Cemaatin imamı diğer imamları deşifre etti
MİT tırları soruşturmasında hakkında yakalama kararı olan cemaatin jandarma imamlarından Hasan Bektaş Çorum'da teslim oldu. Cemaat tarafından tanıştırıldığı eşiyle evlendiğini belirten Bektaş, diğer imamları deşifre etti. Bektaş, aralarındaki iletişimi tabletlerine yüklenen özel bir programla sağladıklarını anlattı
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen MİT
tırları soruşturması kapsamında hakkında yakalama kararı bulunan ve
Çorum'da teslim olan FETÖ'nün jandarma imamlarından Hasan Bektaş,
FETÖ'nün en büyük suç örgütlerinden biri olduğunu belirtti.
Teslim olduktan sonra Çorum Emniyet Müdürlüğünde ifadesi alınan
Bektaş, örgütle 1998 yılında, lise 2. sınıfta tanıştığını anlattı.
Örgüte ait dershaneye gittiğini, 2000 yılında da Konya Selçuk
Üniversitesi sınıf öğretmenliği bölümünü kazandığını söyleyen
Bektaş, üniversite öğrenimi süresince "cemaat evinde" kaldığını
bildirdi. Bu evlerde düzenli olarak Fetullah Gülen'in videolarını
izlediklerini ve kitaplarını okuduklarını belirten Bektaş, bu
dönemde Konya'nın Ilgın ve Kadınhanı ilçelerinde olduğunu
hatırladığı Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğrencisi Ahmet
isimli bir kişinin "ev imamlığı" yaptığını kaydetti.
Üniversite birinci sınıfta örgütten eğitim aldıktan sonra ikinci,
üçüncü ve dördüncü sınıflarda cemaatin okullarına giden öğrencilere
ders anlatmaya başladığını ifade eden Bektaş, 2004'te KPSS'den
devlet memuru olabilecek puanı almasına rağmen "örgütün okullarında
çalışma teklifini" kabul ettiğini söyledi.
CEMAAT TARAFINDAN TANIŞTIRILAN EŞİMLE
EVLENDİM'
Bektaş, 2007'ye kadar Konya'daki örgüt okullarında, daha sonra ise
Adana'da öğretmenlik yapmaya devam ettiğini, 2008'de eşi S. Bektaş
ile evlendiğini dile getirdi. Bektaş, "Bu evliliğimiz tamamen örgüt
içi bir evliliktir. Bu evliliğin kimlerin aracılığıyla olduğunu
hatırlamıyorum" dedi. 2009 KPSS ile iyi bir puan alarak 2010'da
Adana'nın Feke ilçesi Güzpınar köyüne sınıf öğretmeni olarak
atandığını belirten Bektaş, eşinin ise yine kendisi gibi "hak
ederek KPSS'yi kazandığını" ve 2011'de öğretmen olduğunu
belirtti.
Geçmişte bağı olan kişilerce 2011 yılı başında kendisine "sohbet
imamlığı" teklifi yapıldığını anlatan Bektaş, örgüt tarafından
ayrıca kendisine "Akif" müstear ismi verildiğini söyledi.
Bektaş, ifadesine şöyle devam etti: "Sohbetlerde bu ismi kullanmaya
başladım. Muhtemelen sohbetlere gelenler de farklı isimler
kullanıyordu. Sohbetlerime bu dönemde Adana il merkezinde görev
yapan jandarma astsubay ve uzman çavuşlar birer kişi olarak gelmeye
başladı. Bu dönemde üç, dört kadar personelle bire bir sohbet
ortamım oldu. Ben bu kişilerin askeri personel olduğunu birkaç ay
sonra öğrendim. Bu sohbet görevi yaklaşık bir yıl sürdü ve bu dönem
benim örgüt tarafından denememin yapıldığı bir yıldı. Bir yıl sonra
bana örgüt tarafından bütün Adana'da bulunan jandarma astsubay ve
uzman çavuşların 'kurum imamlığı', yani 'bölge imamlığı' görevi
verildi. Ancak ben bu dönemde imam pozisyonuna getirildiğimi
bilmiyordum. Bu dönem içerisinde yanıma gelen personelle dini
konularda sohbet, namaz kılma, Fethullah Gülen'e ait videoların
izlenmesi, kitaplarının okunması şeklinde devam ediyordu. Ayrıca
Adana'da bulunan jandarma astsubay ve uzman çavuşlarca verilen
burs, himmet, kurban, zekat ve benzeri yardımları da ben
topluyordum."
Bu sırada aslen Mersinli olan ve Tarsus'ta yaşayan "Nabit" müstear
adını kullanan Uğur isimli kişinin, Mersin'deki jandarma astsubay
ve uzman çavuşların sorumluluğunu yürüttüğünü de aktaran Bektaş,
"Yine Osmaniye ve Hatay illerinden 'Ertuğrul' müstear adını
kullanan Niğdeli Bayram sorumluluğu yürütmekte idi. Ayrıca benimle
birlikle Nahit ve Ertuğrul isimli arkadaşlarımız, bizim bağlı
olduğumuz Halil müstear adını kullanan, gerçek ismini kapı zilinde
gördüğüm kadarıyla Hamza Ali Ece olarak bildiğim şahıs bizim üst
sorumlumuzdu." dedi.
"MERSİN OSMANİYE HATAY VE ADANA İMAMI"
Ece'nin Mersin, Osmaniye, Hatay ve Adana illerinde tüm subay,
astsubay ve uzman çavuşlardan sorumlu "jandarma imamı" olduğunu
itiraf eden Bektaş, Nahit ve Ertuğrul ile "himmet" adı altında
topladıkları paraları ise makbuz veya not alma sistemi olmadan
nakit olarak Ece'ye teslim ettiklerini açıkladı.
Bektaş, örgüt tarafından bekar personelin maaşından yüzde 10, evli
personelden ise yüzde 5 para alınması talimatı verildiğini ancak bu
talimata genel olarak kimsenin uymadığını, personelin para
miktarını belirlerken gelir gider durumuna göre hareket ettiğini
anlattı.
17-25 Aralık darbe girişiminin ardından örgütün, AK Parti'nin
desteklenmemesi yönünde söylemlerde bulunmaya başladığını belirten
Bektaş, bu süreçten önce örgüt tarafından içinde hat olan yeni
telefon verildiğini, iletişimin bu telefonlarla sağlandığını, 17-25
Aralık sonrasında ise içinde internet hattı bulunan tabletler
dağıtıldığını kaydetti.
PROGRAM İLE İLETİŞİM
Tabletlerin verilmesinin ardından bu telefonların kırılıp
atıldığını bildiren Bektaş, "Bu tabletlerdeki iletişim programı
yani Tango isimli programı tablete kurulu olarak bize verildi. Bu
program normal Tango programı değil farklı bir yazılım ile
hazırlanmıştır. İsmi ve amblemi internette herkesin kullandığı
Tango ile aynı olan ancak sadece yazışma yapılan bir program
üzerinden örgüt içinde iletişim kurmaya devam ettik." dedi.
Bu iletişim şekliyle örgüt içi para ve randevu saatlerini
ayarladıklarını vurgulayan Bektaş, bu sürecin 2014'e kadar devam
ettiğini bildirdi.
Bektaş, ifadesini şöyle sürdürdü: "2014 yılı ocak ayı başlarında
Jandarma tarafından MİT tırlarının çevrildiği gün Nahit, Ertuğrul
ve ben, Halil'in ikametinde rutin görüşmedeydik. Eve girdiğimizde
bizi bir odaya kapattı ve dışarıda sürekli telefonla konuştu.
Konuşmalar çok net değildi. Ancak bir telaş olduğu açıktı. Ne
olduğunu o anda çözemedik. Biz odada otururken Halil yanımıza geldi
ve çok kısa bir görüşme yaptık ve topladığımız paraları ona verdik
ve evden ayrıldık. Ben daha sonra basından Adana jandarma
görevlilerinin, Türkmenlere giden insani yardım malzemelerini
taşıyan tırların çevrildiğini öğrendim. Bu olay garibime gitti.
Tırların ne amaçla durdurulduğunu muhakeme etmeye başladım."
Bu eylem sonrası örgütten soğumaya başladığını belirten Bektaş,
"Örgütün MİT tırlarına yaptığı operasyon nedeniyle güçlü bir devlet
kurumuna bu şekilde davranabiliyorsa bizim gibi gariban insanlara
yapabileceklerini hayal bile edemiyordum" açıklamasını yaptı.
"EYLEM PLANLI..."
O dönemde astsubay ve uzman çavuşların sorumlu olmasına rağmen
böyle bir eylemden haberi bulunmadığını iddia eden Bektaş,
"Halil'in beyan ettiğim illerin subay kademesindeki personelin
imamlığını yapması, bu olayın planlı bir şekilde gerçekleştiğini
ortaya koymaktadır." dedi.
MİT tırları operasyonu sonrası örgütten soğumasına rağmen, korktuğu
için ayrılamadığını savunan Bektaş, 2016 yılı ocak ayında Konya
Ereğli Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne, müdür yardımcısı olarak
atandığını bildirdi.
Ereğli'ye atandığında örgütün kendisini, birileriyle
tanıştıracaklarını söylediklerini ancak kiminle irtibat kuracağını
sormadan Adana'dan ayrıldığını aktaran Bektaş, "18 Mayıs 2016 günü
örgüt tarafından bana kullanmış olduğum tablet üzerinden sıkıntılı
bir durum olduğunu, alabildiğim kadar izin alarak, evi terk edip
Ankara'ya gelmemi söylediler." dedi.
Mesajın kimden geldiğini bilmediğini, programın bunu engellediğini
iddia eden Bektaş, yıllık izin dilekçesi bırakarak Ankara'ya
gittiğini anlattı.
Kendisini bir hastane önünden İrfan isimli kişinin alarak bir eve
götürdüğünü belirten Bektaş, bu kişinin kendisine, hakkında MİT
tırları soruşturması kapsamında yakalama emri çıkarılacağını,
yakalanması durumunda ise işkence edileceğini söylediğini
kaydetti.
Örgütün kendisini yurt dışına kaçırma teklifi yaptığını ancak bunu
kabul etmediğini kaydeden Bektaş, şöyle konuştu: "Bunun üzerine ben
bu evde iki ay kadar tek başıma yaşamaya başladım. Bu dönemde Engin
isimli bir kişi 6-7 günde erzak getirip, ihtiyacım olup olmadığını
soruyordu. İki ay kadar bu evde kaldım. İrfan ile son görüşmemizde
bu durumun nereye kadar gideceğini, bu şekilde yaşamanın zor
olduğunu söylediğimde, bana sürecin bu şekilde gitmeyeceğini, 'halk
gerçekleri görür, bu iktidar da değişir' gibi ifadeler kullandı. Bu
görüşmede İrfan bana 'Zaten buradasın bir ihtiyacın yok,
kullandığın tableti bana ver' dedi, ben de teslim ettim.
15 Temmuz 2016 gecesi televizyonu açtığımda askeriye tarafından
darbe yapıldığını, TRT'de 'ordu yönetime el koydu' şeklinde
haberleri duymam üzerine kanallarda dolaşmaya başladım ve hangi
kanal olduğunu hatırlamıyorum ancak helikopterler ile Ankara Özel
Harekat binasına yapılan saldırı sonucu 17 polisin şehit olması
haberini öğrenince örgüt hakkındaki olumsuz tavırlarım nefrete
dönüştü. Çünkü bir ülkenin askeri, polisine silahlı saldırıda
bulunamaz, sivil halka ateş edemez. FETÖ/PDY'nin askeriye
içerisindeki mensuplarınca bahsetmiş olduğum eylemlerin
düzenlendiğini öğrenmem üzerine sabah evden ayrılmayı düşündüm
ancak ortamın hareketli olması nedeniyle öğle namazını kıldıktan
sonra eşyalarımı toparlayarak evden çıktım."
Buradan bir otobüsle Çorum'a gittiğini bildiren Bektaş, sonrasında
ise teslim olarak "Etkin Pişmanlık Yasası'ndan" faydalanmak
istediğini beyan ettiğini ve örgüt içerisindeki faaliyetler
hakkında bildiklerini anlattığını söyledi.
İMAMLARI DEŞİFRE ETTİ
İfadesinde bahsettiği "jandarma imamlarının" kimliklerini de
deşifre eden Bektaş, bu kişilerle ilgili şu bilgileri verdi: "Benim
örgüt içerisinde bulunduğum dönemde sorumlular şu şekildedir; Nahit
kod adlı asıl adı Uğur olan kişi Tarsus'ta yaşar, 35-40
yaşlarındadır. Mersin'de Jandarma astsubay ve uzman çavuşlardan
sorumludur. Tarsus'ta meslek lisesi öğretmenidir. Ertuğrul kod adlı
Niğdeli Bayram, 35-40 yaşlarında, Hatay'da ikamet eder. O da Hatay
ve Osmaniye'deki askerlerden sorumludur. Matematik öğretmenidir.
Halil kod adlı Hamza Ali Ece, 35-40 yaşlarındadır. Adana'da ikamet
eder. Fen bilgisi öğretmenidir. Nurullah kod ismini kullanan şahıs
Halil'in üstünde yer alır. 40-45 yaşlarında, nereli olduğunu
bilmiyorum. İrfan, 40-45 yaşlarında, Engin ise 35-40 yaşlarında,
isimleri gerçek veya kod olabilir."
Örgütün ışık evlerinin temel amacının, insanların beynini yıkayarak
örgüte eleman temin etmek olduğunu belirten Bektaş, "Cemaatin
aslında kurulmuş en büyük suç örgütlerinden birisi olduğunu, söz
konusu terör örgütünün Türk milletinin hem maneviyatını istismar
ettiğini hem de maddi olarak milleti sömürdüğünü yaşayarak
öğrendim." dedi.
Bektaş, cemaatin, kendisine örnek aldığını iddia ettiği Saidi
Nursi'nin kitaplarında yazdığının aksine devletle kavga etmekten
çekinmediğini, gizli amaçlarını gerçekleştirebilme uğruna 17-25
Aralık sürecinden sonra seçilmiş hükümeti yıkmaya çalıştığını
gördüğünü söyledi.
Söz konusu örgütün Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Tük milletinin
hayrına çalışmadığını vurgulayan Bektaş, himmet adına toplanan
paraların ise amacına uygun kullanılmadığını açıkladı. Bektaş,
örgütle ilgili gerekenin yapılmasını istediğini de aktardı.