Başına gelmeyen kalmadı: Azmi örnek oluyor
İzmir'de bedensel ve zihinsel engelli Hülya Erdem'in azmi örnek oluyor. Doğumu sırasında oksijensiz kalan, ayağının kırılmasının ardından alçının yanlış yapılmasından dolayı vücudunda bozukluk oluşan, 18 yaşında içtiği bir ilaç nedeniyle her şeyi unutan genç kadın, hayata sıfırdan başladı.
İzmir'de bedensel ve zihinsel engelli Hülya Erdem'in azmi örnek
oluyor. Doğumu sırasında oksijensiz kalan, ayağının kırılmasının
ardından alçının yanlış yapılmasından dolayı vücudunda bozukluk
oluşan, 18 yaşında içtiği bir ilaç nedeniyle her şeyi unutan genç
kadın, hayata sıfırdan başladı.
İzmir'in Bayraklı ilçesinde oturan yüzde 79 bedensel ve zihinsel
engelli Hülya Erdem'in verdiği mücadele herkesi kendisine hayran
bırakırken, hayat hikayesi ise göz yaşartıyor. Doğum sırasında
oksijensiz kaldığı için hayata yenik başlayan Hülya Erdem için bir
doktorun, "Bu belki yürür konuşur, yürür ama bu çocuk
gelişemez" sözleri anne-babasını adeta yıktı. Hülya, 8.
sınıfa kadar okudu. Okuma-yazmayı ve onunla birlikte birçok şeyi
öğrendi. Bir gün okula giderken düşüp ayağı kırıldı. Yanlış alçı
nedeniyle vücudunda şekil bozukluğu oluştu. 18 yaşına geldiğinde
ise ailesinin iddiasına göre bir doktorun verdiği bir ilaç Hülya
Erdem'in hayatını tam anlamıyla alt üst etti. Bu yüzden 25 gün
yoğun bakımda yattı. Kalktığında okuma ve yazma dahil bildiği her
şeyi unuttu. Ailesi her şeye sıfırdan başladı.
Hayat hikayelerini anlatan Hülya'nın annesi Songül Erdem (49),
İzmir'in Bergama ilçesinde oturdukları dönemde hamile kaldığını
ifade ederek, "Sancım oldu, hastaneye gittik. Doktor gece
00.00'a kadar beni bekletti. Gelip muayene etti, ‘ben bu doğumu
yapamam. Çocuk ters geliyor' dedi. İzmir'e sevk etti. İlk önce
‘ambulans yok' dediler. Sonra ‘Bir ambulans bulduk. Ama içerisinde
bir turist var. Ona bineceksiniz' dediler, kabul ettik. Turist kaza
yapmış, hastaneye götürüyorlar. Araca bindik. Turist, ‘benim kaza
yerinde çantam kaldı. İçerisinde paralarım var. Oraya gidelim' diye
ortalığı yıkıyor. Eşim, ‘Hanım doğuracak sonra alalım' diyor ama
kadın yıkıyor ortalığı. Sonra ambulans olay yerine gidiyor. Orada
çanta yok. Bu sefer araç askeriye gidiyor. Çantayı alıyorlar.
İzmir'e öyle gidiyoruz. Tabi ben bunları sonradan öğreniyorum.
Ambulanstan indikten hemen sonra doğum yaptım. Hemen Hülya'yı
oksijen çadırına koydular ve Çocuk Hastanesi'ne sevk ettiler. 5 gün
orada kaldı. Elimize bir kağıt verip çıkardılar. Ama hiçbir bilgi
vermediler. Sadece, ‘çocuk emmediği için burada kaldı' dediler.
Halbuki çocukta doğum esnasında sıkıntı olmuş" dedi.
"DEFTERİNİ O DOKTORA GÖSTERMEK İÇİN HALA
SAKLARIM"
Aldıkları raporu başka bir doktora gösterdiklerini ve tüm gerçeği
bu esnada öğrendiklerini anlatan anne Songül Erdem, sözlerine şöyle
devam etti:
"Gittiğimiz doktor, ‘Zamanla arayı kapatır. Geç konuşur.
Eğitimle her şey olur' dedi. O zaman anladık. Ağladık, üzüldük. Ama
hiç boş vermedik. Tedavilerimiz hep devam etti. Başka bir doktor,
‘Çocuğun zeka özürlü. Bu çocuk gelişemez. Belki konuşur. Ama bu
çocuğu adam edemezsin' dedi. Dünya başıma yıkıldı. 6 yaşına kadar
yoğun tedavi sonuç verdi. Anasınıfına gittiğinde, istemediler.
Sonra özel eğitime verdik. 8. sınıfa kadar gitti. Her şeyi öğrendi.
Hatta defterini hala saklarım, o doktora göstermek için. Hülya son
senesinde servisten indikten sonra düştü ve aşağını kırdı.
Hastaneye götürdük. Alçı yapıldı. Ama bacağı yamuk kaynadı. Şekil
bozukluğu oldu. Bu bozukluk çok ilerledi. Ama ortaokuldan mezun
oldu. Hülya 18 yaşına gelince doktoru, ‘artık benden çıktı. Size
iki isim vereceğim. Birine gidin' dedi. Gittik. Yeni doktoru,
‘Hülya'nın ilaçlarını değiştireceğiz' dedi. Ben de, ‘Daha önce
dediğiniz ilaç verildi işe yaramadı' dememe rağmen ilacı
değiştirdi. İlacı içer içmez kızım değişmeye başladı. Hırçınlaştı.
‘Sabredeceksiniz' dedi. Ama çocuk daha fena oldu. Bir gün hastaneye
kaldırdık. Çocuk ölüyordu. 25 gün yoğun bakımda
kaldı."
"HEP BERABER BÜYÜDÜK"
Hülya'nın gözlerini açmasıyla hayatlarının da yeniden başladığını
ifade eden anne Songül Erdem, "O ilaç bizim hayatımızı yine
değiştirdi. Çocuk 25 gün sonra uyandı. Hiçbir şey hatırlamıyor.
Okuma yazmayı unuttu. Siyaha beyaz beyaza siyah diyor. Biz resmen
başa döndük. Yeniden bebeklik dönemine döndü. Yeniden bebek
büyüttük. 3 yıl uğraştık. Ama okuma yazmayı unuttu, hatırlamadı.
Bize sodyum potasyum eksikliğinden olduğunu söylediler. İki kardeşi
oldu. Hep beraber büyüdük. Hep beraber gittik, hep beraber geldik.
Özel eğitim devam etti. Yoğun bakım gördü. Şimdi kendi işini kendi
yapabiliyor" dedi.
Hülya'nın iki gün özel eğitime gittiğini belirten Erdem,
"Hülya'nın Gülşah ve İpek isimli iki kız kardeşi var.
Kardeşleri üniversiteye gidiyor. Bayraklı Belediyesi Engelliler
Merkezi olmasa bir amacımız olmayacaktı. Evde ne yapacaksın ki?
Hülya buraya gelmeden önce, ‘engelliler merkezine gideceğiz, ‘yarın
ne giyeceğim, şu ojemi süreceğim' diye düşünüyor. Bu benim için
büyük bir şey. O yatalak olabilirdi. Bunların hiçbirini
söyleyemeyebilirdi. Burası olmasa nereye gidecektik. Komşuya gidip
ne yapacaktık. Üretkenlik olmayacaktı. Burada çok mutlu oluyor.
Arkadaşları var. Hocalarıyla birlikte oyunlar oynuyorlar, farklı
etkinlikler gerçekleştiriyorlar. Şimdi bir müzik grubu oluşturuldu.
Hocası Hülya'ya orkestra şefi olma görevini verdi" diye
konuştu.
"HİCRAN GİTTİ, HÜLYA GELDİ"
Anne Songül Erdem, kızının isim değişikliğinin hikayesini ise şöyle
anlattı:
"Akrabalarımızla birlikte Kemeraltı'na gittik. Herkes
Hülya'yı yanında sanıyor. Hülya'yı kaybetmişiz. Karakola gittik
hemen. Karakolun kapısında polisler, ‘Hicran Erdem'i mi
arıyorsunuz?' diye sordular. O anın panikliği ile, ‘Hayır Hülya
Erdem'i arıyorum' dedim. Çocuk içeride. Beni bir gördü. ‘Öyle bir
isim koymuşsunuz ki Hicran diyemedim' dedi. O zaman
"r" harfini söyleyemiyordu. Anlayamamışlar. Babası
ismini Hicran koymuştu. Babaannesi ise ona hep Hülya diyordu. Sonra
mahkemeye gidip başvurduk, ismini Hülya yaptık. O da biz de çok
mutlu olduk. 9 yaşından sonra Hicran gitti, Hülya
geldi."
(İHA)