı, programlı bir şekilde aşama aşama hayata
geçirildiğini bildirdi. Erdoğan, "Bu kirli planın hedefi, Türk
milletine diz çöktürme planlarıdır. Burada mesele, şahıslar veya
partiler değildir. Burada hedef, ülkemizdir, tüm Türkiye'dir."
dedi.
Erdoğan, "Türkiye olarak biz de yaşadığımız onca ihanete, şahit
olduğumuz onca yalan dolana rağmen vakarımızı asla bozmadık. Bugüne
kadar daima diyalogdan, uzlaşmadan, nezaketten ve diplomasiden yana
olduk. PKK ve FETÖ başta olmak üzere tüm terör örgütleriyle
mücadelemizde ikili anlaşmalarımız çerçevesinde adımlar atılmasını
hep talep ettik. Ancak dost ve müttefikimiz olarak görünen birçok
ülke bu konuda, gereken hassasiyeti göstermedi. Vatandaşlarımızın
kanına girmiş, demokrasimizi hedef almış eli kanlı katilleri iade
etmek yerine, taleplerimizi bürokrasilerinin dehlizlerine ittiler.
Anlaşmalarımıza riayet etmek yerine olmadık bahanelerle hukukun
arkasından dolanmaya çalıştılar." açıklamasında bulundu.
-'Bir taraftan 'Demokrasinin ana vatanıyız' diyeceksin, teröristi
saklayacaksın' -
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Allah aşkına, yarım asırdan fazladır söz verildiği halde üye
yapılmayan. Ama buna rağmen üyelikten vazgeçmeyen bir başka Avrupa
ülkesi var mı? DEAŞ'a en büyük darbeyi indiren ama buna rağmen
'DEAŞ'a destek veriyor' iftirası atılan başka ülke var mı? 250
şehit pahasına, 2 bin 193 gazi pahasına demokrasisine sahip çıkan,
fakat demokrasinin beşiği olmakla övünen ülkelerden hiçbir destek
bulamayan başka ülke var mı? 'Demokrasi demokrasi' deyip
teröristleri ülkelerinde saklayan bu ülkelerden başka ülke var mı?
Bir taraftan 'Demokrasinin ana vatanıyız' diyeceksin, teröristi
saklayacaksın; PKK'lısını da FETÖ'cüsünü saklayacaksın, dosyalar
gelecek, dosyalara itibar etmeyeceksin, ondan sonra FETÖ ile
irtibatlı olan ülkemizdeki diplomat vasfı olmayan, konsolosluğunda
saklanan bir kişinin kendine göre hakkını arayacaksın. Öbür tarafta
İzmir'de yine bir papazın, şu anda tutuklu, bunu kurtarmaya
çalışacaksın. FETÖ ile ilişkili her şey açık, net bağı, irtibatı
var. Bütün bunlar ortada. Bunları koruyacaksınız... Böyle bir şey
olamaz."
Muhabir:Enes Kaplan,Yeşim Sert Karaaslan,Ali Kemal Akan,Yıldız
Nevin Gündoğmuş,Merve Yıldızalp