Bakan Çelik’ten AB yetkililerine sert yanıt
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, AB yetkililerinin "Türkiye mükellefiyetleri yerine getirse bile üye olamaz" sözlerine ilişkin, "Türkiye'nin AB ile olan ilişkilerini ciddiyetle, disiplinle ve reform sürecine bağlı olarak sürdürüyoruz. AB sürecine tam üyelik, Türkiye'de bir devlet politikasıdır. Bunu bu vizyonsuzluğa rağmen sürdürmeye devam edeceğiz" dedi.
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, AB
yetkililerinin "Türkiye mükellefiyetleri yerine getirse
bile üye olamaz" sözlerine ilişkin, "Türkiye'nin
AB ile olan ilişkilerini ciddiyetle, disiplinle ve reform sürecine
bağlı olarak sürdürüyoruz. AB sürecine tam üyelik, Türkiye'de bir
devlet politikasıdır. Bunu bu vizyonsuzluğa rağmen sürdürmeye devam
edeceğiz" dedi.
AB Bakanı ve Başmüzakereci Çelik, Hollanda Dışişleri Bakanı Bert
Koenders'i ağırladı. Görüşmelerin ardından iki bakan ortak basın
toplantısı düzenledi. Bakan Çelik, Hollanda'yla ilişkilerin
400'üncü yıl dönümünün kutlandığını hatırlatarak, "Hollanda
bizim için ticaret açısından çok önemli bir ülke. Hollanda'yla
dünyadaki pek çok meseleye ortak bir bakış açımız var. Türkiye-AB
ilişkileri açısından da önemli bir dönem. Pek çok AB siyasetçisi
keşke Bert Koenders gibi dostlarımızın gösterdiği tavrı
gösterseydi. Ortak değerlerimiz olan demokrasiye, insan haklarına
ve hukuka sahip çıkma konusunda o hain darbe girişiminden sonra
Türkiye ile bir dayanışma içinde olsalardı. İlk günden itibaren bu
dayanışmalarını gösterselerdi ve bu şekilde bütün dünyaya
demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti adına güçlü mesajlar
verebilseydik ama maalesef bu olmadı. Türkiye ile dayanışma içinde
olmak yerine 24 saat sonra Türkiye'ye dönük eleştirilere başlayan
pek çok AB yetkilisi oldu. Bugünlerde de bazıları objektif
kriterlere dayanarak 'Türkiye mükellefiyetlerini yerine getirse
bile yakın zamanda AB'ye giremez' gibi AB'nin değerleriyle ve
kriterleriyle hiçbir ilgisi olmayan açıklamalar
yapıyorlar" diye konuştu.
"Bu şekilde keyfi yaklaşımlarla temel değerlerden uzak bir
AB söz konusu olacaksa bu AB için bir kaygı konusudur"
Böylesi bir yaklaşımın AB değerleri içerisinde yerinin olmadığını
vurgulayan Bakan Çelik, "AB bir siyasi değerler birliğidir
ve önemi buradadır. Bu açıklamalar Türkiye için bir üzüntü kaynağı
değildir ama ortak tarihimiz olan Avrupa'nın geleceği ve
savunduğumuz ortak değerler için bir üzüntü kaynağıdır. Böyle bir
birlik düşüncesi olmaz. Bu şekilde objektif kriterlere dayanmayan
bir takım değerler konusunda maalesef aşırı sağın dilini kullanan
bir yaklaşım olursa Türkiye zaten öyle bir birlik içinde yer almak
da istemez. Türkiye AB'ye tam üye olmak istemektedir. Niçin?
Demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları konusunda bu ortak
değerler temelinde bir siyasi birlik şeklinde hareket etmek için
ama eğer bunlar olmayacaksa. Bugün Sigmar Gabriel'in böyle bir
açıklaması oldu, Alman Başbakan Yardımcısı'nın, 'Benim politik
kariyerim içerisinde Türkiye objektif kriterleri yerine getirse
bile üye olamayacak' gibi bir şey söyledi. Zaten bu şekilde keyfi
yaklaşımlarla ya da temel değerlerden uzak bir AB söz konusu
olacaksa bu AB için bir kaygı konusudur. Türkiye için bir kaygı
konusu değildir" ifadelerini kullandı.
"AB siyasi değerler birliği olmayacaksa, başka türlü
yaklaşımlarla yönetilecekse o Türkiye için kıymetli bir birlik
olmaktan çıkar" diyen Çelik şöyle devam etti:
"Bizim Türkiye'nin AB ile olan ilişkileri, AB'deki bazı
siyasetçilerin bu yanlış yaklaşımlarının dışındadır. O yanlış
yaklaşımları bir kenara koyuyoruz, Türkiye'nin AB ile ilişkilerini
bir başka tarafa koyuyoruz. Biz işimizi ciddiyetle, disiplinle ve
reform sürecine bağlı olarak sürdürüyoruz. AB sürecine tam üyelik,
Türkiye'de bir devlet politikasıdır. Bunu bu vizyonsuzluğa rağmen
sürdürmeye devam edeceğiz. OHAL dönemindeyiz ama biz hala reform
düşünen bir hükümetiz. Bu reformları Türkiye'nin demokrasisini
güçlendirmek için yapmaya devam edeceğiz. AB ortak geleceğimizdir,
Avrupa'nın güveni, refahı, Avrupa demokrasilerinin geleceği ortak
geleceğimizdir. Biz bugün bir AB üyesi olmasak bile tarih boyunca
bir Avrupa devleti de olduk, şu anda da birinci sınıf bir Avrupa
demokrasisi olduğunu gösterdik. Hala Sayın Cumhurbaşkanı ile ilgili
'diktatör' diyen böyle bir kara propaganda yapan bazı açıklamalar
görüyoruz. Diktatörler halkalarına karşı tankların arkasına
saklanırlar. Diktatörler tankların karşısına halklarla beraber
çıkmazlar. Bu bütün dünyaya demokrasi dersi verilmesi açısından da
önemli bir dönüm noktası olmuştur. Seçilmiş bir Cumhurbaşkanı
öldürülmeye çalışılıyor, tankların önüne çıkıyor, F-16'lar
tarafından uçağı düşürülmek isteniyor ona rağmen ülkesini
terketmiyor. İstanbul'a geliyor, halkıyla bir oluyor ve o tankların
yapmaya çalıştığı darbe girişimini engelliyor. Dolayısıyla burada
kavram kargaşasına yer yok."
"Kendi güvenliğimiz için attığımız her adımın aynı zamanda
AB'nin güvenliğini sağladığını da kimsenin unutmaması
gerekir"
15 Temmuz sonrasında ortaya çıkan tabloyu iyi değerlendirmek
gerektiğinin altını çizen Bakan Çelik, "Türkiye FETÖ ile,
PKK-PYD ile, DAEŞ ile mücadelesini sürdürecek. Bizim FETÖ ile
PKK-PYD ile ve DAEŞ'le yürüttüğümüz mücadele egemen bir devlet
olarak kendi güvenliğimiz içindir ama unutmamak gerekir ki
Türkiye'nin güvenliği ile AB'nin güvenliği iç içe girmiştir. Kendi
güvenliğimiz için attığımız her adımın aynı zamanda AB'nin
güvenliğini sağladığını da kimsenin unutmaması gerekir. Dolayısıyla
Türkiye'nin DAEŞ ile PKK ile ya da FETÖ ile mücadelesinde ortaya
çıkacak bir zaaf sadece Türkiye'nin güvenliğini tehdit etmekle
kalmaz, aynı zamanda AB'nin güvenliğini de tehdit eder. DAEŞ ile
yürüttüğümüz mücadele kadar, FETÖ ile yürüttüğümüz mücadeleye de,
PKK ile yürüttüğümüz mücadeleye de dostlarımızın verdiği desteğin
önemli olduğunun altını çiziyoruz" açıklamasını yaptı.
"Hiç kimsenin bize şu terör örgütü ile mücadele edin ama bu
terör örgütünü görmezden gelin deme hakkı yoktur"
Gazetecilerin sorularını cevaplayan Bakan Çelik, bir gazetecinin,
"Amerikan Başkanı Obama'nın 'IŞİD olmayan bölgede PYD'ye
müdahale kabul edilemez' dedi. Bu sözleri nasıl
değerlendirirsiniz?" sorusu üzerine, "Burada
yürütülen mücadele hem Türkiye'nin güvenliği için yürütülen bir
mücadele ama dolaylı olarak da zaten AB'nin güvenliğini de sağlayan
bir mücadeledir. Dolayısıyla müttefiklerimizin güvenliğine de katkı
sağlayan bir mücadeledir. Biz kuşkusuz egemen bir devlet olarak
kendi güvenliğimizi sağlamaya muktediriz ve bunun gereğini yerine
getiriyoruz. Türkiye oraya girdiği zaman, oraya müdahale ettiği
zaman terör örgütlerine ve terörizme karşı müdahale ediyor. Hiç
kimsenin bize şu terör örgütü ile mücadele edin ama bu terör
örgütünü görmezden gelin deme hakkı yoktur. Burada DAEŞ'in
dışındaki terör örgütleri ile çatışma olmamasını isteyenler varsa
yapacakları şey şudur; o terör örgütlerini bertaraf etmektir. O
terör örgütlerinin Türkiye'ye karşı oluşturduğu güvenlik risklerini
bertaraf etmektir. Burada Türkiye'ye bir şey söylemeyeceksiniz,
karşı tarafa bir şey söyleyeceksiniz" şeklinde
konuştu.
"PYD'nin DAEŞ ile mücadele ettiği yalanı çökmüştür
"
Türkiye'nin DAEŞ'e karşı müdahale ettiğinde ilk tepkinin PYD'den
geldiğini kaydeden Bakan Çelik, "'Siz bu müdahaleyi
yapamazsınız' dediler. Hatta Sayın Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin DAEŞ
ile mücadelesinin haklı olduğunu söyleyen bir açıklama yaptı,
ertesi gün PKK ona suikast girişimi yaptı. Bu benim çok dikkatimi
çekti kişisel olarak. DAEŞ'e karşı mücadelenize PYD direniyorsa
tablo açıktır. PYD'nin DAEŞ ile mücadele ettiği yalanı çökmüştür
dedim. Çünkü PYD'nin DAEŞ'le mücadelesi terörizme karşı bir
mücadele değil. Bir terör örgütü diğeriyle mücadele ederek orada
toprak oluşturmaya çalışıyor, fiili yönetim kurmaya çalışıyor.
Şimdi burada şöyle yapıyorlar, diyorlar ki, 'Siz Kürt bölgelerine
müdahale ediyorsunuz'. Türkiye Cumhuriyeti Suriye'deki Kürtler'in,
Türkmenler'in, Araplar'ın hiçbirinin kazanılanlarına karşı
değildir. Esad'la görüşüldüğü zaman da Suriye'deki Kürtler'in
hakkının da verilmesi gerektiğini söyleyen ilk kişi Sayın
Cumhurbaşkanımızdır" dedi.
"AB çevrelerinden de Türkiye'nin Cerablus'a müdahalesi
hakkında olumlu açıklamalar gelmiştir "
Meselenin bir PYD otoritesinin kurulmasına karşı olunduğunu ifade
eden Çelik, "Bizim gözümüzde DAEŞ otoritesi, PYD otoritesi,
PKK otoritesi ve FETÖ yapılanması arasında fark yoktur. Bir terör
örgütü ile mücadele edipte diğer terör örgütüne toprak kazandırmak
için oraya girmiyoruz. Bunu kimseye de tavsiye etmeyiz. Türkiye'ye
söylenecek hiçbir şey yoktur. Fırat'ın batısında PYD unsuru varsa,
PKK unsuru varsa buna müdahale edilecektir. Bu Türkiye'nin ulusal
güvenliği ile ilgili bir meseledir, bu politik tercih değildir.
Buna bütün müttefiklerimizin doğrudan destek vermesi gerekir. Sayın
Biden'in geldiğinde yaptığı açıklamalar da bu bakımdan iyi
açıklamalardır. Nitekim AB çevrelerinden de Türkiye'nin Cerablus'a
müdahalesi hakkında olumlu açıklamalar gelmiştir terörizme karşı.
Tablo ortadadır" diye konuştu.
"El sıkışalım ve her konuyu konuşalım ama kimse kimseye
parmak sallamasın, tehdit etmesin"
Almanya Başbakanı Angela Merkel'in 'Türkiye'nin Avrupa'dan destek
beklemesi çok normal' sözlerine ilişkin olarak Çelik,
"İstediğimiz şey Avrupa için de doğru olan, Türkiye için de
doğru olan dostlarımızın ilk andan itibaren gösterdiği tepkiyi
paylaşmalarıydı. Almanya'dan da bu tavrı beklerdik. Geçenlerde
Alman AB Bakanını misafir ettim. Dikkat edin Türkiye'nin şimdiye
kadar Almanya'daki önemli politikacıların dışişleri bakanının ya da
Başbakan Yardımcısı Gabriel'in ya da başkalarının darbe
girişiminden bu yana yaptıkları bütün açıklamaları üst üste koyun
yüz cümleden bir tanesi Türkiye ile dayanışma içindir. 99'u
Türkiye'yi eleştirmektedir. Bu doğru bir şey değil. İkincisi göç
krizi söz konusu olduğunda 1 ay içinde defalarca üst düzey Alman
yetkilileri Türkiye'yi ziyaret etti ama bir ay geçtikten sonra
sadece AB Bakanı geldi. Bugün demokrasi adına dayanışma günüdür.
Şunun altını çizmek gerekir, burada ifade etmediğiniz bir cümlesi
var. Bence o daha önemli. Bunu değerli dostumla da konuşuyoruz.
Diyoruz ki, oturalım karşılıklı olarak birbirimizle konuşalım.
Birbirimiz hakkında basında konuşmayalım. Çözülecek işleri konuşmak
için el sıkışmak lazım. El sıkışalım ve her konuyu konuşalım ama
kimse kimseye parmak sallamasın, tehdit etmesin. Bu ortak
değerlerimize de aykırıdır. Siyasi açıdan da akıllı bir tutum
değildir" değerlendirmesinde bulundu.
"Stratejik ortaklar birbirleriyle açık, net bir şekilde
konuşabilmeliler"
Hollanda Dışişleri Bakanı Bert Koenders ise şunları kaydetti:
"Mevkidaşıma bu konuda katılıyorum. AB'den belli ifadeler,
belli beyanlarda bulunuldu. Türkiye ile AB arasında belki bazı
konularda yanlış anlaşılmalar oldu ama gerçekten AB'de kendine
yapılan eleştiriyi alabilmeli. Bu Türkiye'den geliyor olsa da ya da
iki yönlü anlamda da eleştiri alınabiliyor olmalı. Çünkü stratejik
bir ortaklıktan bahsediyoruz. Stratejik ortaklar birbirleriyle
açık, net bir şekilde konuşabilmeliler. Tüm Avrupa ve Avrupa
kurumları adına biz en güçlü ifadelerle bu girişimi, bu teşebbüsü
kınıyoruz. Birbirimizin yüzüne birbirimizle konuşmak çok önemli.
Basın mensuplarını çok seviyor olsak da birbirimizin yüzüne bakarak
konuşmak çok önemli. Birbirimizi önemsiyor ve seviyoruz ki bu tür
olaylar karşısında zaman zaman anlaşamadığımız hususlar da
olabiliyor. Ama yüz yüze karşılıklı görüşmek çok önemli. Bu da
sadece mülteci konusunda olmamalı. Demokrasi, insan hakları,
hukukun üstünlüğü, ekonomi, pek çok alanda biz bu karşılıklı
görüşmelerimizi devam ettirmeliyiz. Özellikle de en zor zamanlarda.
Türkiye'nin 15 Temmuz'da yaşadığı gibi en kritik anlarda özellikle
birlikte görüşmek ve çalışmak işbirliği çok önemli. Bunu diplomatik
olarak hoş olsun diye söylemiyorum. Gerçekten realiteye
bakıldığında coğrafi açıdan, jeostratejik açıdan gerçekten çok
kompleks yerde bulunan Türkiye için bunun çok önemli olduğunu
düşünüyorum."
(İHA)