CHP’ye sert ‘Esad’ eleştirisi
MHP lideri Devlet Bahçeli, "İdlib krizinin çözümü için katil Esad ile işbirliği ya da görüşülmesinin zorunlu olduğunu söyleyenler akıllarını başlarına almalıdır. Terör örgütleri ile mücadele eden Türkiye'yi eline kan bulaşmış bir katille aynı masaya oturtma heves ve densizliği eğer ihanet ve işbirlikçilik değilse, kesinlikle gafilliktir" dedi.
MHP lideri Devlet Bahçeli, "İdlib krizinin çözümü için
katil Esad ile işbirliği ya da görüşülmesinin zorunlu olduğunu
söyleyenler akıllarını başlarına almalıdır. Terör örgütleri ile
mücadele eden Türkiye'yi eline kan bulaşmış bir katille aynı masaya
oturtma heves ve densizliği eğer ihanet ve işbirlikçilik değilse,
kesinlikle gafilliktir" dedi.
'Kadınlar Güçlensin, Türkiye Büyüsün' temalı MHP Genişletilmiş
Kadın Kolları Genişletilmiş İstişare Toplantısı, Genel Başkan
Devlet Bahçeli'nin katılımlarıyla gerçekleştirildi. Türkiye
genelindeki tüm il ve ilçelerin kadın kolları başkanlarıyla, kadın
belediye meclis üyelerinin yer aldığı programın açılış konuşmasını
gerçekleştiren Bahçeli, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün
"Yeryüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir"
sözünü anımsatarak kadına verilmesi gereken değerin önemine
değindi.
Bahçeli, "Çünkü kadın annedir, kadın eştir, kadın yuvadır,
kadın insandır, ailenin temel direğidir. Kadın, toplumun aynası,
geleceğimizin ümit ateşidir. Bunların yanında nezakettir,
zarafettir, titizliktir, hoşgörünün bizzat kendisidir. Kadın elinin
değdiği yerde, kadının olduğu her zeminde fedakarlık vardır,
sağduyu ve sabır hakimdir. Türk kadını kahramanlıklara imza atan,
devlet-i ebed müddet, millet-i ebed müddet anlayışına emek ve güç
veren iradedir. Kadınsız insanlık, kadınsız toplum, kadınsız
gelecek olmaz, olamaz. Bu gerçekten hareketle kadınların hayatın
her alanında aktif, eşit, etkin ve katılımcı olmaları vazgeçilmez
değer ve önemdedir" diye konuştu.
YEREL SEÇİMLERDE KADIN YOĞUNLUĞU
Kadın hakları denildiğinde insan haklarının, insan onuru
denildiğinde, aynı zamanda kadın onurunun algılandığını ifade eden
Bahçeli, kadınların öne çıkmasını, daha çok görünür olmasını, maruz
kaldıkları kötü muamelelerden muhafaza edilmelerini tarihi ve
insani bir görev addettiklerini kaydetti.
31 Mart 2019 tarihinde yapılacak olan Mahalli İdareler Seçimlerine
de değinen Bahçeli, "Seçimlerde daha fazla kadınımızın faal
katılım ve yoğun adaylığı, inanıyorum ki, Türkiye'nin gücüne güç
katacaktır. Arzu ve beklentimiz de budur. 1923 tarihinde 421
belediye yönetimi vardı. Bugün 1398 belediye yönetimi milletimize
hizmet yarışındadır. 95 yılda yerel yönetimlerin derinlik ve
genişliğinde parlak gelişmeler yaşanmıştır. Ancak yeterli olduğunu
iddia etmek doğru değildir. Kadın belediye başkanlarımızın sayı ve
oranındaki artışlar hem demokratik kültürümüzü zenginleştirecek,
hem de millete hizmeti büyütecektir. İnancımız ve umudumuz bu
şekildedir. Ayrıca, 20 bin 498 belediye meclis üyesi, 1251 il genel
meclis üyesi, 18 bin 143 köy muhtarı, 31 bin 635 mahalle muhtarı,
80 bin 696 köy ihtiyar meclis üyesi, 137 bin 781 mahalle ihtiyar
meclis üyesi arasında kadınlarımızın hak ettiği sayı ve temsile
ulaşmaları konusunda üzerimize ne düşüyorsa yapacağımızın sözünü
kararlı bir şekilde veriyoruz. Cumhur İttifakı'nın şuuruyla
temellenmesini ve teminini hedeflediğimiz önümüzdeki Mahalli
İdareler Seçimleri kadınlarımızın gücüyle Türkiye'nin önünü açacak,
ilave olarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni kökleştirecektir.
Kimin ne dediğinin önemi yoktur. Kimin hangi oyunları oynadığının,
hangi karanlık senaryolardan medet umduğunun bir kıymet-i harbiyesi
olmayacaktır. Kadınlarımız güçlendikçe milli uyanış yaygınlaşacak,
milli diriliş ve dayanışma ruhu Türkiye'yi büyütecektir. Diyoruz
ki, kadınlar güçlensin Türkiye büyüsün. Kadınlar güçlensin Türkiye
yürüsün, Türkiye yükselsin. Kadın zayıf kalırsa medeniyetimiz
sekteye uğrayacak, ülkemiz belirsizliklere sürüklenecektir. Kadın
atıl ve hareketsiz kalırsa, dahası ilgi ve destekten mahrum
bırakılırsa istikbalimiz riske girecektir. Buna da hiç kimsenin,
hiçbirimizin hakkı yoktur. Kadın varsa insan vardır ve insan,
hakkıyla, haklılığıyla, hak ettiği mevki ve imkanlarla süratle
buluşmalıdır. Kadınlarımızın önündeki bariyerler kaldırılmalıdır.
Nitekim onlarsız gelecek hem bir hayaldir. Onlarsız medeniyet kuru
bir avuntudur" şeklinde konuştu.
"DEVLET VE MİLLETLER KADINLARA VERDİĞİ DEĞER KADAR
GÜÇLÜDÜR"
"Dünden bugüne, Türk kadının omuzlarında vatanın yükü,
alınlarında fedakarlığın ışığı, boğazlarında cesaretin madalyaları
vardır" diyen Bahçeli kadınların tarihteki yerine ve
önemine dikkat çekerek şunları söyledi:
"Yılgınlığı elinin tersiyle iten, yıkılmışlığı reddeden
kararlılık Türk kadınının hasletleri arasındadır. Türk kadını
koruyandır, kollayandır, kol kanat gerendir. Toplumsal huzur ve
refahın ön şartı ayrımcılığın reddi, cinsiyetçi saplantının
dışlanarak kenara itilmesidir. Bu sağlanmadan kadınları sadece
belirli gün ve haftalarda hatırlamak yerinde ve yeterli olmayacağı
gibi, doğru da sayılamayacaktır. Kadınlık onurunu, insanlığın onuru
mertebesinde görmeden atılacak hiçbir adım amacına ulaşamayacaktır.
Kadının yok sayıldığı, hor görüldüğü, dışlandığı, ötekileştirildiği
toplumlar ilkeldir, geridir. Kadının el üstünde tutulduğu, erkek
kadar sosyal hayatın bir parçası olduğu ve fırsat eşitliğinin
sağlandığı toplumların ise geleceğe umutla bakabilmesi mukadderdir.
Kadının aile ve toplumsal ilişkilerin direği, nirengi noktası
olduğu gerçeğini unutmamalı, hafızalardan çıkarmamalıyız. Devlet ve
milletler kadınlara verdiği değer kadar güçlü ve kudretlidirler.
Çünkü aileyi ayakta tutan ve sarıp sarmalayan kadındır. Aile ise
milletin temel taşıdır. Kadın vatandır, kadın ülkedir, kadın
gelecektir, kadın gelecek nesillerin güvencesidir. Önemle ifade
etmek isterim ki, bilimden sanata, spordan edebiyata, siyasetten
ekonomiye kadar hayatın her alanında kadınların tam manasıyla izi
görülüp sesi duyulacaksa önce şiddetle mücadele etmek asıl ve
öncelikli olmalıdır. Kadın ve şiddet kelimelerinin yan yana gelmesi
toplumumuz açısından endişe ve kaygı verici bir durumdur.
Kadınlarının yüzü gülmeyen bir toplumun geleceği umutla karşılaması
imkansızdır. Kahraman ve fedakar Türk kadının hak ettiği yerlerde
olması, layık olduğu sosyal, siyasal ve ekonomik sıçramalar
yaşaması bizim tehir edemeyeceğimiz bir gayedir. Ne hazindir ki,
yılın sadece belirli gün ve haftalarında toplumsal eşitsizlik
konuları gündeme gelmekte, kadın hakları üstün körü geçilmekte ve
fırsat eşitliği laf olsun kabilinden dile getirilmektedir. Kadın
sadece bir güne hapsedilecek bir varlık mıdır? Kadınlarımızın
sorunları ve sosyal hayattaki yeri sadece belirli bir hafta veya
günün mü konusudur? Bu kısır döngü elbette son bulmalı, kadın ile
şiddet, cinayet, eşitsizlik ve istismar kelimeleri artık yan yana
gelmeyecek şekilde rafa kaldırılmalıdır. Aziz milletimiz bunu
aşabilecek, bunu başarabilecek yüksek bir kültür ve mirasla
donanmıştır. Tarihimize baktığınızda da bunu görürsünüz. İl Bilge
Hatun'a bakınız. Hayme Ana'ya bakınız. Nene Hatun'a bakınız. Tayyar
Rahmiye'ye bakınız. Kahraman Türk kadınına bakınız. Ne derece
saygın olduğunu görürsünüz. Bilinmelidir ki, Türk kadını milli
şerefimizin abidesidir. Türk kadını milli bekamızın beşiğini
sallayan ahlaktır. Nitekim Türk kadını yuvasının da, yurdunun da
zarafet, zeka ve ziynetle taçlanmış fertleridir. İftiharla hepinizi
böyle gördüğümü ifade etmek boynumuzun borcudur. Eğer bugün son
yurdumuzda hür ve müstakil bir biçimde nefes alıp verebiliyorsak,
bunda tarihe altın harflerle geçmiş ve elleri öpülesi kadınların
büyük bir payı bulunmaktadır."
"GAZETELER ÜÇÜNCÜ SAYFA HABERLERİNE DİKKAT
ETMELİ"
Türkiye'nin geleceğinin kadınların üstleneceği yapıcı role bağlı
olduğunu dile getiren Bahçeli, "Milletimizi içten
çürütecek, geleceğini karartacak, kaos ve kriz aşılayacak her türlü
sosyal, siyasal ve ekonomik tahribatın karşısında set olacağız,
buna müsaade etmeyeceğiz. Bu konuda gazete ve televizyonların adeta
özendirici nitelik taşıyan, suça tevessül kapısını aralayan üçüncü
sayfa haberlerine de dikkat etmesini yararlı görüyoruz. Toplumda
artan şiddet sarmalını yaymaktansa konunun uzmanlarının bir araya
gelip çözüm önerileri sunmasının sosyolojik ve psikolojik açıdan
daha faydalı olacağı kanaatindeyiz. Kadına şiddet, istismar,
eşitsizlik gibi yüz kızartıcı gelişmeler ülkemiz için bir beka
meselesi olduğunu dün söyledik bugün de tekrarlıyoruz. Bu sorunun
ertelenmesi, geciktirilmesi, savsaklanması çok ciddi mahsurlara yol
açacaktır. Bu sorumluluk hepimizin omuzlarındadır. Unutmayınız ki,
kadınlar kadar güçlüyüz, kadınlar kadar insanınız, kadınlar kadar
medeniyiz. Kadınlar hayatın içinde etkin ve fedakârca mücadele
ederken, demokratik imkân ve fırsatlardan mahrum olmaları elbette
akla ziyan bir çarpıklıktır. Hayatın her alanında eşit bir temsil
ve katılım talebinde bulunan kadın gerçeğinden ürkmeden
kabullenmek, gereğini yerine getirmek hepimiz adına bir insanlık
görevidir. Erzurum'dan İzmir'e, Artvin'den Mersin'e, Şırnak'tan
Balıkesir'e, Iğdır'dan Edirne'ye, Samsun'dan Ankara'ya, Trabzon'dan
İstanbul'a kadar Türk milletinin nice kahraman kadını, nice fedakâr
annesi Türkiye'nin gelişmesi için mücadele halindedir. Onlarsız bir
millet varlığı elbette akla düşünülemeyecektir. Bu itibarla parti
olarak her zaman kadınlarımızın yanındayız, her şart altında Türk
kadının hak ve hukukunu savunmayı sürdüreceğiz. Milliyetçi Hareket
Partisi, kökeni ve anasının dili ne olursa olsun Türk kadının her
zaman destekçisi, sözcüsü ve yanında duran gücü olmaya devam
edecektir" çağrısında bulundu.
"ÜLKEMİZ YENİ BİR GÖÇ AKIMININ ÜSTESİNDEN
GELEMEZ"
Suriye meselesine değinen Bahçeli, Tahran Zirvesi'nde İdlib'de
Rusya ve Suriye rejiminin sivil halkı tehdit eden saldırıları
durdurması yönünde bir kararın alınmamış olmasını, Tahran
Zirvesi'nden istenilen sonucun tam anlamıyla çıkmadığını
gösterdiğini ifade etti. Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İdlib'de
yaşayan sivil halkın zarar görmemesi ve Türkiye'ye yönelik muhtemel
bir göçün başlamasının önüne geçilmesi için yaptığı ateşkes
çağrısının önemli olduğunu söyledi.
Bahçeli, "Gerek İdlib gerekse de Suriye'nin diğer
bölgelerinde yapılan operasyonlarda sivil halkın can güvenliğinin
korunması, Türkiye'nin hazmedemeyeceği göç dalgasının önüne
geçilmesi acil bir ihtiyaçtır. Ülkemiz yeni bir göç akının
üstesinden gelemeyecektir. Buna ne ekonomik imkanlarımız, ne de
sosyal bünyemiz ve nüfus bütünlüğümüz cevap veremeyecektir. Ülke
olarak arzumuz Suriye'de bulunan diğer ülke güçlerinin aynı
hassasiyeti göstermesi ve Türkiye'yi anlamalarıdır. Bu kapsamda
Sayın Cumhurbaşkanı 17 Eylül 2018 tarihinde Rusya Devlet Başkanı
Putin ile Soçi'de bir araya gelmiş ve İdlib konusunu
görüşmüşlerdir. Bu görüşmeden çıkan mutabakat hem ülkemiz hem de
bölgemiz açısından memnuniyet verici bir gelişme olmuştur. İdlib
çatışmasızlık bölgesine düzenlenen saldırıların durdurulması
hususunda Rusya Federasyonuyla varılan uzlaşma müspet bir sonuçtur.
İdlib'de oluşturulan 20 kilometrelik güvenli bölge Suriye'den
gelebilecek muhtemel göç dalgasını kaynağında engellemiş ve İdlib
halkının huzuru için kapı aralamıştır. Sonunda ve şimdilik İdlib'de
yaşayan sivil halk rahat bir nefes almıştır. Görünen budur. PKK/YPG
terör örgütlerinin Akdeniz'e şirret ve zehirli koridor açma emeli
daha da zorlaşmış, daha da engele takılmıştır. Suriye'deki barış ve
huzur arayışlarına önemli katkılar sağlanmıştır. Soçi
Mutabakatı'nda alınan kararlar Tahran Zirvesi'nin devamı
niteliğinde bir rol üstlenmiş ve böylelikle dünya kamuoyuna net
mesajlar verilmiştir. Tahran Zirvesi'nde görüş ayrılığı olduğu
spekülasyonu son bulmuş, Cenevre'de yapılacak görüşmeler için
Türkiye'nin elini güçlenmiştir. Rusya'nın askeri müdahale ile
yapmaya çalıştığını, Türkiye diplomatik girişimler sonucunda
sağlamıştır. Türkiye, Suriye'nin istikrarı için samimiyetle
mücadele ettiğini bir kez daha ilan etmiştir. Soçi Mutabakatı'nın
hemen ardından Suriye'de Rus uçağının vurulması ve 15 asker
kaybının yaşanması ise dikkatlerden kaçmamıştır. Görünen odur ki,
Suriye'deki vahim süreç devletlerarası bir kriz için kaynama
noktasına ulaşmıştır" dedi.
"AKILLARINI BAŞLARINA ALSINLAR"
ABD'nin terör örgütlerine yaptığı silah desteğini hala kesmediğinin
altını çizen Bahçeli, "ABD gerçekten bölgede kalıcı barış
ve istikrar istiyorsa terör örgütlerinin hamiliğini yapmaktan
vazgeçmelidir. Anlaşıldığı kadarıyla, ABD'nin Suriye'de siyasi
istikrar diye bir derdi yoktur. ABD'nin amacı kaostur, krizdir,
siyasi buhrandır. Üstelik bir terör örgütüne karşı başka bir terör
örgütüyle işbirliği yaparak samimiyetsizliğini açıkça göstermiştir.
Buna karşılık yapılacaklar bellidir. Türkiye'nin güvenliğini tehdit
eden kanun ve insanlık dışı her örgütle kararlı mücadele şarttır ve
kaçınılmazdır. Teröristler sınır ötesinin hangi bölgesinde
bulunursa bulunsun imha edilmelidir. Hangi isim altında yer alırsa
alsınlar kafaları koparılmalıdır. ABD'nin kurnazlığı hiçbir fayda
etmeyecek ve kahraman Mehmetçik teröristlerin inlerini başlarına
yıkmaya devam edecektir. Türkiye'nin sınır dışı operasyonlarla
teröristleri etkisiz hale getirmesi, bu operasyonlar ile sözde
elebaşlarının imha edilmesi memnuniyet vericidir. Son 45 gün de
yurt içi ve sınır ötesinde 366 teröristin etkisiz hale getirildiği
Milli Savunma Bakanı tarafından açıklanmıştır. Türk Silahlı
Kuvvetlerinin yaptığı bu operasyonlar bölgemizde hiçbir terör
örgütünü barındırmama kararlılığının bir göstergesidir. Buna karşın
Irak'ın Türkiye sınırı boyunca asker konuşlandırması ise dikkat
çekicidir. Irak, teröristlerin imha edilmesinden neden rahatsızdır?
Irak'ın sınırlarımız boyunca asker konuşlandırmasında ABD'nin rolü
var mıdır? Bu soruların cevapları aynı zamanda bölgesel istikrar
açısından kimlerin samimiyetle mücadele edip etmediğinin de delili
olacaktır. İdlib krizinin çözümü için katil Esad ile işbirliği ya
da görüşülmesinin zorunlu olduğunu söyleyenler de akıllarını
başlarına almalıdır. Terör örgütleri ile mücadele eden Türkiye'yi
eline kan bulaşmış bir katille aynı masaya oturtma heves ve
densizliği eğer ihanet ve işbirlikçilik değilse, kesinlikle
gafilliktir. Suriye'nin huzur ve istikrarı için Türkiye tüm
gayretiyle mücadele etmektedir. Milli bekamızın savunulması kararlı
ve tavizsiz ölçüde sürdürülmektedir. İdlib'de oluşturulan gözlem
noktaları da bu kapsamda görevini başarıyla icra etmektedir.
Suriye'nin geleceğinde ise tek söz sahibinin Suriye halkı olduğu
asla unutulmamalıdır. Ve de zalim Esad'la gidilecek hiçbir yer
yoktur, olamayacaktır" mesajını verdi.
(İHA)