için kaldı

'HDP barajı geçmek için süreci havaya uçurdu'

Başbakan Yardımcısı Akdoğan, "Proje olarak bile bile kendisini kullandırtan bir HDP var. HDP barajı geçmek için süreci havaya uçurmuş oldu" dedi.

F5HABER F5HABER
'HDP barajı geçmek için süreci havaya uçurdu'

ANKARA (AA) - Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Seçimlerin ardından Çözüm Süreci'nde gelinen nokta ve son operasyonlara dair açıklama yapan Akdoğan, evveliyatı bulunan Çözüm Süreci'nin, 2005 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır konuşmasıyla başladığını ancak temelini AK Parti'nin hükümet programı ve seçim beyannamesinde bulduğunu belirtti.

Çözüm Süreci'ni "AK Parti'nin temel paradigmasını oluşturan bir süreç" olarak değerlendiren Yalçın Akdoğan, sürecin "Demokratik Açılım", "Milli Birlik ve Kardeşlik" ile "Çözüm Süreci" şeklinde iç içe geçmiş halklar şeklinde devam ettiğini anımsattı.

Süreci başlatanın, aktörünün, mimarının AK Parti olduğuna işaret eden Akdoğan, şöyle devam etti:

"Kürt meselesi bağlamında baktığımızda siyasi zihniyetin, paradigmanın değişmesi, bölgede bir takım hizmetlerin yapılması, Kürt vatandaşlarımızın kucaklanması, demokratik reformlar, bunların hepsi sürecin parçası olmuş konular, demokratik açılım sürecinden bu yana. Ama son Çözüm Süreci dediğimizde, biraz daha doğrudan örgütün silah bırakmasına odaklanmış süreçten bahsediyoruz. Geçmiş dönemlerde örgüt, iki üç yılda bir adeta panik atak geçirir gibi süreci sabote eden bir takım eylemlerde bulundu. Strateji değiştirip topyekun saldırarak devleti dize getirmeye çalıştı. Bunu 2011'de Silvan saldırısından sonra gördük. Terör örgütü, devrimci halk savaşı stratejisiyle büyük gruplar halinde karakollara saldırdı ve o dönemde çok kapsamlı bir terörle mücadele uygulandı. Bin 450 civarında örgüt üyesi etkisiz hale getirildi. 2012 sonundan itibaren de 'Çözüm Süreci' diye adlandırdığımız süreç başlamış oldu."

Başbakan Yardımcısı Akdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Burada hükümetin yaklaşık 10 yıldır samimi, iyi niyetli çabaları var, attığı adımlar var ama belli aralıklarla da nükseden teröre sarılma eğilimi var. Böyle baktığımızda bugün yaşananlar da bundan çok bağımsız gelişmeler değil. Süreç içinde örgütün ve HDP'nin süreci istismar ettiği, bunu sayın Cumhurbaşkanımız da sayın Başbakanımız da söyledi. Gerçekten bir istismar söz konusu olmuştur. Örgüt baskı ve şiddet üzerinden alternatif otorite oluşturmaya çalışmıştır. Bu istismar ifadesini ben bir adım daha ileri götürüyorum, aslında sürece ihanet etmişlerdir. Çözüm Süreci'ne ihanetten kastım şudur, çözüm sürecinin düşmanları... Biliyorsunuz 17 Aralık'tan sonra her seçimde bir konsorsiyum oluştu ve birtakım ittifaklar oluştu AK Partiyi devirmek üzere. Çözüm Süreci'nin düşmanları olarak adlandırabileceğimiz statüko cephesi bu son seçimden önce HDP'yi bir proje olarak kullandı, taşeron şekilde kullandı. Yani HDP, Çözüm Süreci'nin düşmanları olan ve kendi varlığına da karşı olan statüko cephesine kendisini de kullandırtmış oldu. Burada, AK Parti'yi devirme hedefinin ardında aslında Çözüm Süreci ve İmralı'yı bitirme yaklaşımı vardı. Bunu bile bile proje olarak kendisini kullandırmasının maliyetinin, faturasının, sürecin türbülansa girmesi, bitmesi, İmralı'nın anlamsızlaşması olduğunu bile bile kendini kullandırtan bir HDP var. HDP barajı geçmek için bu bloku kaldıraç olarak kullandı ve karşılığında da süreci de havayı uçurmuş oldu."

-"Kürt meselesini bitirmek isteyeni bitirme girişimlerinde bulunuluyor"

Yalçın Akdoğan, Kürt meselesini bitirmek isteyenlerin geçmişten bu yana bazı kesimlerin hedefi haline geldiğini, son dönemde de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a karşı benzer bir mekanizmanın harekete geçtiğini, odağına Erdoğan'ı koyan bir şekilde hem süreci hem de sürecin ana aktörü olan kişiyi bitirmek için girişimlerde bulunulduğunu kaydetti.

HDP'nin bütün stratejisini Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığı üzerine konumlandırdığını belirten Akdoğan, HDP'nin paralel yapıyla ciddi işbirliği içine girdiğini, bunun klasik herhangi bir kesimin, herhangi bir kesimle oy verme ilişkisi olmadığını vurguladı.

Akdoğan, paralel yapının geçmişten bu yana örgütün ve HDP'nin şikayet ettiği birçok şeyin altında imzası olduğuna dikkati çekerek, "HDP'nin şikayet ettiği ne varsa, onları yapan bir yapıyla işbirliği içine girmesi zaten o süreci zehirleyen bir işbirliği içinde oldukları anlamına gelir. Bu yüzden ben bunu, süreci istismar ettilerin ötesinde, sürece ihanet ettiler olarak görüyorum" diye konuştu.

-"HDP, terör örgütünün desteğinde bir kampanya yürüttü"

"Bölgedeki son gelişmelerle devletin eski güvenlikçi politikalara, yani 90'lı yıllara döndüğü iddiaları gündeme getiriliyor. Bu iddiaları nasıl karşılıyorsunuz?" sorusu üzerine Akdoğan, bölgedeki tabloyu en iyi bölgedeki insanların bildiğini aktardı. Devlet güvenlik tedbirleri geliştiriyorsa bunun bölge halkının talep ve ihtiyacı doğrultusunda gerçekleştirildiğini vurgulayan Akdoğan, "Özellikle seçim döneminde çok açık bir baskı, şiddet, şantaj ve tehdit yaşandı. HDP, terör örgütünün yedeğinde ve desteğinde orada bir kampanya yürüttü. Diğer partilerin tabelaları söküldü, araçları taşlandı, her türlü baskı uygulandı. Buna karşı devletin güvenlik tedbiri alması gerekir" diye konuştu.

Politikalarında bir paradigma değişikliği yaşanmadığını ifade eden Akdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çözüm Süreci sırasında örgütün istismarıyla bir güvenlik açığı oluşmuştur. Alınan tedbirlerle bu güvenlik açığı giderilmektedir. Bu halkın talebi, kamu düzeninin de gereğidir. Çünkü düzen almayan bir yerde hak ve özgürlükler yaşatılamaz, korunamaz. Bunların yapılması gerekiyor. 90'lı yıllara dönmekle hiçbir ilgisi yoktur. Bunu en iyi bölge insanı bilir. 90'lı yıllarda faili meçhuller vardır, yargısız infazlar vardır, hukuksuzluklar vardır, terörle mücadele bağlamında yapılmış çok büyük yanlışlıklar vardır. Bugün devlet terörle mücadeleyi hukuk içinde vermektedir. Demokrasiyi ve hukuku korumak için vermektedir. Halkın hak ve özgürlükleri çiğnenmesin diye vermektedir. Ve o gün olmayan demokratik reformlardı, yatırımlardı, hizmetlerdi, halkın kucaklanmasıydı. Bugün bunların hepsi var. Bunlara ilave olarak bu güvenlik tedbirlerinin de geliştirilmesi gerekiyor. Yani şartlar tamamen farklıdır, 90'lı yıllara dönüş kesinlikle söz konusu değildir. Güvenlikçi politikalara devlet teslim oldu yaklaşımı da son derece yanlıştır. Devlet demokrasi ve hukuk zemininde kalarak terörle mücadele etmektedir, güvenlik tedbirleri almaktadır. Bunun yanında reformlardan, yatırımlara, hizmetlere kadar ne varsa eş zamanlı olarak bunlar da devam etmektedir."

-"Operasyonlar ezberi bozdu"

Yalçın Akdoğan, "DAEŞ operasyonlarının PKK operasyonlarını maskelemek için yapıldığı iddia ediliyor. Siz bu iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusuna, PKK'nın DAEŞ konusunda çok kirli bir kampanya yürüttüğünü söyledi.

Paralel yapı ve iş birlikçileri de dahil terör örgütlerinin Türkiye'yi uluslararası alanda zora düşürmek için "Türkiye, DAEŞ'i destekliyor" algısı oluşturmak istediğini belirten Akdoğan, "Çünkü kendileri DAEŞ'i bir kaldıraç olarak kullanmak istiyorlar. Asıl maskeleyen odur. DAEŞ'i maskeleyerek, DAEŞ ile verdikleri mücadeleyi maskeleyerek örgütü meşrulaştırmaya çalışıyorlar. PKK'ya uluslararası zeminde farklı bir konum üretmeye çalışıyorlar. Burada DAEŞ'i bu şekilde kullanan bir kere PKK'dır. Burada bizim verdiğimiz mücadele samimi bir mücadeledir" ifadesini kullandı.

"Bu örgüt ortaya çıktığı günden beri bu mücadele verilmektedir. Ama bunun illa davulla zurnayla verilmesi gerekmiyor. Neticede Türkiye'nin de bir takım hassasiyetleri var. Bu çerçevede, düşünün turizm döneminde bir takım şeyler var, operasyonlar yapılıyor olabilir ama bunu bangır bangır yapmanız gerekmez" diyen Akdoğan, şöyle devam etti:

"Önemli olan oradan netice almaktır. Buna dönük de terör örgütü ilan edilmiştir, 2014'te Niğde'de bir saldırı olmuştu, arkasından çok büyük bir operasyon gerçekleştirildi. Ayrıca 500 kişi bu örgütle ilişkili oldukları gerekçesiyle gözaltına alındı. Bunların yüzü tutuklandı. Bin kişi bu gerekçeyle Türkiye'ye sokulmadı. 300'den fazla kişi sınır dışı edildi. 2011'de biz bir tahdit listesi oluşturduk. Dünyanın neresinden bu tür ilişkili kişiler, şahıslar, müzahir yapılar kimlerdir, Türkiye'ye bunlar sokulmasın diye 108 ülkeden 16 bin kişinin Türkiye'ye girişi yasaklandı. Girmiş olan 520 kişi geçen yıl, 700 civarında kişi de bu yıl sınır dışı edildi. Türkiye, tüm terör örgütleriyle samimi, kararlı bir mücadele yürütmektedir. Dediğim gibi PKK, kendini meşrulaştırmak için DAEŞ'i kullanıyordu, şimdi denklem tersine döndü. Suruç olaylarından sonra bunlar Türkiye'yi nasıl mahkum edebiliriz, nasıl bu örgütle iş birliği içinde gösterebiliriz diye bir kara kampanya başlattılar. Bu bizim yaptığımız operasyonlar aynı anda hem DAEŞ'e hem PKK'ya hem DHKP-C'ye bütün bu ezberi, kurguyu ve oyunu bozdu. Yani bu hükümet Suruç'un altında kalır derken hükümet Suruç'ün üstüne çıktı. Tüm dünya taziye mesajları verdi, bizim verdiğimiz mücadelenin haklılığı ortaya çıktı. PKK için uluslararası zeminde üretilmeye çalışılan bu yeni imaj, meşrulaştırma çabası, bu külliyen çökmüş oldu. Yani bunu nasıl istismar ederiz dediler ve bunun altında kaldılar."

-"İklimi onlar bozdu"

Akdoğan, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın silahların bırakılmasını engellediği yönündeki ilk açıklamayı Sırrı Süreyya Önder yapmıştı. Sonrasında da Selahattin Demirtaş bunu tekrarladı. Bu konuda ne söylemek istersiniz?" sorusuna, HDP'nin bu konuda bir oyun, adeta bir kumar oynadığını, barajı geçmek için kirli bir iş birliğine girdiğini, süreci feda ettiğini, şimdi de bunu kime fatura edebiliriz diye bir arayışa başladıklarını belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hedefe konulmak istendiğine dikkati çeken Akdoğan, iddiaların asla gerçeği yansıtmadığına işaret ederek, "İklimi onlar bozmuştur. Bunlar her türlü tahrikte bulunmuştur, sözlerinde durmamışlardır ve süreci zehirleyen de bunların eylemleri, söylemleri, tavırları ve ikircikli tutumları olmuştur. Yani Cumhurbaşkanımıza burada atfedilmek istenen olumsuzlukların hiçbiri doğru değildir" dedi.

-"Kurdukları tuzak kendi başlarına geçti"

Akdoğan, "HDP yönetimi ve Kandil'in uluslararası Türkiye karşıtı konsorsiyumla ilişkisini arttırıp, Öcalan'ı devre dışı bırakıp, barış çağrılarını uygulamadığı, tam tersine Çözüm Sürecinde uzatılan devlet eline şiddet ve terörle karşılık verdiği değerlendirmeleri yapılıyor. HDP ve Kandil, Öcalan'ı sizce artık denklem dışında mı tutuyor?" sorusuna, Türkiye'nin bu süreçte hızlı mesafe alması ve birkaç ay içinde sonuç alacak olmasının birçok kişinin ezberini bozduğunu ve onlara panik yaşattığını bildirdi.

Bu kesimlerin, "Türkiye kendi kendine bu sorunu nasıl çözebiliyor, nasıl bu kadar hızlı netice alabiliyor? PKK denklemden çıkmasın" dediğini ve bu yönde politikalar yürüttüğünü belirten Akdoğan, şu ifadeleri kullandı:

"Şimdi burada bazı ülkeler, eğer PKK silah bırakırsa denklemden çıkarsa Türkiye'ye karşı eylem yapmazsa döner bize karşı eylem yapar diye bu süreci sabote etmek istedi. Bazı ülkeler, bölgede IŞİD vesaire yeni bir denklem var. Buradan PKK'yı çıkarmayalım. Bunu biz bölgede kullanıyoruz diye bize karşı çıktı. Bazıları da Türkiye kendi kendine bir süreç yapıyor ve neticeye gidiyor. Niye biz bu işin dışındayız, biz de bunun bir parçası olmalıyız diye bu süreci bozacak bir takım yaklaşımlar içine girdi. Örgüt de burada bir panik atak geçirdi. Bölgede silah üzerinden bir sürü şey yapılıyor. Ben niye silah bırakacağım. Bunun üzerine bu iş nasıl olmaz düşüncesi bütün bunları bir araya getirdi. Onun için bahsettiğimiz konsorsiyum oluştu, bu süreci nasıl bozarız? Türkiye bunu nasıl yapıyorsa hangi enstrüman üzerinden sonuca gidiyorsa biz onu ortadan kaldıralım, onu anlamsızlaştıralım. Yeni aktörler ortaya çıkaralım, o aktörleri biz kontrol edebilelim. Böyle bir yaklaşım üzerine işte mevcut aktörler, hükümetin, devletin bir şekilde neticeye ulaşmak için burada değerlendirdiği aktörlerin dışında, yeni aktörler üretip, diğerlerini anlamsızlaştırıp kendi kontrollerinde süreci nasıl manipüle edebiliriz, bozabiliriz. Aslında bu seçim sürecinde yaşananlar tamamen bunun parçası bir durumdu. Bu yeni yeni anlaşılıyor."

Akdoğan, yaşanan olumsuzluklar görülünce kimlerin kendini nasıl kullandırttığının, nasıl bir oyunun parçası olduğunun ve ne yapılmak istendiğinin daha iyi anlaşıldığını söyledi.

Akdoğan, şunları kaydetti:

"Ama bunlar her şeyi kaybediyorlar. Yanlış bir hesap yaptılar, kumar oynadılar ve bir kayıp içindeler. Bölge halkı da oynanan oyunu görüyor. Uluslararası zeminde PKK'yı meşrulaştırma çabaları tamamen çöktü, tekrar bu bir terör örgütüdür tanımlanması, konumlandırması yenilenmiş, tazelenmiş oldu. Terör olayları üzerinden Türkiye'ye bir şekilde ayar vermeye çalışırlarken kendileri bir şekilde zor duruma düştüler. Türkiye gerçekten haklı bir yerde duruyor, samimi bir çaba içinde. Kurdukları tuzak kendi başlarına geçti."

-"Bir yalan makinesine dönüştüler"

Başbakan Yardımcısı Akdoğan, "'O gün her ayrıntıyı Cumhurbaşkanı biliyordu, sürekli irtibat halindeydiler.' Bu külliyen yalan bir durum. O gün kesinlikle Cumhurbaşkanımızla hiçbir irtibatımız olmadı. Bunlar o kadar çok yalan söylüyorlar ki, bir yalan makinesine dönüştüler. Ben de bunları yalanlamaktan yoruldum" şeklinde konuştu.

Son alınan güvenlik tedbirlerinin, yapılan operasyonların, yaşananların ve bu çerçevede gerçekleştirilenlerin Türkiye açısından büyük bir askeri başarı ve diplomatik zafer olduğunu ifade eden Akdoğan, hem bütün dünyanın Türkiye'nin haklılığını yeniden teyit ettiğini hem de oyun değiştirici aktör olarak Türkiye'nin bu hamleyi yaptığını söyledi.

Bölgede Türkiye'ye rağmen hiç bir şeyin olamayacağını, hasmane tutum takınan hiç bir yapının, oluşumun, örgütün burada tutunamayacağını herkesin gördüğünü dile getiren Akdoğan, AK Parti döneminde çok büyük başarı elde edildiğini ama bunun hem askeri hem de diplomatik büyük bir zafer olduğunu vurguladı.

HDP Eş Genel Başkanı Selahatin Demirtaş'ın, "Bizim çok hızlı, derhal çatışmasızlık koşullarını ve yeniden müzakere şartlarını oluşturmamız gerekiyor" açıklamasına ilişkin Akdoğan, "Güveni tamamen yıktılar. Son dönemde yaptıkları var olan güveni tamamen havaya uçurdu. Cumhurbaşkanımızın dediği gibi, bu aktörlerle bu kadar alavere dalavere yapan sürece ihanet eden aktörlerle bu sürecin nasıl devam ettirileceği bu bir muammadır. Bu yüzden bunlar güveni yıkmıştır, sarsmıştır. Burada PKK'nın artık 'onu yapın bunu yapın' diye şart koşacak hali yok. Onların bir gücü, yetkisi varsa örgüte çağrı yapsınlar, örgüt Türkiye'yi terk etsin, silahları bıraksın. Ondan sonra konuşulacak bir şey varsa konuşulur" değerlendirmesinde bulundu.

- "Kimse kimseye kendi politikasını dikte edemez"

"Silahların tekrar konuşmaya başlaması sürecinde İsrail, İran, Suriye'nin ne tür strateji geliştirmelerini bekliyorsunuz?" sorusuna Akdoğan, "Terör, kullanılan bir enstrümandır bu bölgesel denklemde. Buna karşı Türkiye'nin son yaptığı hamle çok etkili olmuştur. Bütün oyunun kurallarını da değiştiren bir tablo oluşmuştur. Çözüm Süreci'nde biz hep silahlar sussun, fikirler, siyaset konuşsun. Bunlar ne yapmaya çalıştılar? Hem silahlar konuşsun hem siyaset konuşsun. Bir tarafta parmak sallayan bir adam var, öbür yanda silah sallayan bir adam var. İkisi de biri siyaseten biri silahlı olarak devlete meydan okuyor. Bir kere bu tarz, bu tavır yanlıştır ve demokrasiye hizmet etmez. Bu iki anlayış hangi zeminde olursa olsun devlete, hukuka meydan okuyan, alternatif yapılar kurmaya çalışan bu anlayış yanlıştır. Bunun da çok iyi görülmesi gerekiyor" yanıtını verdi.

"Koalisyon görüşmeleri devam ediyor, siz siyaseten ne kadar umutlusunuz? Koalisyon görüşmeleri nasıl gidiyor?" sorusu üzerine Akdoğan, seçimden sonra partilerin pozisyonlarının, siyasi tablonun, siyaset psikolojisinin ve toplumun bakış açısının farklı olduğunu söyledi.

Akdoğan, AK Parti'nin, "seçimden sonra biz bütün partilere samimi olarak gideriz, çaba gösteririz" dediğini, bu süreci samimi şekilde yürüttüğünü, uzlaşmadan yana olduğunu ve doğru bir süreç yönetimi yaptığını dile getirdi.

CHP ile istikşafi görüşmenin yapıldığını, olmazsa erken seçim beklentisi olduğunu belirten Akdoğan, bu ihtimallerin hepsine ve partilere AK Parti'nin eşit yaklaşımda bulunduğunu kaydetti.

Samimi gayretleri sonuca ulaştırmak için görüşmelerin nereye varacağını izlemek gerektiğine dikkati çeken Akdoğan, "Burada şartlarını dikte etme, kendi politikasını dayatma, kendi durduğu yere AK Parti'yi getirme gibi bir yaklaşım olursa elbette bu kabul olmaz. Senin politikan doğru olsa millet 15-20 oy vermez, 41 oy verirdi. Demek ki bizim politikamız daha fazla halktan destek aldı. O zaman kimse kimseye kendi politikasını dikte edemez" diye konuştu.

Erken seçimin kıyamet olmadığını, bundan korkmamak gerektiğini ifade eden Akdoğan, bir yere varılamaması durumunda düğümü milletin çözeceğini vurguladı.

- "Şahıslar ve kişiler cezalandırılsın, bu bizim samimi görüşümüzdür"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yle koalisyon görüşmeleri kapsamında yeniden bir araya gelinmesi ihtimalinin sorulması üzerine Akdoğan, "Kapılar kapatılmadı ama ikinci tur, ön heyetlerin görüşmesi vesaire CHP ile yapıldığı gibi diğer partilerle böyle bir anlaşmaya varılmadı ama kapılar da kapanmadı. Çok hızlı şekilde Türkiye'de şartlar değişiyor. Bundan dolayı bağlayıcı şeyler söylememek lazım, gelişmeleri görmek gerekiyor" dedi.

Akdoğan, parti kapatılma yerine kişilerin cezalandırılmasına ilişkin, "AK Parti'nin bir ilkesel duruşu vardır. Biz, parti kapatmaya karşıyız, bunu zorlaştıran düzenlemeler de yapmaya çalıştık. Şahıslar ve kişiler cezalandırılsın, bu bizim samimi görüşümüzdür. Ama bu, o partilerde yanlış yapan, teröre destek veren ve terör eylemleri içerisinde olan, bir şekilde ağır cezalık suç işleyen kişilerin de görmezden gelineceği, mazur görüleceği anlamına gelmiyor. Bunla ilgili de bir takım devam eden davalar var fezlekeler var Meclis'e gelen. Bunlarda ayrı ayrı değerlendirilmesi gereken konulardır" açıklamasında bulundu.

SONRAKİ HABER