BM’ye sert eleştiriler
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "1.7 milyar nüfusa sahip İslam dünyasının BM Güvenlik konseyinde bir tane bile daimi üyelerinin bulunmaması bu çarpıklığın bir sonucudur. BM Güvenlik Konseyinde de BM'de de adalet diye bir şey beklemeyin, aramayın" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "1.7 milyar nüfusa sahip İslam
dünyasının BM Güvenlik konseyinde bir tane bile daimi üyelerinin
bulunmaması bu çarpıklığın bir sonucudur. BM Güvenlik Konseyinde de
BM'de de adalet diye bir şey beklemeyin, aramayın"
dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür
Merkezi'nde düzenlenen TÜBİTAK ve TÜBA Ödülleri töreninde konuştu.
Erdoğan, bu yıl milli akademi TÜBA tarafından 3 farklı alanda 47
ödül bulunduğunu belirterek, "TÜBA uluslar arası Akademi
Ödüllerini Moğalistan, Romanya, Singapur ve Amerika'dan 4 bilim
insanı kazandı. TÜBA Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanı ödüllerini
ise bu yıl 24 farklı üniversiteden 36 genç kardeşimize takdim
ediyoruz. bu sene merhum Halil İnalcık özel ödülü olmak üzere 7
eserde TÜBA Bilimsel Telif Eser ödülüne layık görüldü. Bugünkü
programla birlikte TÜBA tarafından ödüllendirilen bilim adamı ve
eser sayısı toplamda 688'e yükseldi" ifadelerini
kullandı.
"Bu sene İslam bilim tarihi alanında yazdığı eserlerle
dünya çapında üne sahip olan bir hocamızı bir ilim çınarımızı
kaybettik" diye devam eden Erdoğan, "30 Haziran
2018 tarihinde ahirete irtihal eden Prof. Dr. Fuat Sezgin Hocamız
sadece ülkemizin son yıllarda yetiştirdiği en başarılı, en çalışkan
iilm insanlarından biri değildi. O aynı zamanda yüreği bu ülke için
çarpan bu ülkenin istikbali için fikir çilesi çeken emek veren
üreten gerçek bir vatanseverdi. O 94 yıllık ömrünün kahir
ekseriyetini medeniyetimizin ilmi birikimini gün yüzüne çıkarmaya
adayan bir fikir işçisiydi. Hocamız amacın Müslümanlara islam
bilimlerinin gerçeğini tanıtmak benlik duygularını törpüleyen
yanlış yargılardan onları kurtarmak diyen bir münevverdi. Hayatıyla
eserleriyle çalışkanlığıyla vatanperverliğiyle geride hoş bir sada
bırakan Fuat Sezgin Hocamızın adının yaşatılmasını boynumuzun borcu
olarak görüyoruz. O da maalesef bu ülkede çile çeken, çile
çektirilen bunun neticesinde de Almanya'ya gitmek zorunda kalan bir
insandı. Ama o orada da durmadı. Orada da bu vatan hasretiyle
çalıştı. Sonunda eserlerinin büyük bir kısmını da yine adına
kurulan vakıfla birlikte Gülhane Parkındaki yerinde inşallah kabri
bir tarafta müzesi her şeyiyle orada bu çalışmalar devam ediyor.
Onu unutmayacağız, onu unutturmayacağız" şeklinde
konuştu.
"2019 YILINI TÜRKİYE GENELİNDE PROF. DR. FUAT SEZGİN YILI
İLAN ETTİK"
Bu amaçla 2019 yılını Türkiye genelinde Prof. Dr. Fuat Sezgin yılı
ilan ettiklerini bildiren Erdoğan, "Sene boyunca
düzenlenecek etkinliklerin hem hocamızın hayatının hem de onun
ömrünü adadığı İslam kültür ve medeniyet hazinesinin daha iyi
anlaşılmasına katkı sağlayacağına inanıyorum. Bilhassa da genç
kuşakların merhum hocamızın gayretinden cesaret ve çalışkanlığından
alacağı pek çok örnek olduğunu düşünüyorum. Bu vesileyle 2016
yılında ebediyete uğurladığımız Halil İnalcık hocamızı da rahmetle
ve özlemle yad ediyorum. Yüce mevlam ülkemizin bu güzide iki ilim
adamına rahmet ve mağfiret eylesin diyorum" açıklamasında
bulundu. Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bugün TÜBİTAK tarafından seçilen bilim insanlarımızın
ödüllerini de tevdi ediyoruz. Ülkemiz genelinde yapılan incelemeler
ve elemeler sonucunda TÜBİTAK tarafından 3 farklı kategoride 18
başarılı bilim insanı ödüle layık görüldü. TÜBİTAK'ın 5 temel
bilimler, 3 mühendislik bilimleri ve 4 sosyal bilimler alanındaki
12 teşvik ödülü bunun yanında 3 özel ödülü ve 3 bilim ödülünü de
bugün sahipleriyle buluşturuyoruz. 1966'dan bugüne kadar TÜBİTAK
tarafından farklı sahalarda ödül verilen araştırmacı ve bilim
insanı sayımızı böylece 773'e yükseltmiş oluyoruz. Ben TÜBA ve
TÜBİTAK tarafından ödül verilen tüm bilim insanlarımıza ülkem ve
milletim adına teşekkür ediyorum. Kendilerinden çok daha büyük
başarılara araştırmalara akademik ve ilmi çalışmalara imza
atmalarını beklediğimizi de özellikle belirtmek
istiyorum."
"TÜRKİYE OLARAK HER AÇIDAN MÜSTESNA BİR KÜLTÜR, İLİM VE
TARİH HAVZASININ TAM ÜZERİNDE OTURUYORUZ"
Bilim ve teknolojiden mahrum bir kalkınma çabasının menzile
varmasının mümkün olmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan,
"Bilim, kültür ve sanat adamlarına destek olmayan bir
devletin beklediği atılım sürecine girmesi ham bir hayal olarak
kalacaktır. Kültür ve medeniyet kökleriyle manevi hazinelerinden
kopuk yürüyen bilimsel çalalarında eksik ve yarım kalacağı
unutulmamalıdır. Türkiye olarak her açıdan müstesna bir kültür,
ilim ve tarih havzasının tam üzerinde oturuyoruz. Merhum Fuat
Hocanın araştırmalarında ortaya koyduğu gibi insanlık tarihine yön
veren pek çok keşfin ilk nüvelerinin oluşturulduğu bir maziye
geçmişe sahibiz. Aynı şekilde merhum Osman Turan hocamız
ecdadımızın Selçuklu döneminin sayfalarını insanlığın istifadesine
sunmuştur. Yine merhum Halil İnalcık hocamız bu mazinin Osmanlı
Dönemini eserleriyle gayet güzel bir şekilde ortaya
koymuştur" değerlendirmesinde bulundu.
"İSLAM COĞRAFYASI SON DÖNEMDE O BÜYÜK OYUNUN MALZEMESİ
YAPILMIŞTIR"
Erdoğan, şöyle konuştu:
"Ülkemizi geleceğe çok güçlü bir şekilde taşıyacak her
türlü birikim milli hazinemizde bulunuyor. Ancak uzun zamandır bu
hazinenin kapağını açıp istifade edemiyoruz. Son iki asırdır sadece
ülke olarak değil İslam dünyası olarak da ilmi çalışmalarda
üretimde sanayide bilimsel araştırmalarda kültür ve sanatta yeterli
inkişafı başarıyı yakalayamıyoruz. Elbette bunda milletimizin ve
İslam dünyasının son asırlarda maruz kaldığı emperyalist
saldırıların çok büyük etkisi vardır. İslam coğrafyası son dönemde
o büyük oyunun malzemesi yapılmıştır. Kaynakları sömürülmüş,
toprakları parçalanmış, sınırları petrol, altın, elmas ve çıkar
hesapları üzerinden yeniden çizilmiştir. 1. Dünya savaşı sonrası
inşa edilen 2. Dünya Savaşı sonrasında ise tahkim edilen yeni
küresel sistem İslam alemini adeta çeperlere itmiştir. Bu yeni
sistemde Müslümanlara ne kendi gelecekleri ne de insanlığın ortak
meseleleri hakkında söz hakkı tanınmamıştır. 1.7 milyar nüfusa
sahip İslam dünyasının BM Güvenlik konseyinde bir tane bile daimi
üyelerinin bulunmaması işte bu çarpıklığın bir sonucudur. Onun için
‘Dünya 5'ten büyüktür' diyorum. Dünyadaki dağılımı da bu 5 ülkenin
adil değil ne kıtalar ne inançlar noktasında ne etnisiteler
noktasında. Dudaklarının arasından çıkan bir cevap her şeyi
bitiriyor. 194 üye var 5 daimi üye yanına da 15 tane geçici üyeyi
sıkıştırmışlar onunla da dünyayı aldatıyorlar. 15 tane geçici
üyenin hiçbir kıymeti harbiyesi yok. Elini kaldır indir. Herhangi
bir değeri yok. Her şey o 5 daimi üyenin içinde bir üye. Bir üye
bile bunu tıkayabiliyor. Bu hani adalet üzere kurulmuştu. Dünyadaki
adaleti sağlamak üzere kurulmuştu. Kesinlikle böyle bir şey yok. BM
Güvenlik Konseyinde de BM'de de adalet diye bir şey beklemeyin,
aramayın. Yok böyle bir şey. Çatışma, gerilim, eğitimsizlik,
fakirlik ve dışa bağımlılık adeta dünyamızın kaderi haline
getirilmeye çalışılmıştır. Bu sistemi inşa edenler ne yazık ki
büyük oranda başarılı da olmuşlardır."
"ADETA BİR ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK SENDROMUYLA KARŞI
KARŞIYAYIZ"
"Bugün İslam dünyasına şöyle bir baktığımızda enerjisini
ilmi, akademik, kültürel çalışmalara sarf etmek yerine daha çok iç
çatışmalarla tüketen bir manzaraya şahit oluyoruz"
ifadesini kullanan Erdoğan, "Yakın çevremize baktığımızda
gelir dağılımından adalete diplomasiden demokrasiye ekonomiden hak
ve özgürlüklere kadar birçok alanda sorunlarla boğuşan bir
coğrafyayla karşılaşıyoruz. Aynı fotoğrafta kendi ülkesinin
bekasını küresel silah tüccarlarına haraç ödeyerek sağlamaya
çalışan devletlere rastlıyoruz. Sadece güvenlik konularında değil
teknolojide, mimaride, sanayide, diplomasi ve ekonomide de dışa
bağımlılık bugün İslam dünyasının en acı gerçeğidir. Adeta bir
öğrenilmiş çaresizlik sendromuyla karşı karşıyayız. Biz bu durumun
değişeceğine yürekten inanıyoruz" dedi.
"TÜRKİYE GİYDİRİLMEYE ÇALIŞILAN BAĞIMLILIK GÖMLEĞİNİ
PARÇALAMIŞTIR"
Türkiye'nin bilhassa son 16 yıldaki hamleleriyle asırlardır
kendisine ve medeniyetine giydirilmeye çalışılan bağımlılık
gömleğini parçaladığına dikkat çeken Erdoğan, "Bu dönemde
ülkemiz ekonomiyle beraber sanayi, ticaret, ulaşım ve teknolojide
de çok büyük mesafe kat etmiştir. Gerçekleştirdiği hamlelerle
milletimizin inancı artmış kendine olan özgüveni artmış yeniden
kendine güveni gelmiştir. 16 yıl önce savunma sanayimizin sağladığı
imkan yüzde 20'lerde iken hamdolsun bugün yüzde 65'e tırmandık. Şu
anda ithal eden değil kapıya kul olan değil artık hem ülkemin hem
de ihracatı yapmak suretiyle kendi ayakları üzerinde duran bir
Türkiye savunma sanayii var. Tüm bunları da demokrasi ve
özgürlükler alanında gerçekleştirdiğimiz sessiz devrimlerle
başardık. Türkiye'nin son 16 yılda yakaladığı başarının sırrı
devletiyle milletinin kaynaşmasını en üst düzeye çıkarmış
olmasıdır. Ülkemizin başarısının gerisinde ilmi çalışmaların önünü
açması bilim insanlarını desteklemesi diğer hususlarda birlikte bu
alandaki baskı ve kayırmacılığa da artık son vermesi yatıyor.
Burada emeğiniz büyük. Bunun artarak devamını bekliyoruz"
ifadelerini kullandı.
"ÜNİVERSİTELERİMİZ HAYATA GEÇİRDİĞİMİZ REFORMLARLA TARİHİ
BİR DEĞİŞİM YAŞADI"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bir dönem darbecilerin cuntacıların vesayet güçlerinin
adeta eşik bekçisi meşruiyet mekanizması gibi görünün
üniversitelerimiz hayata geçirdiğimiz reformlarla tarihi bir
değişim yaşadı. Uzun yıllar çatışmalarla siyasi kavgalarla
ideolojik kamplaşmalarla anılan Türk üniversiteleri ilk defa bizim
dönemimizde bilim üretim merkezleri haline geldi. Bu görevlerini
yerine getirebilecekleri imkanlara da kavuştu. Açık ve net
söylüyorum. Kapısına ikna odalarının kurulduğu bir üniversite
atmosferinden ne bilim çıkar ne alim çıkar ne de dünya çapında
araştırmacılar çıkar. Öğrencilerin yetişmesiyle eğitimiyle değil de
baş örtüsüyle sakalıyla kılık kıyafetiyle uğraşan bir üniversitenin
ne ülkeye ne de millete bir faydası olur. Liyakat ve ehliyet yerine
hizip dayanışmasının hakim olduğu bir üniversiteden bilim dünyasına
katkı beklemek beyhudedir. Öğrencilerin vakitlerini laboratuvar ve
kütüphaneler yerine kavgalarla geçirdiği bir üniversite
atmosferinde Fuat Sezginler Aziz Sancarlar hayat
bulamaz."
Son 16 yılda, sadece ekonomide, siyasette, diplomaside değil;
üniversitelerin demokratikleşmesinde, özgürleşmesinde önemli
adımlar attıklarını vurgulayan Erdoğan, "Üniversitelerimizi
kültür hayatımızı çölleştire, bilimin gelişmesine engel olan
yasakçı, fanatik cilası iyi ama içi kof zihniyetin cenderesinden
kurtarmak için 16 yıldır büyük çaba harcadık. Uzun yıllar öğrenci
olaylarıyla, yasaklarla, ikna odalarıyla kimi örgütlerin
baskılarıyla anılan üniversiteler artık tarih oldu. Atılan adımlar
sayesinde üniversitelerimiz gerçek anlamda bilim ve akademik
çalışma yapabilecek imkanlara kavuştu. Bugün üniversitelerimizde
teröre bulaşmadığı şiddeti kutsamadığı sürece her türlü fikrin
eleştirinin yapılabildiği, bilimsel araştırmalara her türlü
desteğin verildiği bir özgürlük ortamını tesis ettik. Gençlerimize
burs, kredi imkanlarından tutun da kalacakları yurt imkanlarına
varıncaya kadar bunları en geniş anlamda şu anda inşa ve ihya
etmenin gayreti içerisinde olduk. Master, doktora bütün bunlara
bursta, kredi de ciddi destekleri verdiğimiz bir dönemi yaşıyoruz.
Eksiklerimiz elbette vardır. Her şey gibi akademideki gelişmelerde
insana, insan kalitesine, eldeki imkanların ne şekilde
değerlendirildiğine bağlıdır. Araştırma görevlisinden profesörüne,
uzmanından rektörüne kadar tüm unsurlarıyla üniversitelerimiz
geliştikçe özel sektörde ve kamuda görev yapan araştırmacılarımızın
üretkenliği arttıkça Türkiye bu alanda da hak ettiği yere
gelecektir" ifadelerini kullandı.
"20 BİN 155 PROJEYE 10 MİLYAR LİRANIN ÜZERİNDE AKADEMİK
ARAŞTIRMA GELİŞTİRME KATKISI VERDİK"
"Ülkemizin yöneticileri olarak görevimizin, sizleri
desteklemek, araştırmalarınızı yapabileceğiniz, sorularınızı
rahatça sorabileceğiniz bir iklimi tesis etmek olduğuna
inanıyoruz" diyerek sözlerini sürdüren Erdoğan,
"Bunun en önemli şeyi ilk etapta fiziki mekanlar, bununla
birlikte tüm gelişmiş teknolojinin sizlerin emrine verilmesidir. Bu
anlayışla bilim insanlarımızın çalışmalarına büyük destekler
veriyor ve yenilikçi fikirleri teşvik ediyoruz. TÜBİTAK, sosyal
bilimlerde dahil olmak üzere bilimin her alanında akademisyenlerin,
özel sektör ve kamuda çalışan araştırmacıların projelerine geri
ödemesiz destekler veriyor. Günümüz dünyasında gerçek anlamda
bağımsızlığın ilk şartı teknolojiyi tasarlayan, geliştiren, üreten
ve ihraç eden ülke konumuna ulaşmaktır. Ülkemizin milli teknoloji
hamlesinin başarıya ulaşması, teknoloji üreten bir toplum haline
dönüşmemizle mümkündür. 16 yıllık dönemde bilim insanlarımızın
sunduğu 20 bin 155 projeye 10 milyar liranın üzerinde akademik
araştırma geliştirme katkısı verdik. Hedefimiz Türkiye'yi kendi
vatandaşları için değil, dünyadaki tüm bilim insanları için bir
çekim merkezi haline getirmektir. Stratejik alanlardaki projelere
katkı sağlamak üzere ülkemize gelecek üst düzey araştırmacılara çok
cazip teşvikler sunan uluslararası lider araştırmacılar programı bu
hedef doğrultusunda hazırlandı. En başarılı çocuklarımıza, en
parlak beyinlerimize, üretkenliklerini daha da artırabilecekleri ve
fikirlerini somut projelere dökebilecekleri ekosistemler sunuyoruz.
Türkiye'nin hemen hemen her yerinde kurular Ar-Ge ve tasarım
merkezleri, Teknoparklar bu çabanın somut örneğidir. Şu anda bin
384 Ar-Ge ve tasarım merkezimizle 81 Teknoparkımız bulunuyor.
Bunların sayılarını artırmaya devam edeceğiz" dedi.
"HUDUTLARIMIZIN KORUNMASINA GÖSTERDİĞİMİZ
HASSASİYETİ…"
Siber güvenlik alanına da değinen Erdoğan, konuya ilişkin şunları
söyledi:
"Artık fiziki güvenliğinizi siber güvenlikle, dijital
sanayiyle, yerli yazılımla ve yapay zekayla tahkim etmiyorsanız
kendi kendinizi kandırıyorsunuz demektir. Hudutlarımızın
korunmasına gösterdiğimiz hassasiyeti ülkemizin ürettiği verilerin
korunmasına aynen göstermek durumundayız. Bugün siber saldırılar
devletin güvenliğiyle kişi mahremiyetini ihlal eden en büyük
tehditlerdendir. Geliştirdiğimiz Ahtapot yazılımı bir kuvvet
komutanlığımızın karargahına yapılan siber saldırıyı başarıyla
engelledi ve gerçekleşecek bir NATO tatbikatına dahil edildi.
Türkiye artık bilimsel araştırmalarda sınır tanımıyor. Uzaydan
kutuplara kadar her noktada çalışmaları yürütüyoruz. İki hafta önce
20 yıllık bir hayali gerçekleştirip Uzay Ajansını kurduk. Böylece
ülkemizi uzay araştırmaları ve teknolojisinde süper lige taşıyacak
tarihi bir adım attık. Bilim ve teknolojide kayda değer bir sıçrama
yapmak için çok çalışmak gerekiyor. Savunma sektöründe
gösterdiğimiz başarıyı yazılım, finans, sağlık, enerji ve diğer
kritik teknoloji alanlarında da yakalayıp ekonomik bağımsızlığımızı
perçinlemeliyiz. Ülkemizdeki bilim ve eğitim kuruluşlarımızdan
beklentimiz, düşünen, merak eden, araştıran ve sürekli daha ileriye
gitmeyi hedefleyen bir anlayışı topluma yerleştirmeleridir. TÜBİTAK
VE TÜBA'ya bu konuda önemli görevler düşüyor."
(İHA)