'Bu süreci Türkiye çok dikkatli bir şekilde yönetiyor'
Adalet Bakanı Gül, Kaşıkçı soruşturmasına ilişkin, "Bu süreci Türkiye çok dikkatli ve başarılı bir şekilde yönetiyor." dedi.
ANKARA (AA) - Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Anadolu Ajansı (AA)
Editör Masası'nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları
yanıtladı.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kapsamında anayasadaki hüküm
gereği bakan olan kişilerin milletvekilliğinin sona erdiğini
belirten Gül, millete hizmet için bir makama, unvana ihtiyacın
olmadığını, bu milletin bir ferdi olarak tüm Türkiye'ye hizmet
etmeyi sürdüreceklerini söyledi.
"Geçtiğimiz dönemlerde partide çok önemli vazifelerde bulundunuz.
Partiyle, teşkilatlarla bir mesafeniz oluştu mu? Yeni sistemle
Adalet Bakanlığı'nın işlerine daha çok mu odaklandınız? Yeni dönem
hızlı karar almayı sağlıyor mu?" sorusuna Gül, "Siyasetten kopma,
siyasetin talepleri, tercihlerine sırt çevirme diye bir süreç
olmadı ama kendi seçim çevresinin ayrı yoğunluklarından öte, kendi
bakanlık işleriyle yoğunlaşma, daha fazla zaman ayırma, daha hızlı
ve etkin mekanizma anlamında elbette bir farklılık var. Dolayısıyla
daha fazla adalet hizmetlerine zaman ayırıp yoğunlaşma anlamında
bir farklılığı yaşıyoruz. Bu da yeni sistemin ülkemiz için getirmiş
olduğu güzelliklerden birisi. İnşallah daha da etkin, hızlı,
verimli bir hizmet alanı oluşacak." yanıtını verdi.
"Külliye'de yapılan törenle yeni hakim ve savcılar görevlerine
başladı. Türkiye'deki hakim ve savcı sayısı şu an için yeterli mi?
Bu sene için bir atama planlıyor musunuz?" sorusu üzerine Gül,
"Türkiye'de şu anda hakim ve savcı sayısı, salı günü Sayın
Cumhurbaşkanımızın da katıldığı kura törenimizle 19 bine ulaştı.
İhraç edilen FETÖ'cülerin hakim ve savcı sayısı yaklaşık 4 bindi.
Bunların yerine ikame oldu hakim, savcı sayımız. Bu konuda, tüm
mekanizmalarda olduğu gibi yargı teşkilatında da arınma süreciyle
ilgili önemli adımlar atıldı ama bitti mi? Hayır. Bu konudaki
teyakkuz, hassasiyet elbette devam ediyor." dedi.
"29 Aralık'ta bin 600 hakim, savcı alımı için sınav yapılacak"
Bakan Gül, bir müjde vereceğini belirterek, "29 Aralık'ta bin 600
hakim, savcı alımı için sınav yapacağız ve yakında ilana çıkacağız.
Mezunlardan bin adli yargı, 100 idari yargı, 500 de avukatlıktan
adli yargı için hakim, savcı alımı ilanına çıkacağız. Bugünlerde
ilana çıkmış olacağız." diye konuştu.
Sadece sayısal artış değil, sürekli meslek öncesi ve içi
eğitimlerle hakimlik mesleğinin niteliğini artırmak için büyük bir
gayret sarf ettiklerini dile getiren Gül, gençlerin dinamizmiyle,
yargı camiasının daha etkin, hızlı kararlarıyla milletin
memnuniyetinin artmasının sağlanacağını kaydetti.
"Şeffaf bir süreç izlendi"
"Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın, Suudi Arabistan'ın İstanbul
Başkonsolosluğu'na girdikten sonra kaybolmasıyla ilgili İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü soruşturmada son durum nedir?
Somut bir bilgiye ulaşılabildi mi? Oluşturulan ortak çalışma
grubunun yaptığı incelemede hangi sonuçlara ulaşıldı?" sorusunu
Gül, "Bu süreci Türkiye çok dikkatli ve başarılı bir şekilde
yönetiyor. Burada yargı makamları, bir konsoloslukta kaybolması
sebebiyle, uluslararası sözleşmelere, uluslararası hukuka da uygun
bir şekilde hareket etmek zorunda. Bu özen de gösterilerek hem
yerli hem yabancı kamuoyunun da bu konuda gerçeğin ortaya çıkmasına
yönelik beklentilerine uygun bir şekilde soruşturma
sürdürülmektedir." diye yanıtladı.
Soruşturmayı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğünü
anımsatan Bakan Gül, soruşturmanın ayrıntıları, elde edilen
bilgiler, bulguların da Başsavcılık tarafından takdir edileceğini
söyledi.
Soruşturmanın gizli olduğunu belirten Gül, vatandaşların, sosyal
medyada veya farklı yerlerde ifade edilen hususlarla değil,
soruşturmayı bizzat yürüten Başsavcılık tarafından elde edilen
verilere göre davranmasının, bir kanaate kavuşmasının daha doğru
olacağını kaydetti.
Gül, siyaset cephesinde, devlet yönetimi anlamında baştan beri
şeffaf bir sürecin izlendiğini vurgulayarak, "Önemli olan olayın
aydınlatılması ve hiçbir şekilde müphem bir konunun kalmaması
hususunda çok net bir irade ortaya kondu. Sayın Cumhurbaşkanımız da
olayın yansımasından itibaren başından beri bu iradeyi net bir
şekilde ortaya koydu." dedi.
"Suudi Arabistan'ın kabulü beklendi"
Bir konsolosluk binasının herhangi bir yer olmadığının altını çizen
Gül, Viyana Sözleşmesi ve uluslararası hukukun, yargı makamlarının
ve idari makamların nasıl davranacağının çerçevesini çizdiğini
hatırlattı.
"Savcı, 'Konsolosluk binasında bir şey var, ben buraya hemen
gireceğim.' diye bir karar veremiyor. Elbette bu konu yargı
makamının takdirinde olan bir konudur ama sözleşmede 'yangın
vesaire, afetler şeklinde' bir ifade bulunuyor." diyen Gül, muhatap
devletin işbirliğinin, rızasının savcılık makamını sınırlayan husus
olduğunu söyledi.
Bu adli soruşturmanın Kaşıkçı'nın kaybolmasıyla derhal
başlatıldığını belirten Gül, şunları ifade etti:
"Bu konsolosluk binasındaki arama, kriminal incelemeler için de
Suud devletinin kabulü beklendi ve bu konuda Bakanlığımıza savcılık
talepte bulundu. Dışişleri Bakanlığı'na iletildi. Dışişleri
Bakanımız Suudi Arabistan'la bu konuda yazışmaları yaptı ve ondan
sonra gelecek cevaplar üzerine soruşturma yapılabildi. Nitekim
arama ve inceleme işlemleri de bunun üzerine başladı. Olayı
soruşturan adli mercilerimizdir. Delilleri toplayan,
değerlendirecek, takdir edecek olanlar adli mercilerdir. Olayın
mahiyeti nasıl oluşmuştur, nasıl gelişmiştir, failler bu şekilde
belirlenecektir. Bu elde edilen bulgulara göre müteakip adımları
atacak olan yine adli makamlarımızdır. Türk polisinin başarılı
kriminal yetkinliğiyle bu konudaki uzmanlar bu çalışmayı
sürdürüyor. Soruşturma işlemlerinde de yetki adli
mercilerimizdedir. Bu konu Bakanlığın ya da idari makamların değil,
başsavcılığımızın yürüttüğü bir soruşturma. Titizlikle,
derinleştirilerek, her aşamasıyla bu soruşturma yapılıyor. En kısa
sürede soruşturmanın neticelenmesini hepimiz bekliyoruz."
"Soruşturmayı savcılık yürütüyor"
Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan'ın İstanbul
Başkonsolosluğu'na girdikten sonra kaybolmasının, uluslararası
hukukta çok konuşulacak önemli bir olay olduğunu belirten Gül,
soruşturmada yargı sürecinin nasıl ilerleyeceğine ilişkin, "Burada
somut olayla ilgili iddialar, söylenenler, yazılanlar, çizilenler
bir bulgu kesin sonuca ermeden, bu konu şöyle olmuştur dememiz
mümkün değil. Bu konuda ilgili, yetkili mercinin bir sonuca varması
gerekmektedir." ifadesini kullandı.
Bakan Gül, suçlunun başka bir ülkede olması durumunda suçların
iadesine yönelik uluslararası sözleşme gereğince mahkemenin tespit
ettiği husus üzerine, iade istendiğini ve kişinin talep eden ülkeye
iadesinin sağlandığına dikkati çekerek, suçlunun hangi ülkede
olduğunun bilinmemesi durumunda ise kırmızı bülten talep edildiğini
aktardı.
Kaşıkçı soruşturmasına ilişkin Gül, "Soruşturmayı Adalet Bakanlığı
değil, savcılık yürütüyor. Tüm bunlarla ilgili konuşulanların
ötesinde ne olduğunu savcılık makamı takdir edecektir. İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığı hukukun gereği neyse, uluslararası hukukun
gereği neyse yapacaktır." diye konuştu.
Soruşturma kapsamında Suudi Arabistan'ın iş birliği içinde olup
olmadığı yönündeki soruya Adalet Bakanı Gül, "İdari anlamda hem
emniyet hem polis hem de diğer kurumlarla ilgili görüşmeleri devam
ediyor. Bu konuda ne düzeyde bir iş birliği olduğunu, idari
makamlar ve diğer kurumların, bunu çok bilemiyoruz. Savcılıktan
bize gelen talep iletildiğinde, Suudi makamlarından, biraz geç oldu
'Kimlerle gireceksiniz, ne yapacaksınız' gibi, savcılık bu konuda
yazıları tekrar yazdı. Daha çok polis ve kriminal boyutuyla
birtakım kişileri gönderdi. Onlar da diğer bakanlıklarla çalışmalar
yapıyor." yanıtını verdi.
"Ay yıldızlı bayrağın dalgalandığı yerin ötesi teferruattır"
Gül, ABD'nin Türk bakanlara yönelik yaptırım kararının
hatırlatılması üzerine, "Bizim için ay yıldızlı bayrağın
dalgalandığı yerin ötesi teferruattır. Bizim için çok anlamlı,
değerli bir konu değil." ifadesini kullandı.
Brunson ile ilgili konunun çok tartışıldığını ve konuşulduğunu
anımsatan Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Özellikle Amerika'nın da bu süreçte kabul edilemez açıklamaları
oldu. Şu açık ve kesin; hiçbir şekilde yargılamaları yapan, Türk
milleti adına karar veren Türk yargısı, kararını hiçbir yerden
baskı ve talimattan etkilenerek vermiş değildir. Mahkemeler
dosyadaki delile göre bakarlar ve karar verirler. Bağımsız ve
tarafsız mahkemelerimiz tarafından başından itibaren bu süreç
başlatılmış, sürdürülmüş ve sonuçlandırılmıştır.
Mahkemelerimiz hiçbir şekilde tehdide ya da farklı birtakım
yönlendirilmelere asla boyun eğmez. 12 Ekim'deki duruşmada, adli
kontrol kararı ve yurt dışı çıkış yasağı kaldırılmıştır. Birinci
olarak hatırlatmamız gereken husus, bu kişinin beraat etmediğidir.
Bir ara karar verilmedi. Bir mahkumiyet kararı çıktı. İddialarla
ilgili suçlu bulunmuştur, 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası var.
Hükmedildiği bir gerçek. Elbette mahkumiyet hükmüyle birlikte adli
kontrolün kaldırılmasına ilişkin hüküm de karar da bir bütün. Her
ikisini veren de mahkemedir. Yargı kararına nasıl saygı duyuyorsak,
öbür tedbire de saygı duyacağız. Bir bütündür. "
Adalet Bakanı Gül, savcılığın davayı açtığını, iddianamesini
hazırladığını ve birtakım cezaları talep ettiğini ancak mahkemenin
savcının iddiasıyla bağlı olmadığını belirtti.
Savcının her açtığı davada mahkumiyet kararının çıkmadığının altını
çizen Abdulhamit Gül, "Burada kararı veren yer, mahkemedir. Mahkeme
bunları değerlendirir, takdir eder ve hükmünü kurar. Burada da
böyle olmuştur. Mahkeme suç vasfını belirlerken, neye dikkat etti,
neleri ölçü aldı, hangi beyanı, ne ölçüde hükmü esas kabul etti, bu
gibi ayrıntıları biliyor muyuz? Mahkeme gerekçeli kararı
açıklayınca hangi gerekçeyle bu kararı verdi, biz bunu göreceğiz.
Neye dayandı, bunu göreceğiz. Gerekçeli kararı beklememiz daha
doğru olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
"Meclisin takdirinde bir konu"
MHP'nin af teklifinin ardından bakanlığın yaptığı çalışmaya
değinilerek "MHP'nin teklifi üzerine bir kısım tadil çalışması mı,
bağımsız bir af düzenlemesi mi öngörüyorsunuz?" şeklindeki soru
üzerine Gül, bunun Meclisin takdirinde bir konu olduğunu
söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuyla ilgili açıklamaları
bulunduğunu hatırlatan Gül, "Bu tekliften bağımsız olarak
ihtiyaçları belirlememiz ve buna göre gerekli çalışmaları yapmamız
konusunda bir talimatları oldu." dedi.
Bakanlığın da bu konuda çalışmalarını sürdürdüğünü ifade eden Gül,
şöyle devam etti:
"Hem akademisyenlerle hem yargı mensuplarıyla bu konunun tüm
paydaşlarıyla çalışmamız sürdürülüyor. Özellikle suç ve ceza
dengesini sağlayacak infaz alternatifleri üzerine de çalışıyoruz.
Farklı infaz rejimleri üzerine çalışıyoruz. Koşullu salıverme
süreleri, denetimli serbestlik uygulamaları üzerinde
incelemelerimiz var. Ama belli bir olgunluğa erişmeden 'şu olacak,
bu olmayacak' şeklinde açıklamalar elbette doğru olmaz. Ama temel
hassasiyetimizin toplumun hassasiyetiyle aynı istikamette olduğunu
söylememiz lazım. Bu konuda kararı verecek olan siyasettir. Biz
dünya uygulamaları, mukayeseli hukuk, mevcut teknik verilerle
ilgili yapıyoruz. Ama kararı verecek olan elbette siyasettir. Biz o
konudaki çalışmalarımızı yine yapıyoruz ve arz ediyoruz."
Bunun siyasetin takdirinde bir durum olduğunu yineleyen Gül, "Bu
konudaki çalışma talimatı üzerine nedir, ne gibi alternatifler var,
dünyadaki çok iyi örnekler nelerdir? Bunları bu tekliften de
bağımsız bir şekilde zaten bakanlık olarak her zaman buna yönelik
çalışmalarımız, daha iyiye yönelik çalışmalarımız var. Bu çerçevede
çalışmamızı sürdürüyoruz." diye konuştu.
"O konuyu çalışıyoruz"
Bu konuda toplumun hassasiyetlerini dikkate aldıklarını vurgulayan
Gül, şunları söyledi:
"Tüm bu çalışmalarda hassasiyet toplumun hassasiyetiyle aynıdır.
Verilen teklif de bu amaca matuf şekilde değerlendirmek üzere o
şekilde yapılmıştır. Ama bunlar nasıl değerlendirilir, siyaset
hangi kapsamda, ne şekilde, hangi zamanda yapar, bunların hepsini
siyaset belirleyecek. Biz sadece teknik olarak nedir, dünya
uygulamaları mevcut durum nedir, o konuyu çalışıyoruz."
Çalışmanın Cumhurbaşkanlığı Kabinesine sunma aşamasına gelip
gelmediğine yönelik soruya Gül, "Devam ediyor. Tam bir olgunluğa
erişince." yanıtını verdi.
"Türk toplumuna emanet edilen vasiyettir"
İş Bankasındaki CHP hisselerinin devrine ilişkin tartışmaların
anımsatılması üzerine Gül, bu anlamda bir çalışmanın Meclis
gündemine muhtemelen geleceğini ifade etti. Gül, şunları
kaydetti:
"CHP ile bu iki güzide kurum (Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu)
arasında mahkeme olmuş, nizahlar yaşanmış. 'Siyasi partilerin
ticaretle uğraşamayacağı' konusu bir düzenleme olarak yürürlükte
olan mevzuatımız da var. Atatürk'ün vasiyeti, bu iki kurumun ayakta
kalması. Vasiyetinde de bu iki kuruma bu hisselerin gitmesi, ayakta
kalmasına yönelik bir irade var. Peki uygulamaya baktığımızda ne
oluyor? Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu birçok kez dava açıyor
CHP'ye. Niye dava açıyor? Atatürk'ün vasiyetini yerine getirmediği
için. Yani CHP aslında Atatürk'ün vasiyetini yerine getirmemiş.
Nemalar, sermaye artışları olmuş, hisseler, karlar dağıtılmamış. Bu
kurumlar dava açıyor. Diyor ki 'Atatürk'ün vasiyetini yerine
getir.' Dolayısıyla burada Atatürk'ün vasiyeti her iki kuruma bu
hisselerin gitmesi, ayakta kalmaları, güçlenmesi. Burada Atatürk'ün
vasiyeti tüm Türk toplumuna emanet edilen vasiyettir ve bu iki
kurumun da korumasına, ayakta kalmasına yönelik vasiyettir. Hem
siyasi partilerin ticaret yasağı olmasına ilişkin hüküm var hem de
vasiyetin bu iki kuruma doğrudan verilmesiyle ilgili bir konu.
Burada bu çerçevede milletvekillerimiz Mecliste bir düzenleme
yapmak isterse muhtemelen genel itibarıyla bu hususlara
dayanacaklardır. Belki de bu vasiyetin, bir hakkın gerçekleşmesi
anlamında bir adım olacaktır."
CHP'nin İş Bankası hisseleri
Muhalefetin eleştirilerinin hatırlatılması üzerine de Gül, şunları
söyledi:
"Burada Atatürk'ün vasiyeti Anayasadaki ifadesiyle 134. maddesinde
Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu için Atatürk'ün
vasiyetnamesinde belirtilen mali menfaatler saklı olup kendilerine
tahsis edilir. Bu iki kuruma yönelik mali menfaatlerin korunması,
buna tahsis edilmesi. Bu konuda pratikte bakıyoruz ki CHP, 'bu mali
menfaatleri saklı derken' kendisine saklamış ve tahsis etmemiş. Bu
konuda nizamı aslında CHP'yi de rahatlatmak adına, Atatürk'ün
vasiyetini yerine getirmek adına bu konuda düzenleme yapılabilir.
Takdir Meclisindir.
Anayasaya uygun olacağını düşünüyoruz. Atatürk'ün vasiyetinin tam
anlamıyla yerine gelmesi anlamında bir hususun Mecliste gündeme
gelmesi halinde, Meclisin takdiriyle Anayasaya göre elbette
şekillenecektir. Atatürk'ün vasiyeti tüm Türk toplumuna vasiyettir.
Dolayısıyla bu vasiyeti korumak hepimizin de görevidir."
AK Parti'nin belediyecilikten gelen büyük bir başarı hikayesi
var"
Yaklaşan yerel seçimler hatırlatılarak, Türkiye geneli ve özellikle
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde nasıl sonuç beklediğinin
sorulması üzerine Gül, AK Parti'nin belediyecilikten gelen büyük
bir başarı hikayesi olduğunu vurguladı.
"Cumhurbaşkanımız İstanbul Büyükşehir Belediyesinde yaptığı
hizmetleri merkezi yönetime taşıdı." diyen Gül, şu ifadeleri
kullandı:
"Yeni sistemle beraber milletimiz 5 yıllık istikrarlı bir yönetimi
seçti. Ama sadece merkezi yönetim değil, yerel yönetimin de
eşgüdüm, koordinasyon içerisinde gitmesi vatandaşlarımıza,
şehirlerimize hizmet açısından çok önemli bir unsurdur. O iş
birliği, diyalog zemini ne kadar uyumlu olursa hizmetler daha iyi
gelir. Bu nedenle şehirlerimizin daha yaşanılabilir olması adına
ben yerel seçimlerde çok büyük bir zaferin çıkacağına eminim.
Milletimiz mutlaka bu desteği verecektir."
Doğu ve Güneydoğu bölgeleri için AK Parti'nin büyük önem taşıdığına
vurgu yapan Gül, bölge vatandaşlarının oy verdikleri kişilerin
seçimler sonrası "çukur kazarak, iradelerini o çukurlara
gömdüklerini" çok iyi bildiklerini dile getirdi.
Şimdi yapılan hizmetlerin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın
ortaya koyduğu politikaların bölge halkı tarafından çok iyi
bilindiğini aktaran Gül, AK Parti öncesi ret, inkar ve asimilasyon
politikaları olduğunu söyledi.
Gül, AK Parti ile tüm bunlara son verildiğine değinerek, "AK Parti
burada tepeden bakmamıştır, herkese birinci sınıf vatandaş
muamelesi yapmıştır. Bunu bir lütuf olarak değil, 'sen hak
ediyorsun' demiştir. Dolayısıyla Tayyip Erdoğan, Doğu, Güneydoğu
için çok büyük bir mana ifade etmektedir, AK Parti büyük bir anlam
ifade etmektedir. O bölgede de tüm Türkiye'de de AK Parti bir
Türkiye partisidir, en iyi sonucu alacağımıza inanıyorum." diye
konuştu.
Terörle mücadele
Türkiye'nin terörle mücadelede gösterdiği başarının nedenleri ve
mücadelede gelinen son noktanın sorulması üzerine Gül, Türk
yargısının 15 Temmuz akşamından itibaren adliye koridorlarında
hakimiyle, savcısıyla Türkiye'nin bekası için hukuk çerçevesinde
mücadelesini sürdürdüğünü bildirdi.
"Hak eden, hak ettiği cezayı alıyor." diyen Gül, yargının büyük bir
fedakarlıkla görevini sürdürdüğüne dikkati çekti.
Eski yaklaşımda olsa belkide onlarca yıl süren davalar
olabileceğine işaret eden Gül, şunları kaydetti:
"Burada Türkiye Cumhuriyetinin bekasına yönelik tüm tehditlerle
mücadele ediliyor. Sadece FETÖ değil, diğer yandan PKK ile diğer
yandan DEAŞ'la ve diğer terör örgütleriyle etkin mücadele
veriliyor. Baktığınızda tüm dünya kamuoyunda DEAŞ'la mücadele
derler ama neredeyse bütün dünyanın yaptığı mücadele bir yana
Türkiye'nin yapmış olduğu mücadele bir yana. Bugün DEAŞ'la ilgili
cezaevlerinde 1161 tutuklu ve hükümlü var. Peki dünyada 'biz bu
konuda mücadele ediyoruz' diyen ülkelerde ne kadar tutuklu, ne
kadar bu konuda ceza alan var? Bu konuda Türkiye terörle
mücadelesini kararlı bir şekilde sürdürmektedir. Milletimiz emin
olsun, tüm kurumlarımız, yargı camiamızda bu konudaki mücadelesini
kesintisiz bir şekilde, kararlı olarak sürdürmeye devam etmektedir.
FETÖ terör örgütünden 32 bin, PKK'dan da 10 bin tutuklu hükümlü
cezaevlerinde bulunmaktadır."
Muhabir: Barış Gündoğan, Mehmet Tosun, Duygu Yener, Esin Işık