Bakan Bozdağ: "Onlar yalanın şahını söylüyorlar”
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "HSYK yargıyı iktidarın emrine veriyor diyenler yalanın şahını söylüyorlar. Ayıptır, günahtır. Böyle bir çarpıtmaya kimsenin hakkı yoktur. Anayasa metni ortada. Yarın Resmi Gazete'de yayınlanacak. Herkes bunu görecektir" dedi.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "HSYK yargıyı iktidarın
emrine veriyor diyenler yalanın şahını söylüyorlar. Ayıptır,
günahtır. Böyle bir çarpıtmaya kimsenin hakkı yoktur. Anayasa metni
ortada. Yarın Resmi Gazete'de yayınlanacak. Herkes bunu
görecektir" dedi.
Bakan Bekir Bozdağ Antalya Bölge İdare Mahkemesi'nde düzenlenen
İstinaf Mahkemeleri Değerlendirme Toplantısı'na katıldı. Burada
konuşan Bakan Bozdağ, Türkiye'nin 16 Nisan 2017 tarihinde
gerçekleştireceği referandum kapsamında yargı alanında yapılan
değişikleri anlattı. Anayasa değişikliğine ilişkin maddelerin
TBMM'de kabul edildiğini aktaran Bakan Bozdağ,
"Cumhurbaşkanımızın bugün onaylamasıyla da halk oylaması
süreci başladı. Esasında bu değişiklik bir yandan çift başlı bir
yürütmeyi ortadan kaldırıp, yasama ve yürütmeyi birbirinden tam
ayrı, birbirine karşı tam bağımsız hale getirirken, yargı alanında
da çok büyük bir tarihi adımı içermektedir. Yeni değişiklik,
yargıda çift başlılığı ortadan kaldıracak" diye
konuştu.
"Türk yargısı, Türk yürütmesi gibi çift başlı bir
yapıdaydı" diyen Bakan Bozdağ, "Bildiğiniz gibi
bir yanda askeri Yargıtay var, bir yanda Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi var. Bir yandan adli Yargıtay ve Danıştay var. Sanki
Türkiye iki ayrı devlet, iki ayrı yargılama, iki ayrı yargılama
usulü, iki ayrı mahkemesi olan bir ülke görünümünde. Askerler suç
işlediğinde onları yargılayacak ceza mahkemeleri ayrı, onlara
uygulanacak usul ayrı, siviller suç işlediğinde onları yargılayacak
ceza mahkemeleri, onlara uygulanacak usül, bunun temyiz merci ayrı.
İdari işlemler bakımından, asker kişilerin yaptığı idari işlemler
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'ne dava konusu yapılırken, diğer
vatandaşlarımızın idari işlemlerden kaynaklı ihtilafları, idari
yargı ve Danıştay yoluyla çözüme kavuşturuluyor. Usül ayrı, kural
ayrı ama ülke tek, anayasa tek. Yargıya baktığınızda tek yargı
yok" dedi.
"YARGI BİRLİĞİNİ HAYATA GEÇİREN REFORM"
Anayasa değişikliğinin yargı birliğini hayata geçiren büyük bir
reform olduğunu vurgulayan Bakan Bozdağ şöyle devam etti:
"Hukukta yargı birliğini sağlamak hukuk devletinin en
önemli vasıflarından biridir. Bugüne kadar Türkiye'de yargı
birliğini sağlamanın, yargıdaki bu hukuk devletine yakışmayan
ayrışmayı ortadan kaldırmanın yolu herkes tarafından gösterilirdi.
Bütün siyasi partilerin, 'Yargı birliği sağlanmalı, askeri yargı
kalkmalı, Yargıtayda birleşmeli. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
kalkmalı ve idari bütün itilaflar, idari yargıda ve Danıştayda
birleşmeli' derdi. Ancak bugüne kadar bunu hayata geçirmek imkanı
olmadı. İşte bu değişiklik, Türkiye'de hukuk devletinin ayrılmaz
niteliklerinden birisi olan yargı birliğini hayata geçiren büyük
bir reformdur. İnsanlar arasında asker sivil ayrımı yapan buna göre
hukuk oluşturan Anayasa'nın eşitlik ilkesiyle de bağdaşmayan bir
ayıbın Türk anayasasının içinden çıkarılmasıdır. Hukuk devletiyle
bağdaşmayan bir uygulamanın ve düzenlemenin hukuk devletiyle uyumlu
hale getirilmesidir. Yargı birliğini sağlamak, anayasanın eşitlik
ilkesinin gereğini hayata geçirmek, hukuk devletinin gereğine
riayet etmek hepimizin vazifesidir. Bu açıdan baktığımızda, bu
değişiklik yargı alanında esasında çift başlılığa son veren,
yargının birliğini, hukuk devleti ve anayasanın eşitlik ilkesine
uygun bir şekilde temin ve tesis eden tarihi bir adımı atmaktadır.
Bunu herkes takdir eder ama ben yargıda görev yapan hakim ve
savcılarımızın yargıdaki bu ayrılığın ne anlama geldiğini herkesten
daha iyi takdir edeceklerine yürekten inanıyorum."
Bu ayıbı ortadan kaldıran adımın son derece önemli ve tarihi bir
adım olduğunun altını çizen Bozdağ, "Bir başka önemli
reform da yargı yetkisini düzenleyen maddede yapıldı. Anayasanın
yargı yetkisi Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce yerine
getirilecek. Mahkemelerin bağımsızlığının tartışmasız olması hukuk
devletinin olmazsa olmazıdır. Bağımsızlığın içinde tarafsızlık var
mıdır? Olması lazım ama anayasada tarafsızlığın açıkça yazılmamış
olması ve bunun bir anayasal dayanağının olmamış olması,
bağımsızlığın içinde bu da vardır diye yorumla ona bir kıymet
atfedilmesi Türkiye anayasasında yargı yetkisinin tarafsızlığı
konusundaki tereddütleri ortadan kaldırmaya yetmez. Hukuk devleti
bakımından bir güvenceyi de tam yansıtmaz. Halbuki hukuk
devletinde, tarafsızlığı da bir hukuksal müessese olarak ayrı
düzenlemek, bağımsızlığı da ayrı düzenlemek, ikisine de
anayasamızın verdiği önemi göstermek bakımından son derece
önemlidir. Bugün bu değişikliklerle beraber anayasamızda ilk defa
Türk hukuk sistemi içerisinde yargı yetkisini kullanan mahkemelerin
bağımsızlığının yanına tarafsızlığı da ilave edilmiş, anayasal
dayanağı, anayasal güvenceye kavuşturulmuştur. Bu da hukuk
devletini güçlendiren tarihi bir adımdır, çok önemli bir
reformdur" dedi.
Bakan Bozdağ, yargıyla ilgili değişikliklerden birisinin Hakimler
ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) üyelerinin sayısı ve seçim
usulü ve Yüksek Kurulun çalışmasında yapılan değişiklikler olduğunu
söyledi. Bozdağ, "Hepimiz yaşadık, yargı alanında seçim
usulüyle HSYK'nın üyelerinin belirlenmesi, belirlendikten sonra
seçilen üyelerin görev yapması ve bunların aldıkları kararlar çok
tartışmalara neden oldu. Seçim usulü gerçekten yargıda çok büyük
ayrışmalara kutuplaşmalara, kamplaşmalara yol açtı. Hepimiz
yaşadık, yargı alanında seçim usulüyle HSYK'nın üyelerinin
belirlenmesi, belirlendikten sonra seçilen üyelerin, görev yapması
ve bunların aldıkları kararlar çok tartışmalara neden oldu. Seçim
usulü gerçekten yargıda çok büyük ayrışmalara kutuplaşmalara,
kamplaşmalara yol açtı" ifadelerini kullandı.
Bir seçim yaşandığını, arkasından ikinci seçimin yaşandığını
hatırlatan Bozdağ, "HSYK'nın başkanı Adalet Bakanı olarak
üçüncü bir seçimi yaşamamak için hep dua ettim. Üçüncü bir seçim
yaşansaydı, Türk yargısının bu seçim sistemiyle HSYK tarafından
yönetilmesinin nasıl bir noktaya taşıyacağını kimse
kestiremeyecekti. O nedenle tarihi bir dönüşüm" dedi.
Seçimin iyi niyetle getirildiğine işaret eden Bozdağ, hakimlerin,
savcıların kendileri hakkında her türlü kararı verecek Yüksek
Kurulun üyelerini seçme hakkına kavuşmuş olmasının gerçekten
demokratik meşruiyet bakımından önemli bir reform olduğunu anlattı.
"Ama geçen zaman içinde seçimin yapılması ve seçim
sırasında meydana gelen olaylar, daha sonra yaşanan gerçeklikler,
Türkiye'nin buradaki demokratik meşruiyeti koruyarak, ama başka bir
demokratik meşruiyet üzerinden bu meseleyi çözüme kavuşturmasını
zorunlu kılmıştır" diyen Bozdağ, bu değişikliğin HSYK
üyelerinin belirlenmesinde seçimi kaldırdığını söyledi. Bu açıdan
yargı mensuplarının buna çok büyük destek verdiğine dikkati çeken
Bozdağ, şunları kaydetti:
"Çünkü onlar bu seçim usulünün acısını en yakın yaşayan
hissede insanlardır. Seçim kalktı peki, nasıl olacak bundan sonra
seçim. İki türlü olacak. Birisi Sayın Cumhurbaşkanı tarafından
seçilen üyeler. Dört üye, cumhurbaşkanı tarafından seçilecek. Üçü
adli yargıdan, birisi idari yargıdan seçilecek. Geri kalan
üyelerden 7'si TBMM tarafından seçilecek. Bunun üçü avukatlar ve
yüksek öğretim üyeleri arasından, üçü Yargıtay üyeleri arasından,
biri de Danıştay üyeleri arasından seçilecek. TBMM seçecek. Bunun
demokratik meşruiyeti halkta. Çünkü cumhurbaşkanını halk seçecek,
yüzde 51 ile en az. Dolayısıyla halkın verdiği yetkiyle bunu
cumhurbaşkanı seçmiş olacaktır. Demokratik meşruiyet burada var mı,
var. Öte yandan TBMM yine halkın hür iradesiyle seçilecek. Orada da
demokratik meşruiyet var. Milletir temsilcileri bu seçimi yapacak.
Cumhurbaşkanı mevcut 22 üyeli HSYK'nın da bugün dört üyesini
seçiyor. Mevcut düzenlemede de dört üyesini seçiyor. Dolayısıyla
cumhurbaşkanın verilen seçim yetkisi yeni bir yetki değildir,
önceki yetkiden kapsamı geniş bir yetki de değil. Dün neyse
cumhurbaşkanın seçimi, bugün de o. Dün kaç üye seçiyorsa bugün de o
kadar üye seçiyor. Burada bir değişiklik yok. Değişiklik nerede,
hakimler ve savcılarımızın Yargıtay, Danıştay üyelerimizin kendi
aralarından seçmeye son verilip, bunun yerine TBMM üyelerinin
seçimidir. Burada da çok büyük bir yanlış anlaşılma var. Şu
söyleniyor, iktidar grubu çoğunlukta, cumhurbaşkanı dördünü oradan
atayacak, Mecliste de çoğunluğu var, kalanı da oradan seçecek. HSYK
üyelerinin tamamı cumhurbaşkanının söylediği kişilerden olacak.
Aynen bu söyleniyor. Bunu söyleyenler yalan söylüyorlar. Çok net
yalan söylüyorlar. Neden, anayasa değişiklik teklifini ya
okumamışlar ya okuyup anlamamışlar. Ya da okumuşlar anlamışlar ama
milleti aldatmak için bunu söylüyorlar. Bunun başka izahı yok. TBMM
seçeceği üyeleri 3'te 2 oy çokluğuyla seçme zorunluluğu var.
Parlamento 600 kişiden oluşuyor 3'te 2'si 400 kişi. Anayasa
değişiklik oranı da 400 kişi. Anayasayı yeniden yapmak
istediğinizde 400 kişiyi bulursanız, anayasayı baştan sona yeniden
yazabiliyorsunuz. Anayasayı değiştiren bir çoğunlukla seçme
zorunluluğu getiriyoruz. Hem komisyonda aynı çoğunluğu alıyor hem
de Genel Kurulda 3'te 2 çoğunluğu alıyor. Bu da tek bir parti, tek
başına herhangi bir üyeyi seçme hak ve yetkisine sahip
değildir" diye konuştu.
"YARGI İKTİDARIN ELİNE GEÇİYOR ELEŞTİRİSİ"
Bakan Bozdağ şöyle devam etti:
"Seçimden sonra 40 gün içinde HSYK üyeleri seçilecek. AK
Parti'nin 316 milletvekili var. Anlaştık onun kaç milletvekili var
40 topla 356. Peki seçilebiliyor mu komisyondan üyeler ,
seçilemiyor. Kiminle anlaşmak lazım CHP ile anlaşmak lazım.
Parlamentodan şuan için en az üç parti anlaşmadan HSYK üyelerinin
seçimi mümkün değil. Nasıl olacak iktidar partisi HSYK'nın kalan 7
üyesini kendi istediklerinden dizayn edecek, mümkün mü ? Değil. Bir
parti ile anlaştı. Bunu da yapamaz. Sadece CHP ile anlaşırsa ancak
367'yi bulabilir. Diğer partilerle anlaşırsa bunu bulma şansı yok.
O zaman bu neti gerektirecek, uzlaşmayı gerektirecek. Bir araya
gelecekler, uzlaşacaklar, öyle seçecekler. Uzlaşamadı, o zaman kura
çekimi yapılacak. Bu mu daha teminatlı, yoksa mevcut anayasada
şuanda uyguladığımız şey mi daha teminatlı. 367 çoğunluğu aramak
kötü bir şeyi mi? Yargı iktidarın eline geçiyor, nasıl geçiyor
birinin bunu izah etmesi gerekir. Türkiye'de şuan iktidarın
çoğunluğu 316, yeni dönemde parlamentonun sayısı 600'e çıktığı için
anayasa değişiklik çoğunluğu 600 olacak. 400 vekili bir partinin
çıkarması kolay mıdır. Bugüne kadar hiçbir parti anayasayı tek
başına değiştirme çoğunluğunu tek parti dönemi hariç elde etmemiş.
Bundan sonra elde şansı matematiksel olarak elde etme oranı var.
Gerçekleşme ihtimali çok düşük. Onun için bu düzenleme yargının bir
partinin istediği kişilerden oluşan kurul tarafından yönetilmesinin
engellenmesinin sigortasıdır. Uzlaşırlar, anlaşırlarsa beraber
seçebilirler."
"TARİHİ ADIM"
HSYK konusunda anlaşma sağlanamazsa kura uygulamasına gidileceğini
belirten Bakan Bozdağ, "Kimin lehine, kimin aleyhine kimse
bilmez. Orada liyakat aranıyor. Herkes aday olamıyor, belirli
niteliklere sahip kişiler aday olabiliyor. HSYK'ya üye seçilebilme
ehliyetine sahip kişiler aday olabiliyor. Bunlar arasından kura
çekilecek. Bundan daha objektif bir yol varsa birisi söylesin
beraber yapalım o yolu. Yok öyle bir yol. Bu düzenleme üzerinden
yeni HSYK yargıyı iktidarın emrine veriyor diyenler yalanın şahını
söylüyorlar. Ayıptır, günahtır. Böyle bir çarpıtmaya kimsenin hakkı
yoktur. Anayasa metni ortada. Yarın resmi gazetede yayınlanacak.
Herkes bunu görecektir. Anayasa Mahkemesine üye seçme konusunda, bu
anayasa değişikliği içerisinde hiçbir düzenleme yoktur. Yargıtaya
cumhurbaşkanının üye seçme yetkisi zaten yok. Danıştaya üye seçme
konusunda bir değişiklik şuanda yok. Ama öyle bir şey yapılıyor ki
‘Bütün yargıyı cumhurbaşkanı dizayn ediyor' diye haberler
yapılıyor. Esasında yargı alanında bu anayasa değişikliği ile
yapılanlar, hukuk devletinin güçlendirilmesi bakımından anayasanın
eşitlik ilkesinin hayata geçirilmesi bakımından son derece önemli
tarihi adımlardır. HSYK ile yapılan düzenleme ise yargının iktidar
partisi, ana muhalefet partisi diğer parti, kilit veya grubun eline
geçmesini önleyecek teminatlara sahiptir. Çok önemli bir
sigortadır. Bundan sonra yargıyı birileri gözüne kestirip
"Bizim adamları yerleştirelim şöyle böyle yön
veririz" ihtimalini ortadan kaldıracaktır. Esas teminat
buranın içinde getirilmektedir, korunmaktadır.
Konmaktadır" dedi.
"CUMHURBAŞKANINA YARGI YOLU"
Bu düzenlemelerin hukuk devletini güçlendiren önemli düzenlemeler
olduğunu vurgulayan Bakan Bozdağ, "Cumhurbaşkanının resmen
imzaladığı işler, emir ve kararlara karşı yargı yolu kapalı.
Cumhurbaşkanı, Türkiye'de ne kadar emir imzalıyor bilen var mı? Ne
kadar karar imzalayan bilen var mı. Muhtevasını bilen var mı? Yargı
denetimi var mı, yok? Başka bir denetimi var mı yok. Ama bu
düzenleme diyor ki, cumhurbaşkanının resmen imzaladığı emir ve
kararlara karşı yargı yolu açık. İmzaladığı ne kadar emir varsa,
karar varsa yargının denetimine açık olacak. Hukuk devletini
güçlendirir mi bu. Cumhurbaşkanının tek başına imzaladığı işlemlere
karşı da yargı yolu kapalıdır. Hangi işlemleri tek başına yapar,
bunun bilgisi bile tam değil. Buna karşı da yargı yolu kapalı.
Şimdi ne diyor, cumhurbaşkanı tek başına tek başına yaptığı bütün
işlemlere karşı yargı yolu sonuna kadar açılmaktadır. Hukuk
devletini, yargı denetimini güçlendiriyor mu? Önemli bir tarihi
adım atılıyor. Bugün Türkiye'de cumhurbaşkanın bir sorumluluğu
yoktur. Hesap verebilirliği, hesap soracak makamda yoktur. Mecliste
hesap soramaz, yargıda hesap soramaz. Yanılıyorsam bana
söyleyin" dedi.
"CUMHURBAŞKANINA HESAP VERMEYİ GETİRİYORUZ"
Cumhurbaşkanının sadece vatana ihanetten dolayı TBMM üye tam
sayısının 4'te 3'ünün kararıyla suçlandırılabileceğini kaydeden
Bakan Bozdağ, "Yani bugün itibariyle 413 milletvekilinin
kararıyla suçlandırılabilir. Peki onun dışındaki suçlardan
suçlandırılabilir mi, hayır. Anayasacılar bazı cezacılar tartışıyor
ama onlar fantezi tartışması. Anayasa çok açık, bunun dışında
hiçbir isnatla cumhurbaşkanı suçlanamaz, sorumlu tutulamaz.
Cumhurbaşkanının siyasi sorumluluğu var mı yok. Diyor ki
cumhurbaşkanı tek başına yaptığı işlemlerde başbakan ve ilgili
bakanın imzası olur, sorumlulukta onlarda olur. Her şeyin altına
imza atıyor, sorumlusu ben oluyorum başkası oluyor. Cumhurbaşkanı
olmuyor. Hesap sorulamıyor, hesap vermiyor. Şimdi ne yapıyoruz,
hesap vermeyi getiriyoruz. Hesap veren, hesap sorulan bir
cumhurbaşkanı getiriyoruz. Siyasi sorumluluğu anayasaya konuluyor.
Hukuk devletini güçlendiriyor. Kim yapacak siyasi hesap sormayı
değil halk yapacak. Hem partisine vekil seçerken siyasi hesap sorma
yapacak, hem cumhurbaşkanı hem de belediye başkanlarını seçerken
siyasi hesap sorma yapacak. Siyasi denetimi yasama denetimi adıyla
TBMM yapacak. Şu anda TBMM grup önerileri getirme, gündem dışı
konuşma, genel görüşme açtırma,meclis araştırması, Meclis
soruşturması ve soru yöntemleriyle cumhurbaşkanının siyasi
denetimini yapacak, siyasi hesabını soracak. Oradan da ayrı bir
yasama denetimi siyasi denetimi olacak. Siyasi sorumluluk ilk defa
getiriliyor. Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğu bütün suçları
kapsayacak şekilde netleştiriliyor. İşlediği iddia edilen bütün
suçlardan dolayı cumhurbaşkanı suçlandırılabilir kuralı ilk defa
anayasaya konuluyor. Yüce Divana sevk edilmesi konusunda karar
hesabı 550 vekilken 413, vekil sayısı 600'e çıktığı zaman 400
olarak tespit ediliyor. Yüce Divana sevk kolaylaşıyor. Yüce Divan
içinde 3 ay içinde karar verme durumunda. Böylesi bir başka
denetimi anayasamız içermektedir. Buda hukuk devletini güçlendiren
önemli reformlardır"dedi.
(İsa Akar-Harun Erdoğdu/İHA)