"Çözüm süreci demokrasinin gelişmesine fayda sağlayacak"
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, çözüm sürecinin, Türkiye'de hem demokrasinin ilerlemesine hem de ekonominin gelişmesine çok büyük faydası olacağını ancak Türkiye'yi bu çözüm süreci yolundan saptırmak için dönem dönem girişimlere maruz kalındığını söyledi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, çözüm sürecinin, Türkiye'de hem
demokrasinin ilerlemesine hem de ekonominin gelişmesine çok büyük
faydası olacağını ancak Türkiye'yi bu çözüm süreci yolundan
saptırmak için dönem dönem girişimlere maruz kalındığını
söyledi.
Başbakan Yardımcısı Babacan, ABD'nin başkenti Washington'da,
IMF-Dünya Bankası Yıllık Bahar Toplantıları sonrasında temaslarını
değerlendirdi. Washington'da yoğun bir program geçirdiğini anlatan
Babacan, "G20 dönem başkanı sıfatı olduğunu ve IMF'de ülke
grubunun başkanlığını ilk defa aldık dolayısıyla 8 ülke grubunun da
başkanı sıfatıyla buradayız. Dün gece onun toplantılarını da
yaptık" dedi.
Babacan, G20'nin dünyada en önemli platformlardan birisi haline
geldiğini belirterek, artık G7'nin adının pek duyulmadığını,
eskiden G7'nin üstlendiği fonksiyonun önemli bir kısmını G20'nin
üstlenmiş durumda olduğunu söyledi. "Artık G7 ülkelerinin
dünyadaki ağırlığı eskisi kadar güçlü değil" diyen
Babacan, "Gelişmekte olan ülkeleri de içine alan ve 19 artı
Avrupa Birliği'nden oluşan G20'nin çok önemsendiğini ve
kararlarının da yakından takip edildiğini sizler de burada
gördünüz, izlediniz. G20 demek dünya ticaretinin yüzde 75'i demek.
Dünya nüfusunun yaklaşık üçte ikisi demek. Dünya ekonomik
büyüklüğünün de yüzde 85'i demek. Dolayısıyla temsil gücü çok çok
yüksek. Hem gelişmekte olan belli başlı ülkeler G20 üyesi hem de
gelişmiş belli başlı ülkeler G20'nin üyesi. Aynı zamanda coğrafya
olarak baktığımızda da Kuzey Amerika, Güney Amerika, Avrupa, Asya,
Afrika, Avustralya bütün kıtaların temsil edildiğini de
görüyorsunuz" şeklinde konuştu. Babacan, dolayısıyla
temsil gücü böylesine yüksek bir yapının başkanlığını üstlenmesinin
Türkiye için büyük bir onur olduğunu dile getirdi.
TÜRKİYE'NİN G20 ÖNCELİKLERİ
Aralık ayında açıklanan Türkiye'nin G20 dönem başkanlığı
önceliklerinin 3 başlık altında toplandığını hatırlatan Babacan,
"Kapsayıcılık, Uygulama ve yatırımlar. Kapsayıcılık başlığı
altında kobilere özel önem vereceğimizi söylemiştik ve G20'nin
sonuç bildirgesine bakacak olursanız kobilerin orada sıkça yer
aldığını görüyorsunuz. Yine özellikle kadın istihdamı konusunda,
kadınların iş gücündeki etkinliğinin ve rolünün arttırılmasını
sağlayacak, kadın girişimciliğini izleyecek bir çizgi izleyeceğiz
demiştik ve W20 yani Kadın20'yi açıkladık. Her ülkeye de söyledik.
Bütün G20 ülkeleri kendi içlerinde bu yapılanmaları oluşturmaya
başladılar. Yine kapsayıcılık başlığımız altında düşük gelirli ama
gelişmekte olan ülkelerin özel bir yer alacağını söylemiştik. Yine
sonuç bildirgesine bakarsanız bu konuya da özel bir vurgu
var" şeklinde konuştu. Babacan, kapsayıcılık başlığı
altında yapılan çalışmaların G20'de yerini bulmasının kendileri
için sevindirici olduğunu ifade etti.
Babacan şöyle devam etti:
"İkinci başlığımız uygulama, uygulama başlığı altında,
uygulamaya yönelik G20 ülkelerinin yapısal reform programlarının
takibiyle ilgili bir mekanizma geliştirmiştik. Bu mekanizma
buradaki toplantılarda kabul edildi ve artık G20 ülkeleri
birbirlerine karşı da sorumlu hissedecek. Özellikle yapısal
reformlarını gerçekleştirme konusunda. Böylece yapısal reformları
ortak bir sorumluluk alanı haline getirmiş olduk. İş gücü
piyasalarının gelişmesi için, yatırım ortamının iyileştirilmesi
için ve kobiler için daha kolay bir iş ortamını sağlayabilmek için
yapısal reformların önemini hep vurguluyoruz. 20 üyeli yapıda da,
G20'de de bunun tüm üyelerce sahiplenilmesi tekrar bizi memnun eden
bir gelişme oldu."
Üçüncü başlık olan "Yatırımlar"a değinen Babacan,
"Bu konuda da önemli ilerlemeler kaydettik. Özellikle
altyapı yatırımlarına özel önem verilmesi, ülkelerin yatırım
planlarını ortaya koyması ve bu yatırım planlarının da aynı yapısal
reform planı gibi bir takip altına alınması konusunda da burada oy
birliğiyle karar verdik. G20 üyeleri kendi ülkeleriyle ilgili
altyapı yatırımları konusunda ne yapacaklar bunları detaylı bir
şekilde ortaya koyacaklar ve burada bir takip mekanizmasını
geliştirmiş olacağız. Bir bakıma bizim kendi içimizde Tü'kiye'de
programlarla, planlarla, eylem planlarıyla ortaya koyduğumuz bu
öngörülebilirlik getirme çalışmasını böylece G20'ye de biz
yaygınlaştırmış hale geldik. Biliyorsunuz orta vadeli planlar
açıklıyoruz, kalkınma planları açıklıyoruz. Kalkınma planının
altında 25 tane öncelikli dönüşüm programı açıklamış durumdayız.
Türkiye'de başarıyla uyguladığımız u şeffaf, öngörülebilir
yaklaşımı G20 platformuna taşımış olmaktan gerçekten çok memnun
olduk" şeklinde konuştu.
TOPLANTILARDA TÜRKİYE'NİN G20 DÖNEM BAŞKANLIĞINA ÖZEL ATIF
Başbakan Yardımcısı Babacan, Kasım ayına kadar gündemin yoğun
olacağına işaret ederek, "Kasım ayında biliyorsunuz Sayın
Cumhurbaşkanımızın başkanlığında bir G20 zirvesi düzenleyeceğiz
Antalya'da. Bütün bu çalışmalar da aslında o zirveye doğru hazırlık
anlamına geliyor bir bakıma. Bizim sadece finanstan sorumlu
bakanlar ve merkez bankası başkanlarımızın 4 toplantı değil bunun
haricinde 5 ayrı bakan toplantısı gerçekleştireceğiz"
dedi. Babacan, bu toplantılara, çalışma bakanları, ticaret
bakanları, turizm bakanları, enerji bakanları ve gıda bakanlarının
katılacağını söyledi.
Babacan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ayrıca B20 hattımız var. Bir B20 etkinliği burada
düzenledik. Geniş katılımlı ve şimdiye kadar rekor katılımlı
seviyede olduğu söyleniyor. Dünyanın dört köşesinden insanlar geldi
buradaki B20 etkinliğimize. Buraya geldiğimizde ilk gün T20
etkinliği düzenledik. Oraya da katılım ve ilgi gayet iyiydi,
düşünce kuruluşlarından güzel bir ilgi vardı. Ve bunların hepsi
itibarlı, bilinen kuruluşlar o da ayrıca bizi memnun etti. L20
yapımız, Ankara'da startını verdik biliyorsunuz. Çalışanlarımızı
temsil eden bu yapı Türk-İş'in başkanlığında ama Hak-İş'in ve
DİSK'in de destek verdiği bir yapıyla götürüyoruz. Y20 yapımız, C20
gençlik, sivil toplum bunlar önemli. Bütün bunlarla beraber yoğun
bir şekilde G20 çalışmalarımız devam ediyor. Çok da takdir görüyor
açıkçası. Bugün hem sabahki toplantı hem biraz önceki toplantıda
bizim G20 dönem başkanlığımıza özel atıf vardı ve çok güzel
ifadeler vardı. Bu da bizi memnun etti. Dün sabah erken yaptığımız
B20 toplantısında yine atıfta bulunuldu. Çünkü biz hükümetler
olarak, merkez bankaları olarak ne yaparsak yapalım asıl iş dünyası
sahiplendiği zaman ve iş dünyası politikalara inandığı zaman,
güvendiği zaman sonuç alınıyor. Büyüme ve istihdam ancak ondan
sonra sağlanıyor. Dolayısıyla B20'nin etkin olarak süreçte olması
ve alınan kararların hem içinde olmaları hem destek vermeleri hem
de kararlara doğru yürürken kendi görüşlerini bizlere sunmaları
bunlar son derece önemli anlayışlar. Bir de şunu yaptık. Evvelsi
gece düşük gelirli ülkelerle G20 ülkelerini bir akşam yemeğinde bir
araya getirdik yuvarlak masalarda. Masanın yarısında G20 bakanları
varsa diğer yarısında düşük gelirli ama gelişmekte olan ülkelerin
bakanları vardı ve ilk defa böyle bir ortamı G20 oluşturmuş oldu.
Her iki taraftan da çok olumlu geri dönüş aldık doğrusu. Hem G20
dışındaki misafir ettiğimiz bakanlardan hem de G20 bakanlarından
çok çok olumlu görüşler aldık. Böylece G20'nin düşük gelirli
ülkelere bakışını da sağlamış olduk."
"SADECE MÜNHASIR, KAPALI ÇALIŞAN BİR G20
İSTEMİYORUZ"
Bu kapsayıcılığın önemli olduğuna vurgu yapan Babacan, "Biz
böyle münhasır, sadece kapalı çalışan bir G20 istemiyoruz. Dışa
açık ve dünyanı n tümünü düşünen bir G20 platformu arzu ediyoruz.
Onu da yıl sonuna kadar önemli ölçüde gerçekleştiririz diye ümit
ediyoruz" diye konuştu.
TÜRK LİRASI'NDAKİ DEĞER KAYBI
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türk Lirası'nın değer kaybetmesine
ilişkin bir soruya "12 buçuk yıllık iktidar dönemimizde
benden kurlarla alakalı bir açıklama duymadınız. Çünkü serbest kur
rejimi uyguluyoruz ama ben şuna da hep vurgu yapıyorum: Eğer
kurlarla ilgili dikkat edilmesi gereken bir açıklama varsa o da
merkez bankamızın yaptığı açıklamalardır. Merkez bankamızın yaptığı
açıklamalardan öte ayrıca merkez bankamızın yaptıklarıdır. Serbest
kur rejimi uyguluyoruz ama kurdan enflasyona geçişkenlik olduğu
için merkez bankası kur konusunda kayıtsız kalmıyor, kalamıyor.
Onun için çok fazla konunun içine girmeden ben herkese merkez
bankamızın dediklerini ve yaptıklarını takip etmelerini tavsiye
ediyorum" cevabını verdi.
"YÜZDE 4'LÜK BÜYÜME TAHMİNİNDE REVİZYON YOK"
IMF ve Dünya Bankası'nın büyüme beklentilerini düşürmesine ilişkin
değerlendirmeleri istenen Babacan, "Bu tahminler sürekli
güncellenerek devam ediyor. Bizim kendi iç tahminlerimiz,
çalışmalarımız var. Biz orta vadeli programda bu yılın büyümesini
yüzde 4 olarak gerçekleştireceğini tahmin ettiğimizi söylemiştik.
İlk çeyrek sonuçlarını 10 Haziran'da alacağız. İlk çeyrek sonuçları
çıkmadan yılın tümüyle ilgili tahminlerimiz konusunda biz herhangi
bir revizyona gitmek istemiyoruz. Çünkü dünya ekonomisi ve bölgemiz
enteresan bir dönemden geçiyor. Tahmin ve projeksiyon yapmanın da
zor olduğu bir dönemden geçiyoruz. Dolayısıyla uluslararası
kuruluşların her birisi de farklı metodoloji de ve farklı
kriterlere, farklı verilere bakarak kendi tahmin çalışmalarını
yapıyorlar. Biz bugün itibariyle yüzde 4'lük projeksiyonumuzu
revize etmiş değiliz ama ilk çeyrek rakamları ortaya çıktıktan
sonra gerekirse o günün şartlarına göre projeksiyonlar tekrar
gözden geçirilebilir. Ama bugün itibariyle resmi açıklamış
olduğumuz rakam yüzde 4 ve onda herhangi bir revizyon yapmış
değiliz" ifadelerinde bulundu.
ÇÖZÜM SÜRECİNİN EKONOMİYE ETKİLERİ
Babacan, Türkiye'deki çözüm sürecinin ekonomiye etkilerinin ne
olduğunun sorulması üzerine şu cevabı verdi:
"Çözüm süreci gerçekten Türkiye'nin 30 yıldan fazla bir
süredir devam eden ve çok kronikleşmiş bir sorununun çözümü
aslında. Dolayısıyla bu sorunun çözümü öncelikle temel hak ve
özgürlükler açısından, vatandaşlarımızın layık olduğu demokrasi
standartlarına ulaşmamız açısından son derece önemli. Yani çözüm
süreci aslında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin zaten
hak ettiği temel hak ve özgürlüklere kavuşması ve demokrasimizin de
ileri demokrasiler seviyesine ulaşması için bir çaba. Bunu böyle
özetleyebiliriz. Yine çözüm süreci dediğimizde ne anlamamız
gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin uluslararası
standartlarda, evrensel standartlarda temel hak ve özgürlüklerini
doyasıya yaşayabilmesi ve aynı zamanda devletimizin tüm
vatandaşlarını, etnik kökenine bakmadan, mensubu olduğu din ya da
mezhebe bakmadan aynı samimiyette kucaklayabilmesi anlamına
geliyor. Dolayısıyla böyle bir bakış açısının kuşkusuz hem
demokrasimizin ilerlemesine hem de ekonomimizin gelişmesine çok
büyük faydası olacaktır. Sadece Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu
bölgemizde değil Türkiye'nin topyekun kalkınması için çok önemli
sonuçlarını göreceğiz. Zaten bugünden bu çözüm sürecinin
oluşturduğu olumlu ortamın, olumlu atmosferin bölge üzerindeki
etkilerini görüyoruz. Bunun Türkiye'nin genel risk birimini düşürme
açısından da çok büyük faydası olacaktır. Tabi bu kolay bir süreç
değildir. 10 yılların biriktirdiği sorunları çözümüyle ilgili bir
çabadır"
"SABOTAJ GİRİŞİMLERİ VAR"
Bu yolda ufak tefek aksaklıkların, kazaların ve sabotaj
girişimlerinin olduğuna dikkat çeken Babacan, "Türkiye'yi
bu çözüm süreci yolundan saptırmak için dönem dönem girişimlere de
maalesef maruz kalmaktayız. Ama nereden bakarsak bakalım halkımızın
şu anda çözüm sürecini sahiplenmesi çok çok güçlü. Türkiye'nin dört
bir tarafında, coğrafya gözetmeksizin çözüm sürecine halkımız çok
büyük bir destek veriyor. Bu da bizi hem memnun ediyor hem de çözüm
sürecinin devamı konusunda da bir bakıma işin garantisini
oluşturuyor. Arkasında güçlü bir halk desteği olan her türlü çaba
daha sürdürülebilir çabadır. Dolayısıyla güçlü desteği ve
sahiplenmesi olduktan sonra inşallah çözüm sürecinin de nihai
hedefine en kısa zamanda ulaşmasını bekliyoruz, arzu
ediyoruz" diye konuştu.
PETROL FİYATLARINDAKİ DÜŞÜŞÜN CARİ AÇIĞA VE ENFLASYONA ETKİSİ
Başbakan yardımcısı Babacan, petrol fiyatlarındaki düşüşün cari
açığa ve enflasyona beklenildiği kadar olmamasının nedenlerine
ilişkin olarak şu açıklamayı yaptı:
"Petrol fiyatları dibi gördükten sonra ufak ufak artışlar
da gördü. Dolayısıyla şimdi 40'lı fiyatlardan şimdi 60'a çıkan
fiyatları görmeye başladık. Bu kadar sert hareketlerin yine petrol
fiyatlarıyla ilgili projeksiyon yapmada da bize bazı güçlükler
çıkarttığını söylememiz gayet doğal. Ama nereden bakarsak bakalım
ki buradaki toplantılarda, hem G20 toplantılarında hem de IMFC
toplantılarında, bu sabahki toplantıda tekrar da vurgulandığı üzere
petrol fiyatlarının düşmesinin nihayetinde dünyanın tümüne olumlu
etkisi var. Dünyada olumlu etkilediği ülkeler var, olumsuz
etkilediği ülkeler var ama toplayıp da baktığımızda dünya
ekonomisinin büyümesine destek veren bir unsur petrol fiyatlarının
düşmüş olması. Eğer bu düşük seviyelerde devam ederse bizim bu
yılki cari açığımızın uzunca bir dönemden sonra yüzde 4'lü
rakamları görebilmesi mümkün. Ama tabi buradaki varsayım petrol
fiyatlarının buralarda devam etmesi. Eğer tekrar yeni bir artış
dalgası görürsek tabi o zaman bizim cari açığımız üzerinde tekrar
farklı etkileri olabilir. Bugün itibariyle sadece bizim değil,
piyasaların da beklentisi uluslararası kuruluşların da beklentisi
bu yıl Türkiye'nin cari açığının yüzde 4 virgül küsür civarında
olması yönünde. Öte yandan enflasyon üzerindeki etkilerini aslında
görmeye başlıyoruz fakat gıda fiyatları tekrar hep farklı sebepler
oluyor arkasında ama nereden bakarsak bakalım gıda fiyatlarının
yine enflasyon üzerindeki olumsuz etkilerini bu yılın ilk yarısında
da maalesef yaşadık, yaşıyoruz. Bu yılın ikinci yarısı önemli
olacak. Eğer ikinci yarısında yağış bolluğu sebebiyle ve inşallah
ümit ediyoruz ki ürün bolluğu sebebiyle gıda fiyat artışları bu yıl
makul seviyede giderse bizim bu enflasyonumuz konusunda daha olumlu
bir tablo bize getirebilir."
TÜRKİYE'NİN İHRACAT PAZARI
Dünyada en hızlı büyüyen piyasanın Asya'da olduğu hatırlatılarak,
buraya ihracat konusunda ne gibi çalışmaların yapıldığı sorulan
Babacan, "İhracat pazarlarımızı zamanlıca çeşitlendirmiş
olmamızın olumlu sonuçlarını biz bu kriz döneminde gördük.
2007-2008'den bu yana baktığımızda temel ihraç pazarımız Avrupa'nın
durumu oldukça zayıf. Dünya geneline baktığımızda da büyümenin hala
en zayıf olduğu bölge Avrupa Birliği, Euro Bölgesi ve bizim de en
yüksek ihraç pazarımız. Dolayısıyla en büyük ihraç pazarımızda
yaşanan bu zayıflığa rağmen Türkiye'nin eğer ihracat performansı
belli bir çizginin üzerinde seyrettiyse bu zamanlıca pazarlıca
çeşitlendirmemizin bir sonucu. Afrika, Latin Amerika başta olmak
üzere, Kuzey Amerika'ya olan ihracatımızı takip ediyorsunuz yine
Asya ile olan ticaretimiz gittikçe yoğunlaşıyor. Zaten ihracatımızı
eğer zamanlıca ülke olarak çeşitlendirmemiş olsaydık bugün çok daha
zayıf bir tabloyu görürdük. Bu çabalarımız olağanca hızıyla devam
edecek. 2008 yılında Afrika'da 12 büyükelçiliğimiz vardı bugün 39
tane büyükelçiliğimiz var. Türk Havayolları şu anda 108 ülkeye uçuş
yapıyor. Dünyanın en çok ülkeye uçuş yapan havayolu sıfatını aldı.
Dünyanın en büyük havaalanını şimdi İstanbul'da inşa ediyoruz.
Dolayısıyla bütün bunlar Türkiye'nin zamanlıca aldığı tedbirlerin
bir sonucu" şeklinde konuştu.
(İHA)