37 kişinin öldüğü tren kazasında karar
2004 yılında Haydarpaşa-Ankara seferini gerçekleştiren trenin Pamukova İlçesi yakınlarında raydan çıkması sonucu 37 kişinin hayatını kaybettiği ve 90 kişinin yaralandığı kaza hakkında Anayasa Mahkemesi, TCDD'nin başvuru yapanlara tazminat ödemesini hükmetti.
2004 yılında Haydarpaşa-Ankara seferini gerçekleştiren trenin
Pamukova İlçesi yakınlarında raydan çıkması sonucu 37 kişinin
hayatını kaybettiği ve 90 kişinin yaralandığı kaza hakkında Anayasa
Mahkemesi, TCDD'nin başvuru yapanlara tazminat ödemesini
hükmetti.
2004 yılında Haydarpaşa'dan kalkarak Ankara'ya giden trenin
Pamukova İlçesi yakınlarında raydan çıkması sonucu meydana gelen
kazada 37 kişi ölmüş, 90 kişi ise hayatını kaybetmişti. Kazayla
ilgili olarak yargılama süreci devam ederken hayatını kaybeden
kişilerin yakınları tarafından Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru
sonucunda Anayasa Mahkemesi TCDD'nin başvuruculara tazminat
ödemesine hükmetti. Anayasa Mahkemesi başvuruculara 30 Bin TL
tazminat ödenmesine ve diğer tazminat taleplerinin reddine ve Yaşam
Hakkının usul boyutunda ihlal edildiğini hükmetti.
ANAYASA MAHKEMESİNDEN AÇIKLAMA
Anayasa Mahkemesi tarafından resmi internet sitesinde yapılan
açıklama ise şu ifadelere yer verildi: "Haydarpaşa
(İstanbul)-Ankara seferini yapan yolcu treninin 2004 yılında
Sakarya ili Pamukova ilçesi yakınlarında raydan çıkması sonucu
aralarında başvurucuların annesinin de olduğu 37 kişi ölmüş, 90
kişi de yaralanmıştır. Olayla ilgili Sakarya Cumhuriyet
Başsavcılığı (Cumhuriyet Başsavcılığı) tarafından soruşturma
başlatılmış, olayın neden kaynaklandığına ve kusur durumuna ilişkin
bilirkişi raporu alınmıştır. Cumhuriyet Başsavcılığı, Türkiye
Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) Genel Müdürlüğü yetkilileri
hakkında yürüttüğü soruşturmada yetkisizlik kararı vermiş ve
soruşturma evrakını Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
Bu soruşturmanın sonucu tespit edilememiştir. Öte yandan Cumhuriyet
Başsavcılığı, makinistler (birinci ve ikinci makinist) ve tren şefi
hakkında, demir yolu üzerinde kazaya neden olma iddiasıyla Ağır
Ceza Mahkemesinde kamu davası açmıştır. Yargılama sonucunda
makinistler hakkında mahkumiyet; tren şefi hakkında beraat kararı
verilmiştir. Hükmün başvurucular tarafından temyizi üzerine
Yargıtay, sanıklar hakkında verilen mahkumiyet kararını bozmuştur.
Bozma kararının ardından yapılan yargılamada ise davaların
düşürülmesine karar verilmiştir. Bu kararın da temyizi üzerine
hüküm bozulmuş, yapılan yargılamada birinci makinist hakkında hapis
cezasına hükmedilmiş, ikinci makinistin cezası ertelenmiştir.
Başvurucular hükmü temyiz etmişler ve akabinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır. Yargıtay Ceza Dairesi, eksikliklerin giderilmesi
için dosyayı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
Davanın temyiz incelemesi henüz sonuçlanmamıştır."
İfadelerin devamında ise: "Başvurucular, yolcu treninin
raydan çıkması sonucu pek çok kişinin öldüğü ve yaralandığı olay
hakkındaki ceza yargılamasının makul sür'atle yürütülmemesi
nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Devletin
yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin usule ilişkin
bir yönü bulunmaktadır. Devlet, yaşam hakkının etkili soruşturma
yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında, doğal olmayan her
ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa
cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmi bir soruşturmayı,
makul bir özen ve süratle yürütmek durumundadır. Kamu makamlarının,
tehlikeli bir faaliyet nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek
için gerekli ve yeterli önlemleri almadığı durumlarda -ilgililer
diğer hukuk yollarına başvurmuş olsalar dahi- kişilerin hayatının
tehlikeye girmesine neden olanlar hakkında bir ceza soruşturması
yürütülmesi gerekir. Demir yolu taşımacılığı faaliyeti niteliği
itibarıyla kişilerin yaşamı ve vücut bütünlüğü bakımından birtakım
riskler içermektedir. Bu tehlikeli olma durumu nedeniyle kamu
makamları, demir yollarının işletilmesinde gerekli güvenlik
tedbirlerini almalı; trenlerin seyrüseferinde veya gar ve benzeri
işletmelerde istenmeyen ölüm ve yaralanma olaylarının önüne geçmek
için makul ölçüler çerçevesinde gerekenleri yapmalıdır. Başvuruya
konu olay 2004 yılında meydana gelmiş olup bu olay hakkındaki
soruşturma iki aydan daha kısa bir sürede tamamlanmıştır. Ceza
Mahkemesi ilk kararını 2008 yılında vermiştir. Ne var ki kararın
kanun yoluna başvurma hakkı olan bazı kişilere tebliğ edilmemesi
nedeniyle ilk bozma kararına ilişkin temyiz süreci yaklaşık 2 yıl 6
ay, ikinci bozma kararına ilişkin temyiz süreci ise yaklaşık 2
yılda sonuçlanmıştır. Ceza Mahkemesince en son 24/11/2014 tarihinde
karar verilmiş olup yargılama henüz sonuçlandırılamamıştır. Meydana
gelen olayda ölen ve yaralananların fazlalığı nedeniyle ölenlerin
yakınları ile yaralıların ifadelerinin tespitinin uzun zaman alması
anlaşılabilir bir durum olmakla birlikte, soruşturmadaki hiçbir
unsur yargılamanın bu denli uzamasını ve henüz
sonuçlandırılamamasını haklı kılmamaktadır. Bu sebeple başvurucu
yakınlarının ölümüyle ilgili soruşturmanın makul sür'atle
yürütüldüğü söylenemez. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle
Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının
usul boyutunun ihlal edildiğine ve başvuruculara tazminat
ödenmesine karar vermiştir."
(İHA)