Çıbanının başı okyanus ötesidir"
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İstanbul'daki terör saldırısına ilişkin, "Çıbanının başı okyanus ötesidir. El Bab'ta verdiğimiz kayıpların müsebbipleriyle ülkemizde patlayan bombaların ve sıkılan kurşunların tembihleyicileri aynı adrestedir" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İstanbul'daki terör
saldırısına ilişkin, "Çıbanının başı okyanus ötesidir. El
Bab'ta verdiğimiz kayıpların müsebbipleriyle ülkemizde patlayan
bombaların ve sıkılan kurşunların tembihleyicileri aynı
adrestedir" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında
açıklamalarda bulundu. Bahçeli, Türkiye'nin başına eş zamanlı
musallat olan terör örgütlerinin gövdelerinin aynı, dallarının
farklı olduğunu söyledi. Bahçeli, "Çıbanının başı okyanus
ötesidir. El Bab'ta verdiğimiz kayıpların müsebbipleriyle ülkemizde
patlayan bombaların ve sıkılan kurşunların tembihleyicileri aynı
adrestedir. Türkiye'nin haklı ve meşru davasından dönmesini
bekleyenler boşuna zaman kaybetmektedir. Teröristler nerede ise,
nerelerden üreyip saldırıya geçiyorlarsa oralarda imha etmek artık
devlet ve millet vakarının tarihi icabıdır. Milliyetçi Hareket
Partisi sonuna kadar devletinin, sınır içinde ve sınır ötesinde
kahramanca mücadele veren Türk Silahlı Kuvvetlerinin hem
destekçisi, hem de duacısıdır" diye konuştu.
"Türkiye'nin önüne hendek kazan, duvar diken, elini kolunu
tutan, bununla kalmayıp teröristleri azdıran muhasım güçlere 79
milyon şamarı indirecektir" diyen Bahçeli şunları
kaydetti:
"Şayet anıda bir olup, atide bir kalacaksak, terörle
mücadelede de kesinlikle bir ve beraber olmalıyız ve inşallah da
olacağız. Ne var ki 4 parçalı Birleşik Büyük Kürdistan kurma
çabaları küresel güçlerin şiddeti kızıştırıp vahşeti
tırmandırmasıyla yavaş da olsa devam etmektedir. Buna karşılık
Türkiye'nin Rusya ile işbirliği içinde Suriye'de ön alması, ilan
edilen ateşkesin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde kabulü
değerli bir sonuçtur. Halep başta olmak üzere, kaosun derin
izlerini taşıyan yerleşim yerlerine acilen, güvenli ve engelsiz
insani yardım ulaştırılma iradesi mühim bir gelişmedir. Ocak ayının
sonunda rejim ve muhalifler arasında Astana'da yapılması gündemde
olan müzakerelerin de bölgesel istikrar için ümit verici olduğu
açıktır. Bu aşamada terör örgütleri durmayacak, provokasyonlarını
sürdüreceklerdir. Buna hazırlıklı olmak zorunluluğu vardır. Kaldı
ki gelişmeler de buna işaret etmektedir. Ortaköy'e kadar gelen
teröristin, kapalı devre çalışan, neye hizmet ettiği az çok
belirgin olan yabancı istihbarat örgütlerinden bağımsız olduğunu
söylemek beyhude bir değerlendirmedir. Türkiye'nin Suriye
topraklarında, terörün kaynağında milli beka ve güvenliği için
yaptığı mücadeleye, İstanbul'da adeta cevap verilmiştir. Bu kanlı
eylem aziz milletimize adi ve hayasız bir meydan okumadır. Biz bunu
görüyor ve taraflarına diyoruz ki; ne yaparsanız yapınız, Türkiye
namerde el açmayacak, küresel cellatlara taviz vermeyecektir.
Temeli bin bir fedakarlıkla kazılmış, harcı şehit ve şühedanın
kanıyla karılmış Türkiye Cumhuriyeti hain ve teröristleri eğer
inlerindeyse bulup yok edecek, eğer meydandalar ise gazap olup
başlarına yağacaktır. Katiller için kaçış yoktur, kurtuluş yolları
bitmiştir."
"7 DAKİKA BOYUNCA ÖLÜM YAĞDIRAN TERÖRİSTE GÜVENLİKTEN
SORUMLU BİR ALLAH'IN KULU NEDEN MÜDAHALE ETMEMİŞ"
Bahçeli, İstanbul'un göbeğinde, en işlek ve canlı semtinde, elinde
kaleşnikofla gelip meşhur bir eğlence mekanını basarak kana bulayan
cani ve eylemi hakkında kafalarda oldukça fazla soru işaretinin
belirdiğini vurgulayarak, "Benzeri saldırılara mesela 13
Kasım 2015'de Fransa'da, mesela 12 Haziran 2016'da ABD'de, mesela
19 Aralık 2016'da Almanya'da rastlanması bir şeyi değiştirmeyecek,
ihmallere kılıf olamayacaktır. Öncelikle muhtemel bir terörist
saldırının hiç mi istihbaratı alınmamıştır? Eğer alınmışsa,
aksaklık nerededir? Teröristin bir taksiyle Ortaköy'e geldiği
söylenmektedir. Peşinden Reina'ya girip dakikalarca ateş açtığı
ortadadır. Bu süre zarfında anılan mekanın onlarca güvenlik
görevlisi nereye gitmiştir? 7 dakika boyunca ölüm yağdıran
teröriste güvenlikten sorumlu bir Allah'ın kulu neden müdahale
etmemiş, edememiştir? Herkesin gözü önünde terörist nasıl
kaçabilmiştir? Ortaköy yanarken, yol ağızları, kavşak noktalar,
karadan veya denizden giriş ve çıkışlar tutulmuşken, bu terörist
nasıl ortadan kaybolabilmiştir? Polis kontrol noktaları boşuna mı
kurulmuştur? Bu saldırının hala aranan tek bir katil tarafından
planlanıp icra edildiğine kanmak evvela aklın inkarıdır. O halde
işbirlikçiler, yardım ve yataklık yapanlar hakkında bir ipucu
bulunmuş mudur? Büyükşehirlerimizde, İstanbul gibi dünyanın en
büyük Türk kentinde, böylesi terör saldırılarının yapılabilmesi
oldukça düşündürücüdür. Silahlı ve bombalı alçaklar hedeflerine
kilitlenip keşif anından saldırı pozisyonuna geçesiye kadar
serbestçe dolaşırken güvenlik ve istihbarat kurumları neyle
uğraşmaktadır? Durakta ölüm vardır. Stadyumda ölüm vardır. Garda
ölüm vardır. Havalimanında ölüm vardır. Yollarda, dağlarda,
sınırlarda ölüm kol gezmektedir. Sokakta, caddede, şehir
meydanlarında saldırı ve suikast had safhadadır. Bu durum
karşısında ne yapalım, kaderimizmiş deyip olan biten her şeyi
sineye mi çekelim? Bilahare her seferinde terörü kınıyoruz. Tekrar
tekrar acı ve matemden bahsediyoruz. Bunları yapalım yapmasına da,
terörün ve teröristlerin saçtığı nifak tohumlarının, açtığı dipsiz
kuyuların ulaştığı boyutu da görelim, uyanıp, irkilip kendimize
gelelim. Yeter artık, asıl irade ve gerçek kudret Türk
milletinindir diyelim" açıklamalarında bulundu.
"FİTNE ÇIKARMAYI ARZULAYANLARA ASLA MÜSAADE
ETMEYECEĞİZ"
İhanete ortak olan, ihaneti özendirip toplumsal birlik ve dirliğe
zincir vurmak isteyen kişilere hak ettiği cezaların korkusuzca
verilmesi gerektiğine vurgu yapan Bahçeli, "Sürekli
ağlamakla, sürekli yakarıp şikayet etmekle nereye gideceğimizi
sanıyoruz? Daha kötüsü, toplumsal hassasiyetlerle oynanmakta,
maneviyat sömürüsü tırmanmakta, etnik ve mezhep ayrımcılığı
kamçılanmaktadır. Bir yanda yılbaşı kutlayanlar, diğer yanda
Mekke'nin fethini ananlar iki kampa bölünmüştür. Yılbaşı eğlence ve
kutlamalarını küfür olarak görenlerle, bunun tam aksini düşünenler
arasında oluşan derin yarık giderek büyümektedir. Bacadan girdiği
söylenen Noel Baba figürüne karşı, damardan giren tahammülsüzlük
okları, hoşgörüsüzlük şırıngaları bizi birbirimizden koparmaktadır.
Ayrışmanın çarkına nasıl kapılırız? Birbirimizin hayat tarzına
çatık kaşla bakmak, kin beslemek, saldırmak ve de insani tercihlere
saygısızlık yapmak olur ve kabul edilir şey değildir. Ayrıntıdaki
farklılıklarımız bizi, gerginlik ve kutuplaşma noktalarına
taşımamalıdır. Yeni yıl kutlamalarının karşısına Mekke'nin fethini
çıkarmak veya tam tersine heves etmek, affı ve telafisi mümkün
olmayan art niyetlilik, su katılmamış bir cehalet numunesidir.
Üzerimizde tahakküm kurmak isteyenlere, aramızı bozmak, fitne
çıkarmayı arzulayanlara da asla müsaade etmeyiz,
etmeyeceğiz" şeklinde konuştu.
"KLAVYENİN ARDINA SAKLANAN İNSAN
MÜSVEDDELERİNİN…"
Ortaköy'deki gece kulübü saldırısı sonrası sosyal medyadan terörü
öven yorumlar hakkında değerlendirmelerde bulunan Bahçeli,
"Reina katliamının öncesi ve sonrasında, sosyal medyadan
yapılan bazı yorum ve açıklamaların düşmanlıkları bileyip
teröristleri teşvik etmesi alarm verici düzeydedir ve suçtur.
Klavyenin ardına saklanan insan müsveddelerinin burada saymak ve
söylemekle bitiremeyeceğim dehşet verici mesajları, biliniz ki, bu
aziz milletin hiçbir değeriyle bağdaşmayacaktır. İnsanların yılbaşı
gecesi katledilmelerine ‘oh olsun' demek bir defa İslam'la uzaktan
yakından alakası olmadığı gibi kelimenin tam manasıyla alçaklıktır.
İnanan-inanmayan, laik-anti laik, Alevi-Sünni kutuplaşmasına hizmet
eden kim varsa Türk milletinin potansiyel ve her an açığa çıkması
muhtemel azılı hasmıdır. IŞİD'in bir hedefi, Ortaköy'ü kana bulayan
canavarın kulağına fısıldanan amaçlardan birisi de bu değil midir?
Kaldı ki FETÖ yıllarca bunu yapmak istememiş midir? Reina'dan yeni
bir mezhep düşmanlığı çıkarma ve insanlarımızın hayat tercihleri
itibariyle bölme çabaları terörizmin ve yanında yöresinde buruşmuş
yüzlerini gizleyen şarlatan efendilerinin bitmeyen bir oyunudur. Bu
oyunu Müslüman Türk milleti gene bozacak, oyuncuları da rezil rüsva
edecektir. Ecdadımızın hoşgörü ve adaletli yönetimiyle müşerref
olmuş asırlarda huzur ve sükunet, saygı ve anlayış zirvedeydi.
Tarih şahittir ki, zulme uğrayan, dost arayan insanların en emin
sığınağı, yüzyıllar boyunca milletimizin konuksever ve şefkat dolu
yüreği olmuştur. Bakınız merhum hünkarımız II. Mahmut 1830'lu
yıllarda ne diyordu: -Ben tebaamın Müslüman'ını camide,
Hıristiyan'ını kilisede, Musevi'sini havrada fark ederim.
Aralarında başka türlü bir fark yoktur. Cümlesi hakkındaki muhabbet
ve adaletim kavidir ve hepsi hakiki evladımdır.- Biz bu emsalsiz
zihniyet ve kavrayışı hayranlıkla, hürmetle ve hasretle yad
ediyoruz. Türk-İslam medeniyetinin böylesi bir parlak ve gıpta
edilen olgunluğa tekrar yükseleceğine, medeniyet konusunda ispat
ettiği rüştünü yeni baştan göstereceğine inanıyoruz"
ifadelerini kullandı.
"KOMŞULARIMIZ HUZURA ULAŞMADAN, BİZİM RAHAT VE GÜVENDE
OLMAMIZ İMKANSIZDIR"
Bahçeli, "Karmaşık slogan ve yaldızlı sözlerle takdim
edildiğinin aksine, insandan uzak bir değerler sisteminin
dayatıldığı; hak, adalet, paylaşma ve barışın çok uzakta olduğu bir
çağdayız" diye konuşarak şunları kaydetti:
"Yüzyıllardır süren milletler mücadelesi, bugün yeni bir
perspektif ile ve tüm acımasızlığıyla devam etmektedir. Günümüz
dünyasında geleceği belirlemek, haritaları yeniden çizmek için
kanlı rekabete giren güçler aynı zamanda küresel egemen güçlerdir.
Özellikle, yakın çevremizde yaşanan yoğun çatışmalar, suikastlar,
sabotajlar, komşumuz Irak ve Suriye'deki devasa buhranlar yalnızca
bu bölgeyi değil tüm dünyayı dalga dalga etkileyecek ölçüdedir. Bu
kapsamda daha da acıklı yankı ve yansımalar önümüzdedir. Bunu
engellemenin yegane yolu İslam ülkelerinin kendi gelecek ve
kaderlerine sahip çıkacak dirayet ve basireti gösterebilmelerinden
geçmektedir. Türkiye'de buna destek ve yardımla mükelleftir.
Komşularımız huzura ulaşmadan, bizim rahat ve güvende olmamız
imkansızdır. Demokrasi ve güvenlik dengesini kurarak milli varlık
ve geleceğimizi güvenceye almak çok boyutlu milli ve dürüst bir
siyasi ve diplomatik mücadeleyle mümkündür. Kalkınma ve modernleşme
sürecini yakalayamayan İslam Dünyası, üretmekten çok tüketen,
kaynaklarını israf eden, küresel menfaatlere hizmet eden anlayışı
ile 2017'de de ümitvar görünmemektedir. Üzülerek belirtmeliyim ki,
gelişme yolunda alınan mesafeye rağmen Türk dünyası ve Müslüman
toplumlar, ellerindeki büyük kaynakların ve sahip oldukları beşeri
potansiyelin çok altındadır. Dağınık, uyumsuz, hareketsiz,
kontrolsüz ve içe kapanık bir görüntü veren İslam toplumları
küresel güçlerin oyuncağı haline gelmişlerdir. İşin daha da kötü
yanı, terörizm İslam dünyasını baştan ayağa kavramakta ve
kanatmaktadır. Küresel bir barışın, hakkaniyetin, adaletin ve
paylaşımın hakim olmasını dilediğimiz gelecek yıllarda, gerçekçi
yaklaşımla baktığımızda, bu coğrafyaya liderlik yapabilecek, örnek
ve model olabilecek yegane ülkenin Türkiye Cumhuriyeti olduğu
görülecektir. Bu da öncelikle güçlü, saldırıları def etmiş,
kuşatmayı yarmış, milli birlik ve bin yıllık kardeşliğini sağlama
almış bir ülke ve yönetim yapısıyla temellenecektir. Takdir
edersiniz ki, her yükseliş, elbette ki egemen gücün lehine, mahkum
milletin aleyhine gerçekleşmektedir. Ancak, bu asimetrik etki
aslında milliyetçiliğin zirveye çıkışının da bir dayanağıdır. Bu
itibarla küresel aktörler açısından, ülkelerdeki yükselen
milliyetçiliğin kırılması; dil, din veya mezhep farklılıklarının
derinleştirilmesi ve bunların üzerinden federal devletler
oluşturulması hedeflenmektedir. 2017'de de bu sinsi ve ahlaksız
faaliyet durmayacaktır. Aslında egemen güçler kendi yayılmacı
emelleri için milliyetçi perspektifle hareket ederken, ellerini
uzattıkları ülkeler için milliyetçiliği bastırmaya çalışmak gibi
bir ikilem de yaşamaktadırlar. Ancak maksadı ne olursa olsun,
küresel dayatma ve emperyalist baskıların önündeki en önemli engel
milli devlet yapısı ve bu yapının temel taşı olan milliyetçiliktir.
Başka bir deyişle, bir milletin yükselişinin dayanağı, milliyetçi
düşünceler, milli kimliğin gücü, milli devletin sağlamlığıdır.
Küresel gelişmelerin bir figüranı değil baş aktörü olmayı
hedefleyen milliyetçi projeler, yalnızca Türkiye'yi değil
soydaşlarımızı ve müşterek kültür dairesinde yaşayan mazlum
milletleri de kurtaracak yeni bir anlayışı temsil etmektedir.
Buradan çıkarılması gereken sonuç çoğulcu, çok kutuplu, dengeli
yeni bir dünya sistemine duyulan ihtiyacın giderek artmakta
olduğudur. Bugün bütün insanlık, çevre sorunundan enerji sorununa,
bulaşıcı hastalıklardan adalet sorunlarına, terörden etnik
çatışmalara kadar karşı karşıya bulunduğu tehlikelerle ortak bir
kaderi paylaşmaktadır. Dünyayı daha yaşanır bir yer haline
getirebilmek, Afrika'dan Amerika'ya, Asya'dan Avrupa'ya kadar
yerkürenin her köşesinde yaşayan bütün insanlık için ortak bir amaç
haline gelmelidir. Bu anlayış, bir yönüyle Türk milliyetçilerine
düşen tarihi bir görev ve sorumluluğa da işaret etmektedir. Aynı
zamanda cihan devleti kurmuş olan atalarımızdan kalan yönetim
mirasının da bir gereğidir. İnsan merkezli, hak ve adalet
ilkelerine uygun, gönüllü paylaşımı ve işbirliğini amaçlayan,
küresel kaynakları hakkaniyetle insanlığın istifadesine sunan yeni
bir aydınlanma sürecinin Türk milletinden başlaması milliyetçilerin
Türkiye merkezli fikirlerinin temelini
oluşturmaktadır."
"BEKLEMEKSİZİN BİR OLALIM, DİRİ OLALIM, İRİ
OLALIM"
Bahçeli, yaklaşan ağır tehlikeler karşısında artık vakit kaybına
tahammül kalmadığını, hiçbir ayrım yapmadan bayrak, vatan ve millet
ortak paydasında buluşmanın zamanının geldiğini ifade ederek,
"Göğsünü gere gere ülkem, milletim, vatanım haykırışlarıyla
yanıp kavrulan herkesle beraberlik şarttır, tarihi önemdedir.
Beraberce mutlu günlere doğru kat edeceğimiz daha nice yıllar
vardır ve olmalıdır. Bütün samimiyetimizle ve muhabbetle ortak
paydamıza saygı gösteren herkese elimizi uzatıyoruz. Ancak bölünme
gayreti içerisinde olanları da affetmemizin mümkün olmadığını
buradan ilan ediyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi ve Türk
milliyetçileri, Türkiye'nin milli birliğini ve kardeşlik hukukunu
korumaya ant içmiştir. Bilinmelidir ki, Türkiye Cumhuriyeti sokakta
bulunmamıştır. İcazetle kurulmamıştır. Sömürgeciler tarafından
ikram edilmemiştir. Türk devleti, Türk vatanı ve milli kimlik şehit
kanlarıyla kazanılmıştır. Ve hatırdan çıkarılmamalıdır ki, tarihin
hiçbir döneminde, Türk milletine yapılan ihanet karşılıksız ve
cezasız bırakılmamıştır. Biz, doğulusunu da batılısını da,
Alevisini de Sunnisini de, kucaklayacak büyük sevgilerle dolu bir
davanın mensuplarıyız. Bu topraklara vatanım diyen, bu insanlara
milletim diyen, bu bayrak benim, bu ülke benim diyen herkesle
uzlaşır, gönlümüzü açarız. Ayrılıkta hayır yoktur. Gün birleşme
günüdür. Birleşmenin adresi ise büyük Türk milletidir. Uzlaşma ve
huzurun merkezi de Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Bize yol
gösteren geçmişin acı hatıraları değil, geleceğin aydınlığıdır.
Çağrım tüm siyaset kurumuna ve hükümetedir: Beklemeksizin bir
olalım, diri olalım, iri olalım. Türkiye'nin geleceğini birlikte
inşa edelim. Huzur dolu, refah içindeki geleceğe birlikte ulaşalım.
Terörizmi milli mutabakat içinde imha edelim. Ya onurlu ve huzurlu
bağımsız bir millet olarak yaşayacağız, ya da küresel oyunlara
boyun eğerek bölünme ve parçalanma tuzağına düşeceğiz. Türkiye,
Türk milletinin ebedi vatanı olarak hep var olacaktır. Şerefli Türk
bayrağı bu vatan üzerinde hain ellerin uzanamayacağı yükseklerde
ilelebet dalgalanacaktır. Türkiye'nin birliği, refahı, mutluluğu ve
geleceğinin yegâne teminatı ay yıldızlı al bayrak altında
birleşmekten geçmektedir. Bir milletin şerefi ve haysiyeti, ortak
değerler üzerinde yükselen milli birliği ve kardeşliğidir. Milli
birliğimiz yara alır, kardeşlik ruhumuz sarsılırsa, bunun geriye
dönüşü mümkün değildir. İnancım odur ki, Türk milleti yapay
ayrımlara, beyhude çabalara fırsat vermeyerek, beraberliğini
sonsuza kadar sürdürecektir. Bunu başarmak; tarihe, ecdadımıza,
aziz milletimize ve gelecek nesillere borcumuzdur. Bu borcun
ödeneceği gün gelmiştir. Türkiye'yi onurlu bir geleceğe taşıyacak
çelikten bir irade teşkil edilirse, bizi hiç kimse tutamayacak,
önümüze hiç kimse geçemeyecek, kriz, kaos ve darbe çığırtkanları
inanıyorum ki kadavraya dönüşeceklerdir. Gelin Türkiye'yi bölgenin
ve kürenin parlayan yıldızı yapalım. Gelin ihanetin belini
müştereken kıralım. Gelin 'Ne Mutlu Türküm Diyene' sözüne
ebediyetin mührünü vuralım, hep birlikte saldırı ve düşmanlıklara
karşı etten, imandan, inançtan, ülküden aşılmaz, yıkılmaz, dağılmaz
bir duvar çekelim" değerlendirmesinde bulundu.
(Abdullah Sarıca - İlker Turak / İHA)