Merkez finansal istikrar raporunu açıkladı
Merkez Bankası, aylık finansal istikrar raporuna göre; yurt dışı gelişmelerin yanı sıra, yurt içi finansal piyasalarda yaşanan oynaklıkların da etkisiyle, bankaların kredi verme iştahı zayıfladı, yavaşlayan iktisadi faaliyetin bir sonucu olarak kredi talebi de daraldı.
Merkez Bankası, aylık finansal istikrar raporuna göre; yurt dışı
gelişmelerin yanı sıra, yurt içi finansal piyasalarda yaşanan
oynaklıkların da etkisiyle, bankaların kredi verme iştahı
zayıfladı, yavaşlayan iktisadi faaliyetin bir sonucu olarak kredi
talebi de daraldı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 2018 yılı Kasım ayı
finansal istikrar raporunu açıkladı. Buna göre; mevcut rapor
döneminde, gelişmiş ülke para politikalarında normalleşme
eğiliminin sürmesi, küresel tahvil getirilerinde görülen artış,
korumacı ticaret önlemlerinin yaygınlaşma ihtimali, İtalya'nın kamu
borçluluğuna ve İngiltere'nin AB'den çıkış sürecine ilişkin
endişeler küresel politika belirsizliğini artırmış ve finansal
piyasalarda risk iştahının gerilemesine neden oldu. Bu kapsamda,
gelişmekte olan ülkelerde (GOÜ) piyasa oynaklıklarının ve
belirsizlik algısının yüksek seyretmesiyle net portföy çıkışları,
yerel para birimlerinde değer kaybı ve uluslararası borçlanma
maliyetlerinde artış gözlendi. ABD dolarının değer kazanması,
özellikle yabancı para (YP) cinsinden borçluluğu yüksek GOÜ'leri
olumsuz etkiledi.
İKTİSADİ BÜYÜMEYE YÖNELİK AŞAĞI YÖNLÜ RİSKLER KASIM'DA ARTTI
Küresel iktisadi büyüme görünümü olumlu seyrini korusa da,
ülkelerarası ayrışmalar belirginleşmiş; iktisadi büyümeye yönelik
aşağı yönlü riskler bir önceki rapor dönemine kıyasla arttı. ABD'de
iktisadi faaliyetteki ivmelenme, genişleyici maliye
politikalarından gelen destekle sürmekte, korumacı ticaret
önlemleri beklentiler açısından aşağı yönlü risk oluşturdu. Diğer
yandan Euro Bölgesi öncü göstergeleri, iktisadi büyümede ivme
kaybına işaret etti. Yüksek küresel borçluluk, ABD'de başlayan dış
ticarette korumacı eğilimlerin yaygınlaşması ihtimali, finansal
koşullarda sıkılaşmanın devam etmesi, küresel iktisadi faaliyette
yaşanan ivme kaybı ve jeopolitik gelişmeler ile ülkelere özgü
riskler, küresel ekonomik büyüme görünümünün yanında finansal
istikrara ilişkin de başlıca risk unsurları oldu. Küresel finansal
istikrarın sürdürülmesinde finansal düzenleme reformlarının
zamanında tamamlanması, tutarlı bir şekilde uygulanması ve
etkilerinin tespit edilmesi hususları önemini korudu.
2018 yılı ikinci çeyreğinde, yurt içi iktisadi faaliyet dengelenme
eğilimine girdi, yıllık gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH)
büyümesinde yurt içi talebin katkısı gerilerken, net ihracatın
katkısı arttı. Büyümeye ilişkin öncü göstergeler, iktisadi
faaliyetteki dengelenme sürecinin yılın ikinci yarısında da devam
ettiğine işaret etti. Bu gelişmede Türk lirasındaki değer kaybının
yanı sıra döviz kurlarındaki oynaklık ve finansal koşullardaki
sıkılaşma etkili oldu. Yurt içi talepteki zayıf görünüme rağmen,
fiyatlama davranışlarında görülen bozulma ve Türk lirasında görülen
birikimli değer kaybı sonucu artan maliyet baskıları fiyat
istikrarına yönelik tehdit oluşturdu. Diğer yandan, turizmdeki
güçlü toparlanmanın desteğiyle net ihracat büyümeye katkısını
sürdürmekte ve yurt içi talep koşullarının iktisadi faaliyet
üzerindeki etkilerini sınırladı. İç ve dış talep arasındaki bu
ayrışma ve iktisadi faaliyette yaşanan dengelenme süreciyle cari
dengede öngörülenden daha hızlı bir iyileşme izlendi.
YILLIK KREDİ BÜYÜMESİ TARİHSEL ORTALAMALARIN ALTINDA
GERÇEKLEŞTİ
Küresel finansal koşullarda gözlenen sıkılaşmanın yanı sıra
jeopolitik gelişmeler, finans sektörünün kuvvetlenen likidite
tercihi ve kur oynaklığı neticesinde, gerek firma gerekse bireysel
kredi koşulları sıkılaşmış; yatırım ve tüketim kanallarıyla
zayıflayan iç talebin de etkisiyle yıllık kredi büyümesi tarihsel
ortalamaların altında gerçekleşti. Son dönemde finansal piyasalarda
istikrarın sağlanması ve iktisadi faaliyetin desteklenmesi amacıyla
TCMB ve düzenleyici kuruluşlar tarafından bir dizi koordineli
politika adımları atıldı. TCMB'nin fiyat istikrarına yönelik
riskleri dikkate alarak güçlü bir parasal sıkılaştırmaya gitmesi ve
Yeni Ekonomi Programının dengelenme sürecini vurgulaması finansal
piyasalardaki algının olumluya dönmesinde etkili oldu.
Kapasite kullanım oranlarında 2017 yılı sonunda başlayan düşüş
eğilimi, imalat sanayinde yeni yatırım taleplerine aşağı yönlü
yansıdı. Firmaların toplam finansal borç kaldıracı, döviz kuru
gelişmelerinin etkisiyle 2018 yılı Mayıs ayından itibaren yüzde 65
seviyesine yükselmiş olmakla birlikte, reel sektör kredilerinin
GSYİH'ye oranı Grup 20 (G20) ve GOÜ ortalamalarıyla küresel
ortalamanın altında bulundu. Diğer taraftan, hanehalkı finansal
kaldıraç oranı düşüş eğilimini hızlanarak sürdürdü ve yüzde 45
seviyesinin altına geldi. Yükümlülük büyümesindeki arz ve talebe
bağlı yavaşlama ile varlık büyümesindeki kur gelişmeleri kaynaklı
hızlanma bu sonuçta etkili oldu. Hanehalkı borcu/GSYİH oranı 2018
yılı Mart ayı itibarıyla yüzde 16,6 seviyesinde olup, benzer
GOÜ'lerin yüzde 29,2 olan ortalamasının altında seyretti. İktisadi
faaliyette görülen daralma, kur gelişmeleri ve fiyat oynaklıkları
nedenleriyle zayıf seyreden iç talep, sıkılaşan kredi koşullarıyla
birlikte bireysel kredilerde görülen yavaşlamada rol oynadı. Son
dönemde tüketici kredilerine yönelik atılan adımların önümüzdeki
dönem bireysel kredi büyümesi gelişmelerinde etkili olacağı
değerlendirildi. 2018 yılı Eylül ayından itibaren ihtiyaç kredileri
azami vadesi ile ilgili makroihtiyati politika düzenlemesi, aylık
taksit tutarlarına duyarlı olan hanehalkının kredi talebini
yavaşlatabilecek. Diğer taraftan yılın son iki ayında uygulanacak
vergi indirimleriyle Kasım ayı sonunda bazı tüketim kalemlerinde
ihtiyaç kredisi vade ve kredi kartı taksit sayılarına getirilen
değişikliğin tüketim ve kredi taleplerini kısmen canlandırabileceği
düşünüldü.
SON DÖNEMDE, KREDİ STANDARTLARINDA YAŞANAN SIKILAŞMANIN YANINDA
KREDİ TALEBİNDE DÜŞÜŞ GÖZLENDİ
Firmaların YP borçlulukları üzerinde geçen dönemde 32 Sayılı
Karar'da yapılan değişikliklerin etkisi görülmeye başladı. YP kredi
bakiyesi bir önceki rapor dönemine göre azaldı, bu gelişmede
küresel finansal piyasalarda yaşanan oynaklık, gelişmiş ülke para
politikalarında yaşanan normalleşme süreci ve azalan risk iştahının
etkisiyle yaşanan kur gelişmeleri ve daralan YP kredi talebi rol
oynadı. Reel sektörün gerek yurt içinden gerekse yurt dışından
kullandığı YP kredilerin vadeleri uzun gerçekleşirken, özellikle
beş yıl ve üzeri uzun vadeli yurt içi YP kredi payında görülen
artış reel sektör kur riski açısından olumlu olarak
değerlendirildi. Son dönemde, kredi standartlarında yaşanan
sıkılaşmanın yanında kredi talebinde düşüş gözlendi.
2018 yılı başında Türkiye Finansal Raporlama Standardı (TFRS 9)
muhasebe sistemi uygulamasına geçilmesiyle bankaların öznel içsel
değerlendirme modellerini kullanmalarının yanı sıra 2018 yılı
Ağustos ayında finansal piyasalarda yaşanan oynaklıkla bankalar
kredi sınıflandırmalarında daha ihtiyatlı davranmış ve yakın
izlemedeki kredilerde artış görüldü. Ayrıca, döviz kuru gelişmeleri
ve yavaşlayan iktisadi faaliyet nedeniyle tahsili gecikmiş
alacakların (TGA) dönem içi ilavelerindeki artış tahsilatlardan
daha yüksek seviyede gerçekleşti ve neticede TGA bakiyesi yükseldi.
Bu gelişmeler ve yavaşlayan kredi büyümesinin payda etkisiyle Eylül
ayı TGA oranı yüzde 3,2 olarak gerçekleşti. İlerleyen dönemde
bankacılık sektörü aktif kalitesinin görünümünde belirleyici
etmenler olarak finansman maliyetleri, iktisadi faaliyetteki
yavaşlamanın boyutu ve süresi ön plana çıktı.
Güçlü ihracat büyümesi ve turizm sektörünün olumlu performansı, 32
Sayılı Karar değişiklikleri ve makroihtiyati düzenlemeler sektörün
aktif kalitesi görünümünü destekledi. Ayrıca, yeniden yapılandırma
konusunda sektör temsilcileri ve düzenleyici kurumların öncülüğünde
atılan adımların finansal istikrara katkı sağlayacağı
öngörüldü.
PİYASADAKİ OYNAKLIK, BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN LİKİDİTE YAPISINA
İLİŞKİN GÖSTERGELERİ ÖN PLANA ÇIKARDI
Mevcut rapor döneminde, küresel finansal koşullardaki sıkılaşma ve
kur piyasasında gözlenen oynaklık, bankacılık sektörünün likidite
yapısına ilişkin göstergeleri ön plana çıkardı. Piyasaların etkin
işleyişi ve bankaların likidite yönetiminin desteklenmesi amacıyla
TCMB ve diğer politika yapıcı kurumlar tarafından alınan önlemlerin
de olumlu katkısıyla bankaların likidite riskine olan dayanıklılığı
devam etmekte olup kısa ve uzun vadeli likidite göstergeleri
güvenli patikada seyretti.
Küresel ve yerel ölçekte sıkılaşan finansal koşullar ile GOÜ'lere
yönelik risk iştahında azalmanın etkisiyle bankaların dış borçlanma
maliyetlerinde artış gözlendi. Yurt dışı kaynaklara erişim
maliyetlerinin arttığı mevcut rapor döneminde, vadesi dolan
sendikasyon kredilerinin yüksek oranlarla yenilenmesi bankaların
yurt dışı borçları yenileyebilme kapasitesinin güçlü seyrettiğini
gösterdi. Firmaların yavaşlayan yatırımları ve YP borçlanma
iştahına bağlı olarak, bankaların dış kaynak taleplerinde yaşanan
azalış sonrası dış borç yenileme oranında düşüş gözlendi. Sektörün
YP likidite tamponları yeterli seviyede olup bir yıl içinde vadesi
dolacak YP cinsi dış borcun tamamı bankaların YP cinsi zorunlu
karşılıklar (ZK) dâhil likit aktif portföyüyle karşılanabilecek
düzeyde oldu. Ayrıca, bankaların yurt içi ve yurt dışı menkul
kıymet ihraçlarındaki olumlu vade görünümü olası riskleri
sınırladı.
SON DÖNEMDE BANKACILIK SEKTÖRÜ KÂRLILIK GÖSTERGELERİ YATAY
Son dönemde bankacılık sektörü kârlılık göstergeleri yatay
seyretti; yükselen net faiz marjının artan katkısıyla net faiz
gelirleri yükseldi. Türev araçlarından kaynaklanan sermaye piyasası
işlemleri kârları ile kambiyo zararları birbirini büyük ölçüde
dengeledi. 2018 yılı ilk yarısında sermaye yeterliliği rasyosunda
(SYR) faiz ve kur gelişmeleri sonucu sınırlı bir düşüş gerçekleşti.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından Ağustos
ayında SYR hesaplamasına ilişkin yapılan destekleyici düzenlemeler
risk ağırlıklı aktif hesaplamasında, döviz varlıkları için döviz
kurunun sabitlenmesine ve gerçeğe uygun değer farkı diğer kapsamlı
gelire yansıtılan menkul değerler portföyündeki değerleme
farklarının özkaynak tutarında dikkate alınmamasına imkân tanıdı.
Önümüzdeki dönemde, aktif kalitesi, kârlılık ile kur ve faiz
gelişmeleri SYR üzerinde etkili olacağı kaydedildi.
Özetle, son dönemde, gelişmiş ülkelerde yaşanan para politikası
normalleşme sürecinin, dış ticarette korumacı eğilimlerin,
Avrupa'da İtalya ve İngiltere kaynaklı belirsizliklerin ve
jeopolitik gelişmelerin etkisiyle sıkılaşan küresel finansal
koşullar, GOÜ'lere yönelen sermaye akımlarının zayıf seyretmesine,
yerel para birimlerinde değer kaybına ve yurt dışı finansman
maliyetlerinde artışa neden oldu. Bu kapsamda, yurt dışı
gelişmelerin yanı sıra, yurt içi finansal piyasalarda yaşanan
oynaklıkların da etkisiyle, bankaların kredi verme iştahı
zayıfladı, yavaşlayan iktisadi faaliyetin bir sonucu olarak kredi
talebi de daraldı. Kredi koşullarındaki sıkılığın devam etmesi yurt
içi iktisadi faaliyet açısından aşağı yönlü riskleri canlı tuttu.
Öte yandan, Türk bankacılık sektörü, güçlü sermaye yapısı ve
özkaynak kârlılığı, yüksek likit varlık düzeyi ve aktif kalitesi
konusundaki ihtiyatlı duruşu sayesinde risklere karşı
dayanıklılığını korudu.
(İHA)