Merkez, PPK toplantı özetini yayımladı
Merkez Bankası yayımladığı toplantı özetinde, toplam talepteki yavaşlamanın çekirdek enflasyondaki kademeli düşüşü desteklediğini, bununla birlikte döviz kuru ve diğer maliyet unsurlarındaki gelişmeler enflasyon görünümündeki iyileşmeyi sınırladığını açıkladı.
Merkez Bankası yayımladığı toplantı özetinde, toplam talepteki
yavaşlamanın çekirdek enflasyondaki kademeli düşüşü desteklediğini,
bununla birlikte döviz kuru ve diğer maliyet unsurlarındaki
gelişmeler enflasyon görünümündeki iyileşmeyi sınırladığını
açıkladı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Ekim ayı 'Para Politikası
Kurulu Toplantı Özeti'ni açıkladı. Merkez Bankası yayımladığı
toplantı özetinde, toplam talepteki yavaşlama çekirdek
enflasyondaki kademeli düşüşü desteklediğini belirtti. Bununla
birlikte döviz kuru ve diğer maliyet unsurlarındaki gelişmeler
enflasyon görünümündeki iyileşmeyi sınırladığını kaydetti.
Özette enflasyon gelişmeleri ile ilgili şu ifadelere yer verildi;
"Eylül ayında tüketici fiyatları yüzde 0,18 oranında
artmış; yıllık tüketici enflasyonu 0,77 puan düşüşle yüzde 7,28
olmuştur. Bir önceki Para Politikası Kurulu Toplantı Özeti'nde
ifade edildiği gibi, gıda enflasyonundaki yavaşlama işlenmemiş gıda
kaynaklı olmak üzere devam etmiştir. Bunun yanında talep
koşullarındaki zayıflama da enflasyondaki düşüşe destek vermiştir.
Diğer yandan akaryakıt ürünlerindeki vergi artışı doğrudan ve
dolaylı etkileriyle enflasyondaki iyileşmeyi sınırlamıştır. Bu
dönemde çekirdek göstergelerin yıllık enflasyonları gerilemiş, ana
eğilimleri bir miktar iyileşmiştir.
Gıda ve alkolsüz içecekler grubunda yıllık enflasyon 2,03 puan
azalarak yüzde 4,16 olmuştur. Bu gelişmede özellikle taze meyve
fiyatlarındaki düşüş etkili olurken taze meyve ve sebze dışı gıda
enflasyonundaki olumlu görünüm de devam etmiştir. Ekim ayına
ilişkin öncü göstergeler, gıda yıllık enflasyonunun bir miktar
yükselebileceğine işaret etmektedir. Öte yandan enerji fiyatları
akaryakıt ürünlerindeki vergi artışına bağlı olarak yükselmiş, bu
grupta yıllık enflasyon yüzde 4,56'ya ulaşmıştır. Yakın dönemde
döviz kuru ve uluslararası petrol fiyatlarında yaşanan gelişmelerin
Ekim ayı enerji enflasyonuna yukarı yönlü yansımalarının olması,
ancak aybaşında doğalgaz fiyatlarında gerçekleştirilen indirimin bu
olumsuz etkiyi kısmen dengelemesi beklenmektedir.
Eylül ayında hizmet fiyatları yüzde 0,89 oranında artarken grup
yıllık enflasyonu 0,11 puan artarak yüzde 8,19 olmuştur. Bu dönemde
yıllık enflasyon ulaştırma hizmetlerinde yükselmiş, kirada yatay
seyretmiş, diğer alt gruplarda ise düşmüştür. Lokanta-otel grubunda
enflasyon gıda fiyatlarındaki olumlu seyir ve turizm sektöründeki
daralmaya bağlı olarak yavaşlamaya devam ederken ulaştırma
hizmetlerinde akaryakıt fiyatlarındaki artışın etkisiyle yüksek bir
fiyat artışı izlenmiştir. Bu doğrultuda hizmet enflasyonunun ana
eğilimi yükselmiştir.
Temel mal grubu yıllık enflasyonu Eylül ayında 1,70 puan azalarak
yüzde 6,97 olmuştur. Yıllık enflasyon dayanıklı mallarda daha
belirgin olmak üzere tüm alt gruplarda düşüş kaydetmiştir. Temel
mal grubu enflasyonundaki düşüşte birikimli döviz kuru etkilerinin
azalmasına ek olarak yurt içi talepteki yavaşlama da etkili
olmuştur. Bu çerçevede temel mal enflasyonunun ana eğilimi belirgin
şekilde yavaşlamıştır.
Özetle, toplam talepteki yavaşlama çekirdek enflasyondaki kademeli
düşüşü desteklemektedir. Bununla birlikte döviz kuru ve diğer
maliyet unsurlarındaki gelişmeler enflasyon görünümündeki
iyileşmeyi sınırlamaktadır".
ENFLASYONU ETKİLEYEN UNSURLAR
Para Politikası Kurulu (PPK) Toplantı özetinde enflasyonu etkileyen
unsurlarla ilgili olarak "Son dönemde açıklanan veriler ve
yılın üçüncü çeyreğine dair göstergeler iktisadi faaliyetin ivme
kaybettiğine işaret etmektedir. Sanayi üretiminde ikinci çeyrekte
gözlenen daralmanın Temmuz ayındaki keskin düşüşle birlikte
derinleştiği görülmektedir. Temmuz ayı üretiminde yurt içinde
yaşanan olumsuzlukların talep yönlü etkilerinin yanı sıra Ramazan
Bayramı tatili ve 15 Temmuz olaylarına bağlı çalışma günü
kayıplarının da etkili olduğu değerlendirilmektedir. Nitekim
Ağustos ayı sanayi üretiminin aylık yüzde 9,4 oranında artarak
hızlı bir şekilde toparlanması, Temmuz ayındaki düşüşün ana eğilimi
yansıtmadığı değerlendirmesini teyit etmiştir. PMI yeni sipariş ve
üretim göstergelerinin yanı sıra imalat sanayi kapasite kullanım
oranında Eylül ayında artış gerçekleşmiştir. Anket
göstergelerindeki olumlu görünüme rağmen Eylül ayında uzatılan
Kurban Bayramı tatili nedeniyle oluşacak köprü günü etkileri
dahilinde üretimde yeniden bir yavaşlama gözlenebileceği
düşünülmekte ve üçüncü çeyrekte sanayi üretiminin dönemlik bazda
gerileyeceği tahmin edilmektedir.
Alınan destekleyici teşvik ve tedbirlerin katkısıyla son çeyrekten
itibaren iç talepte toparlanma eğiliminin başlaması beklenmektedir.
Temmuz ayında yurt içinde yaşanan belirsizlik ortamı, üçüncü
çeyrekte nihai yurt içi talebi hem tüketim hem yatırım harcamaları
kanalıyla önemli oranda zayıflatmıştır. Temmuz-Ağustos döneminde,
tüketim malları üretimi ve ithalatı ile dayanıklı mal
harcamalarında ikinci çeyreğe göre belirgin düşüşler
gerçekleşmiştir. Yatırımlar tarafında ise makine teçhizat üretim ve
ithalat verileri yatırımlardaki zayıf seyrin üçüncü çeyrekte de
sürdüğüne işaret etmiştir. İnşaata ilişkin göstergelerden metalik
olmayan mineral maddelerin üretim ve ithalatında gözlenen düşüş
inşaat yatırımlarının üçüncü çeyrekte yavaşladığını
göstermiştir.
Yakın dönemde açıklanan veriler iç talebin son çeyrekte toparlanma
eğilimine girdiği yönünde sinyal vermektedir. Parasal koşulların
daha destekleyici bir konuma gelmesi ve alınan diğer tedbirlerin
etkisiyle tüketici kredilerinde son aylarda gözlenen toparlanma
yılın son çeyreğine ilişkin iyileşme öngörülerini desteklemektedir.
Önümüzdeki dönemde belirsizliklerin azalmasıyla üretici ve tüketici
güveninin yeniden tesis edilmesi ve talep uyarıcı politikaların
ekonomideki toparlanmanın başlıca unsurları olacağı
öngörülmektedir.
Avrupa Birliği ülkelerinin talebindeki artışın ihracat üzerindeki
olumlu etkisi sürmektedir. Dış talep üzerindeki jeopolitik
gelişmeler kaynaklı olumsuz etkilere karşın dış piyasalarda pazar
çeşitlendirme esnekliği ihracatı desteklemeye devam etmektedir.
Buna karşın, yakın dönem verileri mal ihracatı ve ithalatının
Temmuz ayındaki olumsuzluklardan önemli ölçüde etkilendiğini
göstermektedir. Ağustos ve Eylül aylarındaki toparlanmaya rağmen,
mal ticareti üçüncü çeyrekte zayıflamıştır. Turizmdeki daralmanın
net ihracata olumsuz etkisi yaz aylarıyla birlikte
belirginleşmiştir. Turizm sektöründeki görünümün cari denge
üzerindeki olumsuz etkisi devam ederken dış ticaret hadlerindeki
gelişmelerin gecikmeli yansımaları ve tüketici kredilerinin ılımlı
seyri bu etkiyi sınırlamaktadır. Bununla birlikte, emtia
fiyatlarının cari açık üzerindeki olumlu etkisinin önümüzdeki
dönemlerde kademeli olarak azalması beklenmektedir.
İşgücü piyasasında Mayıs ve Haziran dönemlerinde gözlenen bozulma
sanayi istihdamındaki gerilemenin etkisiyle Temmuz döneminde de
devam etmiş ve işsizlik oranlarındaki yükseliş sürmüştür. İktisadi
faaliyetteki ivme kaybına paralel olarak hizmet sektörü istihdam
artışları da yavaşlamaya devam etmiştir. Tarım dışı sektörde bir
önceki dönemden farklı olarak inşaat istihdamındaki gerileme
duraklamıştır. Ayrıca, kayıtlı çalışanları gösteren SGK verilerine
göre turizmle ilgili başlıca sektörlerdeki (konaklama ve seyahat
acente ve tur operatörü hizmetleri) istihdamın düşüş eğilimi Temmuz
döneminde tersine dönmüştür. Bunun yanı sıra, sanayi istihdamını
ilgilendiren PMI endeksi Eylül ayı için ilave kötüleşme sinyali
vermemekle birlikte düşük seviyesini korumuştur. Yılın üçüncü
çeyreğinde, iktisadi faaliyetteki zayıf seyir ve istihdama dair
öncü göstergeler ışığında işsizlik oranlarındaki yükselişin devam
edeceği düşünülmektedir.
Özetle, iktisadi faaliyetin üçüncü çeyrekte dönemlik bazda
gerileyeceği tahmin edilmektedir. Belirsizliklerdeki hafifleme,
üretici ve tüketici güvenindeki iyileşme, yurt içi talebi
destekleyici teşvikler ve tüketici kredilerinde gözlenen kısmi
toparlanmanın etkisiyle iç talebin önümüzdeki dönemde toparlanma
eğilimine gireceği öngörülmektedir" denildi.
PARA POLİTİKASI VE RİSKLER
Özette Para Politikası ve Risklerle ilgili olarak ise
"Kurul, toplantıda Ekim Enflasyon Raporu'nda yer alması
öngörülen orta vadeli tahminleri değerlendirmiştir. Yılın üçüncü
çeyreğinde enflasyon, işlenmemiş gıda ve çekirdek enflasyon
göstergelerindeki iyileşmeye bağlı olarak düşüş kaydetmiştir.
Birikimli döviz kuru hareketlerinin yıllık enflasyon üzerindeki
gecikmeli etkileri hafiflemeye devam ederken toplam talepteki
yavaşlama enflasyondaki düşüşü desteklemiş ve çekirdek enflasyonun
ana eğiliminde iyileşme gözlenmiştir. Buna karşılık akaryakıt
ürünlerindeki vergi artışı, enerji ve ulaştırma hizmetleri
kanalıyla enflasyondaki iyileşmeyi sınırlamıştır. Türk lirası
cinsinden ithalat fiyatlarında gözlenen gelişmelerin enflasyon
üzerinde yukarı yönlü etki yapması beklenmekle birlikte, toplam
talebin ılımlı seyrinin çekirdek enflasyondaki kademeli düşüşü
destekleyeceği değerlendirilmektedir. Ayrıca, tahminler
oluşturulurken gıda talebindeki turizm kaynaklı yavaşlama ile Gıda
ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme Komitesi (Gıda Komitesi)
çalışmaları çerçevesinde 2016 ve 2017 yılsonu gıda enflasyonunun
bir önceki Rapor dönemine kıyasla daha düşük gerçekleşeceği
varsayılmıştır.
Bu çerçevede, 2016 yılı için enflasyonu aşağı ve yukarı yönlü
etkileyen faktörler birbirini telafi ettiğinden enflasyon tahmini
değiştirilmemiştir. 2017 yılsonu enflasyon tahmini ise, toplam
talep ve gıda enflasyonundaki aşağı yönlü güncellemeye rağmen
ithalat fiyatlarından kaynaklanan yukarı yönlü etkiler nedeniyle
0,5 puan yukarı yönlü güncellenmiştir.
TCMB politika uygulamalarının da etkisiyle parasal koşullardaki
sıkılığın azalması ve makroihtiyati alandaki düzenlemeler genel
finansal koşulları desteklemektedir. Marjinal fonlama faizindeki
kademeli düşüşün kredi ve mevduat faizlerine kısmen de olsa
yansıdığı görülmektedir. Yakın dönemde tüketici kredilerini
desteklemeye yönelik makroihtiyati önlemlerin de etkisiyle son
aylarda tüketici kredilerinde canlanma sinyalleri gözlenmiştir. Öte
yandan, küresel ve jeopolitik gelişmelerin yurt içi finansal
piyasalara yansımalarının da etkisiyle kredi koşullarındaki
sıkılıkta henüz belirgin bir azalma gözlenmemektedir. Eylül ayı
sonunda Türkiye'nin Uluslararası kredi notunun yatırım yapılabilir
seviyenin altına düşürülmesi piyasalar tarafından büyük ölçüde
beklenen bir gelişme olduğu için, finansal piyasaların tepkisi
sınırlı olmuştur. Söz konusu gelişme yurtdışı fonlama maliyetlerini
artırsa da, alınan likidite tedbirleri, makroihtiyati düzenlemeler
ve diğer teşvikler kredi koşullarını desteklemektedir. Bununla
birlikte, finansal koşullarda öngörülerin ötesinde bir sıkılaşmanın
ortaya çıkması durumunda, TCMB zorunlu karşılıklar ve diğer
likidite
araçlarını destekleyici yönde kullanabilecektir.
Son dönemde açıklanan veriler yılın üçüncü çeyreğinde ekonominin
kayda değer bir yavaşlama gösterdiğine işaret etmektedir. Alınan
destekleyici teşvik ve tedbirlerin katkısıyla son çeyrekten
itibaren iç talepte toparlanma eğiliminin başlaması beklenmektedir.
Bu çerçevede, 2016 yılının geri kalan kısmında ve 2017'de iktisadi
faaliyetin ılımlı bir büyüme sergilemesi beklenmektedir. Diğer
taraftan, turizm gelirlerindeki toparlanmanın hızı, küresel
ekonomik görünüm, gelişmiş ülke para politikalarına ilişkin
belirsizlikler ve jeopolitik gelişmeler iktisadi faaliyet üzerinde
aşağı yönlü risk oluşturmaktadır. TCMB, iktisadi faaliyetteki
gelişmelerin fiyat istikrarı ve finansal istikrar üzerindeki
yansımalarını yakından izlemeye devam edecektir.
Enflasyon tahminlerine dair aşağı ve yukarı yönlü riskler
bulunmaktadır. Önümüzdeki dönemde iktisadi faaliyetteki
toparlanmanın öngörülenden daha yavaş gerçekleşmesi durumunda
enflasyon beklenenden daha düşük bir seyir izleyebilecektir. Öte
yandan petrol fiyatlarına ve küresel piyasalara ilişkin
belirsizlikler maliyet kanalından enflasyon üzerinde yukarı yönlü
risk oluşturmaktadır. Gıda fiyatlarındaki oynaklık ise 2017 yılı
için her iki yönde risk
oluşturmaktadır. TCMB enflasyon görünümünü etkileyen gelişmeleri
yakından takip ederek fiyat istikrarını tesis etmek için gerekli
politika önlemlerini almaya devam edecektir.
2016 yılının üçüncü çeyreğine ilişkin olarak açıklanan öncü
göstergeler küresel iktisadi faaliyette ılımlı bir iyileşmeye
işaret etmektedir. Buna karşın tarihsel olarak halen zayıf seyreden
küresel büyüme performansı ve ticaret hacmi, gelişmiş ülke
faizlerinin düşük seviyelerini sürdürmesine neden olmaktadır. Bu
çerçevede, son aylarda gelişmekte olan ülkelere yönelik risk iştahı
güçlü bir seyir izlemiştir. Bununla birlikte, küresel para
politikalarına ilişkin belirsizlikler portföy girişlerinde
dalgalanmaya neden olmaktadır. Nitekim, ABD Merkez Bankası'nın
olası faiz artırımına ilişkin beklentilerin güçlenmesi ve diğer
gelişmiş ülke merkez bankalarının para politikalarına dair
belirsizlikler nedeniyle, geçtiğimiz Rapor dönemi sonrasında
belirgin şekilde artan gelişmekte olan ülkelere yönelik portföy
akımları, son dönemde tekrar zayıflama eğilimi göstermiştir.
Tüm bu değerlendirmeler çerçevesinde 2016 yılı Mart ayından
itibaren sadeleşme süreci kapsamında kademeli olarak indirilen
marjinal fonlama faizi Ekim ayında sabit tutulmuştur. Sadeleşme
politikasıyla fonlamanın tek faizden yapılması ve kısa vadeli
piyasa faizlerinin TCMB fonlama faizine yakınsaması
hedeflenmektedir. Sadeleşmenin, para politikası duruşunun daha
sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesini sağlayarak aktarım
mekanizmasının etkinliğine katkıda bulunacağı
değerlendirilmektedir. Bu doğrultuda, para politikası sadeleşme
sürecinin uygun bir zaman diliminde sonuçlandırılması
planlanmaktadır. Sadeleşme kapsamında atılacak bir sonraki adımın
yönü ve zamanlaması enflasyon görünümünü ve finansal istikrarı
etkileyen gelişmelere bağlı olacaktır.
Son yıllarda yaşanan önemli dış şoklara rağmen, uygulanan politika
çerçevesi enflasyon ve enflasyon beklentilerindeki bozulmayı
sınırlı seviyelerde tutabilmiştir. Bununla birlikte, gelinen
noktada fiyat istikrarına ulaşıldığını ifade etmek mümkün değildir.
Enflasyon hedeflemesinde elde edilen on yıllık tecrübe enflasyonla
mücadelenin ortak bir çaba gerektirdiğini göstermiştir.
Dolayısıyla, enflasyonun yüzde 5 hedefine kalıcı olarak
indirilebilmesi için yapısal unsurlarında dikkate alındığı bütüncül
bir yaklaşım çerçevesinde bütün kurumların üzerine düşeni yapması
önem taşımaktadır. Bu çerçevede Gıda Komitesi kapsamında yapılan
çalışmalar değerli bir örnek teşkil etmektedir. TCMB, önümüzdeki
dönemde bu çabaların daha da derinleştirilmesine katkıda bulunmak
amacıyla enflasyon dinamiklerinde yapısal konulara dair
farkındalığı artırma yönünde çalışmalar yapmaya devam
edecektir.
Önümüzdeki dönemde para politikası kararları enflasyon görünümüne
bağlı olacaktır. Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve
enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler dikkate alınarak
para politikasındaki temkinli duruş sürdürülecektir.
Maliye politikasına ve vergi düzenlemelerine ilişkin gelişmeler
enflasyon görünümüne etkileri bakımından yakından takip
edilmektedir. Para politikası duruşu oluşturulurken, mali
disiplinin korunacağı ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlarda
öngörülmeyen bir artış gerçekleşmeyeceği varsayılmaktadır. Maliye
politikasının söz konusu çerçeveden belirgin olarak sapması ve bu
durumun orta vadeli enflasyon görünümünü olumsuz etkilemesi halinde
para politikası duruşunun da güncellenmesi söz konusu
olabilecektir.
Son yıllarda mali disiplinin sürdürülmesi Türkiye ekonomisinin
olumsuz dış şoklara karşı duyarlılığını azaltan temel unsurlardan
biri olmuştur. Küresel belirsizliklerin yüksek olduğu mevcut
konjonktürde bu kazanımların korunarak daha da ileriye götürülmesi
önem taşımaktadır. Mali disiplini kalıcı hale getirecek ve tasarruf
açığını azaltacak her türlü tedbir makroekonomik istikrarı
destekleyecek ve uzun vadeli kamu borçlanma faizlerinin düşük
düzeylerde seyretmesini sağlayarak toplumsal refaha olumlu katkıda
bulunacaktır" ifadelerini kullandı.
(İHA)