"15 Temmuz sonrası AYM’ye 60 bin başvuru oldu"
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, "Bugün itibariyle AYM önündeki mevcut derdest başvuru sayısı 80 bin civarındadır. Bu başvuruların yaklaşık 60 bini 15 Temmuz sonrasında yapılmıştır" dedi.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, "Bugün
itibariyle AYM önündeki mevcut derdest başvuru sayısı 80 bin
civarındadır. Bu başvuruların yaklaşık 60 bini 15 Temmuz sonrasında
yapılmıştır" dedi.
Özel hukuk hükümlerine tabi özerk bir kurum olarak bir yıl önce
faaliyete geçen İstanbul Tahkim Merkezi (İSTAC), Ankara'da kamu
kurumlarını bilgilendirmek üzere Anayasa Mahkemesi'nde bir
konferans düzenledi. Konferansın açılış konuşmasını yapan Anayasa
Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, yargının varlık nedeninin bireyin
temel hak ve hürriyetlerini korumak olduğunu belirterek,
"Bu bağlamda AYM'nin de varlık nedeni anayasayı ve temel
hak ve özgürlükleri korumak suretiyle anayasal ve bireysel adaletin
sağlanmasına katkı yapmaktır. 23 Eylül 2012 tarihinden itibaren
başlayan bireysel başvuru sistemi gerek AYM'nin işlevinde gerekse
genel anlamda Türk hukukunda çok önemli radikal değişiklikler
getirmiştir. Bireysel başvuruyla birlikte AYM sadece normların
anayasaya uygunluğunu denetleyen bir kurum olmaktan çıkmış, aynı
zamanda toplumun gündelik hayatında karşı karşıya kaldığı
meseleleri inceleyen bir organa dönüşmüştür. Bireysel başvuru
AYM'yi topluma dokunan, toplumla temas eden bir kuruma
dönüştürmüştür. Bugün geldiğimiz noktada AYM'ye bireysel başvuru
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından mutlaka tüketilmesi
gereken etkili bir başvuru yolu olarak kabul edilmektedir. Bunun en
son örneğini 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında bir hakimin ve
meslekten ihraç edilen, tutuklanan bir hakimin ve meslekten ihraç
edilen bir öğretmenin yaptığı başvuruda verilen kabul edilemezlik
kararlarında görebiliriz. AİHM bu iki kararda açıkça AYM'ye
bireysel başvurunun etkili bir başvuru yolu olduğunu dolayısıyla
başvurucuların öncelikle bu yolu tüketmeleri gerektiğini ifade
etmiştir. Bu başvuruları başvuru yoluyla tüketilmediği gerekçesiyle
kabul edilemez ilan etmiştir. Buradan hareketle diyebiliriz ki
bireysel başvuru Türkiye açısından çok önemli bir
kazanımdır" diye konuştu.
"BAŞVURULARIN YAKLAŞIK 60 BİNİ 15 TEMMUZ SONRASINDA
YAPILMIŞTIR"
Arslan konuşmasına şöyle devam etti:
"Bireysel başvuru getiriliş amacına uygun olarak bir yandan
Türkiye'de insan hakları standardının yükseltilmesine diğer yandan
da yine bireysel başvurunun pratik amacı olan AİHM önünde Türkiye
aleyhine yapılan başvuru sayılarının ve ihlal sayılarının
azaltılmasına çok ciddi katkılar yapmıştır. Elbette bireysel
başvuru alanı sorunsuz değildir. Bireysel başvurunun geleceğini
tehdit eden en önemli sorun gitgide artan iş yüküdür. Bugün
itibariyle AYM önündeki mevcut derdest başvuru sayısı 80 bin
civarındadır. AİHM'nin önündeki 47 ülkeden gelen ve bir yargısal
birime sevk edilen başvuru sayısının 75 bin 200 olduğu
düşünüldüğünde nasıl bir işyüküyle karşı karşıya kaldığımız daha
iyi anlaşılacaktır. AYM'nin önündeki başvuru sayısı AİHM'nin
önündeki 47 ülkeden gelen başvuru sayısının üzerindedir. Bu
başvuruların yaklaşık 60 bini 15 Temmuz sonrasında yapılmıştır.
Mahkeme olarak 2014-2015 yıllarında yıllık ortalama 20 bin başvuru
aldık. 2015 yılında bu başvuruların 16 binini yani neredeyse yüzde
80'ini sonuçlandırdık. Hedefimiz iki yıl içerisinde gelen başvuruyu
karşılayacak bir istatistiği yakalamaktı. Ancak 15 Temmuz sonrası
yapılan yoğun ve kitlesel başvurular bu planları değiştirdi. Bu
dönemsel artış bizim ileriye dönük planlarımızı etkilemekle
birlikte kurduğumuz ve iyi işleyen bireysel başvuru sisteminin
hedeflerini değiştirmemiştir."
BİREYSEL BAŞVURUDA AYM'NİN İKİ TEMEL HEDEFİ
Bireysel başvuruda AYM'nin iki temel hedefi olduğunu aktaran
Arslan, "Birincisi artan iş yüküyle başa çıkabilmek ve bu
iş yükünü yönetilebilir düzeyde tutabilmek, ikincisi en az bunun
kadar önemli olanı da nitelikli kararlar vermek suretiyle sistemik
ve yapısal sorunların ortadan kaldırılmasına katkıda bulunarak
temel hakların ihlallerini önlemek. Bu hedefleri gerçekleştirmek
kolay değil, işimizin zor olduğunu biliyoruz. Ancak üyelerimiz,
raportörlerimiz, idarecilerimiz ve her kademede görev yapan
personelimiz yoğun bir gayretle ve özveriyle çalışmalarına devam
ediyorlar. Bireysel başvurunun geleceği açısından önemli olan iki
hususu da hatırlatmak istiyorum; birincisi bireysel başvuru her
türlü uyuşmazlığın çözüldüğü olağan bir kanun yolu değildir.
Bireysel başvurunun ikincil olma niteliği, hak ihlallerinin
öncelikle derece mahkemeleri önünde giderilmesini gerektirmektedir.
Bu anlamda AYM'nin bireysel başvuruda yaptığı inceleme ilk derece
mahkemesi incelemesi olmadığı gibi temyiz incelemesi de değildir.
İkinci olarak bireysel başvuru tek tek hak ihlallerini giderme yolu
da değildir, olamazda. AYM üyeleri ve raportörleri olağanüstü güce
sahip, süperman ya da spiderman değildir. Bireysel başvurunun
objektif amacı hak ihlallerine neden olan durumları tespit etmek
suretiyle bu ihlallerin kamu otoriteleri tarafından giderilmesini
ve yeni ihlallerin önlenmesini sağlamaktır. Bireysel başvurunun
başarısı ve geleceği sadece AYM'ye değil, hukuk sisteminin ve idari
yapının etkili ve başarılı bir şekilde çalışmasına bağlıdır.
Adaletin tesisinin önündeki engellerin başında artan iş yükü
bununla bağlantılı olarak uzun yargılama sorunu gelmektedir. Artan
dava yükü ve uzun yargılamalar Türkiye'de yargı sisteminin belki de
en önemli sorunu olmaya devam etmektedir. Bireysel başvuruda
verilen ihlal kararları da bunu açıkça göstermektedir"
ifadelerini kullandı.
"BİREYSEL BAŞVURUDA BUGÜNE KADAR TOPLAM BİN 514 HAK İHLALİ
KARARI VERİLMİŞTİR"
"Bireysel başvuruda bugüne kadar toplam bin 514 hak ihlali
kararı verilmiştir" diyen Arslan, şunları kaydetti:
"İhlal kararlarının yaklaşık yüzde 74'ü adil yargılama
hakkına ilişkindir. Anayasa Mahkemesince verilen adil yargılanma
hakkı ihlali kararlarının yaklaşık yüzde 76'sı makul sürede
yargılanma hakkının ihlaline yöneliktir. Yani uzun yargılamalara
ilişkindir. Bu ihlallerinde neredeyse yarısında 10 yılın üzerinde
10 yılın üzerinde yargılama süreleri söz konusudur. Ülkemizde
yargılama sürelerinin uzunluğu, genel ve yapısal bir sorundur.
Adalet Bakanlığı istatistiklerine göre, 2015 yılında sadece hukuk
mahkemelerindeki dosya sayısı 3,5 milyona yakındır. 2015 yılında
sonuçlandırılan dava sayısı ise 2 milyon civarındadır. Yargıtayın
milyonu aşan işyüküyle çalıştığı bilinmektedir. Bu sorunla başa
çıkmanın yollarından biri diğer birçok ülkede başarılı uygulama
örneklerinin olduğunu bildiğimiz alternatif uyuşmazlık çözüm
yollarının ve tahkim gibi mahkeme dışı çözüm yollarının
geliştirilmesidir. Tahkime konu olabilecek uyuşmazlıkların tahkim
yoluyla çözüme kavuşturulması mahkemelerin işyükünün
hafifletilmesine ve uyuşmazlıkların daha hızlı çözülmesine ciddi
katkılar yapabilecektir. Bu kapsamda 6570 sayılı kanunla
uyuşmazlıkların tahkim veya alternatif uyuşmazlık çözüm
yöntemleriyle çözülmesini sağlamak üzere kurulan İSTAC'a ve aynı
şekilde TOBB Tahkim Divanına çok büşük işyer düşmektedir. Bu
kurumların tahkim ve arabuluculuk hizmetlerinin yaygınlaşması
etkili ve başarılı bir şekilde devam etmesi son derece
önemlidir."
(Benan Özben / İHA)