'Seçim zehir değil devadır'

- Başbakan Davutoğlu, "Bütün siyasi liderlere seslenerek söylüyorum, seçim hiçbir şartta zehir değildir, seçim ve milli irade devadır, deva" dedi.

F5HABER F5HABER
'Seçim zehir değil devadır'

ANKARA (AA) - AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bir erken seçime gitme zarureti, Sayın Kılıçdaroğlu ile yürüttüğümüz müzakerelerde ortak bir zemin bulunamamasından ve Sayın Bahçeli'nin şu ana kadar ki ifadelerinden kaynaklanmıştır. Ama cümle alem de bilir ki bizi en mutlu kılacak şey, halkımızla buluşmak üzere meydanlara çıkmaktır. 81 vilayeti bu sene dolaştık yorulmadık. Bir daha dolaşmak gerekirse bir daha dolaşırız, bir an dahi yorgunluk hissetmeyiz" dedi. 

Davutoğlu, partisinin 14. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen programda bir konuşma yaptı.

Erken seçim tartışmalarına değinen Davutoğlu, "Seçim demek milli irade demek, milli irade tecelli ettiğinde herkes susar" ifadesini kullandı.

O milli iradeye saygıları nedeniyle 7 Haziran'dan bu yana "Gece gündüz çalışıp bir formülle (hükümet kurma) bu ödevi yapabilir miyiz" çabasında olduklarını aktaran Davutoğlu, şimdi de aynı çabayı sürdüreceklerini kaydetti.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüşme imkanları olursa, aynı tavrı sürdüreceğini belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Ama bilinsin ki bir kez daha zikrediyorum, karşılıklı anlayış içinde hep beraber bu ağır sorumluluğu üstlenmek durumundayız. Ama sürekli bize dönük olarak, 'şunu veya bunu yapması lazım. Şöyle yapılmazı lazım' daha konuşmadan zikredilirse, hele hele Türkiye bu kadar yoğun şartlar altında biz bir taraftan gündüz, bakınız halkımın bunu da görmesini isterim; biz gündüz hükümet çalışması yaptık, gece boyunca ben bakan arkadaşlarımla, güvenlik şartlarının hangi şartlarda olduğunu gözetmek amacıyla kriz yönetimi yaptık. Gece ve gündüz tanımadık. 'Nasıl olsa hükümet kurma çalışmaları sürüyor, güvenliği bürokrasi yürütsün' demedik. Bir taraftan da devlet geleneği içinde YAŞ toplantılarıyla, şimdi de devir teslim törenleriyle meşgulüz. Her saniyemizi doldurarak, herhangi bir surda gedik açılmaması için çaba sarf ediyoruz."

"Üç mesajın altını çizmek isterim..."

Üç mesajın doğru anlaşılması için bir kez daha altını çizmek istediğini belirten Davutoğlu, bunlardan birincisinin 78 milyon vatandaşa yönelik mesajı olduğunu  kaydetti. 

  Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Siz, 7 Haziran'da oyunuzu kullandınız, görevi bize tevdi ettiniz. Kim ne derse desin kim ne yaparsa yapsın, bilinsin ki biz bu göreve müdrikiz, bu görevin sorumluluğunu, getirdiği ağır yükün farkındayız ve gereğini yapacağız. Yine biliniz ki bütün bu süreç devam ederken, ister yeni bir hükümet oluşumu isterse erken seçim, hangi opsiyon masada olursa olsun üzerimizdeki hükümet etme sorumluluğundan bir an dahi feragat ve ihmal göstermeyeceğiz. Bu can bu bedendeyken ve hala nefes alıp veriyorken, üzerimizde hükümet etme sorumluluğu varken her türlü tedbiri alırız, tekrar 14 Ağustos 2001'de Sayın Cumhurbaşkanımızın sözüne dönerek söylüyorum; her türlü bedeli öderiz, millete bedel ödetmeyiz. Ceylanpınar'da iki kardeşimizin şehit edildiği mekanda, emniyet müdürlüğünde geçtiğimiz hafta oradan belediyeye yürürken 2 kilometrelik yolda, oradaki vatandaşlarımızın kimisi Kürt, kimisi Arap, kimisi Türk, nasıl bir muhabbetle bize sarıldıklarını, bizi karşıladıklarını hiç unutmam. İşte biz o mayanın temsilcileriyiz, DEAŞ'ın şehit ettiği o yiğit insanın Yalçın Nane'nin, o mübarek eşinin gözünden tek bir damla yaş dökülmeden bizi karşılaması, bizi misafir etmesi ve yiğitçe 'inşallah doğacak evladım da vatan için hizmet eder' demesi gözümüzün önünden hiç gitmez."

"Seçim ve milli irade devadır"

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bütün siyasi liderlere seslenerek söylüyorum, seçim hiçbir şartta zehir değildir, seçim ve milli irade devadır, deva" dedi.

Davutoğlu, AK Parti'nin 14'üncü kuruluş yıl dönümü dolayısıyla parti genel merkezinde düzenlenen programda yaptığı konuşmada, hükümet kurma çalışmaları kapsamında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile bir araya geldiğini anımsattı.

Açık, dürüst, samimi ve şeffaf bir görüşmenin gerçekleştiğini dile getiren Davutoğlu, şunları söyledi:

"Bazı konularda hükümete bakıştan başlamak üzere, yani biz 12 yıllık iktidar döneminden sonra bunu sürdürecek ama karşı tarafta, diğer muhatabımız partinin de ilkelerini göz önüne alan bir ortaklık tahayyül ederken tabii 12 yıldır bizi eleştiren bunu bir 'onarım hükümeti' olarak görmesi arasındaki zıtlık temel bir farkı ortaya koyuyordu. Bunu CHP'yi eleştirmek için söylemiyorum, zaten bu temel farklılık masaya otururken de vardı. Bütün bu görüşmelerden sonra acaba uzun dönemli bir koalisyonu yürütmek mümkün değilse ki özellikle dış politika ve eğitim alanındaki farklılıklar sebebiyle zorluklar vardı, kısa dönemli, süreli, suhuletle ve sükunetle ülkeyi seçime götürecek ama reformları da anlaştığımız konularda reformları yapacak ve dolasıyla 25. dönemi bir reformla taçlandıracak bir ortak çalışma yapabilir miyiz diye bir teklifte de bulunduk."

Davutoğlu, söz konusu görüşmelerde gizli, saklı bir şeyin olmadığını belirterek, "Son görüşmemizde bir araya geldiğimizde, böyle bir koalisyon imkanının ortada olmadığını, kısa dönemli, süreli ve reform odaklı, seçime yönelik bir hükümetin mümkün olmadığı CHP tarafından ifade edildi. Bizim tarafımızdan da bu kadar derin görüş ayrılıkları varken 'çok uzun süreli' olacak iddiasıyla çıkılacak bir yolda, zamanla çıkabilecek ihtilafların sükutu hayallere yol açabileceği, dolayısıyla uzun dönem bir koalisyonun şartlarını oluşturacak zeminin olmadığı ortaya çıktı" diye konuştu.

Karşılıklı saygıya dayanan, medeni, açık diyaloğun işletildiğini bildiren Davutoğlu, bunların neticesini milletle paylaştığını da hatırlattı.

Davutoğlu, süreçte baştan ön yargıyla 'şu sonuca ulaşılacak' diye bir çaba gösterilmediğini vurgulayarak, "Eminim, ileride bu dönemi yazacak olanlar, arkadaşlarımızın yaptığı o kapsamlı çalışmayla ortaya çıkan müktesebatın sadece AK Parti, CHP görüşmeleri bağlamında değil, Türk siyasetinin son yüzyılın iki ana akımının karşılıklı yüzleşmesi anlamında da çok önemli bir doküman ortaya çıktı. Bu dokümandan bir nüsha bende, bir nüsha da Sayın Kılıçdaroğlu'nda var" dedi.

Bunun bile bir kazanım olduğunu söyleyen Başbakan Davutoğlu, 7 Haziran sonrası tansiyonun düşmesi, herkesin birbiriyle konuşacağı zeminin oluşması ve ortak bir sorumluluk anlayışı içinde harekete geçme zaruretinin olduğunu ve bunu karşılıklı saygı içinde yaptıklarını belirtti.

"Daha çok beklerler"

Başbakan Davutoğlu, daha önceden ilan ettiği yol haritası çerçevesinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'den randevu istediğini ifade ederek, şöyle konuştu:

"Bu, yeni bir durum değildir. Sayın Bahçeli ve MHP, benim CHP ile görüşmeler belli bir aşamaya ulaştıktan sonra kendileriyle görüşeceğimi biliyorlardı, bu 14 Temmuz'da mutabık kaldığımız bir husustu. Dolayısıyla sanki bu yeni bir talepmiş gibi gündeme getirerek özellikle de Sayın Cumhurbaşkanımızla benim aramda farklı görüşlerden ittihaz edip, Cumhurbaşkanımızla benim aramdaki bazı farklara yönelik yapılan yorumları son derece talihsiz yorumlar olarak görüyorum. Baştan itibaren söyledim, hükümet kurma çalışmaları söz konusu olduğunda Cumhurbaşkanlığı makamı tartışmaların unsuru da değildir, tartışmaların parçası haline de getirilemez, getirilmesine de izin vermeyiz. Çok çocukça bir yaklaşımı bazen görüyorum, sadece bir partide değil. Erdemliler hareketi olarak yola çıkmış bizler, Allah aşkına birilerinin tahrikiyle ben Sayın Cumhurbaşkanımızla olan ilişkimi bir güç ilişkisine dönüştürür müyüm? Ya da Sayın Cumhurbaşkanımız konuşmasında zikrettiği ilkelere aykırı bir şekilde kendi dava arkadaşlarıyla ihtilafa düşer mi? Bir yıldır hep beklediler, hep istediler ki böyle bir takım ayrışmalar, farklılaşmalar olsun. Daha çok beklerler."

Samimiyetleri ve sadakatlerinin mezara ve Allah'ın huzuruna varana kadar süreceğini ifade eden Davutoğlu, "Çocukça bir yaklaşımla tahrik ederek, 'Cumhurbaşkanı makamından bağımsızlığını ayırt etsin' veya 'Kendisiyle görüşelim', 'Vesayet' gibi tabirler... Biz vesayetin tümünü kırarken sizlere sormadık, aramızda da vesayet ilişkisini kimse iddia edemez" ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir siyasi hareket lideri olarak gençliğinden beri şahsiyetiyle başı dik tavrıyla kimliğiyle onuruyla sürdürdüğü mücadelenin malum olduğunu, kendisinin de ilim hayatı boyunca her düşüncesini özgürce her yerde savunduğunu ve zihninin üzerinde hiçbir otoriteyi kabul etmediğini, 28 Şubat ve her dönemin buna şahit olduğunu vurgulayan Başbakan Davutoğlu, "Eğer güçlü fikirler, şahsiyetler, liderler bir hareket içinden çıkabiliyorsa ve birbirlerine görüş ayrılıkları bazen olsa bile tahammülle ve saygıyla yaklaşabiliyorlarsa o hareket büyür" diye konuştu.

"Geriye ne alternatif kalıyor millete gitmekten başka"

Dün erken seçimden bahsettiğini ve "CHP ile geldiğimiz bu noktadan sonra en büyük, güçlü ihtimal erken seçimdir" dediğini hatırlatan Başbakan Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"İlk defa bu kadar kararlı bir şekilde ve açık bir şekilde bahsettim. Neden? Çünkü, Sayın Bahçeli'nin 7 Haziran'dan bu yana yapmış olduğu bütün konuşmalar, yaptığı bütün açıklamalar önümde olmadan ben konuşmam. Aynı şey Sayın Kılıçdaroğlu için de geçerli. Sayın Bahçeli, 20 Haziran'da erken seçim için 15 Kasım'ı öngördü. Yine birçok konuşmasında 'Bunlar olmazsa ülke seçime girer' dedi. Ben, Sayın Bahçeli'ye 14 Temmuz'da gittiğimde erken seçim ön yargısıyla gitmedim. Her tür ihtimali konuşmak üzere kendisini ziyaret ettim ama bütün bu açıklamalardan sonra koalisyon kurma ve hükümet ortağı olma kapısını kendisi kapattığı için erken seçimi öne çıkardım ve evet söyledim. Dün zikrettim, 'Seçimden korkmamak lazım, seçim bir aşıdır' dedim. Aşı tabirini kimse yanlış anlamasın, bilerek kullandım. Aşı, ihtiyaç olduğu zaman kullanılır ama doğru zamanda kullanılması lazım. Gereksiz yere kullanırsanız zarar verir. Biz, eğer seçim gibi bir aşıyı 8 Haziran'da söyleseydik zararlı olurdu, millete saygısızlık olurdu. Dün akşama kadar bunu zikretmedim. Eğer bir çözüm yoksa, bir tarafla derin görüş ayrılığı varsa, diğer tarafta 'Ana muhalefet partisi görevini millet bana verdi, ben hükümet olmak istemiyorum' görüşünü defaatlerce tekrar etmişse geriye ne alternatif kalıyor millete gitmekten başka? Bu söz üzerine, 'Seçimin yenilenmesi zehirdir' açıklaması geldi, benim bu açıklamam karşısında. Tam da ben randevu talep ettiğim saatlerde. Bütün siyasi liderlere seslenerek de söylüyorum, seçim hiçbir şartta zehir değildir. Seçim ve milli irade devadır, deva."

SONRAKİ HABER