ABD, İsrail ve S.Arabistan'ın planı ortaya çıktı
ABD, İsrail, S.Arabitan ve bazı körfez ülkeleri yeni bir İsrail-Filistin çözüm planı üzerinde gizlice anlaştığı ortaya çıkınca Türkiye İTT hamlesini yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın girişimiyle çarşamba günü İstanbul'da
toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) zirvesinden çıkan en
kritik karar, kuşkusuz Doğu Kudüs'ün Filistin'in başkenti olarak
tanınması.
ARAP DÜNYASINA RAĞMEN
Liderlerin sonuç bildirgesini oylaması biter bitmez konuştuğum
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da bu kararın tarihi önemini
vurguladı. Ve ekledi: "Filistin meselesi Arap Baharı başladığından
beri sistematik bir şekilde unutturuldu. Bunu ABD ve İsrail
özellikle istedi. Şimdi bu vesileyle konu tekrar dünya gündeminin
merkezine oturdu."
ABD, İSRAİL VE SUUDİ ARABİSTAN'IN PLANI
Evet, oturdu, hem de ve ama Arap dünyasının kendisine rağmen! Suudi
Arabistan başta olmak üzere çoğu Körfez ülkesinin ve Mısır'ın bu
zirveye katılımının bu kadar aheste ve düşük seviyede olması,
Filistin davasından vazgeçtiklerini ortaya koydu. Zaten daha birkaç
gün önce basına yansıyan bir haber, bunun işaretini vermişti. Buna
göre Trump, Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez'le ve
İsrail'le birlikte yeni bir "Filistin-İsrail çözüm planı"
geliştirmişti. Tüm Kudüs İsrail'in, dışındaki Abu Dis şehri de
Filistin'in başkenti sayılacaktı. Kulislerden öğrendiğime göre, bu
haber doğru. Bu da Erdoğan'ın bu zirveyi "Araplara rağmen"
gerçekleştirmiş olduğunu ortaya koyuyor.
YA BATI KUDÜS?
Dolayısıyla, Türkiye bugün Filistin davasında en öne çıkan ülke.
Tam da bu yüzden bu sürecin çok dikkatli yönetilmesi gerekiyor. Ki
hem sonuç bildirgesi, hem Erdoğan'ın zirve bitiminde yaptığı
konuşma hem de üst düzey yetkililerle yaptığım görüşmeler, yapıcı
bir tavrın ağır bastığını gösteriyor.
Her şeyden önce İİT bildirgesinde Doğu Kudüs'ün Filistin başkenti
olarak tanınması, Batı Kudüs'ün de İsrail'in başkenti olarak
tanınmasının kabulü anlamına gelebilir. Bu da 67 sınırlarında iki
devletli bir çözümün kapısını aralıyor. Ki zaten bildirgede "iki
devletli çözüm için çalışmalara çok güçlü şekilde devam edileceği"
vurgulanıyor.
HASAR KONTROLÜ
2.si; İsrail'le diplomatik ilişkileri kesmek ya da temsil
seviyesini düşürmek gibi yaptırım kararları alınmamış olması da
isabetli. Zira iki tarafla da ilişki kurulması, barış inşası için
elzem. Kaynaklarıma göre, Ankara'nın kendi gündeminde de böyle bir
adım yok. Zaten eğer İslam dünyasında başat bir rol oynamak
istiyorsak, bunu İsrail'le ve Batı ile ilişkilerimizi koruyarak
yapabiliriz. Sonuç bildirgesini okuyan Erdoğan'ı, sağında duran
Filistin lideri Mahmud Abbas'tan ve solunda duran İİT'nin Suud
Genel Sekreteri El Useymin'den en çok ayrıştıran ve çok daha güçlü
kılan da bu.
ABD'nin bundan sonra barış sürecinde arabulucu olamayacağı ise
zirvede defalarca vurgulandı. Zaten İsrail-Trump-Suud planını
Filistinlilerin kabul etmesi de olanaksız.
Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde belirsizlik, kaos ve başıboşluğun
hakim olacağı bölgemizde yapabileceğimiz en doğru şey, "hasar
kontrolü"ne odaklanmak. Her ne kadar Filistin meselesinde taraf
olsak da bu sert dönemeçte tüm taraflarla ilişkileri korumamız
elzem. Zirvede Erdoğan'ın sık sık vurguladığı uluslararası hukukla
ve Rusya, AB gibi çok aktörlü uluslararası toplumla birlikte
hareket etmek de öyle.
Unutmayalım ki öngörülebilir gelecekte İslam coğrafyasının en çok
buna ihtiyacı olacak.
Bilgileri Milliyet yazarı Verda Özer köşesinden paylaştı.