için kaldı

Kılıçdaroğlu, Meclis’te konuştu

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Biz demokrasi üzerindeki her türlü vesayetin kaldırılmasını savunan bir partiyiz. Hiçbir vesayeti kabul etmiyoruz" dedi.

F5HABER F5HABER
Kılıçdaroğlu, Meclis’te konuştu

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Biz demokrasi üzerindeki her türlü vesayetin kaldırılmasını savunan bir partiyiz. Hiçbir vesayeti kabul etmiyoruz" dedi. 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM Genel Kurulunda 2017 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı üzerine yaptığı konuşmada 15 Temmuz'un bir uzlaşma kapısı araladığına değinerek, "15 Temmuz'da artık yeni bir Türkiye vardır. Eğer biz bu gücü, bu uzlaşma kültürünü daha da ileriye taşıyabilirsek çocuklarımıza güzel bir Türkiye'yi hep birlikte bırakmış oluruz" ifadelerini kullandı.

"OHAL İLE KANUN TASARISI PARLAMENTOYA GELİRKEN SAYIN BAŞBAKAN TELEFONLA ARADI" DİYEN KILIÇDAROĞLU, KONUŞMASINI ŞU ŞEKİLDE SÜRDÜRDÜ:

"Destek istedi bizden. Sayın Başbakan'a OHAL uygulamasına destek veremeyeceğimizi, parlamentoda demokrasiyi savunan bir parti olarak biz demokrasiyi savunacağımızı, eğer OHAL uygulamaları ile bir kanun çıkacaksa 4 parti bu kadar büyük uzlaşma sağlanmış, bütün sivil toplum kuruluşları, meslek kuruluşları buna evet demişler, getirin ne gerekiyorsa hepsini yapalım. Son derece saygılı bir dille telefonlarımızı kapattık, yani Sayın Başbakan'a yakışan üslup kullanıldı. Biz demokrasi üzerindeki her türlü vesayetin kaldırılmasını savunan bir partiyiz. Hiçbir vesayeti kabul etmiyoruz."

"KOLTUĞUNA SAHİP ÇIKAMAYAN TÜRKİYE'YE SAHİP ÇIKAMAZ"

Bakanların yürütme ve yasama organının iradesine kimsenin gölge düşürmemesi gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, "Elinizi vicdanınıza koyarak bana şu sorunun cevabını verin; dış politika oluyor. Dışişleri Bakanı değil, saray konuşuyor. Ekonomi oluyor saray konuşuyor. Tarım oluyor saray konuşuyor. Yetkisi var mı? Yok. Yetki kimde? Burada. Niye bunlar konuşmuyor? Neden susturuluyor? Koltuğuna sahip çıkamayan Türkiye'ye sahip çıkamaz. Herkesin koltuğuna sahip çıkması, herkesin yasaların gereğini yerine getirmesi lazım bir saygı içinde. Bakanların ve Sayın Cumhurbaşkanı'nın kendi yetki alanları içinde görev yapması lazım" şeklinde konuştu.

"BANK ASYA'YA PARA YATIRAN MI BU İŞİN SORUMLUSU"

Kılıçdaroğlu, 25 Ağustos 2004 Milli Güvenlik Kurulu toplantısından bir konuşmayı hatırlatarak, "Devletin istihbarat örgütleri, ordu güçleri diyor ki ‘Ey siyasiler bu örgüt böyledir'. Sonra ne oluyor peki? Oradaki toplantıda FETÖ cemaatinin himmet parası topladığı da ifade ediliyor. Hükümetin önlem alması için karar alınıyor. Olay 2007 yılında medyaya yansıyor. Dönemin hükümeti diyor ki o karar bizim için yok hükmündedir. Devletin istihbarat örgütüne güvenmiyorsun, FETÖ üyesine güveniyorsun. Sonra da diyorsun ki ‘Beni kandırdı.' Sorumlusu kimdir diye soruyoruz. Bu olayın sorumlusu kim? Bank Asya'ya para yatıran mı bu işin sorumlusu yoksa onlara bütün bu fırsatları, devletin uyarılarına rağmen Türkiye'yi adım adım darbeye hazırlayan kim?" şeklinde konuştu.

"Siyaset kurumu derken iki temel örnek vermek isterim" diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Birincisi Mehmet Dişli. Akıncılar Üssü'nde darbeyi yöneten kişi. Mehmet Dişli'yi Genelkurmayın karargahına getirirler, kıta hizmetini tamamlamadan. Zaman gelir 2015. Dişli terfi eder tümgeneral olur. Yine kıta hizmeti lazım ama ona da bir formül bulunur. Mehmet Dişli kıtaya gitmeden yine Genelkurmay Karargahı'nda kalır. FETÖ'nün asıl sorumlusu Mehmet Dişli'yi orada tutan mı yoksa Bank Asya'ya para yatıranlar mı?"

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, TBMM Genel Kurulunda 2017 yılı Merkezi Bütçe Kanunu Tasarısı üzerine yaptığı konuşmada Kıbrıs konusuna değinerek, "Kıbrıs'ta pazarlıklar gidiyor. Yüzde 29'a düşürüyor toprağı. Niye yüzde 29'a düşürüyor. Pazarlıklar gizli kapalı yapılıyor. İktidar partisinin milletvekillerinden istirham ediyorum; bizim kadar izlemeyebilirsiniz ama en azından dış politika konusunda çok değerli arkadaşlarımız var, onlara bir sorun. Kıbrıs'ı gerek siyasal açıdan, gerek stratejik açıdan bizim korumamız gerekiyor. Kıbrıs elimizin altından kaymamalıdır. Bedel ödedik Kıbrıs için. Şehitlerimiz var orada. Biz o bedelin karşılığından şimdi Kıbrıs'taki egemenliğimizi güçlendirmemiz gerekirken taviz vermeye başlıyoruz. Bunlar doğru değil" diye konuştu.

"SİYASİ LİDERLERE AÇIK VE NET ÇAĞRI YAPIYORUM; BEN DAHİL HEPİMİZ SERVETLERİMİZİ OTURUP AÇIKLAYALIM "

Türkiye'nin iyi yönetilmemesinin ekonomiye yansıdığını savunan Kılıçdaroğlu, "Efendim dünyada kriz var falan. Dünyada kriz miriz yok arkadaşlar, ne krizi var dünyada. Yok öyle bir şey. Türkiye'de siyaset ve siyasette yaşanan kriz ekonomiyi vuruyor. Hiç kimse önünü görmüyor. Sayın Başbakan, ‘Dolarla ne işimiz var' diyor. Köprüden geçiş dolarla, mercimek getiriyorsun dolarla. Doğalgaz geliyor, petrol geliyor dolarla" dedi. "Esnafın cebinde, vatandaşın cebinde dolar mı kaldı? Sanki dolarla yatıp kalkıyoruz biz" diye devam eden Kılıçdaroğlu, "En iyisi siz dolarla talebi emeklilere, bir de taşeron işçilerine sorun. Onlar daha iyi bilirler. Esnaf kampanya açıyor kim dolar bozdurursa gelsin bedava tıraş edeceğim. Kimin cebinde dolar var? Bütün siyasi liderlere açık ve net çağrı yapıyorum; ben dahil hepimiz servetlerimizi oturup açıklayalım. Kimin doları var, kimin doları yok. Kim TL'ye, kim dolara inanıyor. Ben birikimimi dolara yatırmadım. Ama bu ülkenin Cumhurbaşkanı birikimini dolar olarak tutuyor" ifadelerini kullandı.

"BİZ BU BÜTÇENİN ANAYASAYA AYKIRI OLDUĞUNU, GEÇEN DÖNEM GELEN DÜZENLEMEYİ AYM'YE GÖTÜRDÜK"

Orta Vadeli Plan'ın kanuna göre eylül ayının ilk birinci haftasında açıklanması gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, "5018 sayılı Kanun böyle diyor. Orta Vadeli Plan o da eylül ayının 15'ine kadar açıklanması lazım. Bunlar hiçbir zaman kanunun gereğini yerine getirmediler. Bunlar hiçbir zaman ne Orta Vadeli Planı ne mali planı zamanında açıklayamadılar, açıklayamaz da. Çünkü neden? Türkiye'yi yönetemezler. Yönetme iradeleri yok. İrade saray tarafından hapsedilmiş durumda. Bu bütçe anayasa, iç tüzüğe aykırı. Sayın Meclis Başkanımız iç tüzüğü iyi bilir. Diyor ki 38. madde; ‘Komisyonlar kendilerine havale edilen tasarı veya teklifleri ilk önce anayasanın metin ve ruhuna aykırı olup olmadığını tetkik etmekle yükümlüdür.' Peki komisyonda görüşülürken CHP milletvekilleri bu bütçe kanununun anayasaya aykırı olduğunu söylediler mi? Söylediler. Oylama, değerlendirme yapıldı mı? Yapılmadı. Niye yapılmadı. İç tüzük böyle. Yasa koyucu olarak parlamento kendi koyduğu kurallara uyamazsa kim uyacak. Biz bu bütçenin anayasaya aykırı olduğunu geçen dönem gelen düzenlemeyi AYM'ye götürdük. AYM haklı buldu ve iptal etti. Şimdi 5018'de değişiklik yaptık. O nedenle böyle olacak dendi. Biz anayasadan söz ediyoruz. Çünkü anayasa açık ve net şunu söylüyor; ‘Bakanlar Kuruluna Kanun Hükmünde Kararname ile bütçede değişiklik yapma yetkisi verilemez.' KHK ile dahi hükümete yetki verilemez diyor. Biz bıraktık hükümeti, bütün yetkiyi Maliye Bakanına veriyoruz. İstediği ödeneği alıyor, istediği yere veriyor. Olur mu bu? O zaman parlamentonun iradesi nedir? Getirsinler bir bütçe toplam rakamları getirsinler, 3 gün görüşelim nasıl olsa bütün aktarmaları Maliye Bakanı yapıyor. Ne gereği var. Bakanlıkların bütçesi ne gerek var ona. Bu anayasaya aykırı karar var. Ama aynı aykırılık yine geliyor. Bunlar doğru değil" açıklamasında bulundu.

Hükümeti uyardıklarını belirten Kılıçdaroğlu, "Hükümet uyarıların hiçbirisini dikkate almamıştır. Sorumlu bu arkada gördüğünüz hükümettir ve daha önceki hükümetlerdir. Bunların sorumluluğunu tartışmadan en dipteki adamla uğraşıyoruz, öğretmenle uğraşıyor, erle, erbaşla uğraşıyor ya komutanlar, ya bu işe yol açanlar, ya siyasi kolları? Onlara tek kelime yok, onlar sadece ‘biz aldatıldık' diyorlar. Aldatıldıysan olmaz kardeşim, aldatıldıysan namusunla, şerefinle çekilirsin köşeye. Bu işin siyasi sorumlusu kim? Bu parlamento ne yapıyor? Bu parlamentonun işlevi ne? Yeri geldiği zaman mangalda kül bırakmıyoruz. Türkiye'yi adım adım darbeye götürenler hakkında bir şey yapmayacak mısınız? Elinizi vicdanınıza koymayacak mısınız? İntikam duygusuyla yürütülüyor bütün operasyonlar. Bu ülkede birilerinin kalkıp yüreklice demokrasiyi savunması lazım, birinin de kalkıp bu ülkede insanların hakkını savunması lazım" diye konuştu.

ADİL ÖKSÜZ OLAYI

Adil Öksüz olayına da değinen Kılıçdaroğlu, "Darbe sonrası Adil Öksüz olayı, hiç merak etmiyorsunuz kim bu Adil Öksüz? Adil Öksüz önce derler Kazan kırsalında yakalandı, Adil Öksüz Akıncılar Üssü'nde yakalanmıştır. Herkesin eline ters kelepçe vurulurken, Adil Öksüz'ün eline kelepçe vurulmaz. Adil Öksüz'ün iki telefonu vardır, Adil Öksüz telefonla konuşur, kimse telefonu kullanamazsın demez. Adil Öksüz'ün elinde GPS cihazı vardır, yön bulma cihazı vardır, bunu saklamak ister, gider bulunur ve tutanaklara geçirir. Son üç tutanak tutulur, her tutanak birbirinden farklıdır. ‘Niye geldin buraya?', ‘Kazan'da arsa bakmaya geldim.' Kaç kişi söylüyor bunu? Üç kişi. Kazan'da arsa bakmaya geldim diyenlerden ikisi tutuklanır, diğerleriyle beraber Adil Öksüz GPS cihazı, telefonlarıyla beraber serbest bırakılır. Herkesin eli kelepçelenirken bu beyefendi neden kelepçelenmiyor? Üstelik bunun cemaate yakın olduğu devletin arşivlerinde de var. Kaç sefer gidip geldiği de var. Şu sorunun cevabını hükümetten çok açık ve net öğrenmek istiyorum; sizin darbeden önceden haberiniz var mıydı yok muydu? Daha önce bu soruyu sorduk ama cevabını alamadık, cevabını alamadığım için ben bunun cevabını merak ediyorum. Adil Öksüz sıradan bir insan değildir. Adil Öksüz gariban bir adam değildir. Adil Öksüz eğer Akıncılar Üssü'nde darbeyi yönetiyorsa sıradan bir insan değildir, kontrollü bir insandır" ifadelerini kullandı.

"OHAL KARARNAMELERİYLE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ DEVRE DIŞI BIRAKILMIŞ, İRADESİ AÇIKÇA İSTİSMAR EDİLMİŞTİR" 

Kılıçdaroğlu, 12 madde halinde bugünkü noktaya nasıl gelindiğini belirterek şunları kaydetti:

"OHAL kararnameleriyle Türkiye Büyük Millet Meclisi devre dışı bırakılmış, iradesi açıkça istismar edilmiştir. Buna başta TBMM Başkanı göz yummuş, uyarı dahi yapma gereğini duymamıştır. Bu süreçte kolektif suç oluşturulmuş, açıkça evrensel hukuk kuralları çiğnenmiş, Türkiye'nin itibarıyla oynanmıştır. OHAL ile muhalif medya susturulmak istenmiş, gazeteler, televizyonlar, radyolar kapatılmış, hapishanelerinde 146 gazeteci ile Türkiye dünyada kara listeye alınmıştır. Mehmet Dişli'yi siz orada tutarken hiçbir suçunuz yok, adam yazı yazdı diye alıyorsunuz içeri atıyorsunuz. Hukukta çifte standart olmaz. 12 Eylül döneminde Kenan Evren ve arkadaşlarının dahi aklına gelmeyen, cesaret edemedikleri hukuk dışı uygulamalara başvurulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez hükümet Birleşmiş Milletlere başvurarak OHAL uygulamasıyla ilgili adil yargılamayı rafa kaldırdığını, tutulanlara insanca davranmayacağını bütün dünyaya resmen duyurmuştur. Darbe girişiminde bulunanlarla mücadele hukuk zemininden çıkmış, adeta bir kişinin kin ve öfke nöbetlerine teslim edilmiştir. İş dünyası, sivil toplum örgütleri, sendikalar konuşamaz noktaya getirilmiş, dünyada karşı darbe algısı giderek güçlenir hale gelmiştir. Bilim üretim alanı olan üniversiteler susturulmuş, darbe girişimi ile hiçbir ilgisi olmayan yüzlerce akademisyen ya hapse atılmış ya da görevlerine son verilmiştir. Oluşturulan atmosfer nedeniyle suçlu suçsuz demeden, araştırmadan hakim her önüne geleni tutuklamıştır. Şu anda Türkiye'de hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Türkiye şu anda bir hukuk devleti olmaktan çıkmıştır. Hukukun üstünlüğü kuralı çalışmamaktadır, Türkiye bir istihbarat devletine dönüşmüştür. Güçler ayrılığı ilkesi fiilen çalışmamaktadır. Devlette ve sağlıklı bir demokraside olması gereken denge ve denetleme çalışmamaktadır. Yetkilerin tek elde toplanması gerçeği Türkiye'ye ve demokrasimize zarar vermektedir."

(İHA)

SONRAKİ HABER