için kaldı

Yeni Türkiye kazanmıştır

Başbakan Davutoğlu, "Bugün eski Türkiye'nin tüm vesayet kurumları ve vesayetçi zihniyeti kaybetmiş, Yeni Türkiye kazanmıştır" dedi.

F5HABER F5HABER
Yeni Türkiye kazanmıştır

TBMM (AA) - TBMM Genel Kurulu'nda Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun sunumunu yaptığı 62. hükümet programında, 10 Ağustos 2014 tarihinin, ülke siyasi tarihinde iftiharla  hatırlanacak son derece anlamlı  bir gün  olduğu ve 12. Cumhurbaşkanı'nın ilk turda halk tarafından doğrudan belirlendiği kaydedildi.

Bu sayede,  geçmişte  krizlere konu  olan,  vesayet odakları  tarafından  suistimal edilen Cumhurbaşkanlığı makamının yepyeni  bir anlam  kazandığı ifade edilen programda, "Seçimler, huzur  içinde, özgür ve adil bir şe­kilde, hiçbir vesayet tartışmasına konu olmadan gerçekleşmiştir" denildi.

"10 Ağustos'ta milletimizin iradesi hiçbir tereddüde mahal verme­yecek bir netlikte  tecelli etmiş, halkın  tercihi yönetime güçlü bir şekilde yansımış ve demokrasimiz ileri bir aşamaya geçmiştir. Bu seçim ile 'Yeni Türkiye'nin kapıları ardına  kadar açılmıştır. 1O Ağustos ile birlikte  'Yeni Türkiye'yi inşa süreci  başlamıştır" ifadesine yer verilen programda, son  12  yılda atılan  adımlar ve yapılan  reformlar olmasa bugün "Yeni Türkiye"den bahsedilemeyeceği belirtildi.

Hükümet programında, şu ifadelere yer verildi:

"Halkın  doğrudan seçtiği Cumhurbaşkanımız ile Hükümetimi­zin birlikte ve uyumlu çalışması, hiç şüphesiz,  büyük bir siner­ji ortaya  çıkaracaktır.  Bu sinerji,  milli gücün  ve milli iradenin daha da tahkim edilmesini sağlayacaktır. Yeni dönemde; seçilmiş ve güçlü bir Cumhurbaşkanı, seçilmiş ve güçlü  bir  başbakan  ve hükümet olarak  halkımıza  çok daha etkili bir şekilde hizmet etmenin gayreti içinde olacağız. Şunu önemle belirtmek isterim;  bugüne  kadar görev yapan AK Parti  hükümetleri, sadece  bir devleti,  bir siyaseti,  bir otoriteyi tesis etmek  üzere değil,  yeni  bir medeniyet ihyası  için  ayağa kalkmış ve yeni bir yola koyulmuştur. Bu çerçevede,  62. Hükümet de, önceki AK Parti Hükümetleri gibi ülkemizin kritik  bir döneminde tarihi  bir sorumluluk üst­lenmektedir. Hükümetimiz, üzerinde yükseldiği  parlak geçmi­şi, önüne hedef  olarak  koyduğu parlak  gelecek ile buluşturan güçlü bir köprü  olacaktır.

Son 12  yılda yapılanları  yeni bir atılım  dönemi ile taçlandır­mak  hükümetimizin temel  misyonu olacaktır.  İkinci  bir  de­ğişim ve dönüşüm dönemi ile ulaşmayı  öngördüğümüz 2023 Vizyonu artık  uzak bir vizyon olmaktan çıkmıştır. Geçmişte elde edilmiş  olan  başarılarımız  dolayısıyla asla reha­ vete  kapılmayacağız. Yeni dönemde de ülkemizin  hızlı, istik­ rarlı ve insan  odaklı  bir şekilde  kalkınması  için,  bizden  önce gelen dört AK Parti hükümetinin tecrübesine yaslanarak  aşkla, heyecanla  çalışma azmindeyiz. Bizden önce gelen hükümetle­rin başarısı çıtamızı yükseltmekte, daha ileri adımlar atma  ka­rarlılığımızı  güçlendirmektedir. Amacımız çok daha güçlü, müreffeh,  saygın ve demokratik bir Türkiye'ye ulaşmak;  ekonomisi, bilim  ve teknolojisi, siyaseti, sosyal ve kültürel  politikaları ile örnek  alınan bir ülke olmak­tır. Tüm  politikalarımızın temeli  halkımızın bizlerden  talep  ve beklentilerini karşılamak olacaktır. Sorumluluğumuzun bü­yüklüğünün farkında  olduğumuzu, omuzlarımıza yüklenen mukaddes emaneti titizlikle ve onurlu bir şekilde taşıyacağımızı ifade etmek istiyorum.

Küresel kriz ortamında büyümeye  devam  eden  ve milyonlarca insanımıza yeni istihdam imkanları sunan ekonomimiz temel önceliklerimiz arasında  yer almaya  devam  edecektir.  'Yeni Tür­kiye'nin güçlü ekonomisi, güven  ve istikrar  içinde  çok daha rekabetçi   ve  yenilikçi   bir  zeminde  2023  Hedeflerine emin adımlarla yürüyecektir.

Çözüm süreci  başta  olmak   üzere  ülkemizin iç  meselelerinin çözümüne yönelik  güçlü  adımlar   kararlılıkla  atılacak,  millet olarak dünyadaki yarışta konumumuz güçlendirilecektir. Milletimiz, odağında, çokluk içinde  birlik ve kardeşlik olan  büyük bir medeniyerin mirasçısı ve taşıyıcısıdır. Biz de Hükümet olarak  devletimizin tüm kurum ve kuruluşları ile bu  medeniyet mirasına sahip  çıkacak,  vatandaş­larımızın kadim medeniyet değerlerimize aidiyetlerini güçlendirmek için  var gücümüzle çalışacağız. Zira,  devletler ve milletler ancak ve ancak  aidiyet   bilinciyle ayakta dururlar, eğer bir toplumda aidiyet  bilinci  zayıflamışsa,  devlet  bir grup vatandaşını dışlamışsa, ötekileştirmişse, o  andan itibaren o devletin ayağa  kalkması, o  milletin felah  ve sükun  bulması mümkün değildir.

Dünyada hiçbir  ülke  medeniyet mirası  bakımından bizim ül­kemiz kadar şanslı ve birikimli  değildir. Eğer insanlık  tarihi ka­dim,  modernite ve küreselleşme  gibi evrelere ayrılırsa şunu çok açık bir şekilde söyleyebiliriz  ki, bu ülke,  bu aziz topraklar,  je­ostratejik  önemi  kadar  jeokültürel önemi de haiz bu topraklar, kadimin bütün  renklerini bünyesinde barındırırlar."

- "Eski ve yeni tüm vesayet unsurlarıyla mücadele kararlılığı" 

"Şimdi  büyük  ve yeni  bir  kültürel   uyanışın  arifesindeyiz.  Bu yeni  kültürel   uyanış,  bütün insanlığa  evrensel  bir  medeniyet çağrısıdır. Bu bakımdan, içselleştirici ve bütünleştirici kültürü egemen kılacağız" ifadelerinin kullanıldığı Hükümet programında, müstesna bir coğrafyada  genç ve dinamik nüfusu ile mille­tin sahip olduğu muazzam  enerjinin  iç çekişmelere değil, 2023  Vizyonu ile çerçevesi çizilen yeni hedeflere yönlendirileceği kaydedildi.

Bir tek ülke insanının bile kendisini  kıyıda köşede  kalmış hisset­mediği, fırsat eşitliğini ve sosyal adaleti en üst düzeyde yaşayan bir ülkede,  vatanımızın her karışını, milletimizin bütün kesim­lerini kucaklayan bir hükümet olma azminde olunduğunun kaydedildiği programda, "Bir yandan ekonomik ve sosyal politikalarımızı etkili bir şekil­de uygularken, diğer yandan nereden gelirse gelsin, ülkemizin bu kutlu  yürüyüşünü akamete uğrarmaya çalışan ve ulusal gü­venliğimizi  tehdit  eden eski ve yeni  tüm  vesayet unsurlarıyla mücadelemizi kararlılıkla devam ettireceğiz" denildi.

Türkiye'nin, köklü  tarih  ve medeniyetini, insanlı­ğın evrensel birikimi ile harmanlayarak, bölgede  ve dünya­ da barış ve istikrara aktif katkı sağlayan bir ülke olarak yoluna devam edeceğinin belirtildiği programda, "Dış politikada  temel ilkemiz, politikamızın Ankara  merkezli olmasıdır. Hükümetlerimiz döneminde dış politikamız  çok bo­yutlu  olmuştur, çok boyutlu olmaya devam edecektir;  bu, aynı zamanda coğrafyamızın  bir zaruretidir. Türkiye belli bölge ve kı­talar arasına sıkıştırılamaz. Bununla birlikte, Türkiye'nin Avrupa Birliği hedefi stratejik  bir hedeftir ve kararlılıkla sürdürülecektir" ifadelerine yer verildi.

- "Millete efendi değil hizmetkar olmaya  devam edeceğiz" 

"Gündemi başkaları tarafından belirlenen  bir ülke olmayacağız. Bir yandan   ülkemizin   hızla  yükselmesi  için  çalışırken, diğer yandan  daha  müreffeh,  adil ve barış içinde  bir bölge ve dünya için el birliği ile katkı sunmaya devam edeceğiz" denilen hükümet programında, şunlar kaydedildi:

"Bugün eski Türkiye'nin tüm  vesayet kurumları ve vesayetçi zihniyeti  kaybetmiş, Yeni Türkiye  kazanmıştır. Ülkemizin bü­tün  sorunlarının özgürce görüşülüp, farklı çözüm  önerilerinin ortaya  konduğu ve milli  iradenin tecellisiyle nihai  kararların alındığı yegane çatı TBMM'dir. Eski Türkiye'nin  vesayetçi anlayışını  ve uygulamalarını değişik  kılıklar altında  yeniden canlandırmaya çalışanlar karşılarında milleti ve temsilcilerini bulacaklardır. Aziz milletimiz, demokrasi  tarihimizde görülmemiş, dünyada da eşine az rastlanır  bir şekilde birbiri  peşi sıra üç dönem partimizin oylarını artırarak iktidarımıza olan güvenini  tazelemiştir.  30 Mart  yerel seçimleri  ve 10 Ağustos  Cumhurbaşkanlığı seçimi  halkımızın yönetimde  istikrarı   güçlü   bir  şekilde  sürdürme  kararlılığını açıkça ortaya koymuştur.

Siyaset tarihimize silinmez harflerle  yazılan  tüm  bu  başarılar, aynı zamanda sorumluluğumuzu ve aziz millerimize olan hizmet aşkımızı artırmaktadır. Sahip olduğumuz kişisel ve kurum­sal  tecrübe  ile  hiç  eksilmeyen  heyecanımızı  birleştirerek, bu millete efendi değil hizmetkar olmaya  devam edeceğiz.

Milletimiz, Meclisimizi tüm  sorunların çözüm  adresi olarak görmekte ve Meclisimize dair büyük  beklentiler  içindedir. Biz­lere düşen  milletimizin bu beklentisi doğrultusunda millet  ile devleti  kucaklaştırmak, iktidarı  ve muhalefeti ile yeni Türki­ye'yi inşa etmektir. AK Parti başından  beri yeni bir siyaset an­layışını temsil etmiştir. Yıllarca hırpalanan, güven erozyonuna uğrayan, milleti temsil etme yeteneğini  yitiren siyaset, AK Parti kadrolarıyla birlikte  milletle  olan  bağlarını güçlü  bir şekilde kurmuş  ve siyasi alanı yeniden  inşa etmeye  başlamıştır. Bu yeni inşa sürecinin temelinde insanı, insan onurunu merkez kabul eden  bir anlayış yer almaktadır. İnsan onurunu korumak bizim  asli görevimizdir.  Bu  onurun esası da özgürlük ve gü­venliğin  teminidir. Özgürlüğü garanti  edilmemiş insanın  onur duyması,  güvenliği  tehdit  altında  olan  birinin  de özgürlüğü­nü yaşaması  mümkün değildir.  Onun için daha  ilk hükümet programlarında bugüne  kadar  hep özgürlük, güvenlik dengesi dedik. Şimdi bir kez daha söylüyoruz, Türkiye'de düşünce öz­gürlüğü, inanç özgürlüğü, ifade özgürlüğü, girişim  özgürlüğü AK Parti hükümetlerinin teminatı altındadır. Biz, köklü tarihimizden ve medeniyerimizden aldığımız özgüven­le hareket ettik ve insanımızın özgüvenini pekiştirdik. Ülkemizin sahip olduğu muazzam potansiyeli harekete geçirmek üzere şeffaf, ülke gerçekleri ile tutarlı ve güven verici politikalarla milletimizin huzuruna çıkmayı en önemli ilke olarak benimsedik. Milleti  esas alan  bir siyaseti hayata  geçirdik Siyaset kurumu­ nu milletle, milleti devletle kucaklaştıran bir anlayışla hareket ettik.  Siyasetimizde  insanımızın değerlerini, talep  ve beklenti­ lerini esas aldık, siyaset kurumuna güvenin  ancak  böyle sağla­nacağına inandık. Ülkeler  arasında   kıyasıya  bir  rekabetin yaşandığı  dünyamızda kaybedecek  bir tek  günümüz yoktur. Hükümetimiz 2023 perspektifi  ile 2015 Haziran  ayında  yapılacak seçimlere  kadar icraatını  yoğun  bir şekilde gerçekleştirecek ve reformlara devam edecektir."

- "AK Parti ezber  bozmaya devam edecektir"

İstikrar ve süreklilik içinde  yenilenme ve daha  ileri  hedeflere yürüme anlayışı ile hareket  eden  hükümetin, geçmiş başarılar ile gelecek vizyonu arasında  köprü olacak ve ülkeyi 2015 ve sonrasına hazırlayacağı ifade edilen programda, "AK Parti  kurulduğu günden bugüne  ezber bozan  bir parti  oldu,  bundan sonra  da ezber  bozmaya devam edecektir.  62. Hükümet de alışılageldik  kalıplarla  değil,  ülke­mizin ve milletimizin ihtiyaçları  doğrultusunda hareket edecektir. Hükümetimiz değişimin gerektirdiği  cesaret ve dirayeti göstermeye  devam edecektir" denildi.

AK Parti iktidarıyla birlikte  devletin  büyük  bir restorasyondan, ihya sürecinden geçtiğini, AK Parti hükümetlerinin dirayeti devlet­te karar alma yeteneğini geliştirdiğini, fakat şimdi  o geçmiş vesa­yetler bittikten sonra yeni vesayet türlerinin çıkmaya başladığı belirtilen Hükümet programında, "Ancak, kimden  kaynaklanırsa kaynaklansın ve hangi  niyetle olursa olsun  devlet otoritesinin parçalanmasına yönelik  hiçbir faaliyete asla izin vermeyeceğiz" ifadesi yer aldı.

"Hem kadim  kültürümüzün siyaset felsefe metni  olan Nizamül­mülk'ün Siyasetname'sindeki ehliyet esasları açısından, hem de modern rasyonel  bürokrasinin şartları  açısından bürokraside aranacak  temel nitelikler  ehliyet, liyakat ve dürüstlüktür" denilen programda "İktidara geldiğimiz  günden bugüne  birçok  iç ve dış  badireyi dirayetle atlattık. Milletin iradesine ve bizlere yüklediği  emane­te sahip  çıktık,  milletimizin ekmeğinden de özgürlüğünden de taviz vermedik. Çeşitli  kılıflarda sergilenen ve demokratik siya­set kurumunu bir bütün olarak  zayıftatmaya yönelik  her türlü tahrik ve tertibi  aştık.  Bundan  sonra  da milletimizle birlikte aşmaya kararlıyız. Demokrasimize ve ulusal güvenliğimize kas­teden  yapılanmalara karşı, hukuk içinde  kararlılıkla mücadele etme görevi halkımızın bizlere yüklediği  bir sorumluluktur" denildi.

62. Hükümet programında şunlar kaydedildi:

"Yaptığımız tüm  reformlarda, yaşadığımız  sessiz devrimde mil­letimiz  ve milli iradenin tecelligahı  olan Meclisimiz  en büyük desteğimiz oldu.  Bundan sonra  da Yeni Türkiye'nin inşa süre­cinin  adresi TBMM ve onun çok değerli üyeleri olacaktır.

Anti demokratik hiçbir  baskıya boyun  eğmeden, gerekli adım­ları atacak,  meclisimizin çizdiği ratada  ilerleyeceğiz. Önümüz­ deki dönemde de Meclisimiz  içinde diyaloğa, uzlaşma arayışına ve işbirliğine önem  vermeye devam edeceğiz.

Şu  anda  sizlere sunmakta  olduğum  Hükümet  Programımız, 2023  Vizyonuyla şekillendirdiğimiz son  Seçim  Beyanname­mizde yer alan hedeflerimizi, 61. Hükümet programımızı, 10. Kalkınma Planımızı  ve kamuoyu ile paylaştığımız  çeşidi  taah­hüderimizi ve politika  belgelerimizi esas almaktadır. 2023  Vizyonumuz çerçevesinde  bu  dönemde atacağımız  her adım  bizi Cumhuriyetimizinı 100. yılı hedeflerine  daha da yak­laştıracaktır.  2053  ve 2071 gibi çok daha uzun  vadeli bir bakış açısından hareketle istikrarlı bir şekilde hedeflerimize yürüyoruz. Takdirinize sunduğumuz ve güveninizi  beklediğimiz bu prog­ram,  Yeni Türkiye'nin ikinci  atılım  dönemini açacaktır.  21. yüzyılın yükselen ülkesi olarak,  bölgemizde  ve dünyada hak ettiğimiz konumu pekiştirecektir.

Bu ikinci  atılımın ana  kaynağı,  gücü,  insanımız ve coğrafya­mızdır.  Dünyada hiçbir  güç ekonomik anlamda insan  kayna­ğından  daha  önemli  değildir.  Bu  nedenle  eğitim  reformu en öncelikli alanlarımızdan biri olacaktır. Rekabet gücümüzün artırılması, katma değeri yüksek ürünlerin üretimi  için ar-ge yatırımlarına da öncelik vereceğiz.

Ekonomide, sosyal hayatta,  siyasette ve dış politikada devletin rolü yeniden  tanımlanmakta, milletin  her alanda  çok daha et­kili olduğu bir dönem şekillenmektedir. Devlet  ile millet  ara­sındaki  mesafenin giderek azaldığı bu yeni dönem devletin güç kaybetmesi  anlamına gelmemektedir. Tam  aksine  milli  irade ve değerler  üzerinde,  demokratik ilkelere ve hukuk normları­na dayalı devlet eskisinden de güçlü  bir konuma yükselmiştir. Meşruiyetin  sağladığı  bu  güç, devletin  milleti  yerine  milletin devleti olmanın bir sonucudur.

Bizim için siyaset bir erdem  ve ahlak vesilesidir. Siyaset, ahlak ve erdeme  dayandığı zaman  anlam  taşır, var oluşumuza cevap teşkil eder. Onun için siyasetimizin  ahlakı Şeyh Edebali'nin ah­lakıdır; 'İnsanı  yaşar ki devlet yaşasın' ahlakıdır. Siyasetimizin  odağında yer alan kavramlardan biri de adalettir. 'Adalet mülkün temelidir' dendiğinde sadece şahsi mülk  kaste­ dilmez, aynı zamanda devlet kastedilir. Adaletin olmadığı yerde devletin yaşaması mümkün değildir.

Uzun tarihi ve kültürel tecrübemiz,  milletimizin temel değerleri, Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesi ve demokratik dönüşüm sü­recimiz Yeni Türkiye'nin temel parametrelerini oluşturmaktadır.

21. yüzyılın evrensel standart ve normları  ile birleştiğinde bu te­mel parametreler çeşitli alanlarda atmamız gereken ilave adımları ve yapılacak ileri reformları  büyük oranda  ifade etmektedir.

Önümüzdeki dönemde yapacağımız temel  tercih  açıktır. Yeni Türkiye'yi her alanda  büyütmek ve güçlendirmek... 2015 genel seçimlerine kadar  ve sonrasında ortaya  kanacak  politikalar  ile yapılacak  reformlar  bu temel  tercihi tereddütlere yer bırakma­yacak bir şekilde netleştirmiş olacaktır."

- "Hastanelerde rehin alınma dönemi geride kaldı"

Sağlık alanında daha kaliteli, daha adil ve kolay ulaşı­labilir hizmet sunma yolunda hayal edilemeyen başarılar elde edildiği belirtilen programda, iktidar olarak sağlık hizmetlerinin "temel insan hakkı" olarak kabul edildiği ifade edildi. Sağlıkta Dönüşüm Programı ile sağlık alanında pek çok yapısal düzenlemenin gerçekleştirildiğinin altı çizilen programda, parası olma­yanların hastanelerde rehin alındığı dönemlerin geride bırakıldığı vurgulandı. Kamu hastanelerinin tek çatı altında birleştirerek bütün vatandaşların bu hastanelerden hizmet almasına imkan verildiğinin altı çizilen programda, şunlar kaydedildi:

"Üniversite ve özel hastane kapılarını bütün vatandaşlarımıza açtık. Vatandaşlarımızın sağlık sigortalarıyla tüm sağlık kuru hizmet almasını sağladık.

Sağlık çalışanlarımızın çalışma ve iş yeri güvenliği şartlarını iyi­leştirdik,  gelirlerini  artırdık.  Önümüzdeki dönemde de iyileştirmelerimiz devam edecektir.

İlaçtaki  KDV  oranını düşürdük ve ilaç fiyatlarında önemli oranda  indirim sağladık. İlacı, geçtiği her aşamada izleyen İlaç Takip Sistemi (İTS) kurduk. Eczane bulunmayan kırsal bölgelerde yaşayan halkın  ilaca ula­şımını  kolaylaştırmak için mobil eczane uygulaması başlattık."

Aile Hekimliği uygulamasına geçildiği ifade edilen programda, halkın tümünün sağlık hizmetlerinden aynı standartta faydalandığı, yoksulların primlerinin devlet tarafından karşılandığı, 18 yaşın altındaki çocukların tamamının sağlık güvencesi altında olduğu Genel Sağlık Sigortası Sistemi'nin hayata geçirildiği belirtildi. 

- Sağlık personeli sayısı artırıldı

Programda, sağlık personeli sayısında önemli artışlar elde edildiğine işaret edilerek, şöyle devam edildi:

"Tam Gün Yasası ile hekimlerin kamu ve özelde aynı anda çalış­maları ortadan kaldırılarak vatandaşlarımızın özel muayenehanelere gitme mecburiyetini büyük ölçüde azalttık.

Merkezi Hastane Randevu Sistemi  (MHRS) uygulamasını baş­latarak, tüm yurda yaygınlaştırdık. Güvenli ürüne erişimi sağlamak ve kayıt dışı ekonomiyle mü­cadele kapsamında ülkemizde üretilen veya ithal edilen tıbbi cihazların ve kozmetik ürünlerin piyasaya sürülmesi, deneti­mi, takibi ve gözetimini  yapmak  üzere Ürün Takip  Sistemi'nin (ÜTS)  kurulması çalışmalarına başladık.

Cumhuriyet tarihimizde inşa edilen toplamı 10,5 milyon metrekare sağlık alanının yarısı AK Parti iktidarları döneminde gerçekleştirilmiştir. 2002  yılında  161 bin olan  hasta  yatağı sayısını  2013 yılı itibarıyla 205  bine yükselttik. Mevcut  yatakların 89 bininde koğuş sisteminden, banyosu  tuvaletleri içinde  olan oda sistemine geçilmiş ve eski olan hastaneler bu anlayışla yeniden düzen­lenmektedir. Bu kapsamda, Sağlık Bakanlığının nitelikli yatak oranı yüzde 6'dan yüzde 43'e yükselmiştir."

Koruyucu sağlık hizmetlerinin bütçesinde yaklaşık 9 kat artış sağlandığı vurgulanan programda, 2010 yılında başlatılan evde sağlık bakımı hizmetleriyle ya­tağa bağımlı hastaların evlerinde kaliteli, etkin, ulaşılabilir ve güvenli sağlık hizmeti alınmasına olanak sağlandığı ifade edildi. Programda, evde bakım hizmetlerinin  tüm yurda yaygınlaştırıldığına işaret edildi. 

Tüm vatandaşların birinci basamak sağlık hizmetlerinin ücretsiz alınmasının sağlandığı belirtilen programda, şu ifadelere yer verildi:

"Yalnızca şehirlerde değil, köylerde de "112 Acil Sağlık" hizmeti sunmaya başladık. Bu kapsamda  istasyon sayısını artırıp ambulanslarımızı en son teknolojilerle donatırken, sisteme hava ve deniz taşıma araçla­rını ekledik.

2002 yılı sonunda 618 olan tam donanımlı 112 ambulans sa­yısını 3 bin 858'e ulaştırdık. 2015 yılında 4 bin 600  ambulans sayısına ulaşmış olacağız. Ulaşımda güçlük çekilen bölgelerde 295 adet kar paletli ambulansı halkımızın hizmetine sunduk. Bu geliş­melerle 112 Acil Sağlık Hizmeti sadece şehirlerde değil, köyler­ de de yaygın olarak verilen bir hizmet  niteliği kazanmıştır.

2002 yılında 112 istasyon sayısı 481 iken, şu an itibariyle 2 bin 147'ye çıkardık ve daha da artıracağız. 112 Acil hizmetleri ile 2002 yılında 350 bin hastaya tahliye ve sağlık hizmeti sunulurken, bu rakam 2013 yılı itibariyle 3.665.000'e ulaşmıştır."

Programda, hava ambulans sisteminin 2008 yılında faaliyete geçirildiği anımsatılarak, mevcut durumda ülke geneline hizmet verecek şekilde 17 ambulans helikopter ile 3 ambulans uçağın mevcut olduğu belirtildi. Helikopter ambulans sistemiyle bugüne kadar yaklaşık 18 bin, uçak ambulanslarla ise 6 bin hasta taşındığı aktarılan programda, 2014 sonuna kadar helikopter ambulansların gece uçuşlarının da başlatılacağı vurgulandı. 2015  Haziran'ına kadar 4 bölgede gece hizmet verebile­cek niteliğe erişileceğinin altı çizilen programda, ücretsiz gezici sağlık hizmetlerinin de tüm yurda yayıldığına işaret edildi.

- Memnuniyet oranı 2013 yılında  yüzde 74,7'ye ulaştı

2003 yılında  yüzde 39  olan sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranının 2013 yılında  yüzde 74,7'ye ulaştığına dikkat çekilen programda, "Cumhuriyetimizin 100. yılında  ülkemizi  sadece kendi halkımız için değil, bölge ülkeleri için de cazip bir sağlık üssü haline getireceğiz" ifadesine yer verildi.

Programda, kapsamlı Koruyucu Sağlık Stratejisi'nin çok sektörlü bir yaklaşımla hayata geçirileceğine işaret edilerek, şöyle devam edildi:

"Hizmet kalitesini  artırmak ve maliyet-etkin sağlık hizmeti  sunabilmek amacıyla temelleri atılmaya başlanan Şehir Hastaneleri'ni ülkenin dört bir tarafına yaygınlaştıracağız.

Yeni Türkiye'de  toplum temelli sağlık hizmetlerini  geliştirmeye devam edeceğiz. Yurt sathında oluşturulacak 29 sağlık bölgesinde istisnalar hariç, hastaların  diğer bölgelere gitmesini  gerektir­meyecek seviyede gelişmiş bir hizmet altyapısı kurmuş  olacağız.

Aile hekimi  başına  ortalama 2015'te 3 bin 500 nüfusun düştüğü bir yapıyı gerçekleştireceğiz. Koruyucu sağlık, tedavi ve bakım hizmetlerinde sağlanan iler­lemelerle, hamileliğe  bağlı anne ölüm oranını  ve bebek ölüm oranını  daha da düşük seviyelere çekeceğiz.

Tütün, alkol, uyuşturucu ve diğer madde  kullanımlarını azalt­mak için risk faktörleri  ile mücadeleye  devam edeceğiz. Sağlıklı beslenme ve düzenli fiziksel faaliyeti teşvik ederek obe­zite ile mücadeleye  etkin  bir şekilde devam edeceğiz. Evde bakım ve tele-tıp  gibi uygulamalarla sağlık hizmetlerinin kalitesini daha da artıracak, maliyetini düşüreceğiz."

- Sağlık turizminde Türkiye 

Yeni Türkiye'de sağlıkta küresel marka haline gelen Türkiye'nin, sağlık turizmi  alanında dünyanın önde  gelen ülkeler arasına girmesi için gerekli adımların atılacağı kaydedilen programda, "Türkiye'nin son  dönemde sağlıkta yakaladığı başarıyı Ar-Ge alanında sürdürmesi, sağlık  alanında teknoloji merkezi  rolünün güçlendirilmesi, dünyada tıp  alanında  meydana gelen bilimsel  gelişmelere uyum  sağlanması, kanser  ve diğer  hasta­lıkların  artan  maliyetlerinin kontrolü ve yönetimi amaçlarıy­la sağlık  bilimlerinde üst düzey  eğitim ve araştırma merkezi oluşturacağız" ifadesine yer verildi.

İthal yolla temin edilen ürünlerinin, kamu özel işbirliği modeli ile Türkiye'de üretecek  teknolojileri elde etmek ve bu ürünlerin ihracatında dünya ölçeğinde söz sahibi olmak üzere çalışmalara başlandığı vurgulanan programda, çalışmaların en kısa sürede sonuçlandırılacağı belirtildi.

Programda, şunlar kaydedildi:

"Sağlıkta  dönüşüm  programıyla gerçekleştirdiğimiz daha  adil ve daha  kolay ulaşılabilir sağlık hizmetlerinin sunumunda  baş aktör olan sağlık personelimizin çalışma standartlarını düzenle­yen ve memnuniyetlerini artıracak  yenilikler yapılacaktır.

Vatandaşlarımızın yaşam kalitesini  artırmak amacıyla,  demog­rafik yapıyı, gelişen tıbbi  teknolojiyi ve klinik yöntemleri dik­kate alarak, sağlık sistemimizin finansal yapısının sürdürülebi­lirliği güçlendirilecektir."

62. Hükümet programında, yargı alanındaki temel  sorunun, bazı yargı mensupla­rının  siyasi-ideolojik  bir  misyon   üstlenmesi, hakem olma vasfını yitirerek taraf haline gelmesi olduğu belirtilerek, "Yargının  bağımsız ve tarafsız olması,  yargı üzerinde  kurulmak istenen  vesayetlerin  yok edilmesi,  yargının milletin  yargısı ol­ması için yapılması gerekenleri  tereddütsüz yapmak       hükümeti­mizin ana öncelikleri arasında  yer alacaktır" denildi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, TBMM Genel Kurulu'nda 62. Hükümet programını okudu.

62. Hükümet programında, geçmiş dört hükümet döneminde gerçekleştirilen demokrasi  mücadelesinin 2023  vizyonu çerçevesinde derinleştirerek devam ettirme kararlılığında olunduğu vurgulandı. Demokrasi yürüyüşünün, toplum-siyaset-devlet arasındaki en­gellerin kaldırılması, toplumsal  talep ve eğilimlerin siyasette ve devlet idaresinde esas alınması anlayışı üzerine bina edildiği belirtildi.

Toplumu siyasetin  öznesi  kılmak  için  bütün  hükümetleri döneminde siyaseti ve toplumun iradesini  rehin  alan  vesayet sistemine karşı aktif  bir mücadele yürütüldüğü ifade edildi. Vesayet sistemine temel  teşkil eden  sivil ve askeri bürokratik kurumları dönüş­türme ve demokratikleştirme mücadelesi  verildiği vurgulanarak, siyasete, siya­set  dışı  yollardan  müdahale etme  ve onu  etkileme döneminin sona erdirildiği belirtildi. Bunun sonucu olarak, bugün  artık ne bürokratik kurumların siyasete yön verebildiği ne de Meclis'in, iradesini seçilmemiş kurumlara devrettiği vurgulandı.

-"Yeni Türkiye'nin harcına katacağız"

Ortaya konulan 12 yıllık demokrasi mücadeleleriyle, siya­sete itibar, Meclis'e saygınlık  kazandırıldığı vurgulanan programda, millete  güven aşıladıkları,  halkı hakem,  demokratik süreç ve mekanizmaları yegane yol  belirledikleri kaydedildi. Geçmiş  AK Parti  hükümetlerinin oluşturduğu bu demokratik mirası derinleştirerek devam ettirecekleri,  bu mi­rası yeni Türkiye'nin harcına katacakları ifade edildi.

Yeni Türkiye'de  kurumlar ve aktörlerin, ancak milletten aldıkları yetki  ve meşruiyet ölçüsünde siyasal  güç sahibi  olabileceğine işaret edilen programda,"Geniş halk kitlelerini  dar kadrolara karşı güçlü kılan ve tüm dünyada demokrasinin olmazsa  olmazı  kabul  edilen  sandığın onurunu korumaya devam  edecek, çoğunluğun yönetme haklarının  gasp edilmesine müsamaha göstermeyeceğiz"  denildi.

-"Demokratik katılım ile taçlandırmak"

AK Parti Hükümetleri'nin, temsili  demokrasiyi katılımcı  demokrasinin bir alternatifi değil, hazırlayıcısı olarak  gördüğü belirten 62. Hükümet programında,  "Katılımcı demokrasinin hayata geçmesi için öncelikle temsili demokrasi­nin kurumsallaşması, milli iradeyi örseleyen siyaset dışı odak­ların etkinliklerinin sınırlandırılması, toplumsal eğilimlerin demokratik süreçlerle siyasete yansımasının garanti  altına alın­ması gerektiğine inanıyoruz" ifadeleri yer aldı.

Yeni dönemde demokrasinin artık yeni  bir evreye geçtiğine işaret edilerek, temsili  demokrasiyi, siyasi ve demokratik katılım  ile taç­landırmanın, bu dönemdeki ana  hedefler olacağı bildirildi. Bu hedefe yönelik  olarak, hükümetin, sivil toplum  kuruluşlarının yönetime daha aktif katılımı  ile temsili demokrasinin katılımcı demokrasiye doğru gelişmesine katkı sağlayacağına vurgu yapıldı.

-"Yeni Türkiye yolunda hedefimiz"

Türkiye'de demokrasi açığına kaynaklık eden ana nedenin, devleti yönetenlerin kimlik dayatan,  toplum mühendisliği yapan zihni­yeti olduğu vurgulanan programda, şunlar kaydedildi:

"Bu zihniyet  ve uygulama,  siyasetimizi  zayıf, de­mokrasimizi ayıplı, devlet-toplum ilişkilerimizi sorunlu kılmıştır. AK Parti  hükümetleri, iktidara geldiği  günden beri, devletin topluma kimlik  biçme,  dikte  etme  hakkının olmadığını dile getirerek, bu vesayetçi zihniyetle  mücadele etmiş,  siyaseti  de­mokratik meşruiyete kavuşturma hedefini  öncelemiştir. İktidarımız döneminde, topluma kimlik dayatmadığımız gibi, daha önce  izlenen  ret  ve inkar  siyasetini  de sona  erdirdik. Hiçbir insanımızın kendisini  dışlanmış veya ikinci sınıf  hissetmediği, kapsayıcı ve evrensel değerlere dayalı  bir vatandaşlık anlayışı içerisinde  birliğimizi ve bütünlüğümüzü pekiştiriyoruz. Artık  devlet  kapılarından geri çevrilen başörtülü kızlarımız, anadilini konuştuğu için zulüm   gören   kardeşlerimiz yok.  Alevi vatandaşlarımız artık kimliklerini gizlemek  zorunda kalmıyor.  Gayrimüslim cema­at vakıflarının malları iade ediliyor. Avrupa'da Romanlara karşı ayrımcı  politikaların uygulandığı bir ortamda, Roman  Dili  ve Kültürü Enstitüleri kurarak,  Roman vatandaşlarımızın  yaşam koşullarını  iyileştirme kararı aldık.

Bütün  etnik,  mezhebi  ve dini  kesimlere,  başörtülü veya  başı açık, köylü veya şehirli,  kadın  veya erkek, yoksul veya zengin, şu veya bu siyasi görüşten tüm vatandaşlarımıza eşit mesafede duruyor, her  bir bireyin  temel  hak ve özgürlüğünden en  ileri derecede  yararlanacağı  bir Türkiye'yi  hedefliyoruz. Etnik, dini ve mezhepsel aidiyetlerden önce  tarihdaşlık ve vatandaşlık anlayışını benimsiyoruz. Bu  anlayış,  devletin   bütün  kimliklerle hakkaniyet ölçüsünde, eşitlik temelinde ve demokratik bir ilişki geliştirmesini gerekli kılıyor;  bu da hükümetimizin toplumsal zenginliğimizin unsuru olan etnik,  dini ve mezhepsel çoğulculuğumuza yaklaşımındaki temel felsefesini oluşturuyor. Yeni Türkiye  yolunda hedefimiz; etnik  kimliği,  mezhebi   ve inancı  ne olursa olsun herkesi kucaklayan,  onları eşit vatandaş­lık ile evrensel ilkeler ve değerler  temelinde demokratik bir or­tak yaşam bilincine ulaştıran  bir anlayışın hayata geçirilmesidir. Bugüne  kadar  nasıl toplumdaki her  bir ferdin  yaşam  tarzına saygı gösterdiysek,  bundan sonra da farklı yaşam tarzlarına say­gı gösteren, onları güvence altına alan bir Türkiye hedefliyoruz. Kişisel özgürlüklerin önünü kapatan  değil, açan  bir iktidar  ol­maya devam edeceğiz."

-"Alevi vatandaşların talepleri"

Hükümet'in, yeni Türkiye'yi inşa misyonu doğrultusunda diğer toplumsal kesimler gibi Alevi vatandaşların da inanç ve kültür temelli  taleplerini  karşılamayı hedeflediği bildirildi. Hükümet'in bu süreci, Alevi vatandaşların kanaat  önderleri ve temsilcileriyle  koordine ederek yürütmeye devam edeceği belirtildi.

Demokrasi alanında atılacak adımların,  aynı zamanda  kalkınmaya da yeni  bir ivme  ve seviye  kazandıracağına işaret edilen programda, dünya deneyimlerinin, demokrasi  ile ileri derecede  kalkınma arasında doğrudan bir ilişki olduğunu ortaya koyduğu vurgulandı.  Programda, "Bir ülke demokrasisini tahkim etmeden ancak belli bir seviyeye kadar kalkınabilir,  cazibe  merkezi  haline  gelebilir. Bu çerçevede, in­sani  kalkınma için  demokrasimizin standartlarının  daha  ileri düzeylere taşınması şarttır" denildi.

-"Kazanımları kurumsallaştırmak"

AK Parti Hükümetlerinin, iktidara geldiği ilk andan  itibaren demokrasi ile kalkınmayı  birbirinin karşısına konumlandırıp, birinden di­ğeri lehine feragat etmekten ziyade, ikisini içeren, hatta  biri için diğerini gerekli gören bir söylem ve siyaset geliştirdiği kaydedildi. Bunun sonucunda Türkiye'nin, Cumhuriyet  tarihinin en hızlı ekonomik kalkınma ve demokratik gelişim dönemini yaşadığı ifade edildi.

Yeni dönemde, son  12 yılda verilen demokrasi  mücadelesinde elde edilen kazanımları kurumsallaştırarak, Türkiye demokrasi­sini sağlam, öngörülebilir ve kalıcı kılmanın hedeflendiği belirtildi. Demok­rasinin bu şekilde kurumsallaşmasının, toplumsal refahın daha da artmasına  ve refahın daha adil dağılımına  yol açtığına dikkati çekildi.

Programda, "Çoğulcu, eşitlikçi ve katılımcı  demokrasi  hedefimiz, Türkiye'ye dünya  demokrasileri sıralamasında sınıf  atlatacaktır. Bu  bağ­lamda,  daha önce gerçekleştirdiğimiz, iç hukukumuz ile temel hak ve özgürlüklere ilişkin  milletlerarası antlaşmalar arasında ihtilaf  çıkması  halinde,  uluslararası  andaşmaları esas alan po­litikamızla  uyumlu olarak,  temel  hak ve özgürlükler alanında uluslararası normlar,  bundan  sonra da tüm  politikalarımıza te­mel teşkil edecektir" ifadeleri kullanıldı.

-"Demokrasiye derinlik kazandırdı"

Programda, AB sürecine de yer verildi. Cumhuriyet'in ilanından sonraki  en önemli  çağdaşlaşma projesi olan  AB üyelik sürecinin, ilk kez AK Parti Hükümetleri döneminde sistematik bir çerçeveye oturduğu ve siyaset vizyonunun bir parçası haline getirildiği vurgulandı.

Katılım  müzakereleri başladığında ortaya  konulan tam  üyelik hedefinin, AB kaynaklı gecikmelere ve engellere rağmen, bugün  de aynı şekilde  devam  ettiği bildirildi.

AB müktesebatı  çerçevesinde yapılan  anayasal  düzenlemeler, yargı  reformları  ve yasal değişikliklerin, Türk demokrasisine derinlik  kazandırdığına işaret edilen programda, AB'nin tahsis  ettiği  mali  yardımlardan etkili  biçimde yararlanıldığı, Türkiye'ye 2014-2020 yıllarını  kapsayan  dönemde 4,5 milyar avro bütçe tahsis  edilmesinin  planlandığı vurgulandı.

Programda, "Avrupa'dan  Ortadoğu'ya geniş  bir coğrafyada  tarihin  yeniden yazıldığı  bu kritik  dönemde, AB üyeliğinin  ülkemiz  açısından stratejik önemi ortadadır. Geçmişte olduğu gibi,  gelecekte  de çok yönlü  dış politikamızın en önemli  ayaklarından biri AB ile katılım  müzakereleri olacaktır. Türkiye,  her zaman Avrupa'nın üzerinde  yükseldiği  evrensel değerlerin  arkasında olmuştur ve olmaya devam edecektir. AB sürecine ve bu süreçte yaşanan  değişime, dönüşüme ina­nan Hükümetimiz AB üyeliği  konusunda kararlı  ve istikrarlı politikasını sürdürecektir. Sürecin  tüm  zorluklarına rağmen, bizim  için  AB ile  yürütülen müzakerelerin amacı  tam  üye­liktir.  Hedefimiz Cumhuriyetimizin  100. yıldönümünü  AB üyeliği ile taçlandırmaktır" denildi.

-"Yeni bir anayasa yapılmalı"

62. Hükümet programında,  mevcut  anayasanın, milletin ulaştığı  olgunluğa, sahip  olduğu beklenti,  talep, anlayış ve hedeflere dar geldiği, eski anlayış ve yönetim araçlarının, yeni Türkiye'ye  uyum sağlayamadığı vurgulandı.

 Milli  irade­nin  kendini gösterdiği  zamanlarda, anayasa gerekçe  göste­rilerek darbeler  yapıldığı, farklılıklar düşman kabul  edilip, tek tipçi  bir toplum yaratılmaya çalışıldığı anımsatıldı.

1982  Anayasası'nın,  darbe  ikliminin  anayasası olduğu, Türkiye'ye dar geldiği konusunda, toplumun her kesiminde ciddi  bir mu­tabakat  bulunduğu ifade edildi.

 Mevcut anayasanın, demokratik denge ve denetim araçlarına sahip olduğu, temel mantığının, vesayetçi yapıların  milletin  iradesini denetim altında tutması olduğu vurgulandı. Katı  merkeziyetçi  yapısının  katılımı engellediğine işaret edilen programda, yeni anayasaya dair şu değerlendirmeler yapıldı:

"Biz, topluma dayatılan, dışlayıcı, toplum mü­hendisliğine dayanan  bu anayasanın  yerine  yeni  bir anayasa yapılması  gerektiğine  inanıyoruz. Yeni Türkiye, toplumsal barışın  ve dinamiklerin önünü açan, yüzü  geleceğe dönük bir anayasayı  gerektirmektedir. Milletimizin güven duyacağı,  milletimizin demokrasi, refah, güç ve gelecek beklentilerini ve taleplerini karşılayacak  bir yeni ana­ yasaya ihtiyaç bulunmaktadır. Yeni Türkiye'de  artık  sivil,  katılımcı, çoğulcu,  özgürlükçü bir demokratik ve sivil anayasa vaat olmaktan çıkarılmalıdır. Yeni Türkiye, sivil ve demokratik yeni anayasası ile yönetilmelidir. Geçmiş  hükümetlerimiz döneminde olduğu gibi 62. Hüküme­timiz  de sadece  AK Parti'nin değil  bütün siyasi partilerin ve sivil toplum unsurlarının beklentisi  olan  bu vaadi gerçekleştirmeyi ana hedeflerinden birisi olarak görmektedir. Yeni bir anayasanın gerekliliği konusunda oluşan geniş toplum­sal uzlaşmayı, yeni anayasa  konusundaki vaadimizin en temel meşruiyet  kaynağı olarak görüyoruz. Hükümetlerimizin  inisiyatifiyle  gerçekleştirilen  2004,  2007 ve 2010  anayasa değişikliklerinin; ayrıca Meclis'te oluşturulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmalarının, yeni anayasa için zemin hazırladığına inanıyoruz. Kapsayıcı,  kucaklayıcı,  bütünleştirici, özgürleştirici sivil bir anayasa hazırlamak için esasında önümüzde hiçbir  engelin  olmadığını  görüyoruz. Bu çerçevede,  milli iradeye rağmen  üretilen kırmızı  çizgiler anlayışının, yeni anayasa için engelleyici bir faktör  olarak  gösterilmesini kabul  etmediğimizi belirtmek istiyoruz. Önceki hükümetlerimizde olduğu gibi 62. Hükümetimizin de bu  konuda temel  olarak  kabul  ettiği  kıstasların,  birisi haklar ve hürriyetler,  diğeri de toplumsal beklentiler  olmak  üzere, iki ayağı vardır. Yeni Türkiye'nin yeni anayasasında her türlü temel hak ve hür­riyetin, demokrasinin, hukukun üstünlüğü ilkesinin ve düşünce ile inanç özgürlüğünün temeli, toplumsal  meşruiyet olacaktır. Diğer  yandan, bireysel hak ve özgürlükleri esas alırken,  Tür­kiye'nin  son  12  yılda  her  alanda  kat  ettiği  mesafe  ve artan toplumsal beklentiler  yanında, başta BM  İnsan Hakları  Bildirgesi ve Avrupa  İnsan  Hakları  Sözleşmesi gibi ta­raf olduğumuz uluslararası  normları gözeten  demokratik bir anlayışa sahip olmamız da bir zorunluluktur. Yeni anayasanın şekil açısından kısa, açık ve her vatan­daş tarafından anlaşılabilir  olması  da hedeflerimiz arasındadır. Yeni anayasa, ortak  aidiyetimizi en geniş kapsamıyla  benimse­yen, eşit vatandaşlık anlayışını  kendisine temel  kabul eden  bir anayasa olmalıdır."

-"Çözüm süreci bölünmenin değil birleşmenin anahtarı olacak"

62. Hükümet Programı'nda, toplumsal bütünleşme ve çözüm sürecine de yer verildi.

Vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini geliştirmek, kimlik ve aidiyet sorunlarını ortadan kaldırmak, ayrımcılık  ya­pılmaksızın  tüm  kesimlere siyasi katılım  kanallarını açmak, ortak aidiyet temelinde herkesi eşit vatandaş  olarak konumlan­dırarak  ulusal  bütünleşmeyi sağlamanın,  yeni Türkiye'nin  inşası açısından  son derece önemli olduğu bildirildi.

AK Parti hükümetlerinin, iktidara geldiği ilk günden itibaren ret, inkar  ve asimilasyon  politikalarına son  vererek hak  ve özgürlükleri tüm yurttaşlar için eşit düzeyde  gerçekleştirmeye ça­lıştığı ifade edildi.

Doğu  ve Güneydoğu'da, yatırım  teşvikleriyle, kamu yatırımlarıyla, özellikle eğitim, sağlık ve sosyal yardımları destekleyip, kayıpları  telafi etmenin gayretinde olunduğu vurgulanan programda, bu çerçevede yapılan çalışmalar hakkında bilgi verildi.

Yürütülen bu  çalışmalarda esas ilkelerinin,  toplumsal  birlik ve bütünlüğü daha da sağlam hale getirerek  güçlü Türki­ye'nin  atağa  kalkmasını sağlamak  olduğu belirtilerek, şöyle devam edildi:

"Bu anlayışla,  61. Hükümetimiz döneminde başlatılan çözüm süreci Türkiye'nin aydınlık geleceği açısından  hayati önemdedir. Bu doğrultuda, 61. Hükümetin başlattığı  ve çıkarılan  çerçeve yasa ile birlikte artık devlet politikası haline gelen Çözüm süre­cini daha güçlü  bir şekilde sürdürmek için ilgili tüm kurumları etkili  bir şekilde  koordine etmeye,  çözümün ivedilikle sağlan­ması için gerek duyulan yeni yöntemleri devreye sokmaya ve en önemlisi  toplumun her kesiminin bu sürece sahip çıkmaları için gerekli çalışmaları yapmaya devam edeceğiz. Hükümetimiz döneminde bu süreç yine aynı sorumluluk  bi­linciyle ele alınacaktır. 62. Hükümet olarak çözüm süreci kapsamında yeni yol harita­sının hedeflerini; terörün bitmesi, silahsızlandırma, toplumsal hayata kazandırma ve demokratik siyasete katılımın önünü aç­mak şeklinde  koyacağız. Çözüm süreci, bölünmenin değil birleşmenin, küçülmenin de­ğil büyümenin, parçalanmanın değil  bütünleşmenin ve kalıcı bir bölgesel güç olabilmenin yegane anahtarı konumundadır. Çözüm süreciyle,  makbul vatandaşlık kurgusunu  bozup  eşit vatandaşlık ve ortak  aidiyet  anlayışını  hayata geçirmeyi  hedefledik. Bu süreç, toplumda psikolojik  restorasyon yaparak,  yeni bir aidiyet  bilincini  ortaya  çıkaracak ve tahkim edecektir. 62.  Hükümet olarak  bizler, Türkiye'nin kaderini  değiştirecek bu Kardeşlik Projesine dört  elle sarılmaya  devam edeceğiz."

-"Yargının bağımsızlığı kadar tarafsızlığı..."

Programda, yargı alanında yapılan çalışmalar da yer buldu.  

Yargı hizmetlerinin hızlandırılması için elektronik tebligatın  yaygınlaştırılacağı,  yargı hizmetlerinin kalitesini  artıracak  olan  adli ve idari  yargı istinaf mahkemelerini süratle  hayata geçirilmesinin hedeflendiği bildirildi.

 2002'den bu yana  hakim-savcı sayısında yaklaşık yüzde 50 artış sağlandığı belirtilen programda, önümüzdeki süreçte 100 bin  kişiye düşen  hakim  sayısının  AB ortala­ması olan 20, savcı sayısının  ise AB ortalaması  olan 1O seviyesi­ ne çıkartılmasının hedeflendiği vurgulandı.

Yargının  bağımsızlığı kadar  tarafsızlığının da hayati öneme sahip­ olduğuna işaret edilen programda, şöyle denildi:

"Yargı alanındaki temel  sorunumuz, bazı yargı mensupla­rının  siyasi-ideolojik  bir misyon  üstlenmesi   ve  hakem  olma vasfını yitirerek taraf haline gelmesidir.  Demokratik bir ülkede bireyi devlete,  özgürlüğü güvenliğe  ve adaleti statükoya üstün tutmak hepimizin ortak  ideali olmalıdır.Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, hukuk devletinin en önem­li vasfıdır. Yargının  bağımsızlığı ve tarafsızlığı, yargı görevi ya­panların  anayasa,  kanun ve hukuka uygun  vicdani  kanaatlere bağlı olmayı,  bunun dışındaki bütün  bağlılıkları  reddetmeyi gerektirir. Yargı görevi yapanın  anayasa, kanun  ve hukuka bağ­lılık dışında başka  bir  bağlılıkla  hareket  etmesi,  yargının  ba­ğımsızlığını da tarafsızlığını  da yok eder. Yargının  bağımsız ve tarafsız olması,  yargı üzerinde  kurulmak istenen  vesayetlerin  yok edilmesi,  yargının  milletin  yargısı ol­ması için yapılması gerekenleri  tereddütsüz yapmak  hükümeti­mizin ana öncelikleri arasında  yer alacaktır."

SONRAKİ HABER