"Yüzde 5 civarında bir büyümeyi rahatlıkla sağlayacağız"
Maliye Bakanı Naci Ağbal, "Özellikle enflasyona sebep olabilecek herhangi bir vergi artışını önümüzdeki dönemde yapmayacağız"dedi.
Maliye Bakanı Naci Ağbal, "Özellikle enflasyona sebep
olabilecek herhangi bir vergi artışını önümüzdeki dönemde
yapmayacağız"dedi.
Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) düzenlediği 'Genişletilmiş
Başkanlar Kurulu Toplantısı'nda konuşan Maliye Bakanı Naci Ağbal,
vergi reformu; büyüme hedefleri, inovasyon ve enflasyonun tek
haneye indirilmesi ile alakalı önemli açıklamalarda bulundu.
Katma Değer Vergisi (KDV) kanunundan herkesin şikayetçi olduğunu ve
bu sorun ile ilgili reformlar yaptıklarını dile getiren Bakan Naci
Ağbal, "Katma değer vergisi (KDV) ile Türkiye 1985 yılında
tanıştı. Dolayısıyla yaklaşık 32 yıllık uygulaması olan bir kanun
birçok ülkenin özellikle dolaylı vergiler alanında modern bir
vergileme sistemine geçmek amacıyla uygulamaya geldiği bir vergi.
Dolayısıyla KDV, Türk Vergi Sistemi açısından doğru bir tercih.
Bugüne kadarda hem vergi hasılası bakımından hem de oluşturduğu
değer bakımından hem ekonomimize yön verdi hem de kamu maliyesine
önemli bir gelir kaynağı oldu. Göreve başladıktan sonra Türk vergi
sistemiyle ilgili genel sorunları sizlerden dinlemek amacıyla
birçok yerde toplantılar yaptık. Herkes KDV'den şikayetçiydi.
Sanayi odası başkanlarımız var burada, sanayi odalarına gittik
herkes KDV'den şikayetçi. Ticaret odalarına gittim aynısı.
Türkiye'nin dört bir tarafında KDV kanunundan büyük şikayetler var.
Mevcut sistem büyük bir bürokrasiyi içeriyor. Karmaşık bir sistem
aslında KDV tüketimi vergilendiren bir vergi olması gerekir ama
uygulandığı şekliyle kanunun yapısı itibariyle bakıldığında
tüketimi değil üretimi, yatırımı, işletmeleri ve ihracatı
vergilendiren bir vergiye dönüşmüş. Ciddi anlamda işletmelerimizin
mevcut sistem dolayısıyla devlette birikmiş ciddi alacakları var.
Yani biz size bayağı da borçluyuz çalışmalar sırasında onu da
gördük. 140 milyar lirayı aşan bir KDV alacağı reel sektörün
devletten var. Sistem zaman içerisinde gittikçe karmaşıklaşmış,
oran yapıları farklı farklı oranlar ve bu oranların meydana
getirdiği kayıt dışılık, piyasadaki rekabeti bozucu etkileri. Yani
KDV'den memnunum diyen bir Allah'ın kulu görmedim, herkes
şikayetçi, biz de şikayetçiyiz. Bizde kendi açımızdan baktığımız
zaman para da toplayamıyoruz. Az sayıda firmadan KDV topluyoruz.
Milyonun üzerindeki işletme hemen hemen neredeyse hiç KDV ödemiyor.
Demek ki sistemde ciddi yapısal sorunlar var. Sistem bu haliyle
sürdürülebilir değil sistem bu haliyle yatırımın, üretimin hatta
istihdamın ve ihracatın önünde engel oluşturuyor. Özellikle de
mevcut KDV sistemi yerli üretimin aleyhine çalışıyor. Yani ithalat
yapmak daha cazip. Bir ihracatçı ihraç yapacağı malın bir kısmını
içeriden mi alsın dışarıdan mı getirsin? Dışarıdan getirmek mevcut
KDV sistemine göre daha karlı. Dolayısıyla bütün bunları gördüğümüz
noktada dedik ki 32 yıllık bir kanunun artık reforma tabi tutulma
zamanı gelmiş. Bunu nasıl yapacağız? bunu biz mi yapacağız? kim
dertliyse derdi üzerinde taşıyana bunu sormamız gerekir dedik ve
burada bütün Sivil Toplum Örgütlerine çağrıda bulunduk. Dedik ki;
evet bu ifade edilen görüşlere hak veriyoruz, bir KDV reformu
yapmak çok önemli ve ivedi ama bu konuda bakanlık olarak tek
başımıza bu işin üstesinden gelemeyiz. Eğer iyi iş yapacaksak,
doğru iş yapacaksak sizlerle istişare ederek bunları yaparız dedik
ve birçok Sivil Toplum Örgütünden de bu konuda son derece olumlu
geri dönüşler aldık" diye konuştu.
"TÜRKİYE YÜZDE 5 CİVARINDA BİR BÜYÜMEYİ RAHATLIKLA
SAĞLAYACAK"
Son bir buçuk yılda çok zorlu bir dönem geçirdiklerini fakat bunun
üstesinden gelerek göstergelerin Ocak ayından itibaren olumlu bir
seviyeye ulaştığını belirten Bakan Ağbal, "Son bir buçuk
yılı gözümüzün önünden geçirdiğimiz zaman çok zorlu bir dönem
geçirdik. 2016 yılı herkes için olağanüstü olayların meydana
geldiği; bir taraftan ekonomide sıkıntıların olduğu bir taraftan
jeopolitik etrafımızdaki ülkelerde ciddi sıkıntılar oldu. Terör
belaları geldi. İçeride alçak 15 Temmuz Darbe Girişiminin
olağanüstü etkileri oldu. Gerçekten Türkiye çok olağanüstü bir
dönemden geçti ve Türkiye'yi ileriye taşıyacak bir anayasal reform
da bu süreçte 16 Nisan'da yapıldı. Ama son bir buçuk yıl her
bakımdan zorlu bir yıl oldu. Ben hatırlıyorum Kasım-Aralık
aylarında moraller o kadar iyi değildi. Yani biraz olumsuz bir
beklenti vardı. Sıkıntılar vardı. Açıkçası hükümet olarak bir
bunlarla ilgili neler yapabiliriz diye gece gündüz çalıştık. Burada
bütün politika araçlarını kullanarak ekonomide canlanmayı gündeme
getirecek bütün tedbirleri alabiliriz diye çok önemli çalışmalar
yaptık ve kararlar aldık. Ve bugün görüyorum ki Allah'a şükürler
olsun 2017 yılının Ocak ayından itibaren ekonomide birçok gösterge
arka arkaya olumlu gelmeye başladı. Moraller düzeldi. Ben
morallerde bir bozukluk görmüyorum. Herkesin morali iyiyse sorun
yok demektir. İhracatçımızın morali iyi mi? Daha da iyi olacak
çünkü bu sene Allah'ın izniyle sizlere güveniyoruz. Rakamlar onu
gösteriyor. Bu sene 2017 yılında yüzde 5 civarında bir büyüme
yakalayacağımızı öngörüyoruz. Yani ortaya çıkan rakamlar ileriye
dönük beklentilerde Türkiye yüzde 5 civarında bir büyümeyi
rahatlıkla sağlayacak. Ama bu büyümeye bu sene ihracattan çok
önemli bir katkı gelecek. Bu bizi sevindiriyor çünkü bir büyüme
hikâyesinde büyümenin sadece oranı tek başına yeterli değil iki şey
daha önemli; bir büyümenin kalitesi, iki büyümenin
sürdürülebilirliği yani bir oran yakalarsınız bir yıl yüzde 8,
ertesi yıl onu sürdüremezsiniz. Olmadı, bir başka şey yüzde 7
büyürsünüz ama tamamen tüketime dayalı bir büyüme olur. Onu da
kaliteli bir büyüme olarak addedemeyiz. Onun için hükümet olarak
Türkiye'nin yüksek büyüme oranlarına ihtiyacı var. Artan iş gücü
yine ekonominin ihtiyaçlarına göre yüzde 5 ile 6 civarında en
asgari büyümemiz lazım. Bu büyümeyi de daha çok yatırım üretim ve
ihracata dayandırmamız lazım ve burada da bunun sürdürülebilir
olması lazım. Bunu belirleyen birçok faktör var ama şuanda 2017
yılına baktığımız zaman ihracat çok ciddi anlamda buna katkı
verecek bu da bizi sevindiriyor. O açıdan ilk çeyrekte ortaya çıkan
verilere göre ihracat gayet güzel gidiyor. Önümüzdeki aylar için
beklentilerimiz son derece önemli. Orta vadeli programda
öngördüğümüz ihracat hedefini yakalayabileceğimizi görüyoruz. Onu
aşabileceğimizi de görüyoruz bu açıdan bizim için
sevindirici" ifadelerini kullandı.
"ENFLASYONA SEBEP OLABİLECEK HERHANGİ BİR VERGİ ARTIŞINI
ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE YAPMAYACAĞIZ"
Hedeflerinin enflasyonu tek haneli ve sürdürülebilir bir seviyeye
çekmek olduğunu ifade eden Bakan Naci Ağbal, "Bu sene bizim
küresel dış konjonktür finansal piyasalar kanalı lehimize
çalışıyor. Bizim bu sene mutlaka ve mutlaka küresel konjonktürdeki
bu iyileşmeyi sonuna kadar kullanıp yapacağımız çalışmalarda bu
imkanı kullanmamız lazım. Yani 2018'de finansal piyasalardaki
koşullar nasıl olur belki ileriye doğru gittikçe belirsizlik
artıyor ama yakın vadede yılsonuna kadar olan bir vadede finansal
piyasalar ilişkin özellikle ABD Merkez Bankası olsun, Avrupa Merkez
Bankası'nın kararları olsun burada beklentiler gelişmekte olan
piyasaların lehine. Dolayısıyla bu koşulları da kendi açımızdan
mutlaka iyi bir şekilde kullanmamız gerekiyor. Benim gördüğüm
şuanda birkaç tane önemli konu var; enflasyon. Bizim ne yapıp edip
enflasyonu tek haneli düşük seviyelere getirmemiz lazım.
Enflasyonun büyüme üzerinde, ekonomik öngörüler üzerinde ve birçok
bakımdan yatırım üretim üzerinde ne kadar olumsuz etkisi olduğunu
doksanlı yıllardan biliyoruz. Şu anda Merkez Bankamız çok kararlı
bir şekilde enflasyonun tek haneli sürdürülebilir seviyelere gelene
kadar sıkı para politikasına devam etme kararı içerisinde. Burada
bir kararlılık görüyoruz. Maliye politikası kanalından biz para
politikasına destek vermeye devam edeceğiz. Özellikle enflasyona
sebep olabilecek herhangi bir vergi artışını önümüzdeki dönemde
yapmayacağız. Yani dolaylı vergiler üzerinden fiyat ayarlamalarına
neden olacak ve bu yolla enflasyonu yukarıya çekecek bir verisel
düzenlememiz olmayacak. Bunu son derece önemsiyoruz"
dedi.
"ESAS REKABET İNOVASYONDA, AR-GE'DE"
Ucuz iş gücü ile büyümeyi öngören ülkelerin uzun vadede
kazanamayacağını, asıl kurtuluşun inovasyon ve Ar-Ge ile elde
edileceğini vurgulayan Ağbal, "Türkiye'nin kurtuluşu
inovasyonda, Ar-Ge'de. Bu konuda ciddi düzenlemeler yaptık ama hala
yapmamız gereken işler var. Artık rekabet emekte değil. Ucuz iş
gücüyle rekabet eden ülke uzun vadede kazanamaz. Bir süre o ülkede
de emek arzı kısıtlanır ve fiyatlar yukarı gider. Esas rekabet
inovasyonda. Geçen gün bir yerde güzel bir yazı okudum; çok güzel
bir şey söylüyor. Bir ülkede teknolojik devrim geçmiş trendlere
bakıldığında en az 50 yıl sürüyor. Şu anda 20'inci yüzyılın son on
yılında başlayan yeni teknolojik devrim dönemi var. Şu anda biz
onun yaklaşık 10-15'inci yıllar içerisindeyiz. 50 yıldan
bahsediyorlar ve şunu söylüyorlar; önümüzdeki dönemde teknolojide
şu son 10-15 yılda gördüğümüz devrimlerin veya değişikliklerin çok
daha ilerisi, çok daha farklısı çok daha farklı boyutlarda
teknolojik devrimler bizi bekliyor. Hangi ülke teknolojide çığır
açıp bu buluşları bu adımları atarsa o ülke küresel rekabet liginde
üst sıralara çıkacak. Türkiye olarak sahip olduğumuz genç nüfusla,
bu enerjimizle yapmamız gereken şey inovasyon ve Ar-Ge'ye önem
vermek olacak" diye konuştu.
(Rıfat Fırat - Fatih Gavuz/İHA)