Bahçeli: Devletle aynı hizadayız
MHP lideri Devlet Bahçeli: Ülkücü Şehitleri Anma Günü'nde konuştu: Milliyetçi-ülkücü hareket şiddet ve haydut çetelerine karşı yine devletiyle aynı hizadadır.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Milliyetçi-Ülkücü Hareket,
aleyhe propagandalara, sinsi provokasyonlara, vahim iftira ve
karalamalara rağmen Türkiye'nin hak ve hukukunu müdafaa konusunda
özverili, sorumlu ve fedakarca tavır sergileyecektir. Ne PKK ne
FETÖ ne de bir başka muhasım odak Türkiye'yi dize getiremeyecektir.
Bizi korkutamazlar. Bizi yolumuzdan döndüremezler" dedi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, ‘Ülkücü Şehitleri Anma Günü' dolayısıyla
‘Ülkücü Şehitler Anıtı'nı ziyaret ederek, anıta karanfil bıraktı.
Ankara'nın Kızılcahamam İlçesi'nde düzenlenen anma programında
konuşan Bahçeli, Türkiye'nin zorlu ve meşakkati fazla olan bir
döneminde milliyetçi-ülkücü hareketin ümitsizliğe kapılmadığını ve
yılgınlık göstermediğini söyledi.
Bahçeli'nin açıklamalarından satır başları
şöyle:
HESAP AĞIR OLDU
Milli mukavemeti kırmak isteyen odaklara aman vermedi, teslim
olmadı. Çünkü inanıyorduk. Çünkü haklı ve tarihi bir davaya
bağlanmıştık. Akif'in dediği gibi; cehennem olsa gelen, göğsümüzde
söndürürüz. Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz.
Yürüdük, zalimlere direndik. Yürüdük, hainleri süpürdük. Asım'ın
nesli olduğumuzu bilerek yürüdük, Türk'e ve Türkiye'ye düşman
kesilenlerle bugünlerde olduğu gibi hesaplaştık. Kabul edilmelidir
ki, bu hesap ağır oldu. Sosyal bedeli yüksek çıktı. Zaman oldu
sükût kadar kimsesiz, zaman oldu çığlık kadar hür olduk. Ancak
küsmedik, gücenmedik, vazgeçmedik, ‘bana ne' demedik. Acizlik ve
atalet göstermedik. Yorgunluk ve bezginlik sarmalına girmedik.
Kimimiz şehit oldu, kimimiz gazi. Kimimiz mahkûm oldu, kimimiz
mağdur. Ne var ki millete, tarihe, ecdada, bizlere umut bağlayan
mazlumlara çok şükür mahcup olmadık, mağrurluğumuzdan ödün
vermedik. Milliyetçi-Ülkücü Hareket asaletini hiç kaybetmedi.
Sadakatten hiç ayrılmadı. Cesaret ve hamiyet çizgisinden de hiç
sapmadı.
ALDIRIŞ ETMEDİK
Gün geldi, nefesi yetişmeyenler geriye düştü. Gün geldi,
nefislerine tutsak düşmüş, dünyevi menfaatlerini davanın önüne
çıkaranlar gevşeklik gösterip yanlışa girdi. Bizden sandıklarımızın
karanlık yüzlerine, işbirlikçi niyetlerine, şer oyunlarına şahitlik
ettik. Melanet saldırı ve melun senaryolara muhatap kaldık, ama
eğilmedik, ezilmedik. Üstelik bunlara takılmadık, aldırış etmedik.
Biliyorduk ki, fikrimiz isabetli, ülkülerimiz doğruydu. Yüzümüz ak,
yönümüz aydınlıktı. Geldiğimiz yer belli, gideceğimiz yer
bilinmekteydi. Kökümüzden kopmadan mücadele ettik. Kimliğimizi
savunarak, kaynaklarımızı koruyarak millet-i ebed müddet, devlet-i
ebed müddet iradesine sahip olduk. Ya devlet başa, ya kuzgun leşe
kararlığımızdan en ufak taviz vermedik. Dedik ki, ancak Allah
karşısında eğiliriz. Kula kulluk etmez, tutsaklık nedir tanımayız.
Şairin ‘bir baksana gökler uyanık, yer uyanıktır. Dünya uyanıkken
uyumak maskaralıktır' seslenişine kulak verdik. Uyanık bir şuur,
faal bir muhayyile, iman etmiş bir kalp, Türk-İslam ülküsünde
erimiş yüreklerle asrın tuzak ve komplolarına meydan okuduk. Dünya
yıkılsa da irademizin ve iddialarımızın sarsılmayacağını sayısız
badireden çıkarak, nice felaketleri aşarak ispat ettik. Geriye
dönüp baktığımızda, yaşanan onca acı ve ıstırap verici hadiseyi
yorumladığımızda, hamd olsun, bizi utandıracak, kahredecek bir
olumsuzluğun olmadığını gönül huzuruyla söylemek isterim.
MİLLİYETÇİ-ÜLKÜCÜ HAREKET DEVLETİYLE AYNI
HİZADA
Bu mücadele çilelidir, zorludur, hunhar ve alçak komploların
kıskacındadır. Türkiye, tarihinin en sıkıntılı dönemlerinden birini
yaşamaktadır. Vatan ve millet nöbeti bekleyen evlatlarımızın gün
aşırı şehadetleri yüreklerimizi parçalamaktadır. 12 Eylül öncesi
sonuç alamayan, emellerine muvaffak olamayan emperyalizmin yerli,
yabancı ve yeni yetme uşakları kanlı ve acımasız saldırılarına
devam etmektedir. Mahşere kadar ilerleyecek şehitler kervanına her
gün yeni katılımların olması bizleri derinden üzmektedir.
Vatanımıza yan bakan, tarihi hesapları görmek için kuyruğa giren ne
kadar cani heves ve cinayet örgütü varsa karşımızdadır.
Milliyetçi-Ülkücü Hareket yine görevinin başındadır. Yine hıyanete
karşı milletinin yanındadır. Şiddet ve haydut çetelerine karşı yine
devletiyle aynı hizadadır.
FEDAKARCA TAVIR SERGİLEYECEĞİZ
Bakınız ne diyordu merhum Arif Nihat Asya; ‘Şehitler tepesi boş
değil, toprağını kahramanlar bekliyor. Ve bir bayrak dalgalanmak
için rüzgâr bekliyor.' Bu rüzgâr millet iradesidir. Bu rüzgâr
Türk'ün bükülmeyen bileği, amansız ve emsalsiz mücadele azmidir.
Terörizm illeti sökülüp atılmadıktan, milli birlik ve dayanışma
bilinci kökleşip güçlenmedikten sonra önümüz sisli, ömrümüz
kısadır. Milliyetçi-Ülkücü hareket, aleyhe propagandalara, sinsi
provokasyonlara, vahim iftira ve karalamalara rağmen Türkiye'nin
hak ve hukukunu müdafaa konusunda özverili, sorumlu ve fedakarca
tavır sergileyecektir. Nitekim şimdiye kadar yaptığımız da budur.
Ne PKK ne FETÖ ne de bir başka muhasım odak Türkiye'yi dize
getiremeyecektir. Biriz, beraberiz; biz Türk milletiyiz. İhanet kol
geziyor, işgal müteahhit ve muhipleri at koşturuyormuş; ne gam, ne
tasa; Allah'ın izniyle el ele verdikten, omuz omuza durduktan sonra
hepsini yener, hepsinin üstesinden milletçe geliriz. Bizi
korkutamazlar. Bizi yolumuzdan döndüremezler. Aziz şehitlerimizin
beklediği de budur. Ateş çemberinden geçerek bugünlere gelen
Milliyetçi-Ülkücü Hareket, işte buradaki devasa Bozkurt heykeli
gibi, korku ve korkulukların önüne dikilecek, tehlike ve tehditleri
inancıyla eritecektir.
NEYE İNANIRSAK ONU SÖYLERİZ
Sizler geçmişte tarih yazdınız. Geleceğin de tarihini yazmaya
muktedirsiniz. Yeter ki azmedin, inanın, başarmak ve sonuç almak
için bir ve beraber kalın. Türkiye'nin tökezlemesini bekleyen
alçaklar gibi; zihinlerimiz ipotekli, heyecanlarımız rehinde,
yüreklerimiz mühürlü değildir. Neye inanırsak onu söyleriz. Ne
görürsek onu anlatırız. Göründüğümüz gibi oluruz, olduğumuz gibi de
görünürüz. Milliyetçi Ülkücü Hareket gücünü mukaddesattan,
inançlarından, ilkelerinden ve Türk Milletinden alır. Türkiye'nin
iyiliğine olmadığına inandığı her hareket karşısında tek başına da
olsa sonuna kadar durur. Böylesi bir karar anı geldiğinde kimsenin
desteğini ve himayesini aramak gibi bir zafiyet içine düşmez.