için kaldı

ABD basını İran'ın Irak'taki 'siyasi hegemonyası' ile ilgili gizli belgeleri yayımladı

ABD basını, İran istihbaratının özel arşivinden sızdırıldığı iddia edilen, 2003 sonrası iktidara gelen Şiilerin ve İran'ın yakın ilişkilerine vurgu yapan 700 sayfalık belgeleri yayımladı.

F5HABER F5HABER
ABD basını İran'ın Irak'taki 'siyasi hegemonyası' ile ilgili gizli belgeleri yayımladı

Irak'ta 2003 sonrası iktidara gelen özellikle Şii yetkililer ile İran yönetimi arasındaki 'yakın ilişkiler'e yönelik birtakım belgeler yayınladı.

The New York Times gazetesi ile The Intercept internet sitesinde yayınlanan ve 700 sayfadan oluşan gizli belgelerin, İran istihbaratının özel arşivinden sızdırıldığı ifade edildi.

Gazetenin söz konusu belgelere dayanarak yaptığı habere göre, Irak'ta 1 Ekim'de patlak veren hükümet karşıtı gösterilerde İran'a karşı tepkilerin artması üzerine Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani, Başbakan Adil Abdulmehdi hükümetinin ayakta kalmasını sağlamak ve protestoları bastırmak için Bağdat'a geldi.

Irak Başbakanı Abdulmehdi, devrik lider Saddam Hüseyin döneminde de İran ile yakın ilişkilere sahipti.

Abdulmehdi'nin, 2014'te Petrol Bakanı olduğu sırada dahi Tahran ile özel ilişkileri bulunuyordu.

MALİKİ, TAHRAN İÇİN 'EN SEVİLEN ADAM'

The New York Times'ın, sızdırılan belgelere dayandırdığı haberinde, Irak'ta iki dönem (8 yıl) başbakanlık yapan Nuri el-Maliki'nin Tahran için "en sevilen adam" olduğu kaydedilerek, şu bilgiler paylaşıldı:

"1980'li yıllarda İran'da sürgünde yaşayan Maliki, Tahran için sevilen biriydi. İran, İngiltere'de eğitim alan Haydar İbadi'ye ise Batı'ya daha yakın ve mezhepçiliği az olan biri olarak bakıyordu ve Maliki sonrası Başbakan olmasına ikna olmamıştı. Dönemin İran'ın Bağdat Büyükelçisi, Bağdat'ta Yeşil Bölge dışında bulunan korunaklı Büyükelçilik binasında, orada çalışan memurlarla konuyla ilgili gizli toplantı yaptı. Toplantının ilerleyen saatlerinde İranlıların İbadi'nin başını çekeceği yeni Irak hükümetiyle ilgili kaygılarının olmadığı anlaşıldı."

CAFERİ İRAN'LA 'ÖZEL İLİŞKİLERE' SAHİPTİ

Eski Irak Dışişleri Bakanı İbrahim Caferi'nin İran ile özel ilişkileri bulunduğuna dikkati çekilen haberde, 2014-2017 dönemindeki Irak hükümetinde de İletişim, Belediyeler ve İnsan Hakları bakanları gibi birçok bakanın da İran ile yakın ilişkileri olduğu aktarıldı.

Maliki hükümetinin Ulaştırma Bakanı Beyan Cebir Bakır'ın İran yönetimiyle "özel ilişkileri" olduğu bilgisi paylaşıldı.

"SÜLEYMANİ YERİNDEN KALKIP ALNIMI ÖPTÜ'

Belgelere göre, Bakır, Ulaştırma Bakanlığı sırasında İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Süleymani ile Bağdat'taki ofisinde görüştü. Süleymani, Bakır'dan Irak hava sahasını Suriye'ye Beşar Esad rejimine askeri destek götürmek için İran uçaklarına açması talebinde bulundu.

Haberde Iraklı bakana atfen, "Ellerimi gözüme götürdüm (kabul ettiği anlamına geliyor) ve kabul ettiğimi söyledim. O sırada Süleymani yerinden kalkıp alnımı öptü." ifadelerine yer verildi.

Bakır, Irak'ta İçişleri Bakanlığı da yapmıştı.

"CUBURİ'NİN MÜSTEŞARI İRAN İSTİHBARATIDAN''

ABD basınında yayınlanan bu belgelere göre, eski Meclis Başkanı Selim el-Cuburi'nin de Sünni olmasına rağmen İran ile yakınlığı söz konusuydu.

Cuburi'nin önemli bir siyasi müsteşarının da İran istihbaratının elemanı olduğu iddiasına yer verildi.

CUBURİ'DEN JET YALANLAMA

Sünni Milletvekili Selim Cuburi ise bu iddialara yazılı açıklamayla yanıt verdi.

Cuburi, açıklamasında, "Amerikan gazetesinde (The New York Times) müsteşarlarımdan birinin İran istihbarat ajanı olduğu yönündeki bilgiden haberim yok. Bir hükümet yetkilisi olarak benim de herkesle ilişkilerimin olması doğal bir durumdur." ifadelerini kullandı.

Eski Meclis Başkanı ayrıca söz konusu belgelerin Irak ve İran'daki gösterilerin sürdüğü bir dönemde ortaya çıkmasının soru işaretleri uyandırdığını kaydetti.

IRAKLI CIA AJANLARI İRAN İÇİN ÇALIŞMIŞ

Yayınlanan belgelere göre, İranlı casuslar, Irak liderlerini etki altına almak ve Amerikalılara çalışan Iraklı ajanların taraf değiştirmelerini ve ülkenin politik, ekonomik ve dini alanlarına sızmalarını sağlamak için yıllarca süren titiz bir çalışma yürütmüş.

Belgelerde, ABD'nin 2011'de Irak'tan askerlerini çekmesinden sonra CIA için çalışan Iraklı casusları ortada bıraktığı bilgisine yer veriliyor.

ABD ile bağlantısının yaşamına mâl olmasından korkan CIA'daki kod adı "Donnie Brasco" olan bir ajan, 2014'te İran tarafına geçtikten sonra "Kaynak 134992" kod adını alıyor. Söz konusu ajan, CIA'ye ait evlerin adreslerini, buluşma yeri otellerin adlarını, silah ve eğitimle ilgili detayları, ABD'ye casusluk yapan diğer Iraklıların isimlerini İran'a veriyor.

''IRAKLI YETKİLİDEN ''İRAN'IN EMRİNDEYİZ''

Belgelere göre 2014'ün sonlarına doğru Iraklı bir yetkiliyle bir araya gelen İranlı istihbaratçı, ona ABD'nin bölgedeki faaliyetlerini aktarmasıyla ilgili iş birliği teklif ediyor ve "İran benim ikinci ülkem ve onu seviyorum" cevabını alıyor. Söz konusu kişi, daha sonra o dönem Bağdat'taki patronu olan Savunma Bakanlığı askeri istihbarat komutanı Hatem el-Maksusi'den şu mesajı getiriyor: 

"Onlara hizmetlerinde olduğumuzu söyle. Neye ihtiyaçları varsa emirlerindeyiz. Biz Şiiyiz ve ortak bir düşmanımız var."

Belgelere göre, Irak'ın önde gelen siyasi, askeri ve güvenlik görevlilerinin birçoğunun Tahran'la gizli ilişkileri bulunuyor.

IRAK'TA DAEŞ BENZERİ BİR ÖRGÜT ÇIKABİLİR UYARISI

Belgelerde İran'ın Irak, Lübnan ve Suriye'deki politikalarının Devrim Muhafızları Ordusunun Kudüs Gücü tarafından belirlendiği ve büyükelçilerin bu birim tarafından atandığı anlatılıyor. Ayrıca Devrim Muhafızlarının 2014 yılında Irak'ta Sünnilere yaptığı katliamların ABD ile uzlaşma çabalarını baltaladığı ve Hasan Ruhani ile radikal gruplar arasında tartışmalara neden olduğu belirtiliyor.

İran'ın" Washington yönetiminin Irak'ta sağladığı olanaklardan yararlandığı" ifade edildiği belgelerde, ABD'nin 2003'teki işgalden sonra Irak'ın kontrolünü İran'a devretme seçeneğine sıcak baktığı ve "Irak'taki tek gaibin İran olduğu sonucunun çıktığı" anlatılarak, şunlar aktarılıyor:

"İran'ın Irak'ta bir aktör olarak yükselmesi Washington'ın işgal sonrası için bir planının olmamasından kaynaklıdır. ABD'nin yürüttüğü politikaların ayağı yere basmıyor ve iyi hesaplanmıyordu."

Belgelerde ayrıca İranlı grupların Sünnilere yönelik kötü muamelelerinden de bahsedilerek, "İran'ın Irak'taki açık müdahalesi ve Kasım Süleymani'nin uygulamaları Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar'ın İran'a karşı birleşmesine yol açtı. İran'ın olumsuz politikaları Şiiler ile Sünniler arasındaki fitneyi körükledi ve DEAŞ'tan sonra buna benzer bir örgütün Sünnilerin haklarını koruma iddiasıyla ortaya çıkmasına zemin hazırladı."

SONRAKİ HABER