için kaldı

İslam dünyasının sesini dile getiren bir tek Türkiye var

Başbakan Yardımcısı Babacan, İslam dünyasında sesi en yüksek çıkan, dertlinin derdine derman olan, sıkıntıları açık açık dile getiren bir tek Türkiye ve Başbakan Erdoğan'ın olduğunu söyledi.

F5HABER F5HABER
İslam dünyasının sesini dile getiren bir tek Türkiye var

ESKİŞEHİR (AA) -  Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Bugün özellikle İslam dünyasında sesi en yüksek çıkan, dertlinin derdine derman olan, sıkıntıları açık açık dile getiren hemen hemen bir tek Türkiye var, Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan var" dedi.

Eskişehir'de, Ticaret ile Sanayi Odaları ve Ticaret Borsasının yönetici ve üyeleriyle bir araya gelen Babacan, ramazan ayında başta Gazze, Irak ve Suriye olmak üzere İslam dünyasının farklı köşelerinde herkesi derinden üzen çok büyük acılar yaşandığını ve bunların sürdüğünü söyledi.

Türkiye'nin komşusu Suriye'de iç savaşın olanca şiddetiyle devam ettiğini hatırlatan Babacan, Irak'taki karışıklık ve siyasi iktidarsızlığın da bu ülkeyi neredeyse "savaş" denilebilecek bir ortama sürüklediğini anlattı.

Özellikle son günlerde İsrail'in kadın, çocuk demeden, uluslararası hukuku da tanımadan yaptığı saldırılarda yüzlerce Filistinlinin hayatını kaybettiğini vurgulayan Babacan, şöyle devam etti:

"Libya da Mısır da Tunus da sıkıntılı süreçler geçiriyor. Hemen kuzeyimize bakıyoruz; Rusya ile Ukrayna arasındaki gerginlik ve Ukrayna'daki sorunlar yine hepimizi yakından ilgilendiren bir konu. Tüm bunlar yaşanırken maalesef ne Birleşmiş Milletler ne İnsan Hakları Komisyonu ne de uluslararası basın, yaşanan bu zulümler karşısında net bir tavır sergilemiş. Dünyanın neresinde yaşanırsa yaşansın eğer bir zulüm varsa bir acı varsa ve kadınlar, çocuklar hayatlarını kaybediyorsa dini, milliyeti, ırkı ne olursa olsun mazlumun ve mağdurun yanında olmak, insanlığın gereğidir. Bugün özellikle İslam dünyasında sesi en yüksek çıkan, dertlinin derdine derman olan, sıkıntıları açık açık dile getiren hemen hemen bir tek Türkiye var, Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan var. Tüm bu hadiseler aslında kendi aramızdaki dini beraberliğin, dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu bizlere tekrar tekrar hatırlatıyor. Türkiye'nin kendi içindeki birlik, beraberliği, kendi iç huzurunun kıymetini bilmemiz gerekir ve mutlaka dayanışma içerisinde, mutlaka birlik, beraberlik içerisinde istikrarlı oluşumuzu sürdürmemiz gerekir."

- "Hem demokraside hem de ekonomide beraber yükselmek zorundayız"

Babacan, Türkiye'nin geçen yıl mayıs ayından bu yana önemli dönemeçlerden geçtiğine dikkati çekti.

Bu sürecin, cumhurbaşkanı ile milletvekili seçimlerine ilişkin süreçlerle devam ettiğine değinen Babacan, siyasi takvimin son derece hareketli olduğu iki yılın ortasında bulunulduğunu belirtti.

Söz konusu dönemde ülkenin önemli sınavlar verdiğine işaret eden Babacan, "Demokrasimiz, hukuk sistemimiz, ekonomimiz sürekli olarak testten geçiyor. Böylesine kritik bir dönemde Türkiye'nin demokrasisi ve ekonomisiyle 12 yıllık bir yükselme dönemini yaşayıp bundan sonra 2023 hedeflerine doğru nasıl büyüyeceği önemli olacak. Hem demokraside hem de ekonomide beraber yükselmek zorundayız. Birinden biri geri kalsa diğerini aşağıya çekiyor ve geride bırakıyor. Bunun için Türkiye'de ileri standartlarda bir demokratik sisteme ulaşmak için büyük bir çaba verdik, veriyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

Ali Babacan, Türkiye'nin hala ileri bir demokrasiye sahip olmadığını ifade etti.

İleri demokrasi için çok önemli adımlar attıklarını söyleyen Babacan, şunları kaydetti:

"Sayısız miktarda demokratikleşme paketleri hazırladık. Anayasamızda, 2003-2004 yıllarını düşünün, defalarca değişikliğe gittik. 2002 yılı ile bugünü mukayese ettiğimizde demokratikleşme konusunda gerçekten iyi bir noktaya geldik ama arzu ettiğimiz, hedeflediğimiz ileri demokrasi için daha atmamız gereken adımlar var. Bunların da ne olduğu konusunda gayet güzel çalışmalarımız var. Siyasi takvimin el verdiği noktalarda bunların da hepsi, zamanı gelince yapılacak. Böylesine önemli bir süreçte 2010 yılında anayasamızı değiştirdik. Bu değişikliklerden önemli maddelerden biri ise cumhurbaşkanını halkın doğrudan seçmesiydi. O günlerde belki çok hızlı geldi geçti, gündeme çok hızlı bir şekilde yansıdı. O günlerde bunun önemini bazılarımız anladı, bazılarımız yaşadıkça anlayacak. Cumhurbaşkanı, devletin başıdır. Anayasamız da böyle der. Genellikle ülkelere bakıldığında hükümet başkanı denildiği zaman başbakan, devlet başkanı denildiğinde cumhurbaşkanı olarak anlaşılır. Bu anayasa değişikliğini, devlet ile vatandaşın bütünleştiği, kucaklaştığı çok önemli bir anlayışı yapısal olarak sistemimize koymuş olduk. Halkın gerçekten gönlünde taht kuran, halkı ikna edebilen, milleti doğrudan temsil edebilen bir cumhurbaşkanımız olacak."

Cumhurbaşkanını ilk kez halkın belirleyeceği seçimin Türkiye'ye hayırlı olmasını dileyen Babacan, bu yeni sistemin, kalıcılığıyla devlet-millet buluşmasının yerleşeceği bir dönemin başlangıcı olacağına inandığını dile getirdi.

Ali Babacan, "Ortalama refah seviyesi Avrupa'da 100, Japonya'da 100 ise bizde de yüzde 55-60 aralığında bir refah seviyesi oluşmuş durumda. Bu, çok kısa sürede elde edilen bir başarı" dedi.

Eskişehir'de, Ticaret ile Sanayi Odaları ve Ticaret Borsasının yönetici ve üyeleriyle bir araya gelen Babacan, Türkiye'nin, gelişmekte olan ülkeler arasında yer aldığını hatırlattı.

Gelişmekte olan ülkelerin büyüme hızlarının, 10 yıl öncesiyle karşılaştırıldığında daha yavaş olacağını belirten Babacan, "Önümüzdeki 10 yıl, gelişmekte olan ülkeler için geçmiş 10 yıla göre büyüme oranlarının daha düşük olduğu bir dönem olacak ama yine de gelişmekte olan ülkelerin büyüme oranları, gelişmiş ülkelerin çok üstünde olacak" ifadesini kullandı.

Babacan, Çin'de büyüme oranının yüzde 10 seviyesinden yüzde 7-8'e gerilediği bilgisini verdi. Bu yıl oranın yüzde 7'nin de altına düşmesi ihtimali bulunduğuna değinen Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ucuz iş gücüne dayanan, emeğin istismarına dayanan bir büyüme oranı da sosyal harcamaları artıran, iç tüketime yönelen bir büyüme oranına doğru geçiyor. Çünkü bunun ekonomik değil sosyal sebepleri var, güvenlik sebepleri var. Yeni hükümetle beraber önemli bir dönüşüm şu an Çin'de yaşanmaktadır. Yine Brezilya'ya bakıyorsunuz; bu sene büyüme oranı yüzde 1'in altında kalacak. Hindistan'ın artık o yüzde 6'lık, 7'lik büyüme oranları yok. Hindistan'da bundan sonra yüzde 3 oranında büyümeyi göreceğiz. Dolayısıyla farklı bir ortama girdik artık.

Zamanında yapmış olduğumuz reformlar, kriz öncesi reformlar, bankacılık alanında, sosyal güvenlik alanında, sağlık alanında yapmış olduğumuz reformlar ve bütçe disiplini, bizi ulusal krizden önemli ölçüde korudu. Küresel kriz, Türkiye üzerinde fazla etkili olmadıysa bunun ana sebebi kriz öncesi aldığımız tedbirlerdir. Şüphesiz kriz süresince atmış olduğumuz adımlar, aldığımız tedbirler, bu krizin etkilerini minimum seviyede hissetmemizi sağladı. Ciddi bir hasara yol açmadan o dönemi çok şükür atlattık."

 - Milli gelirdeki artış

Türkiye'nin geçen yıl kişi başına düşen milli geliri 10 bin 800 doları bulduğunu hatırlatan Babacan, satın alma gücü kalitesine göre hesaplanan milli gelirin ise aynı dönemde 19 bin doları geçtiğini kaydetti.

Japonya'da bu rakamın, satın alma gücü kalitesine göre hesaplandığında 35-36 bin dolar civarında olduğunu bildiren Babacan, şöyle konuştu:

"Avrupa Birliğinin ortalaması da yine bu civarlarda. Avrupa Birliği ve Japonya gibi ülkelerin yüzde 50-60 refah seviyesine ulaşmış bir ülke haline geldik. Ortalama refah seviyesi Avrupa'da 100, Japonya'da 100 ise bizde de yüzde 55-60 aralığında bir refah seviyesi oluşmuş durumda. Bu, çok kısa sürede elde edilen bir başarı. Hayatımızın her safhasında da bunun etkilerini görüyoruz ve çok şükür olumlu sonuçlarını da hep beraber yaşıyoruz. 16'ncı büyük ekonomi olduk ama tarımda üretilen katma değerde dünya 7'ncisi olduk. Cezbettiğimiz turist sayısına göre de dünyada 6'ncı olduk." 

Başbakan Yardımcısı Babacan, "Birinci önceliğimiz cari açığı düşürmek, ikinci önceliğimiz de enflasyonun düşmesi" dedi.

Eskişehir'de, Ticaret ile Sanayi Odaları ve Ticaret Borsasının yönetici ve üyeleriyle bir araya gelen Babacan, büyüme modelinde bazı ülkelerde olduğu gibi kamu harcamalarına dayalı değil özel sektör odaklı ilerlediklerini söyledi.

Sadece önemli özelleştirmeler yapmakla kalmadıklarını, altyapı yatırımlarında da mümkün oldukça özel sektörü işin içine kattıklarını belirten Babacan, "G20 ülkeleri içinde Türkiye'nin kamu-özel sektör ortaklığı projeleri gerçekten büyük ilgi çekti, örnek alındı" ifadesini kullandı.

Babacan, özel sektör odaklı bir ekonomi için yapılması gerekenlere değinerek, şöyle devam etti:

"Fırsat eşitliğini sağlamak gerekiyor. Rekabetin iyi çalışmasını sağlamak gerekiyor. Ülkenin bir hukuk devleti olması gerekiyor. Yatırım ortamının iyi olması gerekiyor. Öngörülebilir bir yatırım ortamının olması gerekiyor. İşte bütün bunlar için büyük bir çaba ortaya koyduk ama yaptıklarımız yeterli mi? Değil. Hala sorunlarımız var. Sanayicilik, Türkiye'de zorlaşan bir meslek haline geldi. Rekabet var; bu iyi bir şey. Çünkü rekabet demek aynı zamanda verimlilik demek, üretkenlik demek. Bir alanda yarışma varsa herkes daha iyi olmak için yarışıyorsa orada daha iyi ürünü, daha kaliteli ürünü, daha ucuza mal ediyorsunuzdur. Eğer ülkenizde rekabet iyi işliyorsa ülke içindeki rekabet koşullarına alışan ve rekabet koşullarında iyi iş yapan bir firmamız, dünyanın rekabet koşullarına çabuk uyum sağlamış demektir."

- "Cari açık yüzde 4-5 civarındayken sorun yok"

En önemli gündemlerinden birinin, Türkiye'deki yatırım ortamını iyileştirmek ve sanayiciler için ülkeyi, iş yapmanın daha kolaylaştığı bir konuma getirmek olduğuna işaret eden Babacan, bunları en önem verdikleri görevleri saydıklarını anlattı.

Farklı teşvik mekanizmaları, Ar-Ge, üretim, yatırım destekleriyle ilgili çok geniş bir politikaları olduğunu kaydeden Babacan, "Ne kadar teşvik sistemi kurgularsanız kurgulayın, yatırım ortamını iyileştirmek için gerekli adımları atmazsanız maalesef iyi sonuçlar alamıyorsunuz" değerlendirmesinde bulundu.

Babacan, Türkiye'nin, çeşitlilik sağlamış, sanayi, tarım, ticaret, turizm ve inşaat sektörleri güçlü bir ekonomiye sahip olduğunu ifade etti.

Çeşitliliğin çok iyi bir durum olduğunu dile getiren Babacan, "Türkiye olarak yumurtanın hepsini bir sepete koymamışız, riskleri yaymışız. Herhangi bir sektörde problem çıksa ülkenin tüm ekonomisini o kadar fazla etkilemiyor. Bu çeşitlilik gayet faydalı ama sanayinin ekonomimiz içindeki payının yükselmesini istiyoruz" diye konuştu.

Türkiye'de, enerjiye bağımlılık dışında sanayide katma değer üretememenin de büyük bir sorun olduğuna dikkati çeken Babacan, şunları kaydetti:

"Sanayimizde daha çok Ar-Ge, daha çok inovasyon, daha çok markalaşma, daha çok kendi ürünümüzü yapıp satmamız, fason üretimden ziyade kendi markamızı kendi kalite standardımızı ve bir bakıma kendi patentiyle ürünlerimizi dünyaya satmamız, asıl çıkış noktası. Bunu yapabilirsek daha güzel katma değer üretebilirsek o, cari açığımızı hemen aşağıya doğru çekecektir. Devletin, yatırımcıların önündeki engelleri kaldırması, teşvik sisteminin gözden geçirilmesi ve ilave unsurların eklenmesi gerekiyor. Türkiye'de ekonomi politikalarını hazırlarken ve makro çerçeveyi oluştururken bir numaralı öncelik, cari açığı düşürmektir. Çünkü bu cari açık yüzde 4-5 civarındayken sorun yok ama yüzde 5'in üzerindeki cari açık, bizim için dikkat edilmesi gereken bir unsur. Yüzde 4-5'e kadar neden sorun yok? Çünkü yüzde 4-5 büyüyorsak yüzde 4-5 cari açık veriyorsak bu, özel sektörün dış borcunu milli gelir oranını artırmıyor ama özel sektörün dış borcu milli gelir olarak artmaya devam ediyorsa bu, cari açıktan oluyor."

- "İşsizliğin 3-4 puan birden düşmesi gayet kolay"

"Birinci önceliğimiz cari açığı düşürmek, ikinci önceliğimiz de enflasyonun düşmesi" diyen Babacan, enflasyonun tek haneye indirildiğini anımsattı.

Babacan, iki yıl önce 44 senenin en düşük enflasyon oranı görülmesine rağmen şu anda seviyelerin yüksek olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:

"Daha da düşük, tek hanelere doğru enflasyonu indirmek de önemli bir önceliğimiz. Şimdi enflasyon ve cari açık da kararlı durduktan sonra zaten güven oluşuyor. Güven de büyümeyi getiriyor, istihdamı getiriyor. Formül bu. 'Ben büyüğüm ama ne pahasına olursa olsun büyüğüm' dediğinizde, 'Beni cari açık da ilgilendirmez, enflasyon da ilgilendirmez, benim tek amacım büyümek' dediğinizde iyi de bu riskleri biriktiriyorsunuz, ileride bu gelip vuracak endişesi şimdiden zaten büyümenin önüne set çekiyor. Riskli alanlarda, cari açık ve enflasyonda mücadele eder olup kendinizi kararlı olarak ortaya koyduğunuzda o oluşan güven zaten büyümeyi getiriyor, zaten arkasından istihdam geliyor."

Babacan, Türkiye'de istihdamın 1 milyon 400 bin kişi olduğunu aktardı. Bunun çok ciddi bir sayı olduğunu söyleyen Babacan, Türkiye'nin son bir yılda yüzde olarak istihdam artışında ikinci sırada yer aldığını bildirdi.

İstihdam artışının güvenle sağlanabileceğini anlatan Babacan, "Şu anda iş gücü piyasasının en katı olduğu ülke; Türkiye. Gerekli esneklik modellerini kurgulayabilirsek ve uygulayabilirsek işsizliğin 3-4 puan birden düşmesi gayet kolay. ABD'de işsizlik yüzde 6'ya düştü ama Ama 'Çalışıyorum', 'İşim var' diyenlerin yaklaşık yüzde 15'i, esnek çalışma modelleriyle çalışan insanlar. Biz de esneklik uygulamalarını Türkiye'de geliştirebilirsek bizim de işsizliğimiz birkaç yıl içinde rahatlıkla yüzde 6'ya düşecektir" görüşlerini iletti.

SONRAKİ HABER