Açlık, iklim değişikliği ve göç bağlantısı
2010-2015 yılları arasında gıda ve iklim değişikliği nedeniyle 5,4 milyon kişi Orta Avrupa'ya, 4,5 milyon kişi de Akdeniz Avrupa'sına göç etti. Dünyada göçmen ve mülteci olarak yaşayanların sayısı 1 milyara ulaştı.
2010-2015 yılları arasında gıda ve iklim değişikliği nedeniyle
5,4 milyon kişi Orta Avrupa'ya, 4,5 milyon kişi de Akdeniz
Avrupa'sına göç etti. Dünyada göçmen ve mülteci olarak yaşayanların
sayısı 1 milyara ulaştı.
Dünyada gıda ve beslenmeye ilişkin sorunları analiz etmek amacıyla
kurulan Barilla Gıda ve Beslenme Vakfı (BCFN), Gıda
Sürdürülebilirlik Endeksinden sonra MacroGeo ile yürüttüğü 'Gıda ve
Göçler' araştırmasının sonuçlarını yayımladı. Dünya genelinde
doğdukları ve yaşadıkları ülke içinde yer değiştirenlerin sayısı
yaklaşık 760 milyonu, başka bir ülkeye göçenlerin sayısı ise 245
milyonu buldu. Araştırmanın Avrupa ayağında 2010 ile 2015 yılları
arasında çeşitli ülkelerden 5,4 milyon kişinin Orta Avrupa'ya, 4,5
milyon kişinin ise Akdeniz Avrupa'sına göç ettiği açıklandı.
Afrika'daki göç güzergahlarına bakıldığında; araştırmacılar,
göçmenlerin yüzde 10'unun kuzey rotasını kullanarak Avrupa'ya
geçtiklerini, geri kalan yüzde 90'ının ise kıta içinde yer
değiştirerek, özellikle Batı Afrika Ekonomik Topluluğu sınırlarına
yöneldiklerini belirttiler. Araştırma gıda güvensizliğindeki her
yüzde 1'lik artışın, nüfusun yüzde 1,9'unu göçe zorladığını ortaya
koyarken, savaşlar nedeni ile anavatanlarından kaçanların oranı ise
yüzde 0,4 olarak açıklandı.
"İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ, GIDA ÜRETİM YÖNTEMLERİNDEN
KAYNAKLANIYOR"
İnsanlar gıda güvensizlikleri nedeniyle göç ettiklerini belirten
BCFN Başkanı Guido Barilla, "Gıda ve göçler arasında yakın
bir bağlantı var; insanlar gıda güvensizlikleri nedeniyle göç
ediyorlar. Çünkü iklim değişikliği dünyanın çeşitli bölgelerinde
gıda üretimini olumsuz etkiliyor. Diğer taraftan iklim değişikliği
de büyük ölçüde gıda üretim yöntemlerinden kaynaklanıyor. Tarım,
sera gazlarının yüzde 24'ünden sorumlu. Bu oran, sanayiden (yüzde
21) ve ulaşımdan (yüzde 14) daha yüksek. Afrika'da yaşanan gibi
ağır demografik baskılar da göç etme kararının oluşturan diğer ana
unsur. Sadece uyum politikalarıyla değil, Birleşmiş Milletler'in
(BM) 2030 gündeminde belirtildiği üzere sürdürülebilir kalkınmayı
destekleyen politikalar aracılığıyla da bu kalıpları
kırmalıyız" dedi.
Bu araştırmayı gıda alanında yaparak bir adım ileriye gideceklerini
vurgulayan MacroGeo Başkanı Lucio Caracciolo, "Göç
hareketlerinin nedenlerini anlamak, zaman içinde nasıl bir evrim
geçireceklerini ve dolayısıyla bizim kendi alışkanlıklarımızı nasıl
etkileyeceklerini anlayabilmemiz açısından büyük önem taşıyor. Bu
araştırmayı gıda alanında yaparak bir adım ileriye gidiyoruz. Zira
yemek bir kültürdür, keyiftir ve dolayısıyla entegrasyonla
ilgilidir. Yiyecek seçimleri, göçmen ve mültecilerin doğdukları
topraklardaki alışkanlıklarını ve anılarını yaşatma ya da
alternatif olarak geçmişin bir parçası diye düşündükleri şeylerle
aralarına mesafe koyma isteğini gösterebilir. Ama bir taraftan da
gıda, BM 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündeminde belirlenen
hedeflere ulaşmak için bir araç olarak da görülmelidir; çünkü gıda,
sosyal çelişkileri aşmakta temel bir unsurdur ve gıdaların çevresel
etkilerini sınırlayarak nasıl üretileceklerini öğrenmemiz
gerekiyor" ifadelerini kullandı.
"AFRİKA'NIN SAHRA ALTI BÖLGESİNDE İÇİLEBİLİR SU
YOK"
Afrika örneğinden yola çıkan ve son 30-40 yılda kıta içinde ve
dışarı doğru yaşanan başlıca göç hareketlerinin nedenlerini
inceleyen uzmanlar, göçü hızlandıran faktörleri, iklim
değişikliğinin neden olduğu çevresel etkiler ve kaynaklara erişim
olarak sıraladı. Afrika, dünyadaki içme suyunun yaklaşık yüzde
9'una sahip olmasına rağmen Dünya Sağlık Örgütü'ne göre 2015
itibariyle Afrika'nın Sahra altı bölgesinde 319 milyon insanın hala
içilebilir su kaynaklarına erişimi yok. Uzmanlar ayrıca bölgede 1,2
milyar olan nüfusun 2050'de 2,4 milyara yükseleceğini, artacak gıda
ihtiyacı baskısının yanı sıra savaş, çatışmalar, yoksulluk,
işsizlik ve refah eksikliği gibi sorunlar nedeni ile de göçün aynı
doğrultuda devam edeceğine dikkat çektiler.
"ETNİK YİYECEKLER PAZARA 3 MİLYAR EURO DEĞERİNDE KATKI
SAĞLADI"
Göçlerin sadece bir entegrasyon sorunu olarak görülmemesi
gerektiğini vurgulayan uzmanlar, aynı zamanda gerçek bir kaynak
olarak da değerlendirilmesi gerektiğini; yiyeceklerin bu anlamda
anahtar rol oynadığını söylediler. İngiltere, Fransa, Almanya,
İtalya, İspanya, Belçika, Hollanda, Avusturya ve Portekiz'de gıda
pazarının 2016'daki cirosunun 427 milyar dolar olarak
belirlendiğini, tüketici ürünlerinde 2015 yılına kıyasla 4,3 milyar
euroluk bir artış (yüzde 0,9) yaşandığını belirten uzmanlar,
Almanya, Fransa, İtalya ve İspanya'da evlerde tüketilen gıdalarda
'etnik' payın 3 milyar euro seviyesinde olduğuna dikkat çektiler.
Entegrasyon ve paylaşımın gıda üreticileri ve yerel tüketicilerin
sınır ötesi pazarda da yeni lezzet arayışını tetiklediğini, bu
durumun ekonomik katkıya dönüştüğünü belirten uzmanlar, baharat ve
aromalı bitkiler pazarının her yıl yüzde 5 büyüdüğünü, 2020'de
pazarın 8,74 milyar euroluk hacme ulaşacağını tahmin ettiklerini
söyledi.
(İHA)