Bakanlıktan “HES” açıklaması
Orman ve Su İşleri Bakanlığından yapılan açıklamada, hidroelektrik santrallerin kuraklığa yol açtığı iddialarının aksine, HES'lerin kurak periyotlar neticesinde ortaya çıkan su kısıtını telafi eden hayati öneme sahip tesisler olduğu bildirildi.
Orman ve Su İşleri Bakanlığından yapılan açıklamada,
hidroelektrik santrallerin kuraklığa yol açtığı iddialarının
aksine, HES'lerin kurak periyotlar neticesinde ortaya çıkan su
kısıtını telafi eden hayati öneme sahip tesisler olduğu
bildirildi.
Bugün bazı basın yayın organlarında hidroelektrik santrallerin
ülkede kuraklığa yol açtığına dair iddialara ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanlığından açıklama yapıldı. Söz konusu haberlerdeki
iddiaların aksine baraj ve hidroelektrik santrallerin kurak
periyotlar neticesinde ortaya çıkan su kısıtını telafi eden hayati
öneme sahip tesisler olduğu vurgulanan açıklamada, 2017 yılının
Türkiye'de son 44 yılın en kurak yılı olarak kayıtlara geçtiği ve
toplam depolama kapasitesi 168 milyar metreküpü bulan baraj ve
hidroelektrik santraller sayesinde kuraklığın etkilerinin
vatandaşlara hissettirilmediği bildirildi. Açıklamada,
"Kurak döneme rağmen hidroelektrik santraller tarafından
2017 yılında (Kasım ayı itibariyle) 53 milyar kilowaat.saat
elektrik enerjisi elde edilmiş ve milli ekonomiye yılda 8,7 milyar
lira katkı sağlanmıştır. Ülkemizde işletmede olan hidroelektrik
santraller vasıtasıyla üretilen enerji ile yılda 15 milyar lira
doğalgaz ithalatından tasarruf edilmekte ve bu kaynak yurt içi
yatırımlara yönlendirilmektedir. Yağışlı dönemlerde suyu depolayan
baraj ve hidroelektrik santraller bu bakımdan gıda ve enerji arz
güvenliğimizin teminatıdır. Hidroelektrik santrallerin depolama
özelliği sayesinde bölgede yaşanması muhtemel feyezanların önüne
geçilmektedir. Herhangi bir Hidroelektrik Santralin olmadığı
havzalarda feyezanların etkileri daha yıkıcı olmuştur"
denildi.
Hidroelektrik santrallerin nehirleri kurutmadığı belirtilen
açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Hidroelektrik santraller suyu, enerjisini aldıktan sonra
olduğu gibi dere yatağına bırakır. Bu esnada su azalmaz ya da
kirlenmez. Dere yatağına bırakılan su, canlı hayatın devamı için
gerekli olan miktardır ve kesintisiz bir şekilde dere yatağına
bırakılması ilgili mercilerin gözetiminde sağlanır. Bu suyun dere
yatağına bırakılıp bırakılmadığının takibi suyun çevrildiği noktada
kurulan ve anlık olarak izlenebilen akım gözlem istasyonları (AGİ)
vasıtasıyla yapılmaktadır. Hidroelektrik santrallerin çalışma
sisteminde bilinmesi gereken en önemli unsur sudan değil, suyun
gücünden yararlanılmasıdır. Dereler üzerinde inşa edilen nehir tipi
HES'ler, suyun tabii akışından faydalanılarak elektrik üretmekte
olup aslında oldukça eski bir teknolojinin, un değirmenlerinin
gelişmiş halidir. Nehir tipi hidroelektrik santraller büyük
miktarda suya ihtiyaç duymaz. Bu husus "çevre
dostu" olarak tanımlanmalarının temel sebebidir. Netice
itibariyle hidroelektrik santraller ülkemizdeki temiz ve
yenilenebilir enerji kaynaklarımız arasında yer almakta bu konuda
tabiata herhangi bir olumsuz etkisi olmaması için gerekli
hassasiyet gösterilmektedir. Netice olarak ülkemizin su kaynakları
açısından zengin olmadığı bilinen bir gerçektir. Ülkemizdeki 25
havzanın birkaçı haricindeki havzalarda su kaynakları genel olarak
sulama suyu ve içme suyu temininde kullanılmaktadır. Doğu Karadeniz
ve Çoruh havzalarında su kullanımları, arazi ve iklim yapısı, yağış
rejiminin iyi olması ve kısa mesafede yüksek düşüşlerin
sağlanabilmesi açısından hem baraj hem de nehir tipi santraller
için en uygun yerlerdir."
(Yağmur Yıldız/İHA)