CHP, MHP ve HDP’nin ortak noktasını söyledi
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker; CHP, MHP ve HDP'nin zihniyet akrabalığının bulunduğunu belirtti.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker; CHP, MHP ve
HDP'nin zihniyet akrabalığının bulunduğunu belirtti.
AK Parti Dış İlişkiler Başkanlığı Dış İlişkiler Başkanları
Toplantısı'nı Diyarbakır'da yaptı. Bir otelde yapılan toplantıya,
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Eker, AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel
Başkan Yardımcısı Yasin Aktay, Ankara Milletvekili Emrullah İşler,
Diyarbakır Milletvekilleri, Kadın Kolları Dış İlişkilerden sorumlu
Genel Başkan Yardımcısı Meryem Göka, Gençlik Kolları Dış
İlişkilerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, Diyarbakır İl Başkanı
Aydın Altaç ve çok sayıda partili katıldı.
"KÜRT MESELESİ KAPANMAMIŞ MESELELERDEN BİRİ"
Toplantıda yapılan açılış konuşmalarının ardından konuşan Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, toplantının Diyarbakır'da
yapılıyor olmasının ayrı bir öneminin olduğunu düşündüğünü
belirtti. Bölgede özelikle 20'inci yüzyılda gelişen meseleler ve
bunların tarihsel uzantıları ile yüz yüze olunduğunu vurgulayan
Eker, "Bu nedenle bu toplantının ayrı bir önemi var. Çünkü
hemen yakınımızda bir sınır var. Bu sınırların 20'inci yüzyılda bir
imparatorluğun çöküşü ile birlikte nasıl şekillendiğini biliyoruz.
Hangi yabancı devlet adamının hapşırığı ile cetvelin ve kalemin
nasıl yer değiştirdiğini tarih yazıyor. Hala kağıt üzerinde
cetvelle çizilmiş sınırlar olsa bile aslında kapanmamış meseleler
var. Ve bunlar bizi etkiliyor. Çünkü o kapanmamış meselelerden biri
Kürt meselesi" dedi.
20'inci yüzyıl boyunca bütün Ortadoğu'nun aslında bu meselenin
etrafındaki problemlerle yüz yüze geldiğini anlatan Eker,
"Filistin meselesi yine böyledir. Açık bırakılmış bir
mülahazat hanesinin hala günümüzde de devam eden yansımalarıdır.
Biz elbette ki AK Parti olarak bunlara sessiz kalamayız. Ne tarih
yorumumuz ve tarih görüşümüz itibariyle ne sahip olduğumuz evrensel
değerler itibariyle ne de bizi var kılan, bizi anlamlandıran kendi
gerçeksel bakış açımız nedeniyle sessiz kalamazdık" diye
konuştu.
AK Parti'nin milletin tanzimattan beri beklediği bir tahassür
olduğunu dile getiren Eker, partisin felsefesinin hem yerli hem de
evrensel değerlere yaslandığını kaydetti. Bu iki unsuru beraber
değerlendirdiklerinde ve sahip oldukları tarih felsefesi nedeniyle
daha dinamik bir siyaset izlemeye mecbur kaldıklarını vurgulayan
Eker, "Geçmişte olduğu gibi ‘siz burada ne yaparsanız yapın
bizi ilgilendirmiyor yeter ki bize ilişmeyin' demek Türkiye'ye bir
şey kazandırmaz. Sadece sorunları derinleştirdi bu ve maalesef çok
ama çok acılar yaşandı" dedi.
"BUNUN UZANTILARINDAN BİRİ TEKÇİ ANLAYIŞ"
Bu durumun uzantılarından birinin Türkiye'deki tekçi anlayış
olduğuna dikkat çeken Bakan Eker, şunları kaydetti:
"Bu tekçi anlayışın ortaya çıkardığı problemler var. Bu
kadim şehir Diyarbekir, çevresinde 12 bin 500 yıldır insanlar
topluluk halinde yerleşik hayatı sürdürüyor. Karacadağ 25 kilometre
ötede. Etekleri yeryüzünde buğdayın anavatanı olarak bilinir. Bunu
dünya litaretürü söylüyor. Buradan Batman'a doğru giderken 60'ıncı
kilometrede bir tepe var. 2 sene önce arkeolojik kazılarda orada
bir sürü eşya, kadın eşyası, süs eşyası, yaşama ait eşyalar
bulundu. 12 bin 500 yıldır burada 30'a yakın medeniyet yer edildi.
Medeniyetler burada beslendi. Dicle medeniyetler emzirdi,
medeniyetlere beşik oldu. Bu şehrin tarihi sur içine bakın.
Fotoğrafları biraz oynatın bazıları onu kalkan balığına benzetir.
Halbuki o insan kalbine benziyor. Aynı insan kalbinin anatomisine
benzediğini görürüz. Bu kalbin damarlarında barış dolaştı. Niye
söylüyorum bunu bu şehirde 639'uncu yıldan beri Müslümanlar var.
Hazreti Ömer'in halifeliği zamanından bu yana Müslümanlar var.
Halit Bin Velit'in oğlu Süleyman burada şehit oldu. Artuklular onun
adına cami yaptırdı. Onun yanında da 27 sahabe var. Mekke ve
Medine'den sonra en çok sahabenin yan yana bulunduğu şehir
Diyarbakır'dır. İslam tarihi açısından çok önemli, dinler tarihi
açısından çok önemli. Diğer semavi dinler açısından da çok önemli.
‘Bu şehirde barış dolaşıyor' dedim. Çünkü bu şehrin mimari durumu
barış üretiyor. Sosyal barış üretiyor. Daracık sokaklarında
yürüdüğünde hangi ev zenginin, hangi ev fakirin, Müslüman'ın,
Süryani'nin, Ermeni'nin, Türk'ün, Kürt'ün Arap'ın bilemezsiniz. Yan
yana yaşarlar. Çünkü bir sınıf toplumunun eseri
değildir."
"BU ŞEHİRDE HİÇBİR ZAMAN BARIŞ BOZULMADI"
Diyarbakır'da bütün kapıların birbirine benzediği ve hepsinin çok
mütevazi olduğunu belirten Eker, "O kapıdan içeri
girersiniz ve karşınıza bir avlu çıkar. Bu avlu sizin fizyolojik
ihtiyaçlarını giderir. Ne göklerle ne de toprakla ilişkinizi
koparmaz. Buranın iklimine uygun, elektrik olmadan da klima olmadan
da insanların rahat ve konforlu bir şekilde yaşadığı mimari
formasyondur. Sokaklarında barış dolaşıyor dedim. Çünkü bu şehir
tarihinin hiçbir döneminde son yaşadığımız süreç dışında hiçbir
zaman da o barış bozulmadı. Müslümanlar, Müslüman olmayanlarla iyi
komşuluk ilişkilerinin dışında yeni akrabalıklar, sosyolojik
ilişkiler geliştirmişlerdi. Mesela kirvelik dediğimiz bir müessese
var. Yani bir Müslüman'ın erkek çocuğu sünnet olur. Sünnet
edilirken bir gayri müslim komşunun kucağında sünneti yaptırılır ve
kirvelik kurulur. O kirvelik bir tür akrabalık gibidir. O kirveliği
inşa edenler birbirleri ile evlenmezler ama birbirleri ile ayrı bir
hukuk geliştirirler. Birlikte yaşarlar. Sosyologların, toplum
bilimcilerin ve siyasetçilerin üzerinde durması gereken bir
hukuktur bu. Bu kirvelik sadece dediğim gibi Müslümanlarla,
Müslümanlar arasında değil, Müslümanlarla Süryaniler ve Ermeniler
arasında oluşturulur. Buradaki farkı kimliklerle değil, farklı
inançlarla birlikte yaşamanın kültürünü geliştirdiler. Biz ne zaman
ki barışın şifrelerini unuttuk ve barışın kodlarını kaybettik o
zaman burada şairin dediği gibi uçsuz bucaksız gözyaşları
oluştu" şeklinde konuştu.
"YAŞANANLAR TEK TİPÇİ ANLAYIŞI HATIRLATIYOR"
Diyarbakır'ın 1920'lerder itibaren yaşanan olaylar ve Kürt
kimliğinin kaybedilmesi ise bu yaşamının sona erdiğini anlatan
Eker, "Öncesinde de vardı sorun. Süryanilerle, Ermenilerle
ilgili sorunlar vardı. Önce Ermeniler gitti. Sonra da Süryaniler
biraz sessiz sedasız çekildiler. Üzerlerindeki baskıyı tam da ifade
edemeden. Sonra tek tipçi anlayışlar geldi. Hazin bir şey. Buna
özellikle dikkatinizi çekiyorum. Bugün aslında olan biten Kobani
olayları bahanesiyle bu şehirde ortaya çıkan Vandalizm. Ki
öncesinde biz AK Partililer olarak zaman zaman bunları yaşadık.
Bize o tekçi anlayışları hatırlatıyor bunlar. Partilerin
isimlerinin ayrı olması bir şey ifade etmiyor. Çünkü biliyoruz
akrabalık sadece kandan ibaret değildir. Belki de en zayıf
akrabalık bağı, kan bağı olan akrabalıktır. En güçlü olan akrabalık
zihniyet akrabalığıdır. Biz bu zihniyet akrabalarını tanıyoruz.
Birgün adı CHP, diğer gün MHP, sonraki gün HDP'dir. Çünkü hepsi
tekçi ve kendinden başkasına hayat hakkı tanımıyor. Hepsi benim
gibi olacak diyor. Sen burada siyasi faaliyet yapamazsın diyor.
Birgün kurban eti dağıtanı öldürüyor, onu katlediyor. Sonraki gün
bir siyasi partinin camlarını indiriyor, içlerine molotof kokteylli
atıyor. Bunun CHP ya da MHP anlayışından ne farkı var. Zihniyet
ayn. Onun için zaman zaman içlerinden çıkıp birbirlerine çağrılar
yaptıklarına biliyoruz. Kime karşı AK Parti düşüncesine karşı. AK
Parti'nin demin söyledim iki tane önemli değer alanı var. Düşüncesi
sahici ve yerlidir ve değerleri evrenseldir. Irkla, etnik
mensubiyetle, inançla, kültürle alakalı değildir. İnsanları böyle
kategorize etmez. Bu şehir çok acılar çekti. Bu şehir şu anda bunca
medeniyetin eserini içerisinde barındırıyor ama bu mücevherlerin
hepsi küller altında" ifadelerini kullandı.
"DİYARBAKIR DÜNYANIN EN BÜYÜK MÜLTECİ KAMPI"
Diyarbakır'ı küller altındaki mücevher olarak tanımladığını çünkü
Diyarbakır'ın 1980'den itibaren dünyanın en büyük mülteci kampı
olduğunu vurgulayan Eker, "Kimdir bu mülteciler? Köyleri
yakılan insanlardır. İnsanları gece burayı boşaltmazsanız,
yakacağız diye tehdit edilmiş dayak atılmış, şehre sürülmüş on
binlerce insan var. Ben lisede okuduğum yıllarda buranın nüfusu 200
binin altındaydı. Şimdi adrese dayalı sadece kent merkezi 1 milyon.
Yani 5 katı. Hangi alt yapı buna dayanır. Hangi üst yapı buna
dayanır. Bu insanların şehir hayatının gerektiği eğitim, meslek ve
saire gibi donanımlardan hangisine sahiptiler. Onun yerine işsiz,
eğitimsiz, yaralı, çaresiz ve yarası kanayan halde geldiler. Bu
şehir bugün bunların çocukları. Bu sosyolojik değişimi bilmemiz
lazım. Eğer meseleyi doğru teşhis edeceksek gerçekliği ile
sosyolojik kodları ile doğru analiz etmemiz lazım. Bu şehir böyle
küller altında mücevher dememin sebebi bu. Dünyanın en güzel mimari
yapıları burada" dedi.
Diyarbakır'da 60 yıldır kanayan gizli bir yaranın olduğunu ancak
1985'ten beri PKK ile birlikte bu yaranın açık bir hal aldığını
anlatan Eker, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu paradigmayı 2005'te şimdiki Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğan değiştirdi. ‘Türkiye'de Kürt sorunu vardır ve bu
benim meselemdir' dedi. Ondan sonra iş değişti. O gün bugündür biz
bu defa başka bir bakışla bu meseleyi barış içerisinde çözmek
istiyoruz. Ama barışı herkes aynı arzu ile istemiyor. Savaştan kan
ve gözyaşından, ölü hücrelerden beslenenler var. Bu nedenle sabote
ediyorlar, engel olmaya kalkıyorlar. Türlü ve kirli tuzaklar
kuruyorlar. Onun için bütün bunlara rağmen barış inşa etmenin
savaşmaktan çok çok zor olduğunu ama elbette ki çok daha kutlu bir
çaba olduğunu biliyoruz ve biz bu kutlu çabanın içerisindeyiz AK
Parti olarak. Biz AK Parti olarak bu şehri tekrar kutlu bir şehir
haline getirmek istiyoruz. Bu şehir Mekke'nin Medine'nin Kudüs'ün,
Halep'in kardeşidir. Bu şehir sanayi merkezi ticaret merkezi
olmadı. Ama bu şehir hep kültür ve edebiyat şehri
oldu."
(İHA)