için kaldı

"Hiçbir sorumlu devlet adamı bunu yapmaz"

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "CHP'li dostlarımız yıllardır hükümette olmadıkları için hele hele doğrudan doğruya halk seçtikten sonra bir daha hiçbir şekilde hükümete gelemeyeceklerini gördükleri için zannediyorlar ki bir gün cumhurbaşkanı kalkacak 'hadi meclis seni feshettim' diyecek. Hiçbir sorumlu devlet adamı bunu yapmaz" dedi.

F5HABER F5HABER
"Hiçbir sorumlu devlet adamı bunu yapmaz"

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "CHP'li dostlarımız yıllardır hükümette olmadıkları için hele hele doğrudan doğruya halk seçtikten sonra bir daha hiçbir şekilde hükümete gelemeyeceklerini gördükleri için zannediyorlar ki bir gün cumhurbaşkanı kalkacak 'hadi meclis seni feshettim' diyecek. Hiçbir sorumlu devlet adamı bunu yapmaz" dedi.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Enerji Bir-Sen Genel Merkezi ve Kadın Komisyonu Başkanlığının düzenlediği ‘Memur-Sen'e Davet Tercih Evet Programı'na katıldı. Programa Kurtulmuş'un yanı sıra TBMM İdare Amiri, AK Parti Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu, Enerji Bir-Sen Genel Başkanı Hacı Bayram Tonbul, Enerji Bir-Sen Kadın Komisyonu Başkanı Ayşe Açıkbaş ve çok sayıda kişi katıldı.

Memur-Sen'in kuruluşuyla ilgili konuşan Kurtulmuş, "Bir kişiyle arkasından onunla beraber yola çıkan inanmış arkadaşlarımızla birlikte başlayan bu Memur-Sen yürüyüşü bugün eğer 1 milyon 111 bin 111 seviyelerine ulaştıysa bu Allah'ın lütfudur ve samimi çalışmaların gayretlerin sonucudur. Her şeyden evvel o günleri unutmamak ve samimiyetle yolumuza devam etmemiz lazım" diye konuştu.

"MİLLETTE VAR OLAN TALEBİN BİR YANSIMASIDIR"

Türkiye için hayati öneme haiz olan bir referandumla karşı karşıya olunduğunu kaydeden Kurtulmuş, "Ümit ediyoruz temenni ediyoruz ve sahadan gördüğümüzde odur ki her geçen gün artan bir seyirde ‘evet'in hanesi doluyor, ‘evet'e olan destekler daha fazla artıyor. 16 Nisan'da bu millet büyük çoğunluğuyla ‘evet, evet, evet' diyerek bu yolu açacaktır. Türkiye'de anayasa değişiklikleri kolay kolay gündeme gelmez. Anayasa değişikliğini bir siyasi parti, bir çevre istedi diye gündeme getiremezsiniz. Anayasa değişikliklerinin gündeme gelebilmesi için toplumsal bir talebin var olması lazım. Türkiye'de öteden beri 1982 Anayasasıyla ilgili de, 1961 Anayasasıyla ilgili de Türkiye'de hep anayasa değişikliği talepleri gündemde olmuştur. 82 Anayasası kabul edildiğinin ertesi günü tartışmaya açılmış ve sisteminin birçok tarafının düzeltilmesi için çeşitli kerelerde teşebbüste bulunulmuştur. 18 kere değiştirilmiş olan bir anayasa metniyle karşı karşıyayız, bir yamalı bohçaya dönmüş. Bugün 19'uncu değişikliği yapıyoruz. Dolayısıyla bu peşin peşin söylemek gerekirse millette var olan talebin bir yansımasıdır. Ümit ederiz ki Türkiye önümüzdeki dönemde anayasayı kapsamlı bir şekilde büyük bir anayasa reformuyla da değiştirecek öyle bir potansiyele inşallah Türkiye ulaşacaktır. Dolayısıyla bu laf olsun diye, fantezi olsun diye, bir siyasi parti, çevre istedi diye gündeme gelmiş olan bir değişiklik teklifi değildir" ifadelerini kullandı.

"BU SİSTEM YENİ TÜRKİYE'Yİ BİR TÜRLÜ SIRTLAMAYAN, TÜRKİYE'NİN DİNAMİZMİNİ TEMSİL ETMEYEN BİR SİSTEMDİR"

Her sistemin bir miadı olduğunu söyleyen Kurtulmuş, "Türkiye'de mevcut sistem aslında hiçbir zaman egemenliği kayıtsız şartsız millete veren bir sistem olmadı. Egemenlik hep kayıt altında, demokrasi hep şeklen var oldu. Sandıktan ne sonuç çıkarsa çıksın Türkiye'yi yöneten bürokratik oligarşi, istediği şekilde siyasetin ana stratejik kararlarını verdi. Cumhurbaşkanlarının seçimi dahil olmak üzere. Yüksek yargının belirlenmesi dahil olmak. Haddi aşan partilerin kapatılması dahil olmak üzere. Bu sistem aslında çalışmayan, Türkiye'yi, yeni Türkiye'yi bir türlü sırtlamayan, Türkiye'nin dinamizmini temsil etmeyen bir sistemdir. Bu sistemde değişikliklere ihtiyaç var onun için bu değişiklik gündeme geldi" açıklamasında bulundu.

"MEVCUT SİSTEMİN VESAYETÇİ VE ÇATIŞMACI YAPISINI ORTADAN KALDIRMAK İÇİN TÜRKİYE'DE YENİ BİR ANAYASAYA İHTİYAÇ VAR"

"4 ana nedenden dolayı Türkiye'de bu anayasa değişikliğine gidiyoruz" diyen Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"Mevcut sistemin vesayetçi ve çatışmacı yapısını ortadan kaldırmak için Türkiye'de yeni bir anayasaya ihtiyaç var. Yıllardır konuştuğumuz şeydir bu rahmetli Özal'da, Erbakan'da, Yazıcıoğlu'da, Demirel'de, Türkeş'te konuştu. Mesele sadece başkanlık sistemi ya da Cumhurbaşkanlığı meselesi de değildir. Bürokratik oligarşinin yapısının ortadan kaldırılıp egemenliğin kayıt ve şart altında değil, bila kaydü şart millete devredilmesi ve milletin sandıktan çıkardığı reyle hükümetlerin tespit edilmesi noktasına geldi. Onun için eski vesayetçi ve çatışmacı sistemi ortadan kaldırmak mecburiyetindeyiz. 1950-2017, 67 yılda Türkiye'deki mevcut sistemin bu çatışmadaki yapısının özeti de 5 tane darbe. 6-7 tane darbe teşebbüsü. Türkiye'de 68 siyasi parti kapatılmış o tarihten bu yana. Türkiye'de maalesef sağ sol kavgasıyla 5 bine yakın insanımızın gencecik yaşta toprağa verildiği bir Türkiye. Toplumsal olayların maalesef yaygın şekilde, zaman zaman milli birliği tehdit ettiği bir Türkiye. Ayrıca siyasi idamlar rahmetli Menderes ve arkadaşlarının asılması, 12 Eylül'den sonraki siyasi idamlar birçok sayıda siyasi yasaklılar bütün bunlarla çok ağır bir faturayı ödemiş olan Türkiye var. Bu faturanın ödenmiş olmasının sebebi sistemin çatışmacı olmasıdır, vesayetçi bir yapı olmasıdır. Sistemin vesayetçiliğine örnek olarak sadece Cumhurbaşkanlığı seçimlerini alıp konuşsak tek başına yeterlidir. 2007'de bu kara cübbeli adamlar 367 fetvasını iyi ki vermişler. Eğer 367 fetvası olmasa, sistem o zaman tıkanmasa bugün Cumhurbaşkanını halkın seçmesinin önü açılmazdı. 82 anayasasını ortaya koyan irade öylesine güçlü bir şekilde cumhurbaşkanlığı mekanizmasını örgütlemiş ki, bütün sistemin ipleri elinde toplanmış. Tabiri caizse davulu sivilin boynuna asmış, tokmağı Cumhurbaşkanının eline vermiş. Garipler ne bilirlerdi ki, bu garipleri daha ağır bir şey söylememek için söylüyorum, ne bilirlerdi ki bir gün gelecek Turgut Özal bu ülkede Cumhurbaşkanı olacak, bir gün gelecek Tayyip Erdoğan halkın oyuyla Cumhurbaşkanı olacak. Bilselerdi zaten böylesine bir 104.madde yazdırmazlardı. Bu vesayetçi yapının ortadan kaldırılması lazım."

Hükümetler ve başbakanlar ile cumhurbaşkanları arasındaki çift başlılıktan kaynaklanan çatışmaların her birisinin Türkiye'de ağır faturalar ödettiğini anlatan Kurtulmuş, "İlk çatışma 1946'da dönemin Cumhurbaşkanı İnönü ile Recep Peker arasındaki kavgadır. Bu kavganın sonucu Türkiye ilk önemli ekonomik kriziyle karşılaşmış, Türk parası doların karşısında yüzde 116 değer kaybetmiştir. İkincisi 1975 Korutürk ile Demirel arasındaki kavga. Genelkurmay Başkanı kim olacak? Birisi şu, birisi bu olsun demiş anlamamışlar. Korutürk ve Demirel arasında ‘ikimizin de dediği olmasın üçüncü bir adam olsun' diyerek Kenan Paşa'yı getirip Genelkurmay Başkanı yapmışlar. O da maşallah 12 Eylül'ün yolunun taşlarını döşemiş" değerlendirmesinde bulundu.

"HER KRİZİN HER ÇİFT BAŞLILIĞIN SONUCU ORTAYA ÇIKAN SİYASİ YA DA EKONOMİK KRİZİN TÜRKİYE'YE FATURASI ÇOK OLMUŞTUR"

Kurtulmuş, konuşmasına şöyle devam etti:

"Yıldırım Akbulut Başbakan 1991'de Amerika'nın Irak'ı işgal etmiş Irak'ın Kuzeyinde bugünkü duruma benzer bir durum var. Özal diyor ki Telafer diye bir yer var. Musul diye bir yer var. Kerkük'te diye bir yer. Buraya karşı Türkiye'de tavrını koysun, müdahale etsin anlamında sözler söylüyor. Ama maalesef Yıldırım Akbulut ve generaller aynı fikirde olmadıkları için yönetimdeki çift başlılıktan Özal'ın istediği şekilde hareket edilemiyor. Eğer Özal tek başına bir ülkeyi yönetebilecek imkana sahip olsaydı bugün belki Musul'da Kerkük'te Telafer'de bu cadı kazanı ortaya çıkmayacak DEAŞ'ın ve PYD'nin Suriye'nin ve Irak'ın kuzeyindeki varlığı bence ortaya çıkmayacaktı. Her krizin her çift başlılığın sonucu ortaya çıkan siyasi ya da ekonomik krizin Türkiye'ye faturası çok olmuştur."

"O MANŞETLERİ GÖRDÜKÇE MİLLET İNADINA EVET DİYECEK"

Avrupa'daki medya organlarının da ‘hayır' kampanyası yürütülmesiyle ilgili konuşmasını sürdüren Kurtulmuş, Almanya'daki bir gazetenin de ‘Erdoğan'ı da Türk siyasetçileri de Türkiye'de görmek istemiyoruz' manşeti attığını anlattı.

‘Türkiye'de evet çıkarsa şöyle olur hayır çıkarsa şöyle olur' diye demeçler geldiğini de söyleyen Kurtulmuş, "Sana ne niye burnunu sokuyorsun, sana soran mı var. Türkiye'de evet diyende Türk vatandaşı, hayır diyende Türk vatandaşı. Kararı bu millet verecek. Siz kendi işinize bakın. Kendi demokrasinizi bu ırçılık ve yabancı düşmanlığı belasından kurtarmaya gayret edin. Bunu yapabilirseniz Avrupa'nın geleceğini kurtarırsınız. İyi niyetle bu eleştirileri yapıyoruz. Yoksa sizi rencide etmek için söylemiyoruz ama görüyoruz, size de lütfen dönün çok yakın tarihinizin kanlı sayfalarından hiç olmazsa ibret alın diyoruz. Birinci dünya savaşı ile ikinci dünya savaşı arasında Almanya'daki Nazizmin ya da İtalya'daki Faşizmin insanlara neler çektirdiğini en iyi bugün Avrupa'daki dostlarımız biliyorlar. Şu ırkçı, faşist, İslam düşmanı çevrelere Allah aşkına itibar etmeyin, onların önünü açmayın, onlar üzerinden Türkiye'ye söz söylemeye kalkmayın. Yanlış olur kendinize zarar verirsiniz. Bu aziz millete hiçbir şey olmaz. Onlar manşet attı diye hiç kimse de kusura bakmasınlar bu milletin çocukları saf, ferasetsiz falan değildir. Onlar manşet attı diye ‘ne güzel manşet attılar bizde oyumuzu evetten hayıra çevirelim' kimse demeyecektir. O manşetleri gördükçe millet inadına evet diyecek, inadına bağımsızlık, inadına güçlü Türkiye diyecek" şeklinde konuştu.

"CHP'LİLERİN EN AZ ANLADIKLARI NOKTA BURASI, ŞÖYLE DİYORLAR, ‘CUMHURBAŞKANI BİR SABAH KALKACAK KAFASI BOZULACAK HADİ MECLİS SENİ FESHETTİM' DİYECEK"

Sistemin neler getireceğine de değinen Kurtulmuş, "Bütün kirli pazarlıkları, uzun aylar süren hükümet kurma süreçlerini ortadan kaldırıyor. Seçimin ertesi günü hükümet kuruluyor. Tek adamlık değil, tam tersine yönetimde çift başlılığı ortadan kaldırıyor, yönetim yetkisini cumhurbaşkanına ama aynı zamanda sorumluluğu da cumhurbaşkanına veriyoruz. Güçler ayrılığı prensibi kesin ve net. Türkiye'de iki az bilinen maddeyi de paylaşmak istiyorum, bunlar 18 maddenin darbe savar iki maddesidir. Bunlardan birincisi eğer sistem kilitlenirse, cumhurbaşkanlığı hükümet bir tarafta meclis tarafta kilidi açamıyoruz. Kim açsın kilidi? Millet açsın. Bu bir garantidir. Türkiye'yi darbelerden kurtaran bir garantidir. Eğer sistem kilitlenirse cumhurbaşkanı ya da meclis seçimi yenileme kararı alır fesih yok. CHP'lilerin en az anladıkları nokta burası, şöyle diyorlar, ‘Cumhurbaşkanı bir sabah kalkacak kafası bozulacak hadi Meclis seni feshettim' diyecek. Böyle bir dünya yok. Hiçbir sorumlu devlet adamı böyle davranmaz. Ancak CHP'li dostlarımız yıllardır hükümette olmadıkları için hele hele doğrudan doğruya halk seçtikten sonra bir daha hiçbir şekilde hükümete gelemeyeceklerini gördükleri için zannediyorlar ki bir gün cumhurbaşkanı kalkacak hadi Meclis seni feshettim diyecek. Hiçbir sorumlu devlet adamı bunu yapmaz. Ama sistem kilitlendi ne yapacağız, sistemin sahibi olan millete müracaat edeceğiz. Cumhurbaşkanı karar aldığı anda kendi cumhurbaşkanlığı da düşüyor. O da seçime gidiyor. Türkiye'deki askeri mahkemeler anayasadan kalkıyor. Türkiye'de sıkıyönetim uygulamaları asla ve asla Türkiye'nin sorunlarını çözmek için değil, sivil siyasetin ayağını daraltarak askerleri iş başına getirmek uygulanmıştır. Şimdi sıkıyönetimde kalkıyor" açıklamasında bulundu.

Kurtulmuş, büyük resmin bu coğrafyada bin asır evvel yarım bıraktıkları hesabı tamamlama senaryosu olduğunu aktararak, "Şimdi oyunun ikinci perdesi, ikinci Sykes-Picot şimdi sahnede oynanan oyunun adı, insanların gönüllerini ve zihinlerini bölmektir. Sünniler Şiiler Aleviler diyerek mezhep üzerinden Türkler Türkmenler Araplar diğerleri diyerek etnik köken üzerinden bu coğrafyayı dağıtabildikleri kadar dağıtmak istiyorlar. DEAŞ'a, PYD'ye, FETÖ'ye destek onun için veriliyor. İşte tamda bunun için Türkiye'ye ihtiyaç var. Dünyada bu oyunları bozabilecek tek ülke Türkiye'dir, Türkiye'nin onun için güçlü ülke olmasını istemiyorlar. Onlar dağıtmaya, biz bütünleştirmeye ve toplamaya çalışacağız" dedi.

"BU SİSTEMDE YÜRÜTMENİN BAŞI ÇİFT OLDUĞU SÜRECE EVLİYA OLSA KAVGA ETMEMESİNİ BEKLEMEK ÇOK ZOR"

AK Parti Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu ise, hayır kampanyası yürütenlerle ilgili şöyle konuştu:

"Başını CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun çektiği hayırcıların birinci gerekçesinin rejim değişiyor, vatan bölünecek. Madem bu paket vatanı bölecekse neden PKK ve HDP CHP'lilerin bir kısmı hayır kampanyası yürütüyor sorusunu da sormak lazım. Çünkü rejimle ilgili anayasanın ilk 4 maddesinde var olan demokratik cumhuriyet, demokratik laik sosyal hukuk devleti istiklal marşı bayrağımız, resmi dil Türkçe bunlarla ilgili değişiklik önerisi yok. Sayın Kılıçdaroğlu, ‘Önüne gelen herkes anayasa yapamaz' diyor. Bu millet önüne gelen değil. Bu sistemde yürütmenin başı çift olduğu sürece evliya olsa kavga etmemesini beklemek çok zor. O zaman rejimin değişikliği yaygarasıyla toplum mühendisliğiyle sivil irade anayasayı yapamaz demek 60 darbesini yapanların, 61 Anayasasına legalite kazandırmaktır. Bu milleti CHP zihniyeti 93 yıldır göbeğini kaşıyan adamlar olarak görmüştür, çobanın oyuyla benim oyum bir mi demiştir. Sayın Kılıçdaroğlu, bu millet uyanmıştır, hem göbeğini kaşır hem de millete yan bakanları kaşır Allah'ın izniyle kaşımaya da devam edecek."

"HEPİNİZDEN EVET SÖZÜ İSTİYORUZ"

Enerji Bir-Sen Genel Başkan Hacı Bayram Tonbul da, 1 milyon 111 bin 111 üye hedeflerine ilişkin, "16 Nisan'da bizim istiklalimiz, istikbalimiz ve çocuklarımızın geleceği için biz geçmişi, koalisyon dönemlerini, milletvekillerinin partilere geçişlerini maalesef üzülerek seyretmiştik. Bunların bir daha gençlere yaşatılmaması için biz diyoruz ki, bu 1'lerin bir anlamı var. Türkiye'de 3 milyon 200 bin memur var. Hedefimiz 1 milyon 111 bin 111. Niye? Ama o 1'ler yan yana geldikleri zaman kenetlendikleri zaman onları yıkacak hiçbir kuvvet olmaz. O 1'ler birbirine kenetlenmiş insanlar olarak düşünüyoruz. Onun için biz Memur-Sen'e davet Tercihe Evet diyoruz. Hepinizden evet sözü istiyoruz" dedi.

(Pelin Üzek - Nurullah Geylani / İHA)

SONRAKİ HABER